Gazel Nedir Gazel Türleri Gazellin Özellikleri Örnekler

25.11.2012

 

GAZEL

 

Osmanlıca yazılışı: gazel – غزل şeklindedir.

Gazel,  Divan edebiyatı nazım şekillerindedir.  

Arapça kökenli bu kelimenin sözlük anlamları “ kadınlarla âşıkane sohbet etmek, “, “ kadınlarla sevgi zerine konuşmak[1]anlamına gelir.  Gazel sözcüğü ayrıca: ahu, ceylan,  anlamlarına gelmektedir. Fakat divan şiirinde gazel aşk şarap ve kadın konulu nazım şekli anlamında kullanılmıştır.

Gazele penç beyit, yani beş beyit de denmiştir.

 

GAZELİN KONULARI 

Gazeller genellikle aşk, şarap, kadın, âşıkane sohbet, eğlence, içki meclislerinde yapılan muhabbet,  sevgilinin güzelliği, sevgilinin aşığa çektirdiği eziyet,  sevgiliye ilgisizliğinden dolayı sitem ve sevgiliye şikâyet,  sevgilinin vefasızlığı ve rakiplere olan alakası,  sevgili ile kavuşamama,  sevgiliye yakarışlar başlıca mevzulardır. Ancak içki meclisi, içki meclisindeki haller, saki, hammar, pir-i mugan ve meyhaneci ile muhabbet konuları da bir hayli ele alınır.

Dini tasavvufi konularda yazılan gazellerde ise benzetme, kinaye, mecazlar yolu ile hayat, dünya, ahret, tarikat ve şeyh sevgisi ele alınır.

Divan şiirinde en çok kullanılan nazım şekli olan gazelin konuları arasında bahar, bahar aylarında yapılan eğlenceler, işret, kır eğlenceleri gibi temalar da yer almıştır.

Gzellerin asıl konusu aşk, işret ve sevgili olmakla birlikte “18.Yy.’dan sonra konusu genişlemiş; bir fikir, felsefî bir düşünce, bir hayat görüşü, talihten yakınma gibi başka nazım şekillerinin konularında da gazeller yazılmaya başlanmıştır. "[2]

 

Divan Edebiyatında Gazel ve Özellikleri

Genel olarak gazellerin beyitleri tema  bütünlüğüne sahip değildir. Gazellerin beyitleri genel olarak kendi içinde anlam bütünlüğüne sahip ve gazelin diğer beyitlerinden anlamca bağımsızdır. Yani gazelin bir beyti şaraptan diğer beyti, eğlenceden bir başka beyti de feleğe şikâyetten söz edebilir. Buna rağmen konu bütünlüğüne sahip her beyti aynı tema etrafında oluşan gazeller de vardır.

 

Ayrıca gazelin beyitleri arasında da anlam ve tema bütünlüğü olmayabilir.  Bir beytin her dizesi kendi içinde bir bütün olabildiği gibi, birinci dizedeki anlam ikinci dizede de sürebilir. Beyit uzun şiirlerde anlatım birimi olarak sık kullanılır. Güçlü ve özlü söyleyişlere uygun olduğu için bağımsız tek bir şiir olarak da yazılabilir. Bu durum  Tanzimat  Edebiyatından sonra değişmiş, şiirlerde konu ve tema bütünlüğü sağlanmıştır. Gazellerin yukarıda izah edilen konuları sabittir. Divan Şiiri  geleneğinde  gazellerin konuları sabit bırakılmıştır. Tanzimat  döneminden sonra  yazılan gazel biçimli şiirler de konular değiştirilmeye başlanmış olsa da divan edebiyatında gazellerin konusu sürekli aynı konular ve temalar olarak işlenmiştir.  Örneğin eleştirili konulu bir gazel yazılmaz, Divan Şirindeki nazım biçimleri şekil, beyit sayıları ve konularına göre ayırt edilmiştir. Bir nazım biçimine özel olarak düşünülen tema diğer nazım biçimlerinde kullanılmaz. Örneğin, Rubai, Gazel Kaside gibi türlerin kendilerine özgü konuları ve hiç değişmeyen sabit biçimsel özellikleri vardır. Bu bakımdan gazelin de konuları, şekil özellikleri, beyit sayıları, kafiye düzenleri değişmeyen yapılardadır.  Gazel konusu kısalığı ve diğer hususiyetleri ile Türk Divan Şiirinde; en  yaygın kullanılan bir nazım şeklidir.

 

GAZELİN KAFİYE ŞEMASI VE BEYİT DÜZENİ 

 

Gazel Divan Edebiyatı nazım şeklidir.  Gazel, Arap şiirinde kasidelerin içinde bir bölüm iken Fars şiirine de girmiş zamanla müstakil bir nazım şekli haline dönüşmüştür. Gazel 12. Yy dan itibaren Arap ve Fars edebiyatından divan şiirimize geçmiş olan müstakil bir nazım şekli olmuştur.

Gazellerin kafiye şekli nazım biçimleri, nazım birimleri, konuları asla değişmez. Gazel beyitler halinde yazılır ve en fazla 15 beyitlik, en az 5 beyitlik bir nazım şeklidir. Hemen hemen Aruz’un her kalıbıyla yazılır. Birinci beyit kendi arasında kafiyeli, diğer beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları birinci beyit ile kafiyelidir.  Kafiye  düzeni  aa / ba / ca / da / ea / fa şeklindedir.

Buna mukabil gazellerin  beyitlerine beyit veya dizeler ilavesi ile yapılmış arttırılmış şekilleri de vardır. Bu tip nazım şekilleri gazelin her beytine betiler veya mısralar eklenerek türetilmiş  nazım biçimleridir. .Bu arttırılmış şekillerine ise gazel  değil murabba, muhammes,  müseddes, müsemma gibi adlar verilir. Müstezat da gazelin her uzun mısraına aynı kalıpta kısa dizeler eklenerek oluşturulan  bu tip nazım biçimlerinden birisidir. Gazelin beyit sayısı 5 ila 15 beyit arasında değişir. Daha fazla beyitten oluşan gazellere müyezzel ya da mutavvel gazel adı verilmiş olsa bile  Divan şairleri bu tip gazellerden de yazmışlardır.  Örneğin "  Ahmedi  ve özellikle Seyyit Nesim,( 14 yy) de bu tür gazel çoktur. Seyyit Nesim , 30-49, hatta 51 beyte kadar uzayan gazeller yazmıştır."  [3]

Gazelin ilk beytine  matla, son beytine  ise makta adını verilir. Matla (doğuş yeri) , makta (bitiş, kesiliş yeri)  anlamlarına gelir. Matla beytinin dizeleri kendi arasında uyaklıdır ( buna ise musarra denir).  Sonraki beyitlerin ilk dizeleri serbest ikinci dizeleri ilk beyitle uyaklı olur. "Şairlerin kendi adlarından başka bir ad bularak şiirde kullanmalarına Tahallüs etme denir. Bu ikinci ad da mahlaslarıdır. Kadı Burhâneddin ve Kemâlpaşazâde gibi şairlerin dışında her şairin şiire başladıktan sonra aldıkları mahlasları vardır" [4] Gazelde veya diğer nazım şekillerinde mahlasın kullanılmasına da “tahallus etme” denir. Eğer şair adını son beyitten önceki beyitlerde zikretmişse adını ve mahlasını kullandıktan sonra zamanın tarikat ulularını veya padişahı över.

Makta beyti genellikle en son beyittir ve şair bu beyitte kendi adını veya mahlasını da kullanır. Ancak kimi gazellerde şair adını veya mahlasını son beyitten bir veya iki beyit önce de kullanabilir. Gazelde öncelikle beyit güzelliğine önem verilir. Gazelin bütününden önce her beytin kendi güzelliğini sağlama esas olarak kabul edilir. "Klâsik gazel her şeyden önce ses imkânlarını ve ahengi kullanır,  şâir metnini okunmak için söyler. Yazıdan önce sesle inşa edilen gazelin en önemli başarı ölçüsü dinleyeni sesle etkilemesidir." [5] Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel ya da şah beyit denir.  Bazı gazellerde matla beytini   oluşturan dizelerden birinci ya da ikinci dizesinin gazelin sonunda yani makta beytinde tekrar edilirse buna  “redd’i-matla” denir. 

Gazelin son beyti makta beytidir. Bu beytin özelliği şair mahlasını (şairin takma adı, ya da tanındığı ad) maktada ya da “hüsn-ü makta”da yazmış olmasıdır.  Şairin mahlasını tevriyeli kullanmasına hüsn-ü tahallüs denir. Dize ortalarında da  uyaklı olan  gazele musammat gazel denir.  

Musammat gazeller matladan sonra gelen beyitlerinde mısralar ortalarından bölünüp, bir beyit dörtlük haline de getirebilen gazellerdir. Başka şairlerin birkaç dize ekleyerek bend biçimine dönüştürdüğü gazellere ise “tahmis”, “terbi” adı verilir.

Eğer bir gazel Arapça, Türkçe, Farsça karışık yazılmışsa veya en az iki dilde karışık yazılmış ise buna mülemma gazel adı verilir. Eğer bir gazeli en az iki şair  beyit beyit veya mısra mısra müşterek yazmış ise bu gazele müşterek gazel [6]denir.

Bütün beyitlerinde konu, tema, düşünce ve ahenk bütünlüğü olan gazellere “yek ahenk gazel”, her beyti bir diğerinden daha da ustalıklı biçimde söylenmiş gazeller de “yek avaz gazel” adı verilmiştir. Tâhirü’l-Mevlevî, yek-âhenk gazeli şöyle özetler  “Beyitleri arasında mânâca münâsebet bulunan manzumeler, husûsiyle  gazellerdir. Her beyiti şah beyit olan gazellere yek-âvâz gazel denir.” , "Yek-âvâz gazelin ise en geçerli algısı, onu “her beyti öncekinden ustalıklı bir biçimde söylenmiş gazeller” olarak tanımlamak  şeklindedir. " [7]

 

Konularına Göre Gazeller


Gazeller konularına göre de çeşitli isimlerle tanımlanır. Aşk, işret, eğlence, şarap gibi konular işleyen gazellere  “âşıkane”, " rindane" gazel denir.  Gazellerdeki aşk beşeri ve tasavvufi olabilir.  Kadını, içkiyi ve ten zevklerini konu edinen gazellere, “şuhane”, öğretici, didaktik sosyal konulu  gazellere, "hakimane " hikemi tarz, , "hikemi" gazel denir. ( bkz DİVAN ŞİİRİ TARZLARI HİKEMİ TARZ SEBK-İ HİNDİ TÜRKÎ BASİT )

 Şairler, bazen mahlaslarını söyledikten sonra gazellerine bir kişiyi övmek için, bir ya da birkaç beyit eklerler. Bu gazellere müzeyyel gazel, eklenen beyit­lere de Zeyl denir. Her mısra'ında aks sanatı yapılmış gazellere de mükerrer gazel adı verilmiştir. Mükerrer gazel de musammat gazel gibi ortalarından iki eşit parçaya ayrılabilen kalıplarla yazılır. [8] ( bkz MUSAMMAT NEDİR MUSAMMAT NAZIM BİÇİMLERİ )

Ortalarından iki ye bölünebilen musammat gazellerin yanı sıra 4 mefâîlün veya 4 müstef i lün gibi vezinlerle yazılan ve ikiye eşit parçaya bölünebilirken de aks sanatı yapılan gazellere ise mukarrer gazeller denir. Ancak edebiyatımızda çok az mukarrer gazel yazılmıştır.

Bir şairin gazeline aynı vezin ve kafiyede bir başka şair  gazel yazdırmışsa buna Tanzîr etme veya Cevap verme denir. Bu tip gazellere  Nazire denmiş ve divan şiirinde pek çok şair birbirlerine nazireler yazmışlardır. Nazire yazan şair  çok beğendiği bir şiirden daha güzel bir şiir yazmak amacına kapılmış demektir. Nazire geleneği divan şiirimizde oldukça yoğundur. Gazelleri  vezin ve makamla okuyan kişilere “gazelhan”, gazel yazan usta şairlere ise “gazelsera” adı verilir.  Fuzuli (16 yy), Baki, Nedim, Şeyh Galip, Nabi, Naili Kadim, Ahmedi, Ahmet Paşa,  Hayali , Ahmed-i Dai, Şeyhülislam Yahya, , Zati , (şair 16 yy) , Necati Bey, Taşlıcalı Yahya vb. gazelin önemli isimleridir.

 

GAZELE BEYİT İLAVESİ  İLE TÜRETİLEN NAZIM TÜRLERİ 

 

Ayrıca bendler halinde yazılan birçok nazım şekli de gazelin her beytine değişik sayıda mısra'lar eklenerek meydana getirilir. Bir gazelin her beytine  iki veya üç mısra' eklenerek Taşti yapılır.   Her beytin önüne iki mısra eklenerek Terbi, üç mısra' eklenerek Tahmis, dört mısra' eklenerek Tesdîs ve daha çok sayıda mısra' ekle­nerek Tesbi, Tesmîn, Testî ve Ta'şîr  ( Bkz: Nazım Şekli Nazım Biçimi Nedir Türk Şiirindeki Nazım Türleri)  gibi nazım  şekilleri yapılmıştır.

Birden fazla musarra beytin bulunduğu gazel zü’l-metali, her beyti musarra olan gazel ise müselsel gazel adıyla bilinir. İlk beyitten sonraki beyte “hüsn-i matla” (ilk beyitten güzel olması gerekir), son beyitten öncekine “hüsn-ü makta” (son beyitten güzel olması gerekir) denir. 

 Gazel Çeşitleri

Musarra-  gazel, gazel-i müzeyyel, gazel-i mutavvel, muselsel- gazel,  mureddef- gazel, yek-âhenk gazel, yek-âvâz gazel, musammat gazel, mülemmâ gazel, mürâca gazel, gazel-i mükerrer, müsecca’a gazel, gazel-i muvaşşah, âşıkâne gazel, şûhâne gazel, rindâne gazel, hikemî gazel, mesel-âmîz gazel,Türkî-i basit gazel, sofiyâne gazel, nazîre gazel, gazel-i bî-nokta, nâ-tamâm gazel, müşterek gazel, Zü’l-metâli gazel, gibi bir çok çeşidi oluşmuştur

 

GAZEL ÇEŞİTLERİ İLE İLGİLİ ÖRNEKLER


Matla Beyti: 


Haddeden geçmiş nezâket yal ü bâl olmuş sana
Mey süzülmüş şîşeden ruhsâr-ı âl olmuş sana.  NEDİM

MAKTA BEYTİ
Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı


Musammat Gazel Örneği

Kamu bîmârına "cânân" deva-yı derd eder ihsan 
Niçün kılmaz bana "derman" beni bîmar sanmaz mı 

Şeb-i hicran yanar "cânım" döker kan çeşm-i giryânım 
Uyarır halkı "efgânım" kara bahtım uyanmaz mı 

FUZULİ'nin bu musammat gazelinden aldığımız bir kaç beyitten her birini  ortadan ikiye bölebiliriz.

Beni candan usandırdı 
Cefâdan" yâr usanmaz mı 
Felekler yandı "âhımdan"
Murâdım şem'i yanmaz mı 


 Yek Ahenk Gazel örneği 


Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım 
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım


Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin 
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım


Ma'mûr idügin bilmez idim böyle harâbât 
Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım 


Sihr etdiğini senden işitdim yine Nef'î 
Yoksa sözünü hep senin i'câz sanırdım     NEFİ

NABİ'DEN YEK AHNEK VE HİKEMİ TARZ GAZEL ÖRNEĞİ 


Gül-sitân-ı dehre geldik reng yok bû kalmamış  
Sâye-endâz-ı kerem bir nahl-i dil-cû kalmamış  

Eylemiş der-beste dükkânın tabîb-i rüzgâr
Hokka-i pîrûze-i gerdûnda dârû kalmamış


Teşne-gânın çâk çâk olmuş leb-i hâhiş-keri
Çeşme-sâr-ı merhametde bir içim su kalmamış
 
Kadrin anlar yok bilür yok her dür-i sencîdenin
Çârsû-yi kaabiliyyetde terâzû kalmamış
 
Ceyş-i gamdan kande itsün ilticâ ehl-i niyaz
Kal'a-i himmetde Nâbî burç ü bârû kalmamış    NABİ,

 

NEDİM'DEN ŞUHANE GAZEL ÖRNEĞİ

 

Tahammül mülkünü yıktın Hulagu Han mısın kafir
Aman dünyayı yaktın ateş-i suzan mısın kafir

Kız oğlan nazı nazın şehlevend avazı avazın
Belasın ben de bilmem kız mısın oğlan mısın kafir

Ne ma'na gösterir duşundaki ol ateşin atlas
Ki ya'ni şule-i cansuz-ı hüsn ü an mısın kafir

Nedir bu gizli gizli ahlar çak-i giribanlar
Aceb bir şuha sende aşık-ı nalan mısın kafir

Sana kimisi canım kimi cananım deyü söyler
Nesin sen doğru söyle can mısın canan mısın kafir

Şarab-ı ateşinin keyfi rüyun şul'elendirmiş
Bu haletle çerağ-ı meclis-i mestan mısın kafir

Niçin sık sık bakarsın öyle mirat-ı mücellaya
Meğer sen dahi kendi hüsnüne hayran mısın kafir

Nedim-i zarı bir kafir esir etmiş işitmiştim
Sen ol cellad-ı din ol düşmeni iman mısın kafir      NEDİM, 


YEK AVAZ GAZEL ÖRNEĞİ

Hâsılım yoh ser-i kûyunda belâdan gayrı
Garazım yoh reh-i aşkında fenâdan gayrı

Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
Oda yanmış kuru cismimde hevâdan gayrı


Yetti bîkesliğim ol gaayete kim çevremde
Kimse yoh çevrile girdâb-ı belâdan gayrı

Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bâd-i sebâdan gayrı

Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyen
Ne temettu bulunur bende sadâdan gayrı  FUZULİ
  

TANZİMAT DÖNEMİ GAZEL ÖRNEĞİ ZİYA PAŞA 


Yârân dağıldı sohbet-i meyhane kalmadı
Ol işret ol muhabbet o peymâne kalmadı


Gûş etme eski na’raları kûy-ı yârdan
Gûyâ ki deşt-i aşkta dîvâne kalmadı

Her târı oldu berzede-i dest-i rûziğâr
Ettikleri o zülf-i perişâne kalmadı


Hep âşinâ-yı devlet-i ihsanın oldu halk
Bir benden özge bezmine bîgâne kalmadı

Yaktın fütâdegânını hâkister eyledin
Ey şem’ külfet eyleme pervane kalmadı


Dübeşte olma âleme sultan isen dahi
Bir mülktür cihan ki Süleyman’a kalmadı


Herkes zebûn-fikr-i ma’âş oldu asrda
Evvelki şevk-i meclis-i rindâne kalmadı


Taşlar yedirir nân yerine bir zaman felek
Nân verdi şimdi âh ki dendâne kalmadı


Olmaz o şuha hiçbirisi kârger
Ziyâ efsun tükendi denmedik efsâne kalmadı     Ziya Paşa

KAYNAKÇA 

 

[1] Prof.Dr. M.A. Yekta SARAÇ, Eski Türk Edebiyatına Giriş: Biçim ve Ölçü

[2] Haluk İPEKTEN, Gazel, hedebiyatekibi.com/index.php?option=com_

[3] Haluk İPEKTEN, Gazel, hedebiyatekibi.com/index.php?option=com_

[4] Haluk İPEKTEN, Gazel, hedebiyatekibi.com/index.php?option=com_

[5] Şerife Yalçınkaya, GAZELDE KIRILMA BEYİTLERİ: BEYTÜ’L-GAZELLER, Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, Sayı/Number: 14, Ocak / January 2008, s.

[6] Dr Aslan Tekin ,Edebiyatımızda Terimler, Elips  Yayınları, Ank., 2006, s. 135-136

[7] Şerife Yalçınkaya, GAZELDE KIRILMA BEYİTLERİ: BEYTÜ’L-GAZELLER, Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, Sayı/Number: 14, Ocak / January 2008, s.

[8] Tâhirü’l-Mevlevî, Edebiyat Lügati, İstanbul 1973, s. 180-181. 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar