Sait Faik Abasıyanık Ben Ne Yapayım Öyküsü Hakkında ve Metni

29.10.2019

Sait Faik  Abasıyanık Ben Ne Yapayım  Öyküsü Hakkında ve Metni

 

 

 

Ben Ne yapayım Adlı  öykü Sait Faik'in  en son yayımlanan hikaye  kitabı olan Alemdağ'da Var Bir Yılan adlı öykü kitabı içindeki hikayelerinden  biridir.

Sait Faik, Fransa’dan döndükten sonra kısa bir müddet bir Ermeni Okulunda Türkçe öğretmenliği yapmış fakat sorumsuzluğu, sürekli olarak derslere geç kalışı, hatta hiç gelmeyişi, sınıfa da hâkim olamayışı yüzünden bir kaç ay yaptığı öğretmenlikten ayrılmak zorunda kalmıştı. Öğretmenlikten ayrıldığı 1936 yılında  babası ona bir tanıdığı olan  Ali Elmalı adlı birisi ile ortaklık yapacak şekilde ona bir iş yeri açtı. Sait Faik'in bu zahire toptancılığı işi ise sadece altı ay sürmüş, dalavereci bir adam olan ortağı altı ay içinde dükkânı boşaltmış ama Sait Faik bunun farkına bile varamamıştı. Nihayetinde  boş dükkânın anahtarını babasına teslim ederek bir daha da hiç bir işte çalışmaya yanaşmadı. 

Sait Faik işte bu öyküsünde yıllar önce yaşadığı bu günlerini anlattı. 

İyi bir gözlemci olan Sait Faik hayatı boyunca belli bir iş tutmamış, Adapazar’lı bir kereste tüccarı olan  babasından kalan Burgaz adadaki evinde yaşamış,  babasından kalan servet ile geçimini sağlamıştı. Girdiği hiç işte başarı göstermeyen Sait Faik bir ara öğretmenliğe de başlamış ama onu da bırakmıştı , Burgaz Ada ve İstanbul arasında geçen günlerinde öykücülüğü meslek edinmiş bir yazarımızdır.

Yazar, 1948 yılından sonra siroz hastalığına yakalanmış son öykülerini de bu hastalığın etkisi altında geçen günlerde kaleme almıştı.  Bu nedenle yazarın son öykülerinde kendi hayatını sorgulayan  öykülerine  daha sık rastlanılmakta ve bu dönemde yazdığı öykülerinde ben merkezli bir anlatıma yönelmektedir.

 Hayatı boyunca evlenmemiş olan yazarın çocukları da olmamış, sağlığında yayınlanan eserleri ile birlikte sağda solda kalan öyküleri de toparlanarak 1970-1989- yılları arasında basılmıştır.

 

Yazar bu öyküsünde bilinç akışı yöntemiyle ve iç diyaloglarla kendi hayatını anlatmış, ticari hayatındaki başarısızlıkları, öğretmenlik hayatından çekilişini, dolandırılıgı günleri, avarelik nedenlerini sayıp dökmüş bir anlamda kendi hayatını kendi yorumları ile bizlere aktarmıştır.

Yazarın bu öyküsü kendi hayatı ile ilgili verdiği bilgiler, itirafları ve kendisi hakkında yaptığı  yorumlar  nedeni ile  önemlidir.

Ben Ne Yapayım?

Dün akşam soframda yediğim yemeğin bana dört yüz yetmiş kuruşa mal olduğunu hesap ettiğim zaman, korktum.  Yazı yazmayı iş saydığım için başka iş yapmamaya karar vermiştim. Şimdi haftada iki lira şu yazımdan alıyorum. İlerde, kim bilir başka gazetelere de yazar, geçinirim.  Ömrüm oldukça genç muharrir olarak kalmayacağım ya!  Gazetelere bir buçuk liraya hikâye, adliye röportajı yazdım. Küçük bir iradım var, eski zamanda ana oğul bize yetiyordu, şimdi devede kulak oldu. Daha bir kaç sene dişimi sıkacağım. Kim ne derse desin!..

 

Yalnız yazımla geçinmek kararını kafamdan kimse sökemez. Ayda kırk beş lira ile bir gazeteye kapılanmak bile mümkün değil. Muallimlik yapamam.  Kendim bir şey bilmiyorum ki başkalarına öğreteyim.  Hem çocuklar üç günde tepeme binerler.  Bundan üç sene evvel ticaret yapayım dedim. rahmetli babam bir ortak buldu.  Zaten bu adam kendisi müracaat etmiş, görülmemiş imla yanlışlarıyla dolu, göz yaşartıcı bir mektup yazmıştı.  Adam babamın eski arkadaşlarındandı. Mektubunda: " Beraber çalıştık. o zamanlar ben pek gençtim, biraz aşırı gittim, fakat alnım paktır. Yedimse kendi paramı yedim. Mahdum Beyin büyüdüğünü, kendisine bir ticarethane açacağını işittim. Namusumla çalışıp yeniden ticari itibarımı kazanmama müsaade etmeni yalvarırım. Dün akşam, gördüğüm bir rüya bana sayende çok ileri gideceğimizi tebşir etti. Peygamber efendimiz..."

Doğrusu hazin bir mektuptu. Gözlerim yaşardı. babam, tüccar olmasına rağmen benden daha hassastı. O da ağladı. Adamcağız geldi. Çiçek bozuğu, kısa boylu, ateş gibi gözlü, işgüzar bir adamdı. Beraber bir yer tuttuk. Firmamızı kararlaştırdık. Sermayeyi peder düzdü. iİşe başladık.

 O zamanlar daha ortalıkta harp gürültüsü filan olmadığı için elli çuval fasulyeyi ekimde aldık, aralıkta satacaktık. Bu arada da yumurta alıyor, patates alıyor, satıyorduk. Ben, yazıhane gibi bir yerde otururdum.  O, dışarda, hiç ardı arkası kesilmeyen, çoğu sefil, yahudi kıyafetli adamlarla pazarlıkta idi. Yumurtaları ayıran bir de makinemiz vardı. iIşık yanar; yumurtanın içi koyu, açık sarı, kavuniçi, siyah renklerle gözükür, ayırırdık.  Yukarıki odalarda elli çuval fasulyemiz vardı. Ne olsa yeni işe başladığımız için, akşamları erken kaçardım.  O, "git, git, derdi, daha gençsin, alışırsın. Seni fazla yormak istemem. Şimdi ben gencim; sen çocuk.  Sonra ben ihtiyarlarım, sen çalışırsın." Bu ne biçim bir çalışma idi? Ne yapıyorduk? O günleri bir su buharının içinden hatırlıyorum. Yemiş'ten kopan rüzgârın dolduğu ardiyemizde ne yaptığımızı bir türlü anlayamadım. fFasulyeler yukarda odalarda idi. Ben: "fasulyenin fiyatı arttı mı?" diye sorardım. O: " Ne gezer!", derdi. "On para oynamadı."

Bir gün, yukarı kattaki helaya gitmek üzere merdivenleri çıkmıştım. Ayağıma bir şey takıldı. Fasulye çuvallarının üzerine düştüm. Fasulyeler garip bir ses çıkardılar. Elimle vurdum. Ben bu sesi tanıyordum. Bir daha vurdum. a, bunlar cevizdi! Aşağı inince: "Yahu ali bey,"  Dedim, " Yukarıda ceviz de mi var?" "Ha," Dedi, "Ardiye için birisi koydu. Birkaç çuval..." Akşam babama işi anlattım. Ertesi gün geldik.  Dükkân kapalı! Anahtar bulup açtırdık. Bütün çuvallar cevizdi. Üzerlerinde de bir m. a. markası vardı. Babam bana, "Aptal, dedi, " Herif fasulyeleri satmış. Yerine de başkalarının cevizlerini ardiyelik doldurmuş.  Sen uyu hâlâ!" adamı bir daha göremedik.

O bahar içinde hatırlıyorum ki, o civarda insanlar korkunç şeylerdi. Garip gözleri vardı. sabah sabah damlıyorlar; nasıl kazık atacağız birisine, diye fırıl fırıl, yalnız hamallarla çuvalların gezindiği sokaklarda dolaşıyorlardı. Bütün mesele bir yere mal yığmaktı. Bütün mesele ötekini kafese koymaktı.  Zamanlar normaldi ama bu normal zamanda da onlar, anormal zamanlar için pişiyorlar, sanki bugünü bekliyorlardı.  Yukardaki hikâyemin kahramanlarıyla dolu bin bir çarşıda, bin bir vurguncuyu yakalamak imkânsızdır.  Yakalanan, bir komşunun garazına, yahut bir elbirliğine, yahut da bir oyuna kurban gitmiştir. Bu garip, korkunç sokakları, bu büyük taş ardiyeli, Bizans'tan kalma garip dehlizli bakkal dükkânlarını; o kocaman bıyıklı, yağlı vücutlu, yalnız evini, oğlunu, zevkini, kızının çeyizini düşünen adamı ıslaha imkân yoktur. Onlar fasulye çuvallarını gözlerimizin önünde durmadan başkalarının ceviz çuvallarıyla değiştirecekler, bir gün ortadan sır olacaklardır.

Ben haftada iki lira ile gazetelerde yazı yazmaya devam ettikçe onlar bunu yapacaktır. yarından itibaren yazı yazmıyorum.  Birkaç param var.  Bulgur mu olur, pirinç mi olur, yoksa nohut mu, alıp saklayacağım.  Başka kurtuluş yolu yok. eskiden memur olan bir arkadaşım var. Geçenlerde rastladım. şık, tertemiz elbiseler, bilmem nereden alınmış on dört buçuk liralık bir kravat, altmış beş liralık pabuç! -- yahu, bu ne hal? dedim.

 -- Memuriyetten ayrıldım, ticaret yapıyorum.  Arkadaş daha saflığını, iyi yürekliliğini muhafaza ediyor.  Sırlarını yarı yarıya ifşa etti:

-- Ne yapayım, dedi, ne yapayım? Allah aşkına, söyle, öleyim mi? Altı yüz lira buldum, bugün yedi bin liram var. Söyleyin ben ne yapayım?  Yazı yazmak, böylece şu harbi atlatıp iyi bir kütüphane açmayı düşünüyor, yalnız kendilerine, zevklerine güvendiğim insanlar vasıtasıyla kitaplar çıkartmak, tabilik etmek istiyordum. Hiçbir kötü kitap basmamak şartıyla hayatımı kazanmayı tasarlamıştım. Olmayacak. böyle giderse, babadan miras birkaç parçayı da tüketeceğim. Ne yapayım?  Bulgur mu alayım, dersiniz? Bizans'tan kalma o İstanbul Balıkpazarı'nın yukarısındaki kocaman yapılardan birisine tepeleme doldurayım, içine de bir Kürt bekçi mi dikeyim? Ha, ne dersiniz?

Hikâyelerinden Özetler

Sait Faik Abasıyanık Hayatı Edebi Kişiliği Eserler

Sait Faik 'in Lüzumsuz Adam Kitabı - İnceleme ve Öykünün Metni

Sait Faik’in Havuz Başı Öyküsü Konusu Metni ve Kitabı

Projektörcü Öyüküsü ve Sait Faik Abasıyanık

Sait Faik'in Hancının Karısı Adlı Öyküsü Hakkında ve Metni

Sait Faik'in Meserret Oteli İnceleme Özeti ve Metni

Semaver Kitabı ve Öyküsü Hakkında Özeti Metni Sait Faik Abasıyanık

Mahalle Kahvesi Hakkında Özeti Tam Metni Sait Faik Hakkında

Sait Faik 'in Lüzumsuz Adam Kitabı - İnceleme ve Öykünün Metni

Sarnıç Öyküsü Metni ve Kitabı İle Sait Fai

Sait Faik Abasıyanık Sinagrit Baba İncelemesi ve Tam Metni

Zemberek Öyküsü Hakkında Metni ve Sait Faik Abasıyanık

Yani Usta Öyküsü ve Sait Faik

Yalnızlığın Yarattığı İnsan Öyküsü Konusu Metni ve Sait

Şehri Unutan Adam Konusu Özeti Metni ve Sait Faik

Şahmerdan Kitabı ve Sait Faik Abasıyanık Hakkında

Satılık Dünya Öyküsü ve Metni ile Sait Faik

Sait Faik Haritada Bir Nokta Metni ve Değerlendirme

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar