25.03.2015
Yazıda Falih Rıfkı Atay ’ın hayatı, doğumu, ölümü, çocukluğu, gençliği, evliliği, öğrenimi, eğitim yılları, ailesi, çalıştığı işler, mahkûmiyeti, yazarlığı, eserleri, romanları Falih Rıfkı Atay ’ın edebi kişiliği, etkilendiği yazarlar, siyasi kişiler ve düşünceler, etkilediği yazarlar, işlediği konular, Türk edebiyatındaki yeri, Falih Rıfkı Atay ’ın Çankaya adlı eserlerinden alıntılar, anekdotlar, anlatım tekniği, bakış açısı, romanların tekniği, romanlarının türü, eserleri, eserlerinin basım yılı ,basım hikâyesi, eserleri ile biyografisi arasındaki alakalar, aldığı ödüller vb incelenmiştir.
ESER VE YAZAR HAKKINDA GERKELİ BİLGİLER
Çankaya adlı eser, Falih Rıfkı Atay'ın 1961 yılında kitap haline getirdiği hatıra (anı) türünde bir eserdir. Bu kitap İzmir’in kurtuluşundan sonra tanıştığı 1923 ve son zamanlarına kadar 1938 Atatürk’ün yanından ayrılmayan Falih Rıfkı Atay’ın ’ın Atatürk hakkında yazdığı anılarını toparladığı ve kitap haline getirdiği anılarından oluşmaktadır. ( bkz
FALİH RIFKI ATAY'DAN ATATÜRK DÖNEMİNE IŞIK TUTAN ESER: ÇANKAYA -1- )
İzmir’in kurtuluşundan sonra tanıştığı Mustafa Kemal’in dostluğunu kazanan yazar 1923te TBMM’ye girdi ve aralıksız olarak 27 yıl milletvekilliği yapmış, Atatürk’e en yakın isimlerden bir olmuştu. . 1923--1950 yılları arasında TBMM de bulunurken bir yandan da Hâkimiyet-i Milliye, Ulus, Milliyet gazetelerinde başyazarlık yapıyor, [1] Atatürk devrimlerini ve batılılaşmayı savunana yazılar kaleme alıyordu.
Milletvekili ve yazar olarak Atatürk’ün yakın çevresinde olan yazar bu döneme ilişkin anılarını Atatürk’ün Bana Anlattıkları (1955), Çankaya (1961) ve Atatürk Ne İdi? (1968) adlı kitaplarda topladı. Atatürk’ün çok yakınında bulunması ve önemli olaylara tanıklık etmesi yapıtlarına ayrı bir önem kazandırmış, Atatürk ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki önemli olaylara yakın tanık olarak kaleme almasına da vesile olmuştu.. ( BKZFalih Rıfkı Atay Hayatı Eserleri Edebi Yönü )
Falih Rıfkı Altay 1923'den 1938'e kadar Atatürk'ün yanından ayrılmamış, onun yaşadığı pek çok olaya şahit olmuş, tanıklık etmiş; bizzat Atatürk’ten pek çok anısını dinlemiş, devrin en önemli ve Atatürk’ün en yakınlarında sürekli kalmayı başarmış bir gazeteciydi.
Yazar bu eserinde “Atatürk'ü doğumundan okul yıllarına, savaştığı cephelerden yaptığı inkılaplarla, tartışma sofralarından insani yönlerine kadar her detayı anektodlara yer vererek”[2] anlatmıştır.
Yazar Çankaya adlı eserini (1961) yılında yayınladı. ( Bazı Kaynaklar 1969 olarak göstermektedir.) Yazarın anı türündeki bu eseri bir döneme ve Atatürk ile ilgili çok sayıda anıya ışık tutmuş olması nedeni ile Yüz Temel Eser listesi içinde yer aldı.
Çankaya, Falih Rıfkı Atay’ın, Atatürk’ün uzun yıllar yanında bulunan bir dostu olarak kaleme aldığı eseridir. Bu yönüyle Atatürk’ün biyografisi olma özelliğini taşımaktadır. Fakat kitabın kurgusu salt bir biyografi tarzında değil, Atatürk’ün doğup büyüdüğü, içinde yaşadığı toplum ve olaylara da ışık tutan ve o günün bakış açısını çok açık bir şekilde gözler önüne seren bir yaklaşımı da yansıtmaktadır.[3]
Kitap, Atatürk’ün hayatındaki önemli devreleri dokuz bölüm halinde anlatılmıştır. Bu bölümler şu şekildedir;
(1) MUSTAFA KEMAL 1881-1914
(2) 1914-1918
(3) ÇÖKME
(4) GERİLLA DEVRİ
(5) ORDU DEVRİ
(6) YENİ DEVİR
(7) KEMALİZM
(8) ATATÜRKÜN SON YILLARI
(9) ANI VE FIKRALAR
KİTAPTAKİ KİŞİLER
FALİH RIFKI ATAY: Atatürk ile İzmir’in kurtuluşu sıralarında bir gezide tanışan ve daha sonra Atatürk'ün yanından ayrılmayan ve 27 yıl boyunca da Millet Vekilliği yapan bir yazarımızdır.
İSMET İNÖNÜ: Atatürk ile birlikte Kurtuluş Savaşının kazanılmasında en büyük emeği geçen Cumhuriyetin ilanından sonra da başbakanlık yapan komutandır.
FEVZİ ÇAKMAK: Savaşta ve cumhuriyet döneminde Atatürk'le birlikte yurdun kurtulmasında çok emeği geçen, mareşal rütbesini de alan büyük komutandır.
KAZIM KARABEKİR: Atatürk ile yurdu işgalden kurtaran, Doğu Cephesi komutanıdır. Vatanperver, ama hilafetçi oluşu ile dikkat çeker
“Haber vereyim ki Atatürk ne yaptığını, nasıl yapacağını, kimlere ne yaptıracağını, kimleri nasıl ve nerede kullanacağını bilen pek hesaplı bir adamdı. Yapmış oldukları üzerinde istediğiniz tenkitlerde bulunabilirsiniz. Fakat kendi varmak istediğine ulaşmaktan başka bir şey düşünmeyen, dostluklarının, yakınlıklarının, sözde sırdaşlıklarının üstünde bilhassa "kendi kendine vefalı" bir lider olduğu su götürmez bir gerçektir. “ Falih Rıfkı Atay
KİTABIN ÖZETİ [4]
Önsöz
Atatürk devri üzerine hatıralarımı 1952'de ''Dünya'' gazetesinde yayınlamıştım.
Bu eserin iki eksiği vardı:
Biri Atatürk devrini bilenler için olmak, öteki de o günlerde sırasız sayılabilecek bazı olayları açıklamamak.
Şimdi bu iki eksiği tamamlayarak ''Çankaya''yı yeniden yayınlıyorum. ( Moda, 2 Mart 1968 Falih Rıfkı Atay )
Atatürk, 1881 yılında ahşap bir evde doğmuştur. Annesi Zübeyde Hanım, babası ise öce gümrük muhafaza memurluğu sonra kerestecilik yapan Ali Rıza Efendidir. Naciye isimli bir kız kardeşi vardır fakat Naciye çocukken vefat etmiştir. Babası da 1887 yılında vefat etmiştir.
Atatürk ilk eğitimine mahalle mektebinde başlamış daha sonra Şemsi Efendi okuluna geçmiştir. Bu okulda hocadan dayak yemesinden dolayı kaçmıştır. Bir müddet dayısını çiftliğinde çalışmış sonra halasının desteğiyle okula yeniden başlamıştır. Zübeyde Hanım’ın gitmesini hiç istemediği halde kendi çabasıyla askeri okula yazılmıştır. Lise hayatında çok başarılı olmuştur ve Kemal adını burada almıştır. Manastır Askeri İdadisinden sonra İstanbul’a gitmek istediği halde bir subayın tavsiyesiyle Manastır Pangaltı Harp Okuluna gitmeyi tercih etmiştir.
Atatürk’ün Harp Okulunda başından birçok olay geçmiştir. Komutanlarının onun hakkındaki iyi kanaatleri sayesinde ordudan atılmaktan birçok kez kurtulmuştur. Okulda gizlice yasak dergiler çıkarmış ve bazı arkadaşlarınca jurnal edilmiştir. Nihayetinde 1904 yılında Harp Akademisinde bitirerek kurmay yüzbaşı diplomasıyla göreve başlamıştır.
En büyük isteği Selanik tekrar görebilmekti ve umutluydu fakat Şam’a tayin edilmişti. Bu birlik halkı soymakla görevli bir süvari birliğiydi ama Atatürk bu soygunların hiçbirinden kendine pay almamıştır ve bu hırsızlığa karşı koymaya çalışmıştır. Daha da kötüsü bu durum her yerde bu şekildeydi.
Vatanperver duydukları ağır basan Atatürk, okuduğu kitaplarla İttihat veTerakki Cemiyetine yaklaşarak gelecekte vereceği büyük savaş için kendini yetiştirmeye başlamıştır. Şeriat kanunlarını isteyen, bu yolda kan döken isyancıları bastırmada Hareket Ordusu’nda görev almış ve başarılı da olmuştur.
Çıkan isyanların bastırılmasından sonra Enver Paşa’nın yüzünden sürüklendiğimiz 1.Dünya Harbinde birçok cephede düşmanla çarpıştı. Balkan Savaşında, Çanakkale’deki birçok direnişte komutanlık yaptı. Trablusgarp cephesine gönderildi ama devletin acizliği nedeniyle bu toprakları bırakıp geri döndü. Veliaht Vahdettin’e Almanya seyahatinde yaverlik yaptı ve geleceğin padişahından bazı imtiyazlar alarak vatanın selamete ulaşmasında önemli adımlar atmak için çaba harcadı.
Küvetli ama kabiliyetsiz müttefikimiz Almanya’nın aldığı yenilgilerden dolayı bizde savaşı kaybetmiş sayılıyorduk. İmzalanan Mondros ve Sevr mütarekeleriyle vatan düşmanın acımasız ellerine bırakıldı. Silahımızı yetmedi istedikleri topraklarımızı aldılar. Büyük Türk, bu yenilgiyi İstanbul’dakiler gibi kabullenip elini kolunu bağlayarak beklememekte kararlı idi.
Yunan gâvurun 16 Mayısta İzmir’e çıkmasıyla Atatürk de 19 Mayısta Samsun’a çıktı. Amacı direniş için gerekli kuvvetleri toplamaktı ama satılmış İstanbul Hükümeti, İngilizlerin talimatıyla Atatürk’ü görevden aldı. Bunun üzerine o da ordudan istifa etti. Doğuda Kazım Karabekir Paşa’nın desteğiyle harekete geçti. Birçok ilde toplantılar düzenledi. Milleti uyandırdı ve gerekenleri yapmaya başladı.
İngilizlerin, İstanbul’u işgaliyle hükümete duyulmayan güven tamamen sona erdi. Bu arada Kuvayi Milliye birlikleri Antep, Maraş ve Urfa’da düşmana dişini göstermekteydi ama alınan kesin ve kalıcı bir zafer yoktu. Bu sebeple Atatürk bu çete kuvvetlerini toplayarak düzenli orduya geçmek istiyordu. Zaten bu çeteci birliklerin bazı yararlarının yanında birçok zararları vardı. Bu çeteler halkı soyuyor, adam öldürüyorlardı. Afyon’da aldıkları yenilgi bu olaylara son verdi ve düzenli orduya geçildi.
Düzenli orduya geçmiştik ama ordu başına geçirilecek komutanlar ve askerler bin bir zorluklarla toplanabildi. Tüm zorluklara, yokluklara hatta duyulan güvensizliğe rağmen düşman Akdeniz’e döküldü. Düşman dökülmüştü ama şimdi çok daha zor olan savaş başlamıştı. İnkılaplar dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti
İlk iş olarak saltanat kaldırıldı. Gericilerin hatta Atatürk’ün ilk destekleyicisi Kazım Karabekir’in tüm uğraşlarına rağmen halifelik kaldırıldı. Ayrıca hilafetin kaldırılmasına zorluk çıkaran kesimler, yani yobazlar yapılan tüm yeniliklerde yine köstek olmuşlardır. Ama Atatürk’ün azmi ve kararlılığı karşısında dayanamamışlardır. Ankara’nın başkent yapılmasını, şapka kanunu, Latin harflerinin kabulünü, Tevhid-I Tedrisat Kanununu, Medeni Kanunun kabulünü, kadınlara verilen eşitlik hakkını ve soyadı kanununu zor da olsa halka benimsetmiştir. Başkenti Ankara yapmıştır ve Ankara’nın yenileştirilmesinde çok çaba harcamıştır. Hükümette çok partili sisteme geçiş için denemeler yapmıştır. Ama alınan sonuçlar zamanın daha erken olduğunu göstermiştir. Herkese soyadı verilmesine önayak olmuştur. Ülkenin her yerinde eğitim seferberliği başlatmıştır. Bu devrimleri hayatı pahasına yapmıştır. İzmir’de yapılan suikast girişimi de bunun en iyi göstergesidir.
Atatürk yapacağı işleri, verdiği davetlerde anlatırdı. Bu davetleri sabaha kadar sürerdi, ancak o çok kısa bir uykunun ardından yapacağı işleri düşünürdü. Davet masasından sohbet ve onu hazin sona götürecek rakısı hiç eksik olmazdı. Fakat içmesini bilirdi, hiçbir zaman şuurunu kaybedecek şekilde içmemiştir. Diğer hobileri; bilardo oynamak, köpeği Fox, Florya’da yüzmek, alaturka musiki dinlemek, dostlarıyla sohbet etmek ve Savarona yatıyla gezmekti. Ayrıca giyimde, evinin döşenmesinde ve temizlik konusunda çok titizdi. En büyük dertleri ise; Hatay sorunu, dil sorunu ve eğitim konuları idi. Türk kadınına verdiği değer çok büyüktü. O, her zaman Türk milleti ve Türkiye için çalıştı. Son zamanlarında bazı kişiler İsmet Paşa ile arasını açmıştı. Ama O, her zaman İsmet İnönü’yü çok sevmiş ve güvenmiştir.
Atatürk’ün şaşılacak bir hafızası vardı. Fakat son zamanlarda hafızası iyice zayıflamıştı ve asabileşmeye başlamıştı. Bunun sebebi ise, hastalıktan başka bir şey değildi. Karaciğerlerinde su toplanıyordu. Hastalığında gezmek için alınan Savarona yatında dinlenmekte idi. Fakat bir sabah çok ağırlaşmıştı ve son olarak Saat kaç? diyerek ebedi uykuya çekilmiştir. Saat dokuzu beş geçiyor ve Türk milletinin gözlerinde yaşlar dinmiyordu.
Falih Rıfkı Hakkında Linklerimiz
Falih Rıfkı Atay Hayatı Eserleri Edebi Yönü
FALİH RIFKI ATAY'DAN ATATÜRK DÖNEMİNE IŞIK TUTAN ESER: ÇANKAYA -1-
Çankaya Hakkında Bilgiler Özet, Alıntılar Falih Rıfkı Atay
Zeytindağı Hakkında Özet Alıntılar FalihRıfkı Atay
Zeytindağı Görüşler Özet Alıntılar FalihRıfkı Atay
KAYNAKÇA
[1]Şahamettin Kuzucular, Falih Rıfkı Atay Hayatı Eserleri Edebi Yönü, https://edebiyatvesanatakademisi.com/
[2] https://www.idefix.com/Kitap/Cankaya/Arastirma-Tarih/Tarih/Cumhuriyet-Tarihi/urunno=0000000298859
[3] https://kitapozettanitim.blogspot.com.tr/2013/03/falih-rfk-atay-cankaya.html
[4] https://www.bilgicik.com/yazi/cankaya-falih-rifki-atay-roman-kitap-ozeti/
0
0
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın