Lây Nedir ve Külhanî-i Lâyhar
Osmanlıca yazılışı: Lây-hâr لايخوار.
Lây: Kelimesi de dürt ile aynı anlama gelir. Yani dürd ve cur’a gibi tortu, çöküntü, artık kalan anlamındadır. Fakat lay: kahve telvesi gibi kahvenin dibinde kalan telve tortu demektir.[1]Aynı zamanda yenmiş üzüm salkımlarından artık kalan çer çöp veya yenemeyen bozuk üzüm artıklarına da dendiği anlaşılmaktadır.
Şu halde “ Lây “ sözcüğü ile Dürd-i Mey aynı anlama gelir. Fakat lâyhar sözcüğü kelime manası ile tortu yiyen, tortu içen anlamındadır. Buna rağmen lây kelimesini şairlerimiz şarabın dibinde kalan artık, tortu manasında da kullanmışlardır. Bu anlamdan hareketle lây ve Lâyhar sözcüğü divan edebiyatının en popüler karakterlerinden birisi olan hamam külhanlarında üzüm salkımları, üzüm tortuları yiyerek yaşayan meşhur mutasavvıf Külhân-i i Lâyhar’ın adı haline de gelerek lây ve Layhâr sözcükleri arasında tenasübler ve telmihlere başvuurlur.[2] (( Bkz Külhanî-i Lâyhar Lâyhar Kimdir Kıssa ve Şiirlerde Lâyhar ve Senai- HÂKİM SENÂÎ Kimdir Senai ve Lâyhar Kıssaları )
Tarik-i fakada hem keşf olup Senai’ye
Cenabi Külhanî-i Lâyhar Lâyhara dek gideriz. Naili
Tarikat ( çilegâhında ) ve yoksulluk yolunda Hace Senai’ye ayak uydurur onun yolundan gideriz. Başımızdan tacı atar Lâyhar ’a dek gideriz. ( Şarabın sonuna kadar da içeriz anlamı da vardır.)
Eğer ki ben değilim bade nuş – u bezm –i visal
Huda’ya hamd ki sermest –i sağar –ı lâyım Veled Çelebi
KAYNAKÇA
[1] A.T. Onay Eski Türk Edebiyatında mazmunlar, MEB, 1996, S. 334
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kulhani-i-layhar-kissalari-siirlerde-layhar-ve-senai/92403