Mevlana Aşık ve Maşuk Oyunu ile Özeti Recep Bilginer

15.11.2016

Mevlana Aşık ve Maşuk Oyunu ile Özeti  Recep Bilginer

MEVLANA      

  Mevlana, bugünkü Afganistan sınırları içerisinde yer alan, horasan bölgesindeki Belh şehrinde 1207 yılında dünyaya gelmiştir. Asıl adı Muhammed Celalettin’dir. “Mevlana’ya ait olan” anlamına gelen Mevlana ismi, kendisine genç yaşta ders okutmaya başladığı sıralarda verilmiştir. Anadolulu anlamına gelen Rumi ismi ise kendisine batılılarca verilmiş bir lakaptır. Mevlana, gelmiş geçmiş en büyük tasavvufçulardandır. Tasavvuf bir insan sanatıdır ve Mevlana da ömrünün çoğu döneminde insanlara hizmet için çalışmış, halk tarafından sevilen ve sayılan ayrıca bir tasavvuf şairidir. Mevlana henüz 9 yaşındayken çok büyük zorluklar içinde babası Bahâettin Veled ve annesi Mümine Hatun ile birlikte Konya’ya göç etmişlerdir. 1225 yılında Şerafettin Lala’nın kızı olan Gevher Hatun ile Karamanda evlenmiştir. Mevlana’nın Allah aşkını konu alan şiirleri ve sözleri günümüzde hala önemini yitirmemiştir. Çoğu ders kitaplarında, bazı romanlarda konu olan Mevlana, unutulmayacak bir geçmişe sahiptir. Zira kendisi Allah yolunda kalbini eritmiş, nefsini öldürmüş büyük bir tasavvufçudur.

 

TEBRİZLİ ŞEMS   

Şems-i Tebrizi yaklaşık 1503 müridi Rumi'nin şiiri "Divan-ı Kebir" den bir sayfaŞems-i Tebrizi, Tebriz'de 1185 yılında dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Mevlana Muhammed'dir. Melik Dad oğlu Ali adında bir zatın oğludur ve "Şemseddin" yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
Daha küçük yaşlarda, manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf'a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine “Şemseddin Perende” (uçan Şemseddin) denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pîrleri ve hakikat arifleri ona Kâmil-i Tebrizi adını vermişlerdir.     


     MEVLANA'NIN ÖZETİ


 ÂŞIK VE MAŞUK       

(Eski Konya’da küçük bir meydan bu meydana dikey olarak iki sokak inmektedir. Sokağın birincisinden MEVLANA ikincisinden TEBRİZLİ ŞEMS meydana doğru Yürümektedir. İkisi de kendi kendilerine konuşur sesleri yankılanır.) Mevlana ve Şems, ilk kez karşılaşmışlardır. Her ikisi de  aradıkları kişi ile karşılaştıklarını bilmemektedir. 

 

MEVLANA=Ben bir boşluktayım.

T.ŞEMS=Ben birini arıyorum.

MEVLANA=Biliyorum, beni bu boşluktan kurtaracak biri gelecek. Kimdir O?

T.ŞEMS=Evet. Ben birini arıyorum. Ama önce ben kimim? Niçin geldim ta buralara?

MEVLANA=Bana da saç o ışıktan.

T.ŞEMS=Hele biraz söyleşip birbirimizi tartalım. Gerçeğe ulaşmak , ancak birine uymak ve aşkla olur.

MEVLANA=O aşk bende var.

T.ŞEMS=Var ama yetersiz. Belli sen zamanının olgun bir kişisisin. Ama dengini bulamamışsın.

Yüreklerindeki ses her ikisini de bir birlerine sevk etmekte her ikisi de aradıkları kişinin dostun karşılarında olduğunu anlamaya başlamıştır. Artık gönüllerinden geçen ortak dünyayı bir birleri ile paylaşmaya başlarlar. Her ikisi de aynı alemi tanımakta, aynı bilgi deryasının ve sırlar hazinesinin kıyısında durmaktadır. Aradıkları kişinin  karşılarında olup olmadığına emin olmak için birbirlerini yoklamaya başlarlar. En sonun da her ikisi de aradıkları kişiyi bulduklarına emin olmuşlardır.

MEVLANA=Bir yol gösterici mi, bir gönül yoldaşı mı? Ah bu yalnızlık!

T.ŞEMS=Ben tanrıya yalvardım! Yarabbi beni kendi velilerinle yoldaş et diye. İşte o  veliyi

Bulmak için kalktım geldim …

(İkiside yol kavşağı olan küçük meydana gelmişlerdir.

 Birbirlerini görünce donup kalırlar bir süre.)

T.ŞEMS=HZ. Muhammed mi büyüktür, yoksa bir ara peygamberliğe özenen Beyazid-i  Bistami mi?

MEVLANA=Bu nasıl sorudur efendi? Elbette HZ. Muhammed büyüktür.

T.ŞEMS=Öyledir de niçin Hazreti Muhammed  ‘’Yarabbi biz seni sana layık bilgiyle bilmedik der de.Bistami ‘’Benim ululuğum ve ünüm yücedir.’’diye öğünür?

MEVLANA=Bistami’nin susuzluğu bir yudum suyla dinecek kadar azdır. Oysa HZ. Muhammed’in susuzluğu o kadar derin ki hep, susuzluğunun daha da artmasını diler.

T.ŞEMS=Allah!

MEVLANA=Sen benim beklediğim o kişisin.

T.ŞEMS=Sende benim aradığım o veli. Bende sırların sırrı, nurların nuruyum.

 

Mevlana, Konya’da bir dergâh açmış, müritleri ile dergâhında irşat eylemektedir. Şems her zaman kavuşmak, arayıp bulmak arzusu yanıp tutuştuğu ve kim olduğunu bilmediği o dostu bulmak için yollara düşmüş bir derviştir. En sonunda yüreğinin sürüklediği ve bulmak için diyar diyar dolaştığı o dostu bulduğuna emin olmuştur. Mevlana ise beklediği o kişinin geldiğine emin olmuştur artık. Buna hiç şüphesi kalmayınca

 

MEVLANA=Öyleyse bana yoldaşlık et.

T.ŞEMS=Söyle bakalım Celalettin bugüne kadar yaptığın ne?

MEVLANA=Medresede ders okuttu, camii de vaaz verdim, bazı din konularında fetva!

T.ŞEMS=Yetiyor mu bunlar sana?

MEVLANA=Severek yapıyorum bunları, sevgiyle.

T.ŞEMS=Sen herkesin sevgilisi olmalısın  Celalettin. Birde görelim bakalım hangi kitapları okuyorsun. ?

MEVLANA=Babam, Bilginler sultanı, Bahaeddin Veled’in ve şeyhim Burhaneddin’in… öteki ustaların…

T.ŞEMS=Hep aynı çember içindesin.

Şems, Mevlana’nın teklifini kabul eder ve onun  dergâhında kalmaya başlar. Mevlana’nın hayatını ve çevresini sorgulamaya başlarlar. Mevlana’nın dostları, kitapları, irşad faaliyetleri, gündelik hayatını sorgulamaya başlarlar. Şems,  Mevlana’ya yeni bir hayat, yeni bir ışık önermektedir.

MEVLANA=Ben attığım adımlara dikkat ediyorum.

T.ŞEMS=Kalıplardan kurtul Celalettin! Söylenmeyeni bil, görünmeyeni gör, duyulmayanı duy. Ötelere aklın ötesine ulaş. Duygu denizine, aşk  denizine. Gerçek orda, hayat orda, ölüm orda…

MEVLANA=Sen şeyh ol bende müridin..

T.ŞEMS=Benim, şeyhlik, müritlik gibi ilişkiler hoşuma gitmez. Ben dostluk, arkadaşlık isterim. Fikir yoldaşlığı, durmadan tartışacağım, kavga edeceğim biri.

MEVLANA=Kuş ancak, kendi cinsinden olanlarla uçar. Kendi dengi olmayanla ahbaplık insan için ölümdür. Sen beklediğim dostsun.

T.ŞEMS=Sende aradığım ve bulduğum. Ama dostluk tek yanlı olmaz. Gönülden gönüle pencere vardır… Ve er kişi dostu yüzünden başına ne belalar gelirse ona katlanır.

MEVLANA=Akıllı insan, dostunu başına gelecek belalardan ibret alır.

Artık günlerini hep birlikte geçirmekte ve dostluk, gerçek aşk, sadakat ve sırlar alami hakkında konuşmalar ve sohbetler yapmaktadırlar. Her ikisi de birbirlerinde yarım olan, yarım kalan bir şeyleri tamamlamışlar gibidir. Fakat bu birliktelikleri yavaş yavaş Mevlana’nın müritleri ve yakınları tarafından kıskançlık ve öfke ile karşılanmaya başlamıştır. Mevlana, Şems’e kavuştuktan sonra diğer dostlarını ailesini, müritlerini ve sevenlerini ihmal etmeye başlamıştır.

T.ŞEMS=Ömrü yeterse Celalettin benim hem iyi hem kötü yanlarım vardır. Sen ikisini de gör.

MEVLANA=Gözlerimiz çirkinlikleri değil, güzellikleri görmek için yaratıldı.

T.ŞEMS=İyi insanın gözü kötülükleri görmez senin gibi.

MEVLANA=Bir akılla başka bir akıl birleşince kötü sözle kötü işe engel olur. Dostluğumuzla bunu başaracağız birlikte.

T.ŞEMS=Bana veli diyorlar bununla öğünürsem bu çirkin kaçar. Asıl veli olan sensin.

MEVLANA=Ey Şems ölüydüm dirildim, ağlayıştım gülüş oldum. Yalnızdım dostumu buldum.

 

Müritlerin ve yakınlarının bu tepkileri Mevlana ile Şems’in de huzurunu kaçırmış Şems’e olan baskılar çok artmıştır. Müritler ve dğer dostları Şems’i Konya’dan uzaklaştırmak için planlar yapmaya başlarlar. Şems’e karşı tavır alarak artık onu Konya’da istemediklerini belli eden hareketler ve tutumlar içine girerler.

 

1.MÜRİD=Şeyhimiz bizi unuttu.

2.MÜRİD=Ne ders veriyor, ne vaaz. Nede söyleşi.

3.MÜRİD=Mahkemede işi olanlar için de fetva vermiyor.

1.MÜRİD=Varsa yoksa Tebrizli Şems. Ne buluyor bu adamda?

T.ŞEMS=Mevlana biz onların istediği gibi değil, istediğimiz gibi olmalıyız.

1.MÜRİD=Bu Tebrizliyi Konya’dan sürmeli.

2.MÜRİD=Geri gelir.

3.MÜRİD=Peki ne yapmalı?

1.MÜRİD=Şeyhimiz içinde bizim içinde en hayırlısı ne ise onu yapmalı.

 

(Müritler kafa kafaya vermişler ve Tebrizli Şems’i buradan sürmüşlerdir.  Şems gittikten sonra Mevlana’nın düzelip kendilerine kalacaklarını düşünmüşlerdir.  Bunun üzerine Şems, kimseye haber vermeden Konya’dan ve Mevlana’dan uzaklaşıp kayıplara karışmıştır. Fakat kimse beklediğine kavuşamaz, Mevlana Şems’in gitmesi ile çok kötü duruma düşmüş üzüntüler içinde içeri kapanmıştır. Bu durum kimseyi memnun etmemiş, kimse beklentisine kavuşamamıştır.

3.MÜRİD=Hani Şems gidince Mevlana bize kalacaktı?

2.MÜRİD=Üstelik suç işlemekle kaldık.

3.MÜRİD=(1.MÜRİD’E)Sen ittin bizi bu yola sözde şeyhimiz bize dönecek bizi karanlıktan kurtaracaktı.

1.MÜRİD=Hadi hadi yalnız ben mi hepiniz böyle istediniz.

3.MÜRİD=Şems gideli Mevlana’nın yüzünü büsbütün göremez olduk.Yarabbi suçumuzu bağışla..

2.MÜRİD=Kendi hırsımız sonunda kendimize zarar verdi.

(Mevlana oda kapısının eşiğinden görünür.)

(Müritler  Mevlana’nın önünde yere kapanırlar.)

1.MÜRİD=Bir hata ettik sen bizi bağışla.

3.MÜRİD=Tövbeler ediyoruz yaptıklarımız hep bilgisizlikten.

Mevlana olayların nedenini anlamış, onlar sitem etmiştir. Herkes yaptığına pişman olmuştur. Mevlana, Şems’in dönmesi için çareler aramaktadır.

MEVLANA=(KIRGIN, ÜZÜNTÜLÜ)Önce kendinizi bulun. Bakalım aşağılık insanlar mısınız, yoksa iyi insanlar mısınız? 

1.MÜRİD=Ne deseniz haklısınız. Affedin bizi.

MEVLANA=Gidin Tebrizli Şemsi bulun af dileyin ve bana getirin.

(Müritler Şemsi bulmak için yollara düşerler.   Şems’i  bulur ve af dilerler. Şems’i ikna edip Mevlana’ya getirmek için onunla konuşurlar.)

MEVLANA=Geleceğini biliyordum Şems geldiğine sevindim.

T.ŞEMS=Tabi gelicem. Benim gönlümde sana ait sevgi ve saygı azalmadı. Senin gönlün nasıl?

MEVLANA=Sevgide hep sarhoşluk vardır. Bir kez sarhoş olan bir daha ayılmaz.

T.ŞEMS=Gidelim! Yoldan geldim yorgunum! Bunlarda müritlerin olacak!

MEVLANA=(ÇEKİNE, ÇEKİNE)Evet kullarınız. Ama hepsi tövbe etti.

(Müritler başlarını kaldırır. Yalvaran gözlerle bakarlar.)

T.ŞEMS=Siz elinize geçen nimetin farkına varamadınız. Kaldırın başınızı.

(Müritle doğrulur)

1.MÜRİD=Bizi bağışla varımız yoğumuz sana feda. Sana kul olacağız. Başımızı ayak yapıp peşinden koşacağız.

T.ŞEMS=Yetişebilirseniz!

MEVLANA=Şunu bilin ki efendim Şems sizinde efendinizdir. Yalvarın da bağışlasın sizi!

MÜRİDLER=Bağışlayın bizi!

T.ŞEMS=Anlaşıldı anlaşıldı. Çevremde hep böyle baş eğmiş ikiyüzlü insanlar görmekten sıkıldım ben. Kalkın!Ne yalvarın ne ısırın!Hani çalgı hani sema.. Eğlenilsin.. Şems geri geldi.. Mevlana’ya hayat verdi..

MEVLANA=A dostum yanaklarıma bak! Sevincimi yüzümden oku!

( Şems ile Mevlana yeniden buluştuktan sonra tekrar sohbetlere başlarlar. Müzik başlar. Önce Şems ve Mevlana sema ya başlarlar. Sonra ötekiler. Sanki bütün şehir sema edip eğlenmektedirler Artık herkes hatasını anladı. Şems ve Mevlana’nın ne kadar iyi dost ve ne kadar iyi insanlar olduğunu gördüler. Ve her şey yolunda gitmeye başladı. Sorunlar bitti.

 

T.ŞEMS=Şam’da sana hep Şiiler yazdım.

MEVLANA=Niçin daha önce bana yollamadın.

T.ŞEMS=Ben duygularımı saklamaktan hoşlanırım.

MEVLANA=Şems. Düşündüm ki senin bir yuvan olsun.

T.ŞEMS=Benim mi? Kiminle!

MEVLANA= Kimya kızla.

T.ŞEMS=Nerden çıktı şimdi evlenme işi.

MEVLANA=Farkına varmadın mı sana nasıl hayran? Hadi inat etme.

T.ŞEMS=Sana kızmak istiyorum kızamıyorum.

(Ve Şems’le Kimya kız evlenir. Çok mutlu olurlar.)

MEVLANA=Hep böyle mutlu olun.

(Aradan zaman geçer. Mevlana çok hasta olup yatağa düşer. Eşyasız alabildiğine geniş bir oda.  Odanın ortasında yatak yerine kullanılan bir sedir. Boşluk ve sonsuzluk.  Mevlana yüzü salona dönük hasta yarı uzanmıştır. Uzaktan inilti halinde Rebap sesi duyulur. Sonra yakından ve kuvvetli.)

MEVLANA=Hepinizi çok seviyorum. Hep iyi insanlar olun. Birbirinizi sarın sarmalayın.

HERKES=Bizde seni seviyoruz. Siz hiç merak etmeyin. Bizler senin istediğin gibi insanlar olcağız.

MÜRİDLER=Hani çalgı, hani sema.

(Müzik başlar. Gürcü Hatun, Gevher Hatun, Fahrünnisa gül yapraklarıyla girerler. Mevlana’nın başına serperler. Sonra sema ya başlarlar. Sonra Şems, Selahattin, Alaeddin Papaz sema ederler. Mevlana kalkar. Ötekiler yarım bir halka oluşturur. Mevlana döner. Işık önce çoğalır. Sonra uzaklaşır ve Mevlana görünmez olur. Birden oradakileri ve bütün şehri kaplayan bir çığlık gibi ses yükselir.)

                                     

SES = MEVLANA !                   

 

RECEP BİLGİNER


1922 yılında Adana'da doğdu. Konya Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Gazetecilik Enstitüsü'nde okudu. Gazetecilik mesleğine 1944 yılında Vatan gazetesinde başladı. Edebiyata şiirle başladı. Bir süre İstanbul Şehir Meclisi'nde görev aldı. Ardından Akın ve Tasvir gazeteleri ile Düşünce ve Yeni Çağ adlı dergileri çıkardı. Daha sonra tarihi konulu oyunlar yazdı. Bir çok oyunu İstanbul Şehir Tiyatrosu ve Devlet Tiyatroları tarafından sahneye konuldu. Yunus Emre İlme Hizmet Vakfı Ödülü ile Türk Dil Kurumu Oyun Ödülü sahibi. 2005 yılında Ankara'da vefat etti.

Tiyatro eserleri:
Gazeteciden Dost, İstanbul 1962,
İsyancılar, İstanbul, 1964, 1997,
Ben Devletim, İstanbul,1965,
Karım ve Kızım, 1985,
Oyun Bitti, Ankara 1988,
Parkta Bir Sonbahar Günüydü, Ankara 1988,
Sevdiğim Adam, Ankara 1990,
Mevlâna: Âşık ve Mâşuk, Ankara 1992; 2.bs.2000,
Ben Kimim?, Ankara 1994,
Sarı Naciye, Ankara 1997,
Kıskanç, Ankara 1997,
Lâle Bahçesinde Bir Şair, Ankara 1999,
Yunus Emre, İstanbul 1979, 2. bs., Ankara 2001 (Türk Dil Kurumu en iyi piyes ödülü),
Sırat Köprüsü, Ankara 2000,
Sevgi ve Barış, 1989; 2. bs. Ankara 2001,
Utanç Dünyası, Ankara 2001,
Savaştan Barışa Aşktan Kavgaya, Ankara: Atatürk Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, Ankara 1999; 2.bs. 2001 (Eser ATAM ödülünü almıştır),
Cihan Padişahının Kalp Ağrıları, Ankara 2003.

 

 

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar