Uygur Manici ve Budacı Şiiri ve Tüm Özellikleri

09.04.2012

UYGURLAR                                                                     

 

Uygurlar 840 yılında Kırgızlar tarafından Orhun bölgesinden atıldılar. Buradan göçmek zorunda kalan Uygurların mühim  bir kısmı Sri derya havzasında ve bu gün Doğu Türkistan olarak adlandırılan Tarım havzalarına göç etmişlerdir. Ve Hoço kenti merkez olmak üzere bir beylik kurdular. Fakat anayurttan tarım havzalarına inen bu geniş Türk kitleleri, yerleşik hayata geçen ilk Türk kitlesi olurken kadim dinleri olan Şamanizm’i de terk ederek önemli bir kültürel değişime gireceklerdi. Göçer kültürden yarı yerleşik hayata giren bu Türkler aynı zamanda dinlerini de değiştirmişler, diğer Türk kitlelerinden farklı bir hayata girmeye başlamışlardı.[1] Uygurlar daha Orhun bölgesinde iken Uygur hükümdarı Bögi Han,  Mani dinine girmişti. Diğer bir kısım Uygurlar ise Buda dinine mensup olmaya başlamıştı.

Tarım havzasındaki Uygurların bu iki din etrafında meydana getirdikleri Edebiyat; ruh muhteva, şekil, dil ve üslup bakımından bengi taşlardaki saf Türk Edebiyatına nispetle yeni bir karakter kazandı. Bu edebiyatın en önemli iki vasfı, dini olması ve tercümeye dayanmasıdır.[2] Burkancılık (Manihaizm) ve Manihaizm’in yanına Nasturilige ait eserlere de pek az olarak rastlanır. Tercümeler ( Çince, Sanskritçe, Toharca, Tibetge ve Sogdak’a'dan yapılmıştır.) Bu arada yazıda değişmiş, bengü taşlarda kullanılan GöktürkYazısının yerini Sogdak yazısından geliştirilmiş bulunan Uygur yazısı almıştır. Uygur yazısının yanında az da olsa Göktürk, Brahmi, Tibet, Sogdak ve Mani yazıları da kullanılmıştır.[3]

Gabain'e göre Uygur metinleri, anlatılar, masallar ve  hikâyeler, sutralar, tövbe duaları, büyü metinleri ve felsefi metinler olarak sırlanabilir. [4] ( bkz Şehzade İle Aç Pars Hikayesi ( Uygur Metinleri) ) Buna rağmen Uygur metinleri, vinaylar, sudurlar, çatikler, abidarmalar şeklinde konularına göre de tasnif etmek mümkündür. [5]

 

MANİCİ VE BUDACI UYGUR ŞİİRİNİN ŞEKİL VE İÇERİK ÖZELLİKLERİ

Manici ve Budacı Uygurlar bu yeni din ve yeni hayat çerçevesi içinde kendilerine özgü bir edebiyat geliştirmeyi başardı. Matbayı bulan, kalıcı şehirler yapan, Çadırlardan çıkıp evlerde ve şehirlerde yaşamaya başlayan, Tapınaklar inşa eden Uygurların edebiyatını Uygur Manici ve Budacı edebiyat olarak iki kola ayırmak gerekmektedir.[6]

 

Reşit Rahmeti Arat (1900–1964) Eski Türk Şiiri adlı kitabında. Uygurlara ait 27 şiiri (buna İslâmî muhitinde yazılan 6 şiir ile bir fal kitabı da dâhil ) şerhleri, izahları ve bugünkü Anadolu Türkçesine çevrilmiş metinleri ile ortaya koymuştu bu eserlerde yer alan Uygur şiirlerinin 20 tanesi Buda muhitinde, 7 si Mani muhitinde, 6'sıda İslâm muhitinde Uygur Yazıtlarııyla yazılmış şiirlerdir. Koşuğ, Koşma, Takşut, Takmak, Yır, Kuğ... [7] ( Bkz: Destan Sav Sagu Koşuk Örnekleri)  gibi adlan taşıyan bu şiir veya nazımların çoğu dinî ilâhiler, methiyeler, ölüm ve cehennem tasvirleri, öğütler, niyazlardır. Fakat bu metinlerin arasında ( bazı parçalarda bütün olarak) güçlü tabiat şiirleri, lirik aşk şiirleri, yiğitlik terennümleri ve hikmetlerde bulunmaktadır.[8]

Uygur Manici Budacı Edebiyatta  "nazım, manzume, şiir" için Hintçeden gelme slok ve Türkçe taksut kelimeleri kullanılmıştır. Kiig kelimesi de şiir ve nazım için kullanılmıştır.  Bas ve başik kelimeleri de Manici Edebiyatta ilahi manasındadır.

 

Manici şiirin nazım birimi umumiyetle dörtlüktür. Bazen beşlikler de nazım birimi olabilmekte, iki veya üç mısralı birlikler ise daha çok bağlantı maksadıyla kullanılmaktadır. Manici şiirin en mühim hususiyeti, mısra başı kafiyesidir. "Kıt’a aliterasyonu ve " Altay aliterasyonu da denilen mısra başı kafiyesinde, kıt'alardaki dört mısrasının başında da aynı ses bulunur. Eğer bastaki ses ünsüz (sessiz ) ise ondan sonra gelen ünlü de aynidir. Ancak ünlülerin ayniyetinde o ile u ve ı ile i mısra başı kafiyesini bozucu sayılmazlar ve birbirlerinin yerlerine gelebilirler.[9]

Mani şiirinde en dikkat çekici unsur, Burkancı şiirde de olduğu gibi mısraların aynı sesler ile başlamasıdır.  Mısra başı kafiye dediğimiz bu sistem eski Türk şiirinin vazgeçilmez bir unsuru olarak karşımızda durmaktadır.

Mısra sonlarındaki kafiyeden önce Türk Şiirinde mısra başı kafiyeleri ortaya çıkmıştır bile diyebileceğimiz bu husus, Divan-ı Lügat-it-Türki'deki Destan Sav Sagu Koşuklarda da gördüğümüz bir özelliktir. Mani şiirinde mısra başı kafiyesinden başka ahenk unsurları da vardır. Bunlar çeşitli tekrarlar ve aliterasyonlardır. Mısra başı kafiyesi, bazen mısraların içinde de tekrarlanarak bir "iç aliterasyon" meydana getirilir. Mani şiirinde mısra sonlarında kafiye yoktur. Fakat eklerin ve kelimelerin tekrarlanması suretiyle bazen "redif'e başvurulmaktadır. Kelimelerin ve mısraların tekrarı da ahenk unsuru olarak kullanılmıştır. Bu tip tekrarlarla muhteşem bir ahenk meydana getiren "Tan Tanrı" ilahisi, Resid R. Arat’ın ifadesiyle adeta bir "davul senfonisi" intibaı uyandırmaktadır. Hece sayısı bakımından Mani şiirinde belli bir düzen yoktur. Şiirde mısralar, farklı sayıda heceye sahip olabilmektedir. Mısralarda hece sayısı üçten on beşe kadar değişir. Bazen eşit sayıda heceli mısralar art arda getirilerek, bazen da fasılalarla eşit heceli mısralar kullanılarak hece sayısı bakımından belli belirsiz bir ahenk yaratılır. Bazen bu ahenge durakların da iştirak ettiği olur. Mesela "Olüm " şiirinde X + 4 seklinde bir durak dizeni dikkati çekmektedir.[10]

 

Ölke ödüşke bulganıp

Ögüçüm sini örletdim

Ölmüng ödüşnüng içinte

Ögükkiyem yatmazun tip

 

Budacı Uygurlara ait olan bu şiiri incelediğimiz zaman 1.ile 3. dizenin Öl- hecesiyle mısra başı kafiyesine sahip olduğu görülür. 2. ve4. Dizeler ise ög hecesiyle mısra başı kafiyeye sahiptir. Diğer yandan Mani ve Burkan şiirinde belli bir hece ölçüsünün, durak sisteminin veya kafiye şemasının varlığından söz edemezsek bile koşuklardaki şekil sistemlerinin yer yer görüldüğünü de ifade etmeliyiz. Yukarıdaki dörtlükte I. dizedeki bulganıp ve 4. dizedeki tip kelimeleri arasındaki kafiyeye dikkat çekmeliyiz.

Kasıncığımın öyü kadgurar men

Kadgurdukça                             

Kaşı körtlem

Kavışıg sayır men

Burkancı ve Manici şiirlerde mısra başı kafiye kadar mısra sonlarında 1. ve dördüncü dizelerdeki kafiye varlığı dikkat çekicidir. Aprıncur Teğin'e ait yukarıdaki dörtlükte de de aynı özelliği görmek mümkündür. "kadgurar men", "sayur men" de hem kafiye hem de redif bulunur. Fakat Uygur şiirleri için kafiye ve redif özelliklerinin sistematik ve değişmeyen bir özellik olduğunu iddia etmek de imkânsızdır.[11] Buna rağmen koşuk ve sağulardaki pek çok özelliğin Uygur ilahileri ve şiirlerinde de bulunduğunu söylemek en uygun ifade olmalıdır.

 

Burkancı edebiyatta "nazım, manzume, şiir" kavramı için Türkçe kosug ve takşut; Sanskritce slok ve padak tabirleri kullanılır. Ir veya ( yır)  kelimesi ise daha çok "şarkı" manasına gelir. Irlamak veya yırlamak tabirleri ise şarkı söylemek anlamındadır. Hemen hemen tamamı dini olan Burkancı şiirde nazım birimi çoğunlukla dörtlüktür; [12]ancak zaman zaman sekizliklerden meydana gelen şiirler de görülür. Burkancı şiirde de en önemli ahenk unsuru, Mani şiirinde olduğu gibi mısra başı kafiyesidir. Mısra sonu ahenk unsurları, Burkancı şiirde daha ileri bir derecededir. "Gramer aliterasyonu da denilen eklerle yapılan redif, bu şiirde çok sik görülür. Hatta Burkancı şiirde yer yer mısra sonu kafiyesine bile rastlanmaktadır. Peter Zieme tarafından yayımlanan su dörtlükte mısra sonu kafiyesi çok açık bir şekilde görülmektedir.[13]

Tort tavip yirdinçünung korki

Tiidriim tering taluy ogüznüng türki

Torttin singarki taglarnmg borki

Tuz yagiz yir üztengining orki.

"Dort tavip dünyasmin hasmeti

Derin derin denizlerin kudreti

Dortbir yandaki daglarm borkii

Düz ve kara yeryüzünün zirvesi.

" Yukarıdaki dörtlükte de fark edildiği gibi "iç aliterasyon" Burkancı şiirde de görülen bir ahenk unsurudur. Fakat Burkancı şiirde ahenk bakımından asıl mühim nokta, kit'aların, son mısralarda tekrar edilen ek, kelime veya kelime gruplanıla birbirine bağlanması ve böylece koşma çatışının kurulmasıdır. Burkancı şiirde hece sayısı çok değişiktir. 7 heceli mısralar bulunduğu gibi 20 heceli mısralar dahi bulunabilmektedir. Ancak art arda gelen mısralarda hece sayisi eşitliği (hece vezni), ufak tefek sapmalarla Burkancı şiirde mevcut sayılabilir. Kısa mısralı şiirlerde 4+3 duraklı hece veznine sıkça rastlanır. Burkancı şiirde "hüner" sayılabilecek bazı ahenk unsurları da zaman zaman kullanılmıştır. Bu hünerlerin başlıca olanları , mısra başı kafiyeler[14], iç kafiyeler ve aliterasyonlar ile rediflerdir.

Burkancı Uygurlardan adi bize kadar ulasan sairler; Pratyaya-, Cisuya tutung, Kalim Keysi, Ki-Ki, Smgku Seli Tutung, Asig Tutung, Cinasiri ve Beş balıklı Seli Tutung'tur. ( bkz Bilinen İlk Türk Şairleri ve Şiirleri )

Hakan'a Arz

Kök bori teg sini birle yonym,

Karakuzgun teg toprak iize kalayin.

Komiiri, Bilegiike Yan teg bolayin.

Bozkurt gibi senin ile yiiriiyeyim,

Kara kuzgun gibi toprakta kalayim.

Kirmana Komiir dagi, Bilegi tasina

Yar suyu (**) gibi olayim.

Erklig ulug iligimiz eriirsiz;

Altun'a tommis, Tomhnça tommuş;

Kutlug bilge begiimiiz eriirsiz.

lii, ulu hakammizsmiz;

Alhngibi toplanmis,

Top gibi bir araya gelmis Kutlu- bilge begimizsiniz.

Yeme kahn kara bodununguzni

King koyunguzda,

Uzun etekingizde

Kiiyii kiizeddii tutup acmu igdiirsiz.

Yine kalabalik halkinizi

Genis koynunuzda,

Uzun eteginizde

Koruyup gozeterek tutar ve himaye edersiniz. [15]

 

Hemen hemen tamamı dinî içerikli olan Budacı ya da Burkancı şiirler genellikle dörtlükler hâlinde yazılmışlardır. Burkancı şairlerin yazdığı bazı şiirler aile, anne baba, aşk ve kahramanlık konuludur. Buna rağmen şiirlerin pek çoğu Budizm’i öğretmek amacıyla yazıldıklarından, şiirsellikten uzak, didaktik parçalardır. Bunların bir kısmı da diğer dillerden yapılmış çeviri şiirlerdir. Bu şiirlerin yazıtların bir kısmı, Reşid Rahmeti Arat, Saddet Çağatay, Şinasi Tekin gibi araştırmacılar tarafından dilimize kazandırılmış, bazıları ise, Talât Tekin, Osman Fikri Sertkaya tarafından bazı farklılıklarla günümüz Türkçesine çevrilmiştir.

 

 

 

 

UYGUR ŞAİRLERİNDEN ŞİİR ÖRNEKLERİ.

 

 

ÖYLE YERLERDE

Budacı Uygur şiirlerinin en güzeli olarak tanımlanan bu şiir, Reşid Rahmeti Arat tarafından sekizer dizelik 4 parça olarak, Talât Tekin tarafından ise 4 dörtlük olarak çevrilmiştir. Esas olarak dinî bir eser olan bu şiirde, doğa içinde yapılacak meditasyon zevki anlatılırken başarılı bir doğa tasviri yapılmış ve duygular olabildiğince şiirsel bir anlatımla verilmiştir.

Adkaşu turur kat kat tagda, amıl aglak aranyadanta

Artuç sögüt altınınta, akar suvlukta

Amrançıgın uçdaçı kuşkıyalar tirinlik kuvraglıkta

Adkagsızın mengi tegingülük ol, anı teg orunlarta

 

Sıra sıra, kat kat dağlarda, sâkin (ve) tenha aranyadan’da,

Ardıç ağaçları altında, akar su(lar) boyunca,

Sevinçle uçuşan kuşçukların toplandığı yerlerde,

Hiçbir şeye bağlanmadan huzura ermeli, öyle yerlerde!

 

İç tering kat bük tagta, irteki söki aranyadanta

İdiz tikim kayalık basguklug erip idi tikisizte

İmirt çogurt sögüt arasınta inçge kök suv kıdıgınta

İlinmeksizin dyan olurguluk ol, anı teg orunlarta

 

İç içe, derin, kat kat dağlarda, eski (ve) kadim aranyadan’da

Yüce (ve) yalçın kayalık doruklar altında, tam sessizlik içinde,

İmirt, çoğurt ağaçları arasında, ince mavi suların kıyısında,

Hiçbir şeye ilinmeden dyân’a dalmalı, öyle yerlerde!

 

Sengir bulung tering tagta, seviglig aranyadanta

Sermelip akar suvluk erip sep sem aglakta

Sekiz türlüg yiller üze tepremetin, serilip anta

Sere yalnguzın nom mengisin tegingülük ol, anı teg orunlarta

 

Girintili çıkıntılı yüce dağlarda, sevimli aranyadan’da,

Süzülüp akan sular arasında, ıpıssız tenhalıkta,

Sekiz türlü yel ile kımıldamadan dinlenip orada,

Sabırla, yapayalnız, dinî huzura ermeli, öyle yerlerde!

 

Kökerip turur körkle tagta, köngül yaraşı aglak orunta

Köp yigi telim sögütlüg erip köpirip turur kölmen suvlukta

Köz başlap kaçıgların yıgınıp közünmiş bililmişçe [orun]larta

Küsençigsizin mengi tegingülük ol, anı teg orunlarta

 

Göğerip duran güzel dağlarda, gönle uygun tenha yerlerde,

Sık (ve) yoğun söğütlüklerde ve köpürüp duran gölcüklerde,

Göz başta bütün duyulardan sıyrılıp, her şeyin görünür, bilinir gibi olduğu yerlerde,

Hiçbir arzu beslemeden huzura ermeli, öyle yerlerde!

 

 

ANA BABAYA ŞÜKRAN -

Anaka ataka yazmışnıng

Ayıg kılıçlarımıznı sakınıp

Ayagka tegimliglerning üskinte

Alku kşanti kılu teginürbiz

 

Anaya babaya karşı işlediğimiz

Kötü amellerimizi düşünüp

Saygıya değerlerin huzurunda

Tümünü itiraf, ikrar ederiz.

 

Tuga kılınçlıg özkiyemiz

Tolganmış kiçig ögümüz

Tugum ajun tutmışımızta

Tumlugda isigde emgenip

 

(Bizi) doğurmuş olan cancağızımız!

Sancı çekmiş anneciğimiz!

Doğum dünyasına vardığımızda,

Soğukta sıcakta eza çekip

 

Tokuz ay on kün kötürüp

Tolgatı tugurtunguzlar

Tugtumuz erser ögüçümüz

Tozdın topraktın örü kılıp

Tolp et’özümizni yup

Torkuta işgirtide yörgeding

.....

 

Dokuz ay on gün (bizi) taşıyıp

Sancılar çekerek doğurdunuz.

Doğunca da, anneciğimiz,

Tozdan topraktan kaldırıp

(Ve) tüm vücudumuzu yıkayıp

Atlasa, ipeğe sardınız.

......

 

Ölke ödüşke bulganıp

Ögüçüm sini örletdim

Ölmüng ödüşnüng içinte

Ögükkiyem yatmazun tip

 

Islağa pisliğe bulanıp

Anneciğim seni kızdırdım;

Islak pislik içinde

Yavrucuğum yatmasın diye

 

Kutsuz kıvsız özümin

Kurug orunta yatgurdı

Kulunçakım tip okşanu

Korkınçıg emgek ..

......

 

Hayırsız, bahtsız nefsimi

Kuru yerlerde yatırdı

Taycağızım diye okşayıp

Müthiş acılar ..

......

 

Emgenü tolganu igitip

Emiglig meng üze igitding

Erdini teg mening ögüçüm

Ermez ........

 

Eza cefa ile besleyip

Meme aşı ile doyurdun;

İnci gibi (değerli) anacığım

Değil .......

 

Yaragsız yavız edler

Yaratıgı bolmış özkeyem

Yantud utlı bilmedin

Yarçıladım ögüçüm[ke]

 

Yaramaz, kötü nesneler

Yapıcısı olmuş (bu) nefsim;

Minnet, şükran bilmeden

Karşı geldim anacığıma.

 

BİLGİ BİLİN YA BEYİM

Bilig biling ya begim          ------ bilgi bilin ya beyim

Biling sanga eş bolur         ------bilgi sana eş olur

Bilig bilgen ol erke             -----bilgi bilen insana

Birgün devlet tuş bolur     -----birgün devlet yar olur

 

Bilgilig er bilinge               -----bilgili insan beline

Taş kurşansa kaş bolur     ---- taş kuşansa kaş olur

Bilgisizning yanınga          ---- bilgisizin yanına

Altun koysa taş bolur

Aprıncur Teğin'den

SEVGİLİ

 

Kasıncığımın öyü kadgurar men -----( Kadıncığımı düşünüp dertlenirim)

Kadgurdukça                                 -----( Dertlendikçe)

Kaşı körtlem -----( Kaşı güzelim )

Kavışıg sayır men ------( Kavuşmak isterim)

 

Barayın tiser ------( gideyim desem )

Barç amrakım ------( güzel sevgilim )

Baru yime umaz men ------( gidemem yine ben)

Bağırsakım ------ ( sadık yarim )

 

Kireyin tiser ------ ( gireyim desem )

Kicıgkiyem ------- ( küçüğüm)

Kirü yime umaz men ------ ( giremem yine ben)

Kin yıpar yıdlıgım ------- ( amber -misk kokulum)

 

Yaruk tengrler ------- ( Parlak tanrılar )

Yarluk azunın ------- ( buyrugu ile)

Yavaşım birle ---------( yavaş huylum ile )

Yakışıpan adrılmalım --------( kavuşup ayrılmayalım)

 

Küçlüg piriştiler --------- ( güçlü periler - meleklerin-)

Küç birzünin -------- ( güç vermesiyle)

Közi karam birle --------   ( gözü karam ile )

Külüşüben külüşigin oluralum ---------  ( gülüşüp oturalım)

 

ÖZGÜN --------GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİ

 

Yaruk tengriler yarlıkazun ------Nurlu tanrılar buyursun

Yavaşım birle                -------Yumuşak huylum ile

Yakışıpan adrılmalım       -------Birleşip bir daha ayrılmayalım

Küçlüg biriştiler küç birzün -----Güçlü peygamberler güç versin

Közi karam birle--------------- Kara gözlüm ile

Külüşügin oluralım...----------- Gülüşerek yaşayalım...[16]

 

İLGİLİ SAYFALARIMIZ VE LİNKLERİ

KAYNAKLAR

[1] Yrd. Doç. Dr. Metin YERLİ, Uygur Türklerinin İnanç Sistemlerinin Resim Sanatlarına Etkilerihttps://akademiye.org

[2] Meydan Laurse cilt 19 S.476

[3] Şahamettin Kuzucular, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/manici-budaci-uygur-nesir-eserleri/73992

[4] Şinasi Tekin, Uygur bilgini Singku Seli Tutung’un bilinmeyen yeni bir çevirisi üzerine, Türk dili araştırmaları yıllığı-Belleten 1965, sayfa 66, 29-33

[5]. Şahamettin Kuzucular, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/manici-budaci-uygur-nesir-eserleri/73992

[6] Mehmet Ölmez, Altun Yaruk: III. kitap (Band 1 von Türk dilleri araştırmaları dizisi) Beytepe, 1991

[7] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/destan-sav-sagu-kosuk-ornekleri/73990

[8] Celalettin BATUR, https://www.hurgokbayrak.com/yeni_sayfa_23.htm)

[9] Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uygur Edebiyatı,https://www.kultur.gov.tr/TR/belge

[10] Reşid Rahmeti ARAT, Eski Türk Şiiri, Ank., 1986,

[11] Osman Fikri SERTKAYA, “Eski Türk Şiirinin Kaynaklarına Toplu Bir Bakış”, TD- Türk Şiiri Özel Sayısı I (Eski Türk Şiiri), S. 409, Ocak 1986,

[12] İsa Sarı:https://www.kurgun.com/plugins/content/ders_notu/i_sari)

[13]   Kültür ve Turizm Bakanlığı, Uygur Edebiyatı,https://www.kultur.gov.tr/TR/belge

[14] Dr. Doğan Kaya, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/halk-siirinde-misra-basi-kafiyeler-dr-dogan-kaya/113499

[15] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/halk-siirinde-misra-basi-kafiyeler-dr-dogan-kaya/113499

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar