Midâd – Mürekkep - Nedir Şiirlerde Mürekkep
Osmanlıca yazılışı: midâd: مداد
Midâd, Arapça kökenli, isim türünden bir kelimedir. Osmanlıcaya da Arapçadan girmiştir. Sözlüklerdeki anlamı “yazı mürekkebi; yazı yazmıya mahsus siyah veya renkli sulu madde.”[1] Şeklindedir.
Eski dilde midâd veya mürekkep anlamına gelen çok sayıda kelime kullanılmıştır. Yapma çeşitlerinden olsa gerek midâd kelimesinin Arapça da çok sayıda eş anlamlısı bulunur: mısmâğ, hazaz, naks, liyâk, ikâs, şicâb, hıbr.Midâd veya mürekkep kelimesinin Farsçadaki eş anlamlı karşılıkları ise sîyâhî , zerkâb ve zâkâ zekâb kelimeleridir.
Kısaca mikâb kelimesinin Türkçedeki karşılığı mürekkeptir. Eski devrilerde mürekkep genel olarak siyah renkli bir sıvı olarak yapılmıştır. Bu nedenle midâd veya mürekkep genel olarak siyahı çağrıştıran siyah rengi hatırlatan bir sıvıdır.
Mürekkep kelimesi de dilimize Arapçadan girmiştir. Bir biri üzerinde bindirilmiş anlamı taşıyan mürekkep kelimesinin midâd sözcüğünün anlamı yerinme geçmesinin nedeni ise mürekkebi oluşturan sıvının birçok maddenin bir birleri ile karıştırılarak sıvı halinde bir maddeye dönüştürülmüş olması nedeni iledir.
Eski devrilerde midâd veya mürekkep olarak ifade edilen yazmak ve süslemek için kullanılan bu sıvı karışımlarına ve renklerine göre de çeşitli şekillerde adlandırılmışlardır. Lâl mürekkep, madâd-ı siyâhî, surh mürekkep, zırnık mürekkebi, altın mürekkebi, beyaz mürekkep, Çini mürekkebi…[2]
Mürekkeplerin bir kısmı dûde denilen isten yapılmış, Gülzâr-ı Savab adlı eserde de çeşitli mürekkepler ve yapımları konusunda bilgiler verilmiştir. [3]
Eski devirlere ait kaynaklardan öğrenildiğine göre, mürekkeplerin yazı, hat veya süsleme sanatlarına uygun olarak çeşitli renklerde üretildikleri bu mürekkeplerin, kınadan, keçi kıllarından, çıra islerinden kehrüba islerinden, şeker gibi maddeler ile karıştırılarak yapıldıkları ortaya çıkmaktadır. “Siyah mürekkepten başka, surh, Çivîdî, mor, beyaz, zırnık ve altın gibi mürekkepler sırf tezyînî mâhiyette kullanılmakla beraber, Türk mürekkepçileri bunları da yapmakta mâhir idiler.”[4]
“Eskiden mürekkebi dövmek için, kervanlarda develerin üstüne, yanlarına şişeler veya fıçılar içinde asarlarmış. Develer hareket ettikçe mürekkep karışır, kendi kendine dövülürmüş ya da hamamlarda kapı tokmaklarına asılır, kapı açılıp kapandıkça, mürekkep çalkalanıp incelirmiş.
Midad-ı mutavvas: Kuruduktan sonra çok parlak duran bir mürekkeptir.”[5]
Şiir dünyamızda mürekkep genelde kalem, hokka, vb ile birlikte kullanılmış, renginden ve sıvı oluşundan dolayı çeşitli benzetmelere tabi tutulmuştur. Lakin daha ziyade asıl anlamına yakın olarak, yazı, hat, name, mektup, levh-i mahfuz, kara yazı, risale, berat, vb gibi ilgili sözcüklerle kullanılmıştır.
Mürekkep ve midâd halk ve divan şiirinde kara yazı, kötü baht, talihsizliği yazan bir sıvı olarak düşünülmüş, daha ziyade siyah rengi ile karamsarlığı, üzüntüyü, dile getiren şiirlerde karşımıza çıkmıştır.
Mürekkep ve midâd eski devrin meşhur ressamları Nakkaş Mani ve Bihzad Efsanevi Acem Nakkaşı Ressamı ile de ilişkilendirilmiş güzelliği yazan çizen, hatta yazıp, çizip tasvir edemeyen bir unsur olarak da kullanılmıştır. Mürekkep kaderi ve derdi yazmaya, anlatmaya yetemeyen bir madde olarak da karşımıza çıkar. Hatta halk şiirimizde en çok kalemle birlikte kullanılan ve dertleri ifade edemeyen, yaza yaza bitiremeyen bir nesnedir.
Mürekkep, Bihzad , Nakkaş Mani ( bkz Erjeng Engelyun Kitab-ı Erjeng ve Mani) ve nakkaşlar ile ilişkilendirildiğinde mürekkep sevgilinin vasfını nakşedemeyen yetersiz bir nesne haline dönüşür. Bu nedenle mürekkep ile Zuhal yıldızı, mürekkep ile güzellik, mürekkep ile şeker vb aralarında ilgiler kurulabilmektedir.
Ney-şekerdür kalemüm medhüñi tahrir ideli.
Anber ü müşk ü midâd oldı vü defter nergis. Ahmed-İ Dai Şiirleri
Midad ile ne mümkün kim yaza tasvirini Bihzâd
Meğer hallede hüsnü hokka-ı nûr-ı mücessemde Nedim
Olsa felek sahife vü cürm-i Zühal midâd
Yazılmaya fezâilin ey rahmet ayeti Tacizade Cafer Çelebi
Levh-i mahfuza ne hacet kim ola resm-i midâd
Kamu esrâr-ı cihân anda hüveydâ mı degül Necati
Midâd kilk-i vasfunla urur dil-i merhem-i teskin
Olunca derd-i zahm –ı rüzigârın istidâd üzre Nefi
Nefi , bu beytinde mürekkep ile muska yazılıp dertlere şifa bulunduğuna veya mürekkebin ilaç ve merhem olarak da kullanıldığına işaret etmektedir. Bu beyitten hareketle yüze, vücudun çeşitli yerlerine dualar veya tılsım benzeri şeylerin mürekkeple yazıldığı ve bundan şifa umulduğu da unutulmamalıdır.
Mürekkep halk şiirlerinde derdi yazamayan, dertleri yazmakla bitiremeyen, kara talihin yazısı, kara haber getiren, kara haberler yazan, alındaki kara yazıyı yazan, deniz olsa derdi yazmakla bitiremeyen, umman olsa kötü talihi yazıp tüketemeyen vb bir nesne olarak görülür.
Elif dedim, be dedim aman
Kız ben sana ne dedim
Kuş kanedi kalem olsa
Ah yazılmaz benim derdim
KAYNAKÇA
[1] https://www.osmanice.com/osmanlica-19464-nedir-ne-demek.html
[2] https://www.ktsv.com.tr/116-murekkep
[3] İskender Pala, Ansiklopedik Divan Siiri, s.329
[4] https://www.ktsv.com.tr/116-murekkep
[5] İskender Pala, Ansiklopedik Divan Siiri, s.329