KategorilerEDEBİYATDivan Şiiri ve ŞairlerAzmizade Haleti Hayatı Edebi Yönü

Azmizade Haleti Hayatı Edebi Yönü

18.06.2011

 

 

Ol dem ki tecelliyâtı aşk itdi zuhur
Kıldı dil-i bi kararı fevvare-i nur
Şol âteşi aşka düşmüşem der ben kim
Bir lem'âsına tahammül itmez bin Tur.

 

Azmizade Haleti, ( 1570-1631 )  Anadolu Hayyam’ı diye anılan, şair, müderris ve kadı…

Sultan II. Murat'ın hocası Osmanlı âlim ve şairi. Pîr Mehmed Azmi Efendi’nin oğlu olduğundan Azmizâde diye tanınmıştır. 1570 yılında doğdu.

Asıl adı Mustafa olan Haleti, iyi bir medrese tahsil görerek yetişti.  Devrin en ünlü müderrislerinden Hoca Sa’deddîn Efendiden icâzet (diploma) alarak mülazım oldu.[1] Yirmi bir yaşında iken kırk akçe maaşla Hâce Hâtun Medresesi müderrisliğine (hocalığına) tayin edildi. 1591. Bu tarihten sonra müderrisliğinde derece derece yükselerek 1597 yılında Sahn-ı Semen medresesinde müderrislik yaptıktan sonra 1602’de Şam, iki yıl sonra da Kahire kadılığına (hâkimliğine) tayin edildi. [2] 

1604 yılında Kahire kadılığına verildi. Mısır Emîr-ül-Ümerâsı Hacı İbrahim Paşa, askerlerin isyanı neticesinde şehit düşünce onun yerine geçti. Fakat asayişi temin edemediği için azledildi. İki yıl açıkta kalan Hâletî, 1606’da Bursa kadılığına getirildi. Bursa’nın, Kalenderoğlu tarafından kuşatılarak yağma edilmesinden sonra şehirden ve kadılık makamından ayrılmak mecburiyetinde kaldı. [3]

1611’de Edirne kadısı olan Hâletî buradaki görevinde de dört ay kalabilmişti. Edirne’den Şam’a gönderildi. İki yıl sonra Şam kadılığından da azledildi.  Şam’dan ayrılarak istanbul’a döndü.  1613 yılında Yahyâ Efendinin yerine İstanbul kadılığına getirildi. Bu yüksek görevi de çok fazla sürdüremedi. İki ay sonra İstanbul kadılığından da azledildi. İstanbul kadılığından azledildikten sonra dört yıl boşta bekledi. Sultan II. Osman tahta geçince ona bir arz-ı hal mesnevisi sundu. Bunun üzerine Mısır Kadılığına gönderildi ve  Mısır kadısı oldu. Fakat her zamanki gibi bu görevinde de çok fazla kalamadı ve kadılığından da bir yıl sonra azledildi. Yeniden İstanbul’a dönerek devletten görev bekledi. Sultan Dördüncü Murat’ın cülûsundan (tahta geçmesinden) bir ay sonra Anadolu kazaskerliğine getirildi ise de bir yıl sonra ayrılmak mecburiyetinde kaldı. (Haluk İpekten, ( 1991)a.g.y.)  Anadolu Kazaskerliği görevinden Ruscuk arpalığı verilerek görevinden uzaklaştırıldı.

1627 yılında Rumeli Kazaskerliğine tayin edilen Hâletî, bir yıl sonra Silistre arpalığı ile emekliye ayrıldı.[4] Bir müddet Ruscuk Ahyolu arpalığı ile geçindi. Edirne Kadılığında dört ay kalabildi. Tekrar İstanbul’a döndü, Şam Kadılığına tayin edildiyse de orada da uzun müddet kalamadı. 1613 de  İstanbul kadılığına getirildiyse de anacak iki ay görevde kalabildi. Sultan II. Osman'ın tahta geçmesiyle  Mısırkadısı olarak görevlendirildi. Ama burada da uzun müddet kalamayarak 1619 yılında yeniden azledildi. 1623 Sultan II. Murat'ın cülusunda Anadolu kazaskeri oldu.1627 yılında Rumeli Kazaskerliğine tayin edilen Hâletî, bir yıl sonra Silistre arpalığı ile emekliye ayrıldı. 1631 yılında İstanbul’da vefât etti. ( Haluk İpekten, ( 1991)a.g.y. ) Sofular’da evinin karşısında tamir ettirdiği mektebin bahçesine defnedildi.

AZMİZADE MUSTAFA HALETİ'NİN EDEBİ YÖNÜ

Meslekî hayatı yüksek mevkilerde geçmekle beraber, gerek devrinin içinde bulunduğu sosyal, idari ve siyasi durum; gerek idare kabiliyetinden mahrum olması, gerekse bazı ters işlerin neticesinde bu mevkilerde uzun süre kalamamıştır. Çok sık azledilmesi çok sık mecburi seyahat etmesine ve sık sık zor durumlarda kalmasına neden olmuştur. Azledilmelerle dolu olan bu hayatı onun şiirlerine ve temalarına da yansımıştır.

 “ Talebesi olan Nev'izade Atay, Şakâyık Zeylinde onun hakkında; “Doğru, çalışkan, ilme ve kültüre son derece düşkün, geniş bilgili, cömert, iyi niyetli, sözü, sohbeti dinlenir bir zât idi.” Demektedir. [5] Devrinin ileri gelen âlimlerinden olan Hâletî Efendi’nin ölümünden sonra evindeki kütüphanede bilfiil okunup kenarlarına not konulmuş, açıklamalar yapılmış üç-dört bin eser bulunmuştur. Bu bile onun okumaya ve incelemeye ne kadar değer verdiğini gösterir.

Katip Çelebi , onun kadar okuyan ve inceleyen bir Osmanlı âlimi olmadığından söz etmiştir. Bu yüzden de 21 Yaşında müderris olmayı başarmıştır.[6]

Sahn-ı Semen Müderrisliğine ve Anadolu kazaskerliğine kadar yükselmesine rağmen işlerinde başarısızlıklar yaşamış ve ve onlarca görevden uzaklaştırılması onu karamsar bir insan haline getirmiştir. Şiirlerinde sık sık yaşadığı hayattan uğradığı haksızlıklardan, kıymetinin bilinmediğinden bahseder.[7] Fakat devrinde onca göreve getirilmesi ve çok kısa süreli zamanlara bu görevlerinden azledilmesi tekrar tekrar devlet tarafından hayatının sonuna kadar defalarca şans verilmesi ona karşı ilgisiz kalınmadığının en açık seçik göstergeleridir.

Hayatı boyunca müderrislik, kadılık, Anadolu ve Rumeli Kazaskerliği gibi önemli görevlere getirilmiş, zaman zaman terslikler ve dedikodular sonucu görevlerini bırakmak zorunda kalmıştır. Bu olaylar sanatçının psikolojik durumunu etkilemiştir. Diğer Divan Şairler gibi  Şiirlerinde dünya ve felekten yakınan Haleti'nin şiirleri Divan Edebiyatının diğer şairlerinin genel özelliklerine uymaktadır. Yani haletinin şiirlerindeki konuları Haleti’ye özgü konular olarak değerlendirmek yanlış olacaktır. Haleti, diğer divan şairlerinin çizgisinden dışarı çıkmayan şiirler ve konular işleyen bir şairdir. Divan Şiirinde temel tema "aşk"tır. "Aşkın öğeleri ise "sevgili-âşık-rakib"tir. Haleti büyük ıstıraplar çekerken, feleğin rakibe daha mutlu bir hayatı layık bulmasını çekememektedir Zaten Divan Şiiriinde rakip aşığın en büyük düşmanıdır, Her insan gibi Haleti de kendi duygularına uygun bir dünya ve hayat düzeni hayal etmekte, mevcut dünya ve hayatı genel olarak haksız ve adaletsiz bulmaktadır. Bu dönen çarh öylesine kötüdür ki onun kötülüğün il görmeyen kalmamıştır VIII6. Gökteki kubbeler adeta dünyaya ölüm yağdırmakta ve bununla da övünmektedirler" [8]

Divan Şiiriinde düşünceye kuvvet kazandırmak için dini ve Mitolojiik kişi ve olaylardan, mazmunlar ve etkilerinden yararlanma bir yöntemdir. Aynı anlayışla Haleti de şu isimlerin bilinen özelliklerinden yararlanma yolunu seçmiştir: Hz. İsa, Hızır , Dahhak-mar, Süleyman-nür , İskender-mir'at , Hz.Yakub , Hz., Yusuf Behram, Dahhak...( Dr. Cevat YERDELEN'" a.g.y. ) Kısaca dil, edebiyat , sanat zevk, konu vb yönlerden Az. Haleti tüm klasik özelliklerine uyan bir divan şairidir.

Âlimliği yanında, diğer meşhur bir yönü de şairliğidir. Hâletî, gazel ve kasidelerinden çok, rubaileriyle tanınmış bir şairdir. Türk edebiyatında en çok ve en güzel rubaileri ile tanınan bir şair olduğu için çağdaşları ve sonrakiler onu “Anadolu’nun Hayyamı “ [9] olarak değerlendirmişlerdir. Tezkireciler ve ondan sonra gelen şairler de onu en çok rubaiyyat konusundaki başarısından dolayı takdir etmişlerdir.

 Özel ve meslekî hayatında karşılaştığı acılı hâdiseler ve hayâl kırıklıklarından akisler taşıyan Divan’ındaki rubai dışındaki şiirlerinden çoğunluğunda yüksek bir şair hüviyeti görülmez. Dîvân’ı ve Üçüncü Sultan Mehmed’e sunduğu kasidesi, edebî bakımdan önemli bir değer taşımakla beraber devrinin Nef, Nabi , Neşat ,  gibi meşhur Divan Şairlerinin eserleriyle karşılaştırılınca, nispeten sönük kalır. Hâletî, Tasavvuf konularını, Türk şairleri içinde hemen hemen hiç kimsenin başaramadığı bir ustalıkla rubailer ile ifada etmiştir. Hâletî, rubaileri İle tanınır. Divan Şiiriinde rubai ustası olarak tanınan, öyle ki kendisini İranlı ünlü rubai ustası Ömer Hayyam’la kıyaslayan ve onun kadar güzel rubai yazdığını söyleyen Hâletî, kendisinden sonra gelen kuşakları bu yönüyle etkilemiştir. Rubailerinde kimi zaman mistik bir dünya görüşü çerçevesinde kalarak münacatlar yazdı. İslâm hukukuna dair eserleri, mensur yazıları ve mektupları vardır.

Şam kadılığı esnasında tanıştığı  Bağdatlı Ruhi,  bir şiirinde onun güzel şiirleriyle gönüllerde yer tuttuğunu söyler.  NEDİM, onun rubaideki ustalığını belirtmek maksadıyla “Hâletî evc-i rubâîde uçar ankaa gibi” ( Haleti Rubai burcunda Zümrüdü Anka gibi uçar ) mısrası ile onu övmüştür. [10]

Eserleri

Haletinin hacimli bir divanı vardır. Divanında, 20 kaside, 400 gazel, 540 rubai bulunmaktadır. ( Haluk İpekten, ( 1991) a.g.y.)Tüm şiirlerini topladığı bu eser, 1603’ten önce III.Mehmet adına düzenlenmiştir. Divanının pek çok yazma nüshası bulunur. Öyle ki sadece İstanbul kütüphanelerinde 20 kadar nüshası bulunmaktadır. Azmizâde Haleti’nin Divan’ı yanında çeşitli ilmî eserleri de vardır.

Bunlardan bazıları şunlardır:

1) Haleti divanı

2) Dürer ve Gürer Hâşiyesi,

3) Muğn-il-Lebîb Şerhi,

4) Enîs-ül-Ârifîn fî Tercümet-i Ahlâk-i-Muhsinî,

5) Hidâye ve Miftâh şerhlerine Ta’likât,

6) Sâkînâme, Şehnâme vezninde yazılmış yaklaşık 520 beyitten meydana gelmiş uzun bir manzumedir. On beş ayrı makaleden meydana gelmiştir. Mevcut yazmalarda beyit sayısı 496, 515 ve 520 olup birbirinden oldukça farklıdır. ( Haluk İpekten, a.g.y.) ağırlıklı bu mesnevînin Topkapı Sarayı Müzesi ve Atıf Efendi kütüphanelerinde kayıtlı nüshaları bulunmaktadır. 

7) Münşeât: Resmî yazılardan meydana gelen yazı ve mektupları ile kendi hayâtı ve yaşadığı devrin olayları anlatılmaktadır. Azmîzâde’nin bazı kişilere yazdığı mektupları içeren eser, hem şairin inşâ sanatındaki ustalığını göstermesi, hem de yaşadığı yüzyılın olaylarını yansıtması bakımından önemlidir. Topkapı Sarayı Müzesi, Nuruosmaniye, Süleymaniye ve yurt dışında Uppsala Üniversitesi kütüphanelerinde nüshaları mevcuttur. ( Haluk İpekten,( 1991) a.g.y. )

 

8) Mihr ü Mâh : Bir çeviridir. Babası Azmî Efendi’nin başladığı, fakat ölümü üzerine yarım kalan Şemseddin Muhammed’in “Mihr ü Meh” adlı bu eserini tamamlamak üzere kaleme almış, fakat 500 beyitten fazla çeviremediğinden yarım kalmıştır.

Azmizade Haleti Şiirleri

Esrârını dil zaman zaman söyler imiş

Ahvâl-i cihânı her zaman söyleşelim

Mahzun oluruz ki çünkü dil şad olsak

Mahzun oluruz ki çünkü dil şad olsak

Ol dem ki tecelliyat-ı aşk itdi zuhûr

Endûh-ı ferâk itdi sirâyet dil ü câna

TERKİB-BEND (MERSİYE)


BİBLİYOGRAFYA

·         Haluk İpekten, İslam Ansklop. Azmizade Mustafa Haleti, TDV, C.IV,Shf. 348-349

·         Anonim, Azmizade Haleti, https://www.boyutpedia.com

·         Fahir İz, Eski Türk Edebiyatında Nazım, 1. Cilt, İstanbul 1967, s.339.

·         https://tr.wikipedia.org/wiki/Azmizade_Haleti

·         Dr. Cevat YERDELEN'"AZMİZADE HALETİ'DEN BİR MERSİYE,A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 12, Erzurum 1999 )

·         Şefik Can,RUBAİLER ,semazen.net/article_detail.php?id=64 )

 KAYNAKÇA


[1] Haluk İpekten, TDV İA, İst. 1991, C.4. shf.348

[2] Haluk İpekten, TDV İA, İst. 1991, C.4. shf.348

[3] wikipedia.org/wiki/Azmizade_Haleti )

[4]https://tr.wikipedia.org/wiki/Azmizade_Haleti, SON ERİŞİM, 12.10-2012

[5]https://tr.wikipedia.org/wiki/Azmizade_Halet

[6] Haluk İpekten, İslam Ansklop. Azmizade Mustafa Haleti, TDV, C.IV,Shf. 348-349

[7] Dr. Aslan Tekin, ELİPS Yayınları, Ankara, 2005, Shf. 261

[8]  Dr. Cevat YERDELEN'"AZMİZADE HALETİ'DEN BİR MERSİYE,A.Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi Sayı 12, Erzurum 1999 

[9] Dr. Aslan Tekin, ELİPS Yayınları, Ankara, 2005, Shf. 261

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da