Şeyh İbrahim Tennuri Hayatı ve Eserleri

24.12.2012

 

Şeyh İbrahim Tennuri 

 

İbrahim Tennuri Türbesi Kayseri 

(  Doğumu Amasya   veya Sivas’ın Tennur köyü  - Ölümü  1482 Kayseri  )15.yüzyıl tasavvufçularından, Âşık takma adıyla şiirler yazmıştır,  Sivas'ta doğmuş,  1482`de Kayseri'de vefat etmiştir.

XV’ inci yüzyılda Kayseri'de yaşamış mutasavvıf, şair, ilim ve hikmet sahibi bir zattır. Ailesine "Sarrafzadeler" denilen İbrahim Tennuri'nin, kuyumculuk sarraflıkla uğraşan babası Hüseyin Efendi’dir. [1]Kayseri’de kendi ismi ile tanınan bir mahalle kurulmuş ve kendisi de cami, çeşme gibi hayır müesseseleri yaptırmış olduğundan Kayserili olarak bilinir.[2]

Şeyh İbrahim Tennuri Sivas'ta doğmuştur. Çalışma hayatının hemen hemen tamamı Kayseri’de geçtiği için Kayserili diye bilinmektedir. Müderris ve mutasavvıftır. Yalnız Kayseri’nin değil, aynı zamanda Osmanlının da çok tanınmış bir şahsiyetidir. [3]

İbrahim TENNURİ’nin doğum tarihi ve yeri konusunda çelişkili bilgiler vardır.  Kimi kaynaklar onu Amasya'lı olduğunu ifade etseler de kimi kaynaklara göre İbrahim Tennuri, Sivas ili Tennur köyünde dünyaya gelmiştir.  Kendisinin Tennuri mahlasını almasının bir sebebi köyünün adından dolayıdır. [4] Bir başka sebep ise “Tennur yani tandır” kelimesi ile vücudunun sıcaklığının zaman zaman çok yükselmesi ya da kendisinin sıcaklığı arttığında aksine bir davranışla tandıra girdiğinin rivayet edilmesi, hatta kabızlık hastalığına yakalananları tandır veya sıcak sac üzerinde oturtarak iyileştirdiği konusu ile  ile ilgilidir. [5]

Rivayet edildiğine göre,  “  Fatih'in HocasıAkşemseddin (15 yy) hayatta iken Kayseriyye’ de irşatla meşgul bulunan Şeyh İbrahim Tennuri, şiddetli kabız hastalığına tutulmuş, bundan şifa bulmayı başaramayınca yönünü¸Akşemseddin 'e çevirip, Onunla mülakata gitti. Giderken bir gece rüyasında Ak Şemseddin’i görür. Şeyh Ak Şemseddin, İbrahim’e sıcak bir tandır üzerine oturup terlemesini emretti.  Ertesi gün Şeyh İbrahim emre uyarak, bir tandır üzerine oturdu ve baştan ayağa tere kapıldı. Pekliği açıldı ve bu vartadan kurtuldu. “ [6]

Hayatı

Şeyh Tennuri, Sivas'taki ilköğrenimi ardından Konya'ya gitmiştir.  Buraya gitme sebebi ise zamanının zâhirî ilimlerdeki en meşhur âlimlerinden Konya’da öğrenci okutan  Mevlna Sarı Yakup’tan ilim öğrenmek ders almaktır.  Konya ‘da Mevlana Sarı Yakup'un öğrencisi olur. [7] Sarı Yakup'un 1438'deki ölümünün ardından Hunad Hatun Medresesi'ne müderris olması sebebiyle Kayseri'ye geçer. Ancak birkaç yıl sonra medresenin vakfiyesinde, sadece Hanefi müderrislerin görev alabileceği şartı üzerine Şeyh Tennuri görevi bırakır. Çünkü kendisi Şafii mezhebindendir. [8]

Kayseri’de Hunat Hâtun medresesinde birkaç yıl müderrislik yaptıktan sonra medresenin vakfiyesinde “Müderris ve cümle müstefidîn hanefiyyü’l-mezheb olalar”  yani “ Müderris ve bütün çalışanları Hanefi Mezhebinden olmalıdır. ”ibaresini görünce kendisi Şâfi‘î mezhebinden olması nedeniyle müderrisliği bırakmak mecburiyetinde kalır. Kendisine: “Efendim Hanefi olsanız da öğrenci yetiştirmeyi bırakmasanız? “Diyenlere: “Bir müderrislik için de mezhep değiştirilmez. “ Demiştir. [9]

"Şemseddin Begüm" diye bilinen Akşemseddin’in şöhreti her tarafa yayılmış olduğundan ona gitmeye karar verir ve eşeğine binerek ’Fatih'in Hocası Akşemseddin'in yanına gider.  “Müderris İbrahim yolculuğunu bir merkeple yapmış, oraya vardığında bir köşeye oturmuş, Şeyhi ziyarete gelenlerin sadece bedeni rahatsızlıklarından dolayı soru sorduklarını, uygun cevaplar aldıktan sonra da ayrıldıklarını görmüştür. [10]“  Beypazarı'na gidip ona intisap ederek Bayram iye tarikatına girer. Üç ay dünya nimetlerinden uzak durup inzivaya çekilir. Ardından Tasavvuf eğitimi tamamlar. [11]

Akşemseddin'den icazet ve hilafet alarak tekrar Kayseri'ye döner. Bu kez kendi tekkesini kurup, öğrenci kabul etmeye başlar.  Mikrobun kâşifi olan Akşemseddin’den aldığı Tıbbı eğitimi ve görgüyü de kullanan Tennuri, bu arada, kendi geliştirdiği bir yöntemle kabızlık hastalığını tedavi şeklini bulmuştur.  Akşemseddin, Louis Pasteur'in yaklaşık 400 yıl sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü'l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirmiştir. 

“     Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını sanmak hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülmeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur. “ [12]

Bu tedavi şekli, "İbnü's Sarraf" olan lakabının değişmesine neden olur. Kabız olan müritlerini, sıcak fırın (tennur) üzerine oturtup, su içirip terleterek tedavi etmesi üzerine, "Tennuri" lakabını alır.  

Şeyh İbrahim Tennuri’nin hocası Akşemsettin gibi tıp alanında da bilgisi vardır. Üstelik kabızlığa çare bulduğu rivayetlerden anlaşılmaktadır.  Hem tıpda hem de tasavvufta şöhret kazanmış olduğundan etrafına üşüşen halk hem bedeni hem de ruhani şifa için ona çok saygı göstermiştir.  

Bir gün, Kayseri'de irşad faaliyetlerini sürdürürken, aldığı haber üzerine alel acele hocası Akşemseddin'in yanına tekrar döner. Acele ile hocasının yanına gitme nedeni ise sonradan ortaya çıkacaktır. Şair gönül gözüyle hissettiği üzere Akşemsedin ile beraber İstanbul'un fethinde bulunmuştur. Fetihten üç ay sonra tamamladığı, 5140 beyitlik mesnevi tarzındaki manzum eseri "Gülzar-ı Manevi"yi,  Fatih Sultan Mehmet'e ithaf eder. ( Bu eser halen Sülaymaniye Kütüphanesi'ndedir. ) Bu jest karşısında Fatih Sultan Mehmet, Şeyh Tennuri ve oğullarının vergiden muaf olduklarına dair ferman çıkarır. [13]

 

Şair ömrünün büyü bir kısmını Kayseri de geçirmiş, Kayseri de pek çok öğrenci yetiştirmiştir.  Bu yüzden Kayseri’de cami, çeşme gibi hayır müesseseleri yaptırmış Kayseri’ye bu yönden de hizmetleri olmuştur.  Kayserililer ise bu yüzden onu çok benimsemiş ve kendisini Kayserili olarak kabul etmiştir.  Kendi adını alan bir mahalle kurulmuştur.   Şair tüm bu olanlar sebebiyle Kayserili ve Kayseri doğumlu olarak bilinmiştir.  

Şeyh İbrâhim h.887 (m.1482) yılı güz mevsiminde bir perşembe gecesi Kayseri ‘de vefat etti. Mezarı (Emir Sultan) Cumhuriyet Mahallesinde kendisi tarafından yaptırılan Şeyh Camii’nin bitişiğindedir.

Şiirlerinde "Âşık" mahlasını kullanan Şeyh İbrahim Tennuri'nin mezarı ve oğulları Şeyh Lütfullah ve Şeyh Ali'nin sandukaları da, Kiçikapı'dan Talas Caddesi'ne çıkılan ve kendi adını taşıyan sokakta, kendi yaptırdığı Şeyh Camii haziresindedir. [14]

Zamanımıza kadar gelen bir soy ağacında Şeyh İbrahim Tennuri’ ínin beş çocuğunun ismi geçmektedir. Bunlar; Şeyh Kasım, Şeyh Lütfullah, Şeyh Ali Sultan, Hatice ve Zeynep’tir. Oğulları sırasıyla Şeyh İbrahim Tenn?riye halife olmuşlardır. [15]

Şairin eserlerinde ve sözlü olarak verdiği derslerinde sade bir dil kullandığı ortaya çıkmaktadır. Hacı Bayram Veli Akşemseddin ve Ahmet Yesevi gibi oldukça yalın bir dil kullanmıştır. “Şeyh İbrahim Tennuri, belki de, Türk milliyetinin banisi kabul edebileceğimiz, çağında Hazret-i Pir-i Türkistanî adı ile ünlenmiş, Hoca  Ahmet Yesevi geleneğinin samimi bir takipçisi olmalı ki sözlü ve yazılı irşadını Türk dili ile  ve sade bir şekilde yapmıştır.

Meşhur şiir kitabının adı: Gülzar-ı manevidir.  Şeyh İbrahim Tennuri, Bayramiye Tarikatının Akşemseddin koluna mensuptur. Şeyh hazretleri insanların her iki dünyada da rahata ermelerini sağlayacak konuları açıklayan bir  “ Kitab-ı Müstetab” î yani  “ Gülizar “  adını vermiştir.

"Câna cefa ya kıl vefa
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş
Ya dert gönder yahut deva
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş"

ESERLERİ 

Gülzar-ı Manevi (Gülzârnâme):  

Gülzar-ı Manevi 5140 beyitlik ve Mesnevi tarzında yazılmış, Bayramiye Tarikatı mensuplarınca yüksek kabul ve itibar görmüştür. İbrahim Tennuri  Gülzar- ı Maneviíyi, Hz. Mevlnaının Mesnev-i  Şerifîinden, Kırşehirli Âşık Paşa’nın Garibname’sinden yararlanarak yazmıştır. Gülzar-ı Manevi toplum hayatını ilgilendiren konuları hem hukuki, hem de tasavvufi yönden ele almaktadır. Ele alınan konular okuyucuların ve dinleyicilerin kolayca anlayıp benimsemelerini sağlayan bir üslupla yazılmıştır.

Gülşen-i Niyaz

 

2.500 beyitlik bir divan olup, Katip Çeleb ( 17 yy Nesir ) ’nin eserinde yer almamakta, Ali Rıza Karabulut’un araştırmasına göre tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud Efendi Kısmında 3791 numarayla kayıtlıdır. [16]

Hac yolunda susuz ölenler için
Kerbelada şehit olanlar için

Yere akan şehit kanı için
Onun o pak cismi ve canı için

Cümle mazlum olanın ahı için
Hazrete gönül içre rah için

Ol kişiler ki olalar yoksul
Kimseden dilemeyeler bir pul

Anların açlık ile sabrı için
Dillerinde hemişe şükr için

Zulm ile yıkılan virane için
Cevr ile yapılan imaret için

Boyun eğer yetim başı için
Karnı acıktıkta göz¸ yaşı için

Tıfıl iken anasız kalanlar için
Doğmadan atası ölenler için

Kafiristan iÁinde tutsak için
Doğmadan atası ölenler için

..................

Gülzar-ı Manevi’den

Nice kim fitne aleme dolmuşken
Gönül andan mükedder olmuş iken

Onların himmetinden erdi iyilik
Dua makbul olup, kalmadı eksik

Bir ULU ŞAHI sen kıldın MUZAFFER
O Şahía fetholundu taht-ı Kayser

Mehmed Han Sultan ibn-i Sultan
Murad bin Mehmed nesl-i OSMAN

Kitabı ben de ol Şahíın katına
Getirdim tuhfe kıldım hizmetine

Kim okuna huzurunda nesayih
GUn¸llere hidayet ola layık

Tutuben  Şeríin ahkamını gideler
O hüküm içinde aşk işin gideler

-------------

Nice kim dediler ehl-i şeriat,
Belirsiz olana oldur tarikat:

Anın malını tasarruf kılmayalar,
Ve dahi anın avratını almayalar

Anın hıfz eyleye malını Kadı,
Tasarruf kılana olmaya razı

Ta ki akranı anın ˆlmeyince,
Anınla mevti mal?m olmayıncaî  [17]


KAYNAKÇA

 

[1] Mustafa Keskin - Türkçeci Bir Bilge Önder Şeyh İbrahim Tennuri - Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı: 11 Yıl: 2001 (39-60 s.)

[2] Burhanettin Akbaş, Kayseri'nin manevi mimarlarından İbrahim Tennuri Camii Türbesi ve Çeşmesi, https://wowturkey.com/forum/ Son Erişim, 21 12 2012

[3] Mustafa Keskin - Türkçeci Bir Bilge Önder Şeyh İbrahim Tennuri, agy

[4] Burhanettin Akbaş, Kayseri'nin manevi mimarlarından İbrahim Tennuri Camii Türbesi ve Çeşmesi, https://wowturkey.com/forum Son Erişim, 21 12 2012

[5] Burhanettin Akbaş, agy.

[6] Mustafa Keskin , agy

[7] org/wiki/İbrahim_Tennuri

[8] Burhanettin Akbaş, agy

[9] Burhanettin Akbaş, agy

[10] Mustafa Keskin - Türkçeci Bir Bilge Önder Şeyh İbrahim Tennuri, agy

[11] wikipedia.org/wiki/İbrahim_Tennuri

[12] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/aksemseddin-hayati-eserleri-fatih-in-hocasi/75174

[13] wikipedia.org/wiki/İbrahim_Tennuri

[14] ustafa Keskin ( ’den intisapla) “ Ali Rıza Karabulut-Rasim Deniz, Şeyh İbr‚him Tennuri Divanı Gülşen-i Niyazídan Seçmeler, Kayseriíde Müzeleri, Eski Eserleri ve Turizmi Sevenler Derneği Yayını, Kayseri 1983, s. 43-4”  agy.

[15] ustafa Keskin ( ’den intisapla) “ Ali Rıza Karabulut-Rasim Deniz, Şeyh İbr‚him Tennuri Divanı Gülşen-i Niyazídan Seçmeler, Kayseriíde Müzeleri, Eski Eserleri ve Turizmi Sevenler Derneği Yayını, Kayseri 1983, s. 43-4”  agy.

[16] ustafa Keskin ( ’den intisapla) “ Ali Rıza Karabulut-Rasim Deniz, Şeyh İbr‚him Tennuri Divanı Gülşen-i Niyazídan Seçmeler, Kayseriíde Müzeleri, Eski Eserleri ve Turizmi Sevenler Derneği Yayını, Kayseri 1983, s. 43-4”  agy.

[17] ustafa Keskin ( ’den intisapla) “ Ali Rıza Karabulut-Rasim Deniz, Şeyh İbr‚him Tennuri Divanı Gülşen-i Niyazídan Seçmeler, Kayseriíde Müzeleri, Eski Eserleri ve Turizmi Sevenler Derneği Yayını, Kayseri 1983, s. 43-4”  agy.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Esa

Esa

3 years ago

Hayatının tamamı Kayseri’de geçtiği için Kayserili diye bilinmektedir. Sarrafzâde adıyla da bilinen .Ârif Billah Şeyh İbrahim Tennûrî., başlangıç ilimlerini Sivas’ta bitirmiş, Konya’ya giderek, bu şehrin ünlülerinden, akıllı ve zeki insanlarından biri olan Mevlana Sarı Yakup’tan zahiri bilimleri öğrenerek 1438.de Kayseri’ye gelmiş, bu şehirde gördüğü saygı ve kabul üzerine orada yerleşmiş ve kalmıştır. Şeyh İbrahim Tennûrî, Hicri 887 senesinde (M. 1482) sonbaharda bir Perşembe gecesi Kayseri’de vefat etmiştir. Gülzâr-ı Manevî toplum hayatını ilgilendiren konuları hem hukukî hem de tasavvufî yönden ele almaktadır. Ele alınan konular okuyucuların ve dinleyicilerin kolayca anlayıp benimsemelerini sağlayan bir üslupla yazılmıştır. Konu başlıkları devrin ilim dili olan Arapçadan, özellikle İslâm hukuku terimleri içinden seçilirken, anlatım hemen hemen yalın bir Türkçe ile yapılmaktadır. Böyle bir tercih, XV. Yüzyılda söz konusu edilen Şeyh İbrahim Tennûrî’nin öz güvenini, içinden çıktığı ve zamanla irşadıyla yükümlü olduğu toplumuna karşı sorumluluğunu, Türk diline olan sevgi ve saygısını göstermektedir. Gülzâr-ı Manevî adlı eserin girişinde ve sonucunda yer alan bu ifadelerden, eserin 1453 yılı Safer Ayının ikinci yarısında (25 Şubat) bitirildiğine bakılırsa, bunun İstanbul’un fethinden üç ay önce tamamlanmış olduğuna hükmedilebilir. İbrahim Tennûri hayatı ve eserleri -ikinci baskı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Fidan Kayseri Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları EDEBİYAT DİZİSİ