Terkib-i Bend 1-
Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestiz
Biz ehli harâbâtdanız mest-i Elest'iz
Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanır lîk
Bizi mâil-i bûs-ı leb-i câm ü kef-i destiz
Sadrın gözedüp neyliyelim bezm-i cihânın
Pây-ı hum-ı meydir yerimiz bâde-perestiz
Mâil değiliz kimsenin âzârına ammâ
Hâtır-şirken-i zâhid-i peymane-şikestiz
Erbâb-ı garaz bizden irâğ olduğu yeğdir
Düşmez yere zîrâ okumuz sâhib-i şastız
Bu âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyız
Âlâlara âlâlanırız pest ile pestiz
Hem-kâse-i erbâb-ı diliz arbedemiz yok
Meyhânedeyiz gerçi velî aşk ile mestiz
Biz mest-i mey-i meygede-i âlem-i cânız
Ser-halka-i cem'iyyet-i peymâne-keşânız
İkinci Bend
Sâki getir ol badeyi kim dâfi-i gamdır
Saykal vur o mir'âta ki pür-jeng-i elemdir
Dil-besteleriz bizden irâğ eyleme bir dem
Ol bâdeyi kim nûr-ı dil ü dîde-i Cem'dir
Ey hâce fenâ ehline zinhâr ululanma
Dervîşi bu mülkün şeh-i bî-hayl ü haşemdir
Hâk ol ki Hudâ mertebeni eyleye âlî
Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâk-i kademdir
Gel doğrulalım meygedeye rağmına anın
Kim bâr-ı riyâdan kad-i bergeştesi hamdır
Mey sun bize sakî biziz ol kavm ki derler
Rindânı sabûhî-zede-i bezm-i kıdemdir
Bu nazmı Peyâmî'den işit hâle münâsip
Kim zübde-i yârân-ı sühandân-ı Acem'dir
'Mâ rindî sabûhî-zede-i bezm-i Elestim
Pîş ez-heme sâgar-keş ü bîş ez-heme mestîm'¹
Üçüncü Bend
Sâki getir ol badeyi kim dâfi-i gamdır
Saykal vur o mir'âta ki pür-jeng-i elemdir
Dil-besteleriz bizden irâğ eyleme bir dem
Ol bâdeyi kim nûr-ı dil ü dîde-i Cem'dir
Ey hâce fenâ ehline zinhâr ululanma
Dervîşi bu mülkün şeh-i bî-hayl ü haşemdir
Hâk ol ki Hudâ mertebeni eyleye âlî
Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâk-i kademdir
Gel doğrulalım meygedeye rağmına anın
Kim bâr-ı riyâdan kad-i bergeştesi hamdır
Mey sun bize sakî biziz ol kavm ki derler
Rindânı sabûhî-zede-i bezm-i kıdemdir
Bu nazmı Peyâmî'den işit hâle münâsip
Kim zübde-i yârân-ı sühandân-ı Acem'dir
'Mâ rindî sabûhî-zede-i bezm-i Elestim
Pîş ez-heme sâgar-keş ü bîş ez-heme mestîm'¹
Dördüncü Bend
Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der
Meyhânede ister yıkılup olmağı vîrân
Biçare harabatta abat olayın der
Elden komasın gül gibi câm - meyi bir dem
Her kim ki bu gamhânede dilşâd olayım der
Bir serv kadin bende-i efkendesi olsun
Âlemde o kim gussadan âzâd olayım der
Ömrün geçürüp kûh-ı belâda dil-i şeydâ
Berhemzen-i hengâme-i Ferhâd olayım der
Vasl istemeyüp hecr ile hoş gitdiği bu kim
Miskin gam-ı cânâneye mu'tâd olayım der
Gezdi yürüdü bulmadı bir eğlenecek yer
Min-ba'd yine âzim-i Bagdâd olayım der
Bagdâd sadeftir güher-i dürr-i Necef'tir
Yanında anın dürr ü güher seng-i hazefdir
Beşinci Bend
Ol gevher-i yektâ ki bulunmaz ana hemtâ
Gelmez sadef-i kevne bir öyle dür-i yektâ
Ol zat-ı şerife yaraşır da'vî-i himmet
Kim oldu ne dünya ana maksûd ne ukbâ
Kim derk eder anı ki ola zânına ma'lum
Remz-i kütüb-i medrese-i alem-i bâlâ
Ol zahidin ağlar yer ü gök haline yarın
Kim içmeye destinden anın câm-ı musaffa
Bir noktadadır sırrı dedi çâr kitabın
Ol çârdadır sırr-ı kütüphane-i eşya
Ol nokta benim dedi dönüp remzini seyret
Ya'ni ki benim cümle-i esmâya müsemmâ
Çün hisse imiş kıssadan ehl-i dile maksûd
maksûd nedir anla bil ey ârif-i dânâ
Hep mağlata vü lâklâkadır bâtın u zâhir
Bir nokta imiş asl-ı sühan evvel ü âhir
Altıncı Bend
Vardım seher-i ta'at içün mescide nâgâh
Gördüm oturur halka olup bir nice gümrâh
Girmiş kemer-i vahdete almış ele tesbîh
Her birisinin vird-i zebânı çil ü pencâh
Dedim ne sayarsız ne alırsuz ne satarsız
K'asla dilinizde ne Nebî var ne hod Allâh
Dedi biri kim şehrimizi hâkim-i vakti
Hayretmek içün halka gelür mescide her gâh
İhsânı ya pencâh u ya çildir fukaraya
Sabreyle ki demdir gele ol mîr-i felek-câh
Geldiklerini mescide bildim ne içündür
Yüz göndürüp anda dedim ey kavm olun âgâh
Sizden kim ırâğ oldu ise Hakk'a yakındır
Zira ki dalâlet yoludur gitdiğiniz râh
Tahkîk bu kim hep işiniz zerk ü riyâdır
Taklîddesiz ta'atınız cümle hebadır
Yedinci Bend
Dünyâda denîlerden idersün taleb-ı kâm
Ey hâm-tamâ niceye dek bu tamâ-ı ham
Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen
Eylersün anun cübbe vü destârına ikrâm
Nakşın çıkarup eylemedin zâtını malûm
Başlarsun ana eylemeğe hâlüni i’lâm
Cerrâr deyü virmez olur Tanrı selâmın
Şermende ider eylese sana bir habbece in’âm
Vay er olasun hırkada nâmun ola dervîş
Mülhid deyü yandurmağa eyler seni ikdâm
Yazık sana kim eyleyesün hırs u tamâ’dan
Bir habbe içün kendüni âlemlere bed-nâm
Yok sende kanâat gözün aç olduğu oldur
Rızkun irişür yohsa eğer subh eğer şâm
Et lokması lâzım mı toyurmaz mı seni nân
Zehr olsun o lokma k’ola pesmânde-i dûnân
Sekizinci Bend
Ebnâ-zamânın talebi nâm u nişândır
Her biri tasavvurda fülân ibn-i fülandır
Güftara gelüp söyleseler cehl-i mürekkep
Zu'munca velî her biri bir kutb- zamândır
Erbab-ı hıred zerre kadar mu'tekid olmaz
Ol mürşide kim mu'tekad-ı bî-hiredândır
Taklid ile seccade-nişin olmuş oturmuş
Tahkikde ammâ hâr-ı bigsîste-inândır
Dermiş bana keşf oldu rümûzat-ı hakikat
Vallahi yalandır sözü billahi yalandır
Kendinden ırâğ ol düşüp ardına yorulma
Ol bî-haberin gitdiği yol zann u gümândır
Ey tâlib-i tahkîk eğer var ise derkin
Gûş et bu sözü kim haber-i ba-hâberândır
Zinhâr unutup bildiğini düşme inada
Bir pire yapış kim eresin sırr-ı maada
9. Bend
Vardum seherî tâ'at içün mescide nâgâh
Gördüm oturur halka olup bir nice gümrâh
Girmiş kemer-i vahdete almış ele tesbîh
Her birisinün vird-i zebânı çil ü pencâh
Didüm ne satarsuz ne alursuz ne virirsüz
K'aslâ dilinüzde ne nebî var ne hôd Allah
Didi biri kim şehrimüzün hâkim-i vakti
Hayr itmek içün halka gelür mescide her gâh
İhsânı ya pencâh ya çildür fukaraya
Sabr eyle ki demdür gele ol mîr-i felek-câh
Geldüklerini mescide bildüm ne içündür
Yüz döndirüp andan didüm ey kavm olun âgâh
Sizden kim ırağ oldı ise Hakk'a yakındur
Zirâ ki dalâlet yolıdur gitdüğünüz râh
Tahkîk bu kim hep işinüz zerk ü riyâdur
Taklîddesüz tâ'atünüz cümle hebâdur
10. Bend
Dünyâda denîlerden idersin tama’-i hâm
Ey ham-ı tama’ niceye dek bu tama'-ı hâm
Bir âdemi ger cübbe vü destâr ile görsen
Eylersün anun cübbe vü destârına ikrâm
Nakşın çıkarup eylemedin zâtını ma'lûm
Başlarsın ana eylemeğe fakrunı i'lâm
Cerrar diyü virmez olur Tanrı selâmın
Şermende ider itse sana habbece in'âm
Sen er olasın hırkada nâmun ola derviş
Mülhid diyü yandurmağa eyler seni ikdam
Yazun sana kim eyleyesin hırs u tama'dan
Bir habbe içün kendüni 'âlemlere bed-nâm
Yok sende kanâ'at gözün aç olduğı oldur
Rızkun irişür sana eğer subh u eğer şâm
Et lokması lâzım mı toyurmaz mı seni nân
Zehr olsun o lokma k'ola pes-mânde-i dûnân
11. Bend
Ebnâ-yı zamânun talebi nâm u nişândur
Her biri tasavvurda filan ibn-i fülândur
Güftâra gelüp söyleseler cehl-i mürekkeb
Zu’munca velî her biri bir kutb-ı zamândur
Erbâb-ı hıred zerre kadar mu'tekid olmaz
Ol mürşide kim mu'tekîd-i bî-hıredândur
Taklîd ile seccâde-nişîn olmuş oturmuş
Tahkîkte ammâ har-ı be-güsiste-inândur
Dermiş bana keşf oldu hep esrâr-ı hakîkat
Vallâhi yalandır sözi billâhi yalandur
Kendünden ırağa düşüp ardınca yorulma
Ol bî-haberün gitdüği yol zann u gümândur
Ey tâlib-i tahkîk eğer var ise aklun
Gûş it bu sözi kim haber-i bâ-haberândur
Zinhâr unutup bildiğüni düşme inâda
Bir pîre yapış kim eresin sırr-ı ma’âda
12. Bend
Sûrette nola zerre isek ma’nide yohuz
Ruh-ül kudüs’ün Meryem’e nefh ittüği ruhuz
Peymâne-i hûrşîd ile her dem iderüz ayş
İsâ ile peymâne-keş-i câm-ı sabûhuz
Ettükse şarab içmemeğe tövbe güzelsiz
Sabit-kademüz tövbemüz üstinde nasûhuz
Mâr ise ‘adû biz yed-i beyzâ-yı kelîmüz
Tufân ise dünyâ gamı biz keştî-i Nuh’uz
Molla okusun medresede şerh-i me’ânî
Metn-i kadehi sor bize biz ehl-i şürûhuz
Sûfi bizi sen cism göziyle göremezsin
Aç cân gözini eyle nazar gör ki ne rûhuz
Pürgûlara leb-beste görünmekteyüz amma
Rindân-ı Mesîhâ-deme miftâh-ı fütûhuz
İsî-dem ü Rûhî-lakab ü Hızr-hayâtuz
Deryâ-yı sıfat içre nihân gör ki ne zâtuz
13. Bend
Aya nice bir devrede bu çâr-anâsır
Kim ana ne evvel ola ma’lûm ne âhir
Gâh eyleyeler âlem-i tefrîdde seyrân
Gâhî olalar âlem-i terkîbte sâyir
Tefrîdde çâr ola vü nâçâr ola devri
Terkîbe gelince se-mevâlîd ola zâhir
Bu cümle mezâhirden ola mu’teber insan
Insanın ola cumle tufeyli bu mezâhir
Nefsini bilenler getüre Hâlik’a îmân
Bilmezlere îmân getürenler diye kâfir
Kâfir ki yerin dûzeh eder cehlden eyler
Çün cehl hakîkatte ola küfr acep sı
Dünyâ vere câhillere el kâmil olanlar
Ayakta kala olmayalar habbeye kâdir
Çün cehldedür zevk kemâli nidelim biz
Kāl ehli safâ eyleye hâli nidelüm biz
14. Bend
Sûfî ki riyâ ile ider kendüyi mevsûf
Evkât-i şerîfi ola taklîd ile masrûf
Minberde hatîb ola vü mahfilde muarrif
Âr eylemeye olduğuna cehl ile ma’ruf
Âyîne-i kalbini kudûret ede tîre
Ruşenleri feyz-i Hak ile olmaya mekşuf
Cem’-i kütüb etmekle ne mümkin ola vâkıf
Esrâr-i Hüdâ’ ya ki ola ol mürşide mevkûf
Cân ü dilinin revzenesi olmaya pür-nûr
Daim biri mahsûf ola anın biri meksûf
Zâtındaki âsâr-ı kemâl olmaya hardur
Ya şâl-ı siyeh eğnine giymiş ya yeşil sûf
Âlemde ki kâmil çeke gam zevk ede câhil
Yerden göğe dek yûf bana ger demeyim yûf
Çün Hak diyeni eylediler zulm ile berdâr
Bâtıl söze agaz edelim biz dahi nâçâr
15. Bend
Yuf hârına dehrün gül ü gülzârına hem yuf
Ağyârına yuf yâr-i cefâkârına hem yuf
Bir ıyş ki mevkûf ola keyfiyyet-i hamre
Ayyâşına yuf hamrine hammârına hem yuf
Zî-kıymet olunca nidelim câh ü celâli
Yuf anı satan dûna hirîdârına hem yuf
Çün ehl-i vücûdun yeri sahrâ-yı ademdir
Yuf kâfile vü kâfile-sâlârına hem yuf
Âlemde ki bengîler ola vâkıf-i esrâr
Hayrânına yuf anların esrârına hem yuf
Ârif ki ola müdbir ü nâdân ola mukbil
İkbâline yuf âlemin idbârına hem yuf
Çarh-i feleğin sa'dine vü nahsine lâ'net
Kevkeblerinün sâbit ü seyyârına hem yuf
Çün ola harâm ehl-i haka dünya vü ukbâ
Cehdeyle ne dünyâ ola hâtırda ne ukbâ
16. Bend
Dünyâ talebiyle kimisi halkın emekte
Kimi oturup zevk ile dünyâyı yemekte
Yok derdüne bir çâre ide mîr ü gedâda
Sen çektiğin âlâmı eğer sakla eğer de
A’yân-ı cihândan kerem umma anı sanma
Asâr-ı ‘atâ ola ne paşada ya begde
Matbahlarına aç varan âdem değenek yer
Derbânları var göz kapuda el değenekte
Bir devrde geldük bu fenâ âleme biz kim
Âsâr-ı kerem yok ne beşerde ne melekte
Ağyâr vefâdan dem urur yâr cefâdan
Âdemde vefâ olmaya vü ola köpekte
Evc-i feleğe bastı kadem câh ile câhil
Erbâb-ı kemâlin yeri yok zîr-i felekte
Yâ Rab bize bir er bulunup himmet eder mi
Yoksa günümüz böyle felâketle geçer mi
17. Bend
Verdük dil ü cân ile rızâ hükm-i kazâya
Gam çekmezüz uğrarsak eğer derd ü belâya
Koyduk vatanı gurbete bu fikr ile çıkduk
Kim renc-i sefer bâis ola izz ü ‘alâya
Devr eylemedük yer komaduk bir nice yıldur
Uyduk dil-i dîvâneye dil uydı hevâya
Olduk ne yere varduk ise aşka giriftâr
Alındı gönül bir sanem-i mâh-likâya
Bağdâd’a yolun düşse ger ey bâd-ı seher-hîz
Âdâb ile var hizmet-i yârân-ı safâya
Rûhî’yi eğer bir sorar ister bulunursa
Derlerse buluştun mu o bî-berg ü nevâya
Bu makta-i garrâyı okı ebsem ol andan
Malûm olur ahvâlimüz erbâb-ı vefâya
Hâlâ ki biz üftâde-i hûbân-ı Dımışk’uz
Ser-halka-i rindân-ı melâmet-keş-i ışkuz