Enis Behiç Koryürek Edebi Yönü ve Beş Hececiler

30.06.2011

Enis Behiç Koryürek Edebi Yönü  ve Beş Hececiler



 HAYATI 

Mart 1891 yılında İstanbul'da doğdu. Askerî Doktor İsmail Behiç Bey’in oğludur. Babasının görevlerinden dolayı çocukluk yıllarını Makedonya bölgesinde geçirmişti. [1] İlköğrenimini özel hocalardan özel dersler alarak yaptı. Selanik ve Üsküp idadilerinde, 1909 yılında İstanbul Lisesi’nde ortaöğrenim gördü. Mülkiye Mektebi’ni birincilikle bitirip (1913) Harici ye Bakanlığı Ticaret İşleri Kâtipliği’ne tayin oldu. Bükreş Konsolosluğu Kâtipliği (1915), Budapeşte Konsolos Muavinliği (1916) gibi görevlerde de bulunduktan sonra ülkeye döndü.

 Edirne Vilâyeti Hukuk Müdürlüğü (1922–1925) görevlerinde bulundu. İstanbul’da hariciye Nezaretinde çalışırken, 1921'de Milli Mücadeleyi desteklemek için kurulan MM – Milli Müdafaa Grubuna katıldı. Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen "Müdafaa-i Milliye" adlı gizli örgütte Milli Mücadeleyi destekledi.

Cumhuriyetin ilanından sonra Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptı.  1926 yılında Ankara’ya giderek İktisat İdaresi İş ve İşçiler Dairesi Başkanlığında bulundu. [2] Ticaret Bakanlığı tercümanlığı (1926), daire başkan yardımcılığı, daire başkanlığı Çalışma Bakanlığı Müsteşarlığı görevlerine getirildi. Bir ara siyasete atılarak 1946 seçimlerinde memurluk görevinden istifa edip Demokrat Parti'den milletvekili adayı olduysa da seçilemedi. 

1946'dan sonra bir çeşit mistisizmle Çedikçi Süleyman Çelebi adlı bir Mevlevi’nin ruhuyla temas ettiğini savunarak dini ve tasavvufi konularla ilgilenmeye başladı.[3] Çedikçi Süleyman Efendi’nin ruhuyla temas ettikten sonra da dini tasavvufi konulardan söz eden şiirler yazmaya başlamıştı.

Kaynaklara göre Dr. Bedri Ruhselman’ın evinde misafirken uzun yıllar önce vefat etmiş bulunan “Çedikçi Süleyman Çelebinin ruhuyla tanışmıştı.” Enis Behiç Koryürek’in o günden sonra -vefatına kadar olan üç yıl boyunca- Çedikçi Süleyman Çelebi ile ilişkisini kesmediğini belirtti.[4]Şair ve hariciyeci arkadaşlarının, ‘çalışmaktan çok yorulduğu, bir hastanede biraz dinlenmesi gerektiği’ şeklindeki öneriler getirmişti

 Bu temastan sonrasında eski çevresiyle ilişkilerini kopararak bir çeşit inzivaya çekilmişti. Artık mistik şiirler yazıyordu. Bu tarz şiirlerini "Varidat-ı Süleyman" adlı kitabında toplamıştı. Kitabın kapağında, "Çedikçi Süleyman Çelebi Ruhundan İlhamlar" yazılmıştı. Kitabın Önsözünde şöyle demektedir: "O sözler edası, musikisi, manası benim tarzımdan bam-başka olan, fakat bu başkalıkla beraber gene benden bir koku, bir gölge taşıyan o sözler, ömrümde hiç düşünmediğim ve söylemesini aklımdan hiç geçirmediğim o sözler, içimden, benim içerimin daha içerisinden birdenbire fışkırıp çağlayan bir su gibi, emeksiz, engelsiz akıyor, akıyordu. “ [5]

Yaşamının son son üç yılını, kendini dine ve tasavvufa vererek ve zorluklar içinde geçirdi.  Bu üç yıl içinde görev de almamıştı. Evinde sık sık ruh çağırma seansları yapıyordu. Şair,18 Ekim 1949 da Ankara'da öldü. Mezarı Ankara Cebeci Asri mezarlığındadır. [6]


EDEBİ KİŞİLİĞİ VE BEŞ HECECİLER

İlk şiirlerini aruz vezni ile yazdı. Daha Mülkiye'de öğrenciyken aruzla şiirler yazan, Servet-i Fünun etkisi taşıyan bu şiirlerini Şehbal dergisinde yayımlamıştı. Enis Behiç, Balkan Savaşı yıllarında Ziya Gökalp'in tavsiyesiyle heceli şiire yöneldi ve Milli Edebiyat akımına bağlanarak Milliyetçi ve Türkçü bir tutuma girdi. Bu yıllarda milli duygularla yüklü kahramanlık şiirleri yazdı. Bir yandan da Hece Ölçüsü  üzerinde çalışarak durak sistemleri ile oynayarak değişik ölçülerde heceli şiirler üzerinde çalıştı. İlk kitabını yayınladıktan sonra bir suskunluk dönemine girerek bir müddet şiir ve edebiyat dünyasından çekildi.  1946'dan sonra bir çeşit mistisizmle Çedikçi Süleyman Çelebi adlı bir Mevlevi’nin ruhuyla temas etmişti.

Adı, Balkan Harbi sırasın da millî temalı ve aruzlu şiirleri ile duyuldu. Ziya Gökalp ile tanıştıktan sonra hece vezni İle sevilen epik manzumeler yazdı. Hecenin beş şairinden biri oldu. Enis Behiş Koryürek, 1946′dan sonra tasavvufi şiirleri ile dikkati çekti. Milli duyguları öne çıkaran ve yiğitlik temalarını işleyen şiirler yazdı. Bazı şiirlerinde biçim açısından hece kalıplarını kırma çabası da gösterdi. Halit Fahri Ozansoy , Yusuf Ziya Ortaç , gibi arkladaşları ile kurdukları ( Beş Hececiler)" Hecenin beş şairi " de denilen topluluğa giren şair, Faruk Nafiz Çamlıbe , Yusuf Ziya Ortaç ,  Halit Fahri Ozansoy , Orhan Seyfi Orhon ile birlikte Milli edebiyat hareketinin devamı sayılan şiir görüşünü sürdürdü.  Milli kaynaklara yönelen, öz Türkçe ile yazan, mili konuları işleyen ve şiirde hece ölçüsünü ve heceli şiir sistemini savunan şairlerden birisiydi.

Şiirde sade ve özentisiz olmayı ve süsten uzak kalmayı amaçladı. Memleket sevgisi, yurdun güzellikleri, kahramanlık ve yiğitlik konularını işledi. Hece vezni ile serbest müstezat yazmayı da denemişti. Kimi şiirlerini denenmemiş duraklar ve hece ölçülerinde yazmıştı. Hatta farklı şiir şekilleri de oluşturan şiirler de üretmişti. Dörtlük esasına bağlı kalmayan yeni şiir biçimleri aramıştı. Bazı şiirlerinde biçim açısından hece kalıplarını kırma çabasına girdi. Bu tarzlarla Milli Neşide, Sadaka, Süvariler ve Gemiciler adlı şiirlerini yazdı.   

1923–1940 yılları arasında devrin moda konusu olan memleket sevgisini işlerken "Köy, Anadolu köylüsü" temalarına da yöneldi. Anadolu’ya ve Anadolu’daki köylere yaklaşımı, Anadolu gerçeğini ve Anadolu insanını şiire sokmak şeklinde bir anlayış içindeydi. Ama  " Köyleri görmeden köy şiirleri yazdıkları " na dair suçlamalara da maruz kalıyorlardı. "  Buna rağmen diğer Hecenin Beş Şairi gibi: “ Türk edebiyatının özünü Türk halkında bulmak gerekir " düşüncesinden hareketle halk şiirine yönelmişlerdi. "Beş Hececiler, Arap ve Fars kültürü ile binlerce senedir yoğrulmuş olmalarından dolayı kendilerinde eksik olan millî kültür terbiyesini halka doğru giderek kazanırlar, ama aynı zamanda ikinci olarak da halka medeniyet götürmek için de giderler " ifadesiyle özetlenebilecek bir yaklaşım içindeydiler.[7]

Şair ve arkadaşları "Anadolu insanının ve dolayısıyla Anadolu köylüsünün garip, hüzünlü ve içli olarak çizilmesine karşıt olarak yine Anadolu Türk insanının kahramanlığı özellikle vurgulamaya çalışmışlardı. Enis Behiç Koryürek, “Millî Neşide” adlı şiirinde Türk insanı şöyle anlatmıştı: “Bunlar bütün nura doğru akın eden Türk / Hey koca Türk, uzakları yakın eden Türk” [8]

Çedikçi Süleyman Efendinin ruhu ile temas ettikten sonra yazdığı şiirlerini bir trans halinde ve irticalen yazıyordu. 1701 yılında ölen Çedikçi Süleyman Efendi’nin ruhu ile temas ederek yazdığı şiirlerini onun ruhundan ilham alarak yazdığını söylüyordu.

Şiir kitapları:

Miras (1927), Varidat-ı Süleyman (Çedikçi Süleyman Çelebi Ruhundan İlhamlar 1949), Güneşin Ölümü (1951)[9]

FAYDALANILAN KAYNAKLAR

[1] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005. Shf.338

[2] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005. Shf.338

[3] https://tr.wikipedia.org/wiki/Enis_Behi%C3%A7_Kory%C3%BCrek

[4] Anonim,  Ruhçuların cinliği,https://www.islamkent.org/

[5] Anonim,  Ruhçuların cinliği,https://www.islamkent.org/

[6] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005. Shf.338

[7] Ziya Gökalp “Halka Doğru”, Türkçülüğün Esasları, İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı.47-68.1972 )

[8] TUNCER, Hüseyin (2004). Beş Hececiler, İzmir: Akademi Kitapevi.

[9] https://tr.wikipedia.org/wiki/Enis_Behi%C3%A7_Kory%C3%BCrek

Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar