Sabah Subh Seher Nedir Şiirlerde Seher Vakti
Osmanlıca yazılışı: sabah : صباح
Osmanlıca yazılışı: subh: صبح
Osmanlıca yazılışı: seher : سهر
Osmanlıca yazılışı: eshâr , اسحار
Sabah : صباح Arapça kökenli bir sözcüktür. Bu sözcük Arapçada seher, gün doğumu, tan şafak anlamlarında kelimler türetilen” sbh” kökünden gelir. Bu nedenle gün doğumu anlamına gelen ṣabāḥ صباح [ṣbḥ] , aydınlandı, ışıdı, ışık saçtı anlamına gelen ṣabuḥa صبح fiilinin mastarıdır.
Arapça kökenli subh ve sabah ile seher sözcüğü eş anlamlıdır. Seherin çoğulu ise eshar sözcüğüdür.
Sabah, subh ve seher sözcüklerinin Türkçedeki anlamları gün doğmasına yakın vakitten, öğle vaktine kadar olan bir zaman dilimidir. Subh: صبح sözcüğü de sabah vakti, tan yeri anlamına gelir eshâr , اسحار, sözcüğü ise seherler manasında ve seher sözcüğünün çoğuludur.
Sabah, subh ve seher sözcükleri şiirlerimizde güneşin doğacağı, doğduğu veya güneşin doğumundan sonraki öğlene kadar devam eden bir vakit, hem de tabiatın bir hali olarak karşımıza çıkar. Zaman olarak günün başlangıcı ve seher vaktidir. Sabah anlamı “subh “ hali ile ifade edildiğinde "subh-ı sâdık" ( gerçek ve sadık sabah ) ve "subh-ı kâzib" ( (yalancı sabah ) tamlamaları ile karşımıza çıkar. Bu durumda subh ve sabah, karanlıktan çıkmayı, karanlıktan sonra gelen aydınlık, uyumaktan uyanmak ve canlanmaya başlamak olarak düşünülür.
Şiirlerde sabah ve seher vakti mahmurluk vaktidir. Bu vakitte saba yeli eser ve güneyden naif kokular getirir. ( bkzSaba Ülkesi Seb’a ) Sabah yelinin diğer adı saba yelidir. Bu yel aşığın kapısına gelmeden önce sevgilinin diyarına uğramış, sevgilinin tenine dokunmuş, belki de üzerine açmış, göğsünü koklamış ve bu kokuları alıp aşığa getirmiştir. Bu bakımdan saba yeli habercidir. Aşığa sevgiliden haberler getirmektedir.
Subh, sabah ve seher, Allah tarafından günlük rızkların dağıtıldığı vakittir. Eskilerin inançlarına göre erken kalkan rızkların iyisine ve bol olana rast gelecektir. Seherde edilen duâların daha iyi kabul edileceğine de inanılır. Bu nedenle seherde uyanmak makbuldür.
Sabah, karanlığın gitmesi aydınlığın gelmesidir. Birçok çiçek sabah vakti açmaktadır. Goncalar da sabah olunca açar. Goncaların ve çiçeklerin sabah vakti açması gibi sevgilinin yüz de seher vakti canlanır. Üstelik sevgili henüz mahmurdur ve tam olarak uyanamamıştır. Bu nednele âşık onu öpüp okşayıp uyandırmayı hayal eder.
Sabah, subh ve seherin de kendi iiçinde kısa aralıklarla süren değişik halleri vardır. Subh-ı kâzib (yalancı sabah), şafaktan önce ufukta çıkan geçici kızıllık ve aydınlıktır. Subh-ı kazib birkaç dakika sürüp gider. Subh-ı sâdık (gerçek sabah) ise ufukta hakikî şafak vaktidir. Subh-ı sâdıka, çîn-seher de denilir.
Sevgilinin yüzü ile şafağın sökmesi ve tan vakti arasında alakalar kurulur. Sevgilinin yüzündeki incecik tüyler subh-ı kâzib gibidir. Sevgilinin yüzü ise subh-ı sâdık olmuş olur. Sabah, seher ve subhun zıddı ise akşam (şâm) dır.
Divan şiirinde Mecusi Farisilerin inançlarından gelen nedenlerle güneşin doğuşu Güneş tanrısının oğlu Cem’in başında altın tac ile tahtına oturması ve ışıltılar saçması şeklinde de tasvir edilir.
Sabah ve seher halk ve âşık şiirinde de divan şiirindeki benzer özellikler ve tasavvurlar ile ifade edilmiştir.
Esdikçe bâd-ı subh perîşansın ey gönül
Benzer esîr-i turra-i cânansın ey gönül Nedim
Çözdükce çin seher o ŝanem zülf-i bāġını
Bād-ı ŝabā mu‘aššar ider cān dimağını Hayali Bey
Dîvân ider vakt-i seher nev-rûz-ı sultânî meger
Devrân ufukdan gösterür taht-ı zümürrüd tâc-ı zer Baki'
Bagrınun yagın eritdi subha dek akıtdı dem`
Yâr önünde çok tenezzül eyledi dün gice şem` Şeyhülislam Yahya
Derd ile yere çaldı külâhını subhgâh
Çâk etti gussadan yakasın âsuman dahî Ahmed Paşa
Bir lâciverdî kâsede her subh mihr altun ezer
Vasf-ı cemâlün yazmaga cânâ gerekdür hall-i zer Şeyhülislam Yahya
Dem-i subh irdi getür bâdeyi sohbet demidür
Mey-i nâb ile pür it sagarı ‘işret demidür Baki'
Döymeyüp subh-ı tecellîde dem-i dîdâra gül
Tûr-ı Mûsâ gibi kendin itdi pâre pâre gül Aşık Çelebi
Subha dek agladuk bu şeb togmadı mâh-pâremüz
Yılduzumuz düşük imiş işlemedi sitâremüz EMRÎ ( D. Edirne?,
Bad-ı saba eser seher vaktında
Kumrular ötüşür dallar üstüne
Yari gördüm gitti aklım başımdan
Yeşiller giyinmiş allar üstüne ÖKSÜZ DEDE
Seher çağı mah camalın görende
Heste könlüm geldi saza Müşgünaz
Sona tek silkinib gerden çekende
Benzeyirsen guba gaza Müşgünaz Aşık Elesker