Niyazi Mısrı Divanı Edebi Yönü Şiirleri

14.03.2015

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Yunus Emre tarzı  Tasavvufi   nazım türleri en başarılı temsilcilerinden biridir Halvetîyye tarikatının Ahmediyye koluna mensup olan Niyazi Mısri, bu koldan ayrılarak kendine mahsus Mısriyye kolunu oluşturmuş ve Halvetîliğe yeni bir bakış açısı getirmiştir. [1] Onun tasavvuf düşünce dünyasını Yunus, Mevlana ve İbni Arabî oluşturur. Vahdet i Vücut Varlık birliği, aşk, ahlak, yaratılış, eşyanın hakikati, varlığın tekâmülü, insanın hakikati Şiirinin ana temalarını oluşturmuştur.

Niyâzî-i Mısrî için edebiyatımızda şiirlerine en çok şerh yazılan şairlerden biridir. Niyâzî-i Mısrî’nin şiirleri, on yedi kişi tarafından şerh edilmiştir. Şerhlerinin bu kadar çok olması o’nun çok okunduğunun, çok sevildiğinin ve tesirinin genişliğinin delili sayılabilir. Niyazi-i Mısrî'nin kendisi de Yunus Emre'nin bazı şiirlerini şerh etmiştir. [2]

II. Ahmet döneminde binlerce müridi bulunan Niyazi-i Misri bazı Sünni çevrelerce olası tehlike olarak görülmüş ve Bursa'da ikamet etmeye zorlanmıştır. Bedreddinilerden olduğunu açıkça dizelerinde belirttiği iddia edilen şeyhin, hangi tarafa daha yakin olduğu hakkında günümüze kadar hala kesin bir sonuca varılamamıştır "peygamberimiz Muhammed Mustafa hepimizden üstündür. Ali güzel, ashabı çok temizdir" beyitlerinden temel alıp yorumlar ve katiyen Hurufilikle alakasının olmadığını söylerler.[3]

Mutasavvıflar İlahî sevgiyi var oluşun özü olarak kabul ederek varlığın özünü aşk olarak görürler buna göre de her varlık aslına dönme arzusundadır. [4] Asl olan Allah âlemin özünü aşk ile yaratmıştır. Çünkü kendi güzelliğini görmek dilemiş, ol deyince âlem olmuştur. Âlemin hareketinde bu sevgi vardır. Ve yaratılan âlemin eylemlerinde bu sevgiye nispet bulunmaktadır. Niyazi Mısrı de, varlığın yaratılışını aşk / muhabbet bağlamında değerlendirmiş ve selefleriyle aynı düşünceyi paylaşmıştır. [5]

Âlemde var olanların her biri, Allah’ın Celal yahut Cemal sıfatlarından sadece birini yansıt maktayken insan, hem Celal hem de Cemal sıfatlarını yansıtabilen yegâne varlıktır. Âlemde var olanların her biri, Allah’ın Celal yahut Cemal sıfatlarından sadece birini yansıtmaktayken insan, hem Celal hem de Cemal sıfatlarını yansıtabilen yegâne varlıktır. Bu varlık âleminde gözlemlenen zıtlıklar, aslında Allah’ın hikmetinin bir sonucu olarak değerlendirilir. Orada çelişki veya kaostan söz edilemez, tersine bir uyum ve mükemmeliyet söz konusudur.

 

Niyazi Mısri Tasavvufi bir şairdir. Şiirleri bu inancın izlerini taşır. Onun Tasavvufun Maksadı ve anlayışında Muhiddin'i Arabî nin sistematiğini kurduğu tasavvufi düşüncelerin ve vahdeti vücut felsefesinin izleri vardır. Onun şiirlerini bu yönden inceleyen Mehmet Ulucan Vahdeti vücut anlayışının Niyazi Mısri'nın şiirlerine yansımalarını şu şekilde açıklar. "Niyazî-i Mısrî, İslam tasavvufunda Vahdet i Vücut prensibini benimsemiş bir şairdir. Vahdet i Vücut   İslam dininden önce de biliniyor olmasına rağmen ilk kez Endülüslü bir Müslüman olan Muhyiddin İbn Arabî tarafından sistematik hale getirilmiştir. “Varlığın birliği, varlıkta birlik” prensibi olarak bilinen vahdet-i vücûda; varlık, Hakk’ın varlığıdır. Hakk’ın varlığının dışındakiler gerçek varlıklar değil, ancak mecazi varlıklardır. Varlığın özünün Hak olduğu, bütün görünümlerin ve bütün fiiliyatın gerçek sebebi ve failinin Allah olduğu esasına dayanan Vahdet i Vücut, neredeyse bütün Müslüman mutasavvıflar tarafından da kabul edilmiştir. Vahdet-i vücutta, varlığın tek olduğu, onun da Allah’ın varlığı olduğu, bütün görünenlerin Allah’ın tecellisinden başka bir şey olmadığı ve hareketlerin gerçek sahibinin yine Allah olduğu kabulü esastır. Bu esası Niyâzî’nin şiirlerinde de görmekteyiz. [6]

Aşıkım aşıkla kayd-ı masiva bilmem nedir
Siklet-i bigane hatt-ı aşina bilmem nedir

Ten tahtıdur bu canun can tahtıdur cananun
Ey Niyazi şübhesiz ol bi-mekan sendedür

Düşünceleri ve eylemleri üzerinde birçok spekülasyonlar oluşturulan Niyazi Mısrı'nın zamanında ve sonrasında da çok sevildiği hakkında oluşan menakıpnamelerden de anlaşılabilir.

ESERLERİ

DİVAN:

“İlmihal-i tarikat “ olarak tanınan Mısri’nin divanı en çok tanınan ve sevilen eserlerden bir tanesidir. Eserin çok sayıda yazma  nüshaları  ve şerhleri bulunmaktadır.  Şairin şiirleri bestelenmiş, şiirleri tekkelerin ve zikir meclislerinin ayrılmaz parçası olmuş, Kadiriye’den, Uşşakiye’den, Nakşibendiye’den, pek çok tekke şairi de muhtelif manzumelerine şerh yapmışlardır. [7]

Bu şerhlerden bir tanesi de Seyyid Muhammed Nüru'l – Arabi’ye aittir. Basılmış olan bu şerhin arka kapağında Niyazı Mısrı divanı hakkında da bilgiler verilmiştir. Arka kapağındaki bilgiler şu şekildedir:

“Hz. Pîr'in ilâhiyâtı ...besteli olarak okunmuş veya sohbetlerde şerhedilmiştir. Bu şerhlerden birisi de Seyyid Muhammed Nûrü'l-Arabî Hazretlerine (1813-1887) aittir.

Esasen Seyyid Hazretleri Mısır'da doğan ve Ana dili Arapça olan bir zat olduğu halde manevî bir sevk ile gelip yerleştiği Rumeli'nde bir Türk gibi yaşamış, sohbetlerini genellikle Türkçe yapmıştır... Seyyid Hazretleri ihvânına şerhi yaparken muhtemelen Bulak baskısını (H. 1259/1843) esas almıştır. Bu nüshada 185 nutk-ı şerif mevcuttur. * Elinizdeki eser Seyyid Muhammed Nûr'un M. 1875-1881 yılları arasında Hak âşıklarına yapmış olduğu derslerde tutulan notların terkibiyle ortaya çıkmıştır. Seyyid Hazretleri'nin görevlendirdiği dervîşânın tuttuğu bu notlar daha sonra Hüseyin Şemsi Ergüneş Hazretleri (1968) tarafından karşılaştırma yapılarak tebyiz edilmiş ve son şekli verilmiştir. Bu eserde metnin Ali Muhittin Ergüneş'in elindeki müellif hattı ve şahsi kütüphanemizde bulunan istinsâhı esas alınmıştır” [8]

Eserin ilk baskısı Osmanlıcadır. Eser Kahire Bulak matbaasında (H. 1259/1843) basılmıştır. Bu nüshada şaire ait 185 nutuk bulunmaktadır. Divanın karşılaştırmalı metni Kenan Erdoğan tarafından yayımlanmıştır (Ankara 1998). Buna göre eserde 158’i gazel 199 şiir bulunmaktadır. Ayrıca bir mesnevi, yedi murabba, dört muhammes, bir müseddes, iki tarih, biri Arapça üç tahmîs, çeşitli na‘t ve mersiyeler vardır. [9]

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

Arzularsın

Nadanı terk etmeden, yaranı arzularsın
Hayvanı sen geçmeden insanı arzularsın
Men arefe nefsehu kad arefe rabbehu
Nefsini sen bilmeden Sübhan'ı arzularsın

Sen bu evin kapusun henüz bulup açmadan
İçindeki kenz-i bipayan'ı arzularsın
Taşra üfürmek ile yalınlanır mı ocak
Yönün Hakk'a dönmeden ihsanı arzularsın

Dağlar gibi kuşatmış benlik günahı seni
Günahını bilmeden gufranı arzularsın
Sen şarabı içmeden serhoş-u mest olmadan
Nicesi Hak emrine fermanı arzularsın

Cevzin yeşil kabuğunu yemekle tad bulunmaz
Zahir ile ey fakih Kur'an-ı arzularsın
Gurbetliğe düşmeden mihnete satışmadan
Kebap olup pişmeden püryanı arzularsın

Yabandasın evin yok bir yanmış ocağın yok
Issız dağın başında mihmanı arzularsın
Ben bağ ile bostanı gezdim hıyar bulmadım
Sen söğüt ağacından rumman'ı arzularsın

Başsız kabak gibi bir tekerleme söz ile
Yunus'leyin Niyazi irfanı arzularsın

BAŞLAR- GAZEL
Ateşi hicrinle can durmaz figana başlar
Kaynayıp akar ol ateşle gözümden yaşlar

Ateşim yaşım iniltim can içinde gizlidir
Zahirimde yok içimde hasıl oldu yaşlar

Bî-kesem bu âlem içre sırrıma yok mahrem,
Bilmedi derdim benim ne kavm u ne gardaşlar
Niyazi MISRİ

Çağırırım Dost Dost..
Bakıp cemali yare çağırırım dost dost
Dil oldu pare pare Çağırırım dost dost

Aşkın ile dolmuşum zühdümü yanılmışım
Mest-i müdam olmuşum çağırırım dost dost

Mescid-i meyhanede Hanede viranede
Kabe de put hanede,Çağırırım dost dost

Sular gibi çağ çağ,dolaşırım dağ,dağ
Hayran bana sayru sağ,çağırırım dost dost

Dünya gamından geçip Yokluğa kanat açıp
Aşk ile daim uçup,Çağırırım dost dost

Hep görünen dost yüzü,Andan ayırmam yüzü
Gitmez dilimden sözü,Çağırırım dost dost

Geldim o dost ilinden,koka koka gülünden
Niyazinin dilinden,çağırırım dost dost

Ne yerdeyim ne gökte,ne mürdeyim ne zinde
Her yerde her zamanda,Çağırırım dost dost

İMİŞ REDİFLİ GAZEL
Derman arardım derdime derdim bana derman imiş
Burhan sorardım aslıma aslım bana burhan imiş

Sağ u solu gözler idim dost yüzünü görsem deyu
Ben taşrada arar idim ol can içinde can imiş

Öyle sanırdım ayriyem,dost gayridir ben gayriyem
Benden görüp işideni bildim ki ol canan imiş

Savm u salat u haccile sanma biter zahid işin
İnsan-ı Kamil olmağa lazım olan irfan imiş

Kanden gelir yolun senin ya kande varır menzilin
Nerden gelip gittiğini anlamayan hayvan imiş

Mürşid gerektir bildire Hakkı sana hakkel-yakin
Mürşidi olmayanların bildikleri güman imiş

İşit Niyazi'nin sözün bir nesne örtmez Hak yüzün
Hak'tan ayan bir nesne yok gözsüzlere pünhan imiş

ANLAR BİZİ
Zat-ı Hakk'da mahrem-i irfan olan anlar bizi
İlm-i sır'da bahr-i bi-payan olan anlar bizi
Bu fena gülzarına talib olanlar anlamaz
Vech-i baki hüsnüne hayran olan anlar bizi
Dünye vü ukba'yı tamir eylemekten geçmişiz
Her taraftan yıkılıp viyran olan anlar bizi
Biz şol Abdal'ız bırakdık eğnimizden şalımız
Varlığından soyunup üryan olan anlar bizi
Kahr u lütfu şey'-i vahid bilmeyen çekdi azab
Ol azabdan kurtulup sultan olan anlar bizi
Zahid'a ayık dururken anlamazsın sen bizi
Cür'a-yı safi içip mestan olan anlar bizi
Arifin her bir sözünü duymağa insan gerek
Bu cihanda sanmanız hayvan olan anlar bizi
Ey Niyazi katremiz deryaye saldık biz bu gün
Katre nice anlasın umman olan anlar bizi
Haklı koyup LAMEKAN ilinde menzil tutalı
Mısri'ya şol canlara canan olan anlar bizi

 

Kaynakça

[1] Kavruk, Hasan (2004) Niyazî-i Mısrî Hayatı, Sanatı, Eserleri ve Türkçe Şiirleri, Malatya Bel.Kültür Yay., Malatya.

[2] ŞAHAMETTİN KUZUCULAR, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/niyazi-misri-hayati-edebi-kisiligi/74323

[3] ŞAHAMETTİN KUZUCULAR, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/niyazi-misri-hayati-edebi-kisiligi/74323

[4] Mehmet ULUCAN,NİYÂZÎ-İ MISRÎ’NİN ŞİİRLERİNDE VARLIK ANLAYIŞI,.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/

[5] Mehmet ULUCAN,NİYÂZÎ-İ MISRÎ’NİN ŞİİRLERİNDE VARLIK ANLAYIŞI,.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/

[6] Mehmet ULUCAN,NİYÂZÎ-İ MISRÎ’NİN ŞİİRLERİNDE VARLIK ANLAYIŞI,.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/

[7] Niyâzî Divanı, (Osmanlıca) basım yeri ve tarihi yok, s.78-79; Ayrıca Bkz; Malatya Şiirleri Antolojisi, s. 48.)

[8] https://www.idefix.com/kitap/niyazi-i-misri-divani-serhi-seyyid-muhammed-nurul-arabi/

[9] Mustafa Aşkar- NİYÂZÎ-i MISRÎ -cilt: 33; sayfa: 168

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar