Seyyid
Osmanlıca yazılışı seyyid : سيد
Seyyid Sözlük Anlamları
Seyyid sözcüğü sözlüklerde : “Ulu, büyük, efendi, bey, önder, sahip, faziletli, kerim”, “Temiz ve fazilet sahibi” anlamlarında tarif edilir. Çoğulu ise sâdâttır.
Seydi, peygamber soyundan gelmiş.
Seyyide, Hz Hüseyin’in neslinden gelen hanım.
Seyyid’ül enbiya Nebilerin seyidi, nebilerin efendisi ( Hz Muhammed)
Seyyidü’l-Mürselįn: Peygamberlerin efendisi.
Seyyid Kökeni
Seyyid Arapça kökenli bir sözcüktür. Arapçada “ bey, efendi, egemen, otorite sahibi, soylu v e önder “ anlamlarına gelen kelimeler türetilen “ swd, syd “ kökünden gelir. Seydi, seyyid, seyide, ileri gelen seçkin anlamındaki seyda , seyidin çoğulu olan sadat sözcükleri bu kökten gelmektedir.
Alevilerde ve Caferilerde Seyyidlik Unvanı
Seyyid sözcüğü Arapçada “asil bir soydan gelen, otorite olduğu kabul edilen, saygı duyulan önder” anlamında kullanılan reis veya şeyh sözcüğü ile eş anlamlı iken İslamiyet’ten sonra Hasan ve Hüseyin’in neslinden gelenleri ifade den bir unvana dönüşmüştür.
Seyyid sözcüğü Hz. Muhammed'in kızı Fatıma ve torunları Hasan, Hüseyin, Zeynep, Rukiyye ve Ümmü Gülsüm'ün soyundan gelenler, Hz. Ali ve eşi Hz Fatıma’nın soyundan gelenlere verilen bir unvan olarak da kullanılır. Hz Hüseyin soyunun devamı olan kişi ve ailelerin erkeklerine “seyyid”, hanımlarına ise “seyyide “denir. ( bkzHz Hasan Hayatı ve Halifeliği )
Hz. Hüseyin'in soyundan geldiklerini söyleyen, seyyid (veya seyyide ) olduklarını ifade eden Alevi zümre, kabile, aile ve kişilere Hüseynî’de denir. Hz Hasan’ın soyundan geldiklerini ifade edenlere ise Hasani veya Şerif ( kadınlara ise Şerife ) denir. ( bkz Kerbelâ Vakası Şiirlerde Kerbelâ)
İran'da ve Caferi mezhebine bağlı olanlar, seyyidlere Alevî, Hüseynî, Mir veya Mirza da demektedirler. Hem baba hem de ana tarafından Hz. Ali’nin soyundan gelenler“seyyidü’s-sâdât” (tabâtabâ) olarak anılmıştır. “Hz. Peygamber’in kızı Fâtıma’nın Hz. Hasan ile Hüseyin vasıtasıyla devam eden soyundan gelenler için seyyid ve şerif tabirleri kullanılarak bunların toplum içerisinde rencide edilmemesi ve kendilerine olan saygının sarsılmaması bütün İslâm toplumlarında temel prensip olmuştur. Hz. Ömer’in Bedir Savaşı’na katılanların çocuklarına ikişer bin dirhem tahsis ederken Hz. Hasan ile Hüseyin’e beşer bin dirhem tahsis etmesi seyyid ve şeriflere tanınan ayrıcalığın temelini oluşturmaktadır.”[1] ( bkz HZ ÖMER AILESI HAYATI HALIFELIĞI ZAFERLERI ŞIIRLERDE HZ ÖMER )
Şiirlik ve Caferilik, Hz Ali’nin şehit edilmesinden sonra ortaya çıkmış, on iki imamlar bu mezheplerin inanç sistemlerinin omurgasını oluşturmuştur. Bu inancın temelini ehli beyt inancı ve anlayışı oluşturur. Bu anlayışın temeli ise “Ey Ehl-i Beyt, Allah sizi kusurlarınızdan arındırıp tertemiz yapmak ister” mealindeki 33. ayet nazil olduktan sonra Hz Muhammed’in Hasan bin Ali, Hüseyin, Fatıma’ı abası altına alarak “Allah'ım bunlar benim ehl-i beytim ve yakınlarımdır. Onlardan günahı, kötülüğü gider, onları temiz kıl" diye üç defa dua etmesine dayanır.[2] Hz Muhammed’in abası altına alınanlar Hz Fatıma, Hz.Ali, Hasan ve Hüseyin’dir. Bunlara Al-i Aba- Ehl-i Kısa -, Pençe-i Al-i Aba – da denmiştir. Pençe Hz Muhammed’le birlikte Al-i Aba’nın simgesi olan beş sayısını da işaret ve sembolize eder. [3]
Ey hâme-i nâkıs-beyân başla duâ-yı seyyide
Etsen de sarfı iktidâr durma senâ-yı seyyide Lâedri
KAYNAKÇA
[1] MUSTAFA SABRİ KÜÇÜKAŞCI, https://islamansiklopedisi.org.tr/seyyid
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/on-iki-imam-kimdir-pence-i-ali-aba-ve-gadirihum/135800
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/pence-i-al-i-aba-nedir-hamse-i-ali-aba-ali-aba-ehl/86135