Akşam Güneşi Hakkında Konu Özet İnceleme Reşat Nuri Güntekin

17.06.2019

Akşam Güneşi Hakkında Konu Özet İnceleme  Reşat Nuri Güntekin

 

 ESERİN YAZARI KONUSU DÖNEMİ TÜRÜ HAKKINDA

Akşam Güneşi, Reşat Nuri Güntekin'in 1926 yılında yazılan, 1928 yılında kitaplaştırılan romanı.

Çalıkuşu Damga Romanı  Anadolu Notları Yeşil Gece Ateş Gecesi Akşam Güneşi Kavak Yelleri  gibi romanlarında sosyal konulara yönelmiş olan Reşat Nuri Güntekin bu Akşam Güneşi adlı romanında çapkın bir askerin başından geçen aşk maceralarına yer vermiş, daha ziyade aşk konusunu öne çıkarmıştır.

Akşam Güneşi, istiklal mücadelesinden henüz yeni çıkmış ülkedeki ağır sorunların yaşandığı bir süreçte yazılmış olmasına rağmen toplumsal kaygılardan uzak, elit ve zengin bir kesitin aşk maceralarını anlatan ticari amaçla yazılmış bir roman olmak özelliği taşır.

Romanın kahramanı haylaz, şımarık, hercai gönüllü, önüne gelene âşık olan uçarı bir askerdir ve her gördüğü kadına âşık olup onlarla eğlenmeyi amaçlayan bir karakterdir.  Bu nedenle Reşat Nuri Güntekin  ‘in bu romanı  Dudaktan Kalbe ve Ateş Gecesi adlı romanları gibi ticari kaygıyla yazılmış daha ziyade aşk konusuna meyletmiş bir romanıdır.  

Akşam Güneşi adlı romanın her baskısında vaka düzeni ve olay akışının değiştirilmiş olması da ilginçtir. Bu nedenle bu romanın ilk baskıları vaka düzeni ve olay akışı bakımlarından birbirlerini tutmamaktadır.   Nitekim eserin sonraki baskılarında Nazmi, en sonunda Kore Gazisi bir olmuştur.

Romanlarında  cumhuriyet tipi insan modeli çizmeye çalışan romancı” Çalıkuşu, Dudaktan Kalbe, Akşam Güneşi gibi romanlarında kişilerin duygusal dünyaları ile ülkenin sosyal gerçekleri çağdaş maceralar içinde ortaya koymaya çalışmıştır”. [1] Yazar öykü, roman ve oyunlarında kahramanlarını tek yönlü karakterler olarak oluşturmasına rağmen, onları doğal çevreleri içinde ele almış, karakterlerini yaşayan canlı ve yerli olarak aktarmaya büyük özen göstermiştir.  Aşk ve sosyal konuları iç içe ele almayı çok seven romancı her şeye rağmen bu romanında da aynı başarıyı sürdürmeye çalıştığı söylenebilir.  

Roman’ın son baskıları filme de alınmış, romanın aynı adlı 1966 tarihli film uyarlamasında başrolleri, Türkan Şoray ve İzzet Günay paylaşmışlardır. [2]

KONUSU

Annesini ve babasını kaybedip amcası tarafından yetiştirilen haylaz, hareketli ve çapkın bir adam olan Nazmi adındaki askerin aşk ve eğlence dolu bir hayattan sonra yaralanıp hastalanması, buna rağmen çapkınlığa devam etmeye kalkışması ve ölümü üzerine kuruludur.

KİTABIN ANA FİKRİ:

Hayat her zaman umduğumuz gibi gitmeyebilir, fakat değişikliklere kendimizi hazırlamalıyız.

ROMANIN KARAKTERLERİ

 

Nazmi: Gençliğini dolu dolu yaşamış, istediği her şeyi yapmış, vur patlasın çal oynasın bir hayat sürmüş, önüne gelen her kadınla aşk yaşamaya çalışan bir askerdir.  Geçirdiği hastalıktan dolayı eski hareketliliği kalmayınca bile eski hayatına özlem duyan biridir.

Şükran: Nazmi’nin amcasının kızıdır. Sevecen, vefalı, cefakâr çok güzel bir kız olan Şükran, çocukluk yıllarından beri gönlünü Nazmi’ye kaptırmış, Nazmi’nin her türlü çapkınlığına, vefasızlığına, ihanetine rağmen onu sabırla beklemiş, hastalığına dahi katlanmaya razı olup ona bakmıştır.

Jülide:  Avrupai eğitim görmüş Nazmi ile çatışan, Nazmi’nin amcasının büyük kızının kızıdır.

KİTABIN ÖZETİ:

Midili adasında yaşayan bir ailenin oğlu olan Nazmi’nin annesi daha genç bir yaşta iken annesini tifodan kaybetmiştir.  Midilli adasında Ayazma çiftliğinde kalan Nazmi,  gittiği okulda en çalışkan ama aynı zamanda da okulun en yaramaz öğrencisidir. Annesini yitirdiği için huysuz bir çocuk olmuş ne vakit ne yapacağı bilinmez biri haline gelmiştir.  

Nazmi’nin babası da yaşlı ve hastadır. Bu nedenle sekiz yaşına bastığında Nazmi’yi amcasının yanına gönderirler. Nazmi, İstanbul’da Galatasaray’da okumaya başlamıştır.  Aradan İki yıl geçmeden Nazmi’nin babası da vefat edince Nazmi’nin bütün sorumluluğu amcası üzerine kalmıştır. 

Fakat çok haşarı ve çok yaramaz bir çocuk olan Nazmi sürekli olarak amcasının başına bela olmaktadır. Üstelik Amcasının iki kızı vardır ve amcası Nazmi’nin istikbalini düşünerek ona en uygun geleceği sağlamak istemektedir.

Ortaokulu bitirdikten sonra Nazmi’nin en iyi eğitimi alması için elinden geleni yapan Amcası sürekli olarak ona hangi mesleği yapmak istediğini sormaktadır. Fakat bir aklı bir aklına uymayan bugün gemi kaptanı olmak isterken yarın balıkçı, ertesi gün de asker olmak istediğini söylemektedir.  Nazmi, en sonunda asker olmak istediğini söylemiş, ancak amcası yerinde durmayan şımarık bir çocuk olduğu için onun askeri okula gitmesine karşı çıkmıştır. Buna rağmen Nazmi kararını vermiş. Harbiye’ye devam etmeye başlamıştır. Nitekim bu okulda da bildiğinden şaşamayan Nazmi okuldan atılacakken amcası devreye girmiş en sonunda Nazmi bu okuldan Kurmay subay olarak mezun olmayı başarmıştır.

Askeri okuldan mezun olduktan sonra genç kızlarla bol bol eğlenip geceleri gazinolarda geçirmeye başlamıştır. Fakat amcasının yardımıyla Fransa'da askeri akademiye gitmişti. Artık haşarı ve uçarı bir askerdir ve Fransa’daki günlerini zevk ve eğlence içinde geçirir. Paris’te iken Galatasaray’dan tanıdığı arkadaşıyla karşılaşmış aylık harcamaları maaşının üzerine çıkmıştır. Fakat amcasının destekleri sayesinde gününü gün etmeyi sürdürmüştü. Bu nedenle hem amcasından her ay yardım alıyor hem de gece hayatına dalıp bir takım kadınlarla aşk maceraları yaşamaya devam ediyordu.

Fransa’dan döndükten sonra amcasının Çamlıca’daki köşkünde kalırken tayini Şam’a çıkmış, fakat çıkardığı huzursuzluklar çapkınlıklar nedeni ile oradan Kudüs’e oradan da Aka’ya ve Manastır’a gönderilmiştir.  Şam’da iken azıtmış, Kudüs’te iken bir rahibe ile aşk macerası yaşamış, Akkâ’da iken bir muhasebecinin karısıyla ilişki kurmuş,  Manastır’da iken Paris’te iki ay birlikte yaşadığı Jermen Reno ile karşılaşmıştı.  

 

Daha sonra ateşemiliter olarak tekrar Fransa’ya gitmesine karar çıkmış ancak o daha Fransa’ya gitmeden önce Şükran’ın ablası Naciye, çapkınlık yapan kocası Neyyir Bey’i vurarak öldürmek istemiş,  bundan dolayı da Naciye sinir hastalığına tutulmuştu.

Nazmi, bir yandan hem amcasına bakıyor, hem de evin işlerini yapan Şükran’a da yardım etmeye çalışıyordu.  

 Fransa’ya gitmek için hazırlık yapan Nazmi bu nedenle Naciye’nin kızı olan Jülide’yle yakından ilgilenmişti.  Hatta bu arada Nazmi, köşke ziyarete gelen ve Şükran’ın arkadaşı Nazan’a âşık olmuş,  Jülide’yi gezdirme bahanesiyle onun köşküne gitmişler ve Avrupa’dan döndüğünde evlenmek için bile sözleşmişlerdi.

Geri Paris’e dönerken trende eski arkadaşı İbrahim ile karşılaşmıştı.  İbrahim askerlikten istifa edip koyun ticareti yaptığını söylüyordu. İbrahim onu bir yere götürmüş ve oradakiler Nazmi’ye devlet ile ilgili gizli bir görev vermişlerdi. Kaymakam Nusret Bey Nazmi’ye bir propaganda görevi vermişti. Nazmi, düşünmeden bunu kabul etmiş fakat çok çabuk pişman olmuştu.

Avrupa’daki hareketlenmelere mani olmak ve devletin bütünlüğünü korumak için gizli bir örgüte katılmıştı. Çünkü bu görevi üstlenenlerin kimi ölürken kimi yaralı olarak memleketlerine gitmişti.

Bir hafta sonra o da bir çatışmaya girmiş, Nazmi yaralanmış ve İbrahim onu Üsküp hastanesine kaldırmıştı. Hastanede yatarken Şükran yanına gelmiş ve taburcu olana kadar başında beklemişti.  Nazmi taburcu olmuş ama askeri görevine devam edemeyeceği için emekliye ayrıldı. Yeniden amcasının evine gelmiş ve Şükran’la birlikte Midilli adasındaki Ayazma çiftliğine yerleşmişti.  

Şükran ile birlikte Ayazmadaki çiftliklerinde yaşarken evlenmeye karar vermişlerdi.  Şükran zaten çocukluk günlerinden beri ona âşıktı. Şükran Nazmi’yi çok sevdiği için ona bakmaya razı olmuştu. Çiftlikte çok sade ve güzel bir hayat geçiriyorlardı.

Amcasının diğer kızı Jülide Avrupa’daki öğrenimini tamamlamış ve onların yanlarına gelmişti. Jülide büyümüş ve çok güzel bir kız olmuştu. Çiftliğe geldiği ilk günden beri Jülide ile Nazmi tartışmaya başlamışlardı. Avrupa kültürüyle büyümüş olan Jülide, sürekli Nazmi ile çoğu zaman kavga edip birbirlerine dargın oluyorlardı. Bu nedenle Jülide çoğu zaman yemeğe bile gelmiyor, odasında kalıyordu.  Esasında Jülide ‘de ona aşıktı.

En sonunda Jülide bir İstanbul Beyefendisi olan İhsan’la hayatlar evlenip Bakü’ye gitmişlerdi.  Nazmi’nin de hastalığı iyice ağırlaşmış Jülide gittikten sonra bir davette ölmüştü.

 

Reşat Nuri'nin Diğer Kitapları ve  Özetleri 


Reşat Nuri Güntekin Hayatı Edebi kişiliği Eserleri

Acımak Romanı Özeti Reşat Nuri Güntekin

Çalıkuşu Roman Özeti ve İnceleme Reşat Nuri Güntekin

Dudaktan Kalbe Roman Özeti Reşat Nuri Güntekin

Damga Romanı Özeti Reşat Nuri Güntekin

Anadolu Notları Hakkında Alıntılar Özet Reşat Nuri Güntekin

Çalıkuşu Romanı

Yeşil Gece Hakkında ve Özeti İle Reşat Nuri Güntekin

Ateş Gecesi Hakkında Konusu Özeti İnceleme Reşat Nuri Güntekin

Akşam Güneşi Hakkında Konu Özet İnceleme Reşat Nuri Güntekin

Kavak Yelleri Hakkında Konu Özet İnceleme Reşat Nuri Güntekin

Gizli El Hakkında Konu Özet İnceleme Reşat Nuri Güntekin18.06.2019

Kızılcık Dalları Hakkında Konu Özet Analiz Reşat Nuri Güntekin

Bir Kadın Düşmanı Hakkında Konu Özet İnceleme Reşat Nuri Güntekin

Tanrı Misafiri Konu Özet İnceleme Reşat Nuri Güntekin

Kan Davası Hakkında Konu Özet Analiz Reşat Nuri Güntekin

Değirmen Hakkında Konu Özet inceleme Reşat Nuri Güntekin’in


[1] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/resat-nuri-guntekin-hayati-edebi-kisiligi-eserleri/74570

[2] https://www.sinematurk.com/film/1181-aksam-gunesi/

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar