Terkib-i Bend 1 Sanman bizi kim ...Tam Metin

04.04.2016

 

 

Terkib-i Bend 1-


Sanman bizi kim şîre-i engûr ile mestiz 
Biz ehli harâbâtdanız mest-i Elest'iz 
Ter-dâmen olanlar bizi âlûde sanır lîk 
Bizi mâil-i bûs-ı leb-i câm ü kef-i destiz 
Sadrın gözedüp neyliyelim bezm-i cihânın 
Pây-ı hum-ı meydir yerimiz bâde-perestiz 
Mâil değiliz kimsenin âzârına ammâ 
Hâtır-şirken-i zâhid-i peymane-şikestiz 
Erbâb-ı garaz bizden irâğ olduğu yeğdir 
Düşmez yere zîrâ okumuz sâhib-i şastız 
Bu âlem-i fânîde ne mîr ü ne gedâyız 
Âlâlara âlâlanırız pest ile pestiz 
Hem-kâse-i erbâb-ı diliz arbedemiz yok 
Meyhânedeyiz gerçi velî aşk ile mestiz 
Biz mest-i mey-i meygede-i âlem-i cânız 
Ser-halka-i cem'iyyet-i peymâne-keşânız 


 İkinci Bend


Sâki getir ol badeyi kim dâfi-i gamdır 
Saykal vur o mir'âta ki pür-jeng-i elemdir 
Dil-besteleriz bizden irâğ eyleme bir dem 
Ol bâdeyi kim nûr-ı dil ü dîde-i Cem'dir 
Ey hâce fenâ ehline zinhâr ululanma 
Dervîşi bu mülkün şeh-i bî-hayl ü haşemdir 
Hâk ol ki Hudâ mertebeni eyleye âlî 
Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâk-i kademdir 
Gel doğrulalım meygedeye rağmına anın 
Kim bâr-ı riyâdan kad-i bergeştesi hamdır 
Mey sun bize sakî biziz ol kavm ki derler 
Rindânı sabûhî-zede-i bezm-i kıdemdir 
Bu nazmı Peyâmî'den işit hâle münâsip 
Kim zübde-i yârân-ı sühandân-ı Acem'dir 
'Mâ rindî sabûhî-zede-i bezm-i Elestim 
Pîş ez-heme sâgar-keş ü bîş ez-heme mestîm'¹


 Üçüncü Bend


Sâki getir ol badeyi kim dâfi-i gamdır 
Saykal vur o mir'âta ki pür-jeng-i elemdir 
Dil-besteleriz bizden irâğ eyleme bir dem 
Ol bâdeyi kim nûr-ı dil ü dîde-i Cem'dir 
Ey hâce fenâ ehline zinhâr ululanma 
Dervîşi bu mülkün şeh-i bî-hayl ü haşemdir 
Hâk ol ki Hudâ mertebeni eyleye âlî 
Tâc-ı ser-i âlemdir o kim hâk-i kademdir 
Gel doğrulalım meygedeye rağmına anın 
Kim bâr-ı riyâdan kad-i bergeştesi hamdır 
Mey sun bize sakî biziz ol kavm ki derler 
Rindânı sabûhî-zede-i bezm-i kıdemdir 
Bu nazmı Peyâmî'den işit hâle münâsip 
Kim zübde-i yârân-ı sühandân-ı Acem'dir 
'Mâ rindî sabûhî-zede-i bezm-i Elestim 
Pîş ez-heme sâgar-keş ü bîş ez-heme mestîm'¹




Dördüncü Bend


Gör zâhidi kim sâhib-i irşâd olayım der 
Dün mektebe vardı bugün üstâd olayım der 
Meyhânede ister yıkılup olmağı vîrân 
Biçare harabatta abat olayın der 
Elden komasın gül gibi câm - meyi bir dem 
Her kim ki bu gamhânede dilşâd olayım der 
Bir serv kadin bende-i efkendesi olsun 
Âlemde o kim gussadan âzâd olayım der 
Ömrün geçürüp kûh-ı belâda dil-i şeydâ 
Berhemzen-i hengâme-i Ferhâd olayım der 
Vasl istemeyüp hecr ile hoş gitdiği bu kim 
Miskin gam-ı cânâneye mu'tâd olayım der 
Gezdi yürüdü bulmadı bir eğlenecek yer 
Min-ba'd yine âzim-i Bagdâd olayım der 
Bagdâd sadeftir güher-i dürr-i Necef'tir 
Yanında anın dürr ü güher seng-i hazefdir


Beşinci Bend


Ol gevher-i yektâ ki bulunmaz ana hemtâ
Gelmez sadef-i kevne bir öyle dür-i yektâ
Ol zat-ı şerife yaraşır da'vî-i himmet
Kim oldu ne dünya ana maksûd ne ukbâ
Kim derk eder anı ki ola zânına ma'lum
Remz-i kütüb-i medrese-i alem-i bâlâ
Ol zahidin ağlar yer ü gök haline yarın
Kim içmeye destinden anın câm-ı musaffa
Bir noktadadır sırrı dedi çâr kitabın
Ol çârdadır sırr-ı kütüphane-i eşya
Ol nokta benim dedi dönüp remzini seyret 
Ya'ni ki benim cümle-i esmâya müsemmâ
Çün hisse imiş kıssadan ehl-i dile maksûd
maksûd nedir anla bil ey ârif-i dânâ
Hep mağlata vü lâklâkadır bâtın u zâhir
Bir nokta imiş asl-ı sühan evvel ü âhir


Altıncı Bend




Vardım seher-i ta'at içün mescide nâgâh
Gördüm oturur halka olup bir nice gümrâh
Girmiş kemer-i vahdete almış ele tesbîh
Her birisinin vird-i zebânı çil ü pencâh
Dedim ne sayarsız ne alırsuz ne satarsız
K'asla dilinizde ne Nebî var ne hod Allâh
Dedi biri kim şehrimizi hâkim-i vakti
Hayretmek içün halka gelür mescide her gâh
İhsânı ya pencâh u ya çildir fukaraya
Sabreyle ki demdir gele ol mîr-i felek-câh
Geldiklerini mescide bildim ne içündür
Yüz göndürüp anda dedim ey kavm olun âgâh
Sizden kim ırâğ oldu ise Hakk'a yakındır
Zira ki dalâlet yoludur gitdiğiniz râh
Tahkîk bu kim hep işiniz zerk ü riyâdır
Taklîddesiz ta'atınız cümle hebadır




Yedinci Bend


Dünyâda denîlerden idersün taleb-ı kâm
Ey hâm-tamâ niceye dek bu tamâ-ı ham
Bir nâ-halefi cübbe vü destâr ile görsen 
Eylersün anun cübbe vü destârına ikrâm
Nakşın çıkarup eylemedin zâtını malûm
Başlarsun ana eylemeğe hâlüni i’lâm
Cerrâr deyü virmez olur Tanrı selâmın
Şermende ider eylese sana bir habbece in’âm
Vay er olasun hırkada nâmun ola dervîş
Mülhid deyü yandurmağa eyler seni ikdâm
Yazık sana kim eyleyesün hırs u tamâ’dan
Bir habbe içün kendüni âlemlere bed-nâm
Yok sende kanâat gözün aç olduğu oldur
Rızkun irişür yohsa eğer subh eğer şâm
Et lokması lâzım mı toyurmaz mı seni nân
Zehr olsun o lokma k’ola pesmânde-i dûnân


Sekizinci Bend


Ebnâ-zamânın talebi nâm u nişândır
Her biri tasavvurda fülân ibn-i fülandır
Güftara gelüp söyleseler cehl-i mürekkep
Zu'munca velî her biri bir kutb- zamândır
Erbab-ı hıred zerre kadar mu'tekid olmaz
Ol mürşide kim mu'tekad-ı bî-hiredândır
Taklid ile seccade-nişin olmuş oturmuş
Tahkikde ammâ hâr-ı bigsîste-inândır
Dermiş bana keşf oldu rümûzat-ı hakikat
Vallahi yalandır sözü billahi yalandır
Kendinden ırâğ ol düşüp ardına yorulma
Ol bî-haberin gitdiği yol zann u gümândır
Ey tâlib-i tahkîk eğer var ise derkin
Gûş et bu sözü kim haber-i ba-hâberândır
Zinhâr unutup bildiğini düşme inada
Bir pire yapış kim eresin sırr-ı maada

 

 

9. Bend

 

Vardum seherî tâ'at içün mescide nâgâh 
Gördüm oturur halka olup bir nice gümrâh
Girmiş kemer-i vahdete almış ele tesbîh 
Her birisinün vird-i zebânı çil ü pencâh
Didüm ne satarsuz ne alursuz ne virirsüz 
K'aslâ dilinüzde ne nebî var ne hôd Allah
Didi biri kim şehrimüzün hâkim-i vakti
Hayr itmek içün halka gelür mescide her gâh
İhsânı ya pencâh  ya çildür fukaraya 
Sabr eyle ki demdür gele ol mîr-i felek-câh
Geldüklerini mescide bildüm ne içündür
Yüz döndirüp andan didüm ey kavm olun âgâh
Sizden kim  ırağ oldı ise Hakk'a yakındur 
Zirâ ki dalâlet yolıdur gitdüğünüz râh
Tahkîk bu kim hep işinüz zerk ü riyâdur 
Taklîddesüz tâ'atünüz cümle hebâdur 

 

 

           10. Bend

Dünyâda denîlerden idersin tama’-i hâm 
Ey ham-ı tama’ niceye dek bu tama'-ı hâm
Bir âdemi ger cübbe vü destâr ile görsen 
Eylersün anun cübbe vü destârına ikrâm
Nakşın çıkarup eylemedin zâtını ma'lûm 
Başlarsın ana eylemeğe fakrunı  i'lâm
Cerrar diyü virmez olur  Tanrı selâmın 
Şermende ider itse sana habbece in'âm
Sen er olasın hırkada nâmun ola derviş 
Mülhid diyü yandurmağa eyler seni ikdam
Yazun sana kim eyleyesin hırs u tama'dan 
Bir habbe içün kendüni 'âlemlere bed-nâm
Yok sende kanâ'at gözün aç olduğı oldur 
Rızkun irişür sana eğer subh u eğer şâm
Et lokması lâzım mı toyurmaz mı seni nân 
Zehr olsun o lokma k'ola pes-mânde-i dûnân  

 

 

11. Bend

 

Ebnâ-yı  zamânun talebi nâm u nişândur

Her biri tasavvurda filan ibn-i fülândur

Güftâra gelüp söyleseler cehl-i mürekkeb

Zu’munca velî her biri bir kutb-ı zamândur

Erbâb-ı hıred zerre kadar mu'tekid olmaz

Ol mürşide kim mu'tekîd-i bî-hıredândur

Taklîd ile seccâde-nişîn olmuş oturmuş

Tahkîkte ammâ har-ı be-güsiste-inândur

Dermiş bana keşf oldu hep esrâr-ı hakîkat

Vallâhi yalandır sözi billâhi yalandur

Kendünden ırağa düşüp ardınca yorulma

Ol bî-haberün gitdüği yol zann u gümândur

Ey tâlib-i tahkîk eğer var ise aklun

Gûş it bu sözi kim haber-i bâ-haberândur

Zinhâr unutup bildiğüni düşme inâda

Bir pîre yapış kim eresin sırr-ı ma’âda

 

 

           12. Bend

 

Sûrette nola zerre isek ma’nide yohuz

Ruh-ül kudüs’ün Meryem’e nefh ittüği ruhuz

Peymâne-i hûrşîd ile her dem iderüz ayş

İsâ ile peymâne-keş-i câm-ı sabûhuz

Ettükse şarab içmemeğe tövbe güzelsiz

Sabit-kademüz tövbemüz üstinde nasûhuz

Mâr ise ‘adû biz yed-i beyzâ-yı kelîmüz

Tufân ise dünyâ gamı biz keştî-i Nuh’uz

Molla okusun medresede şerh-i me’ânî

Metn-i kadehi sor bize biz ehl-i şürûhuz

Sûfi bizi sen cism göziyle göremezsin

Aç cân gözini eyle nazar gör ki ne rûhuz

Pürgûlara leb-beste görünmekteyüz amma

Rindân-ı Mesîhâ-deme miftâh-ı fütûhuz

İsî-dem ü Rûhî-lakab ü Hızr-hayâtuz

Deryâ-yı sıfat içre nihân gör ki ne zâtuz

 

 

 13. Bend

 

Aya nice bir devrede bu çâr-anâsır

Kim ana ne evvel ola ma’lûm ne âhir

Gâh eyleyeler âlem-i tefrîdde seyrân
Gâhî olalar âlem-i terkîbte sâyir

Tefrîdde çâr ola vü nâçâr ola devri
Terkîbe gelince se-mevâlîd ola zâhir

 

Bu cümle mezâhirden ola mu’teber insan
Insanın ola cumle tufeyli bu mezâhir

Nefsini bilenler getüre Hâlik’a îmân
Bilmezlere îmân getürenler diye kâfir

Kâfir ki yerin dûzeh eder cehlden eyler
Çün cehl hakîkatte ola küfr  acep sı

Dünyâ vere câhillere el kâmil olanlar
Ayakta kala olmayalar habbeye kâdir

Çün cehldedür zevk kemâli nidelim biz
Kāl ehli safâ eyleye hâli nidelüm biz 

 

 

14. Bend

 

Sûfî ki riyâ ile ider kendüyi mevsûf

Evkât-i şerîfi ola taklîd ile masrûf

Minberde hatîb ola vü mahfilde muarrif
Âr  eylemeye olduğuna cehl ile ma’ruf

Âyîne-i kalbini kudûret ede tîre
Ruşenleri feyz-i Hak ile olmaya mekşuf

Cem’-i kütüb etmekle ne mümkin ola vâkıf
Esrâr-i Hüdâ’ ya  ki ola ol mürşide mevkûf

Cân ü dilinin revzenesi olmaya pür-nûr

Daim biri mahsûf ola anın biri meksûf

 Zâtındaki âsâr-ı kemâl olmaya hardur

Ya şâl-ı siyeh eğnine giymiş ya yeşil sûf

Âlemde ki kâmil çeke gam zevk ede câhil
Yerden göğe dek yûf bana ger demeyim yûf

Çün Hak diyeni eylediler zulm ile berdâr
Bâtıl söze agaz edelim biz dahi nâçâr

 

 

 

15. Bend

 

Yuf hârına dehrün gül ü gülzârına hem yuf
Ağyârına yuf yâr-i cefâkârına hem yuf
Bir ıyş ki mevkûf ola keyfiyyet-i hamre
Ayyâşına yuf hamrine hammârına hem yuf 
Zî-kıymet olunca nidelim câh ü celâli
Yuf anı satan dûna hirîdârına hem yuf 
Çün ehl-i vücûdun yeri sahrâ-yı ademdir
Yuf kâfile vü kâfile-sâlârına hem yuf 
Âlemde ki bengîler ola vâkıf-i esrâr
Hayrânına yuf anların esrârına hem yuf 
Ârif ki ola müdbir ü nâdân ola mukbil
İkbâline yuf âlemin idbârına hem yuf 
Çarh-i feleğin sa'dine vü nahsine lâ'net
Kevkeblerinün sâbit ü seyyârına hem yuf 
Çün ola harâm ehl-i haka dünya vü ukbâ
Cehdeyle ne dünyâ ola hâtırda ne ukbâ 

 

16. Bend

 

Dünyâ talebiyle kimisi halkın emekte

Kimi oturup zevk ile dünyâyı yemekte

Yok derdüne bir çâre ide mîr ü gedâda

Sen çektiğin âlâmı eğer sakla eğer de

A’yân-ı cihândan kerem umma anı sanma

Asâr-ı ‘atâ ola ne paşada ya begde

Matbahlarına aç varan âdem değenek yer

Derbânları var göz kapuda el değenekte

Bir devrde geldük bu fenâ âleme biz kim

Âsâr-ı kerem yok ne beşerde ne melekte

Ağyâr vefâdan dem urur yâr cefâdan

Âdemde vefâ olmaya vü ola köpekte

Evc-i feleğe bastı kadem câh ile câhil

Erbâb-ı kemâlin yeri yok zîr-i felekte

Yâ Rab bize bir er bulunup himmet eder mi

Yoksa günümüz böyle felâketle geçer mi

 

 

17. Bend

 

Verdük dil ü cân ile rızâ hükm-i kazâya

Gam çekmezüz uğrarsak eğer derd ü belâya

Koyduk vatanı gurbete bu fikr ile çıkduk

Kim renc-i sefer bâis ola izz ü ‘alâya

Devr eylemedük yer komaduk bir nice yıldur

Uyduk dil-i dîvâneye dil uydı hevâya

Olduk ne yere varduk ise aşka giriftâr

 Alındı gönül bir sanem-i mâh-likâya

 Bağdâd’a yolun düşse ger ey bâd-ı seher-hîz

Âdâb ile var hizmet-i yârân-ı safâya

Rûhî’yi eğer bir sorar ister bulunursa

Derlerse buluştun mu o bî-berg ü nevâya

Bu makta-i garrâyı okı ebsem ol andan

Malûm olur ahvâlimüz erbâb-ı vefâya

Hâlâ ki biz üftâde-i hûbân-ı Dımışk’uz

Ser-halka-i rindân-ı melâmet-keş-i ışkuz 

       Bağdatlı Ruhi Hayatı ve Edebi Kişiliği 17.yy

       Bağdatlı Ruhi Divanı ve Edebi Yönü

 

0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar