Hüsn-i Ta'lîl Sanatı Nedir Hüsnü Talil Örnekleri

01.05.2017

 

 Hüsn-i ta'lîl Nedir ? 

 

 

 

Osmanlıca yazılışı Hüsn :  حسنTa'lil : تعليل 

 Hüsnü-i ta'lîl,  divan edebiyatında şairlerin en sevdiği, heyecana bağlı söz sanatlarındandır.  Kelime manası ile  ta’li, ikinci, İkinci derecede olan, ikincil anlamına gelir.  “Hüsn" ise "güzel-güzellik" anlamındadır.  Bu nedenle Hüsn-ü ta’lil, ikincil güzellik,  “ ikinci ve  güzel sebep gösterme” anlamına gelir.
 

Hüsn-i Talil Sanatı Tanımları 

Hüsn ü ta’lil sanatı, meydana gelen bir olayı, hayattaki doğal ve gerçek oluş nedenine daha güzel daha da hoşa gidecek ikinci bir neden bulma sanatıdır. Bu söz sanatında bir olayı bir konuyu doğadaki oluş nedeninden daha güzel bir başka sebep bularak, daha şairane bir nedene bağlayarak anlatma sanatıdır.

Bu bakımdan Hüsn- ü Talil sanatını " Bir olayın veya bir konunun ortaya çıkış nedenine  daha güzel hayali ve şairane bir sebep bulmak sanatıdır" diye tarif etmek mümkündür. Bir olgunun doğal nedenlerle meydana gelişini gerçekte ve  doğal olmayan ancak daha güzel ve şairane bir nedene  bağlarken ilk önce şair kendi bulduğu neden inanmalıdır.  Şairin kendi icat ettiği sebebe kendinin inanması ve inanmış olduğu hissini okura vermesi gerekir. Eğer şair bir olgunun oluşuna getirdiği tali ama güzel sebebe kendisi  de inanmakta zorluk çekmiş hissi yaratmış ise  yaratılan bu kuşku şibh-i hüsn-i ta'lil  sanatını meydana getirmiş olur. 

Şemîm-i nâfeye dâir sabâda var bir eser
Acep o âhû-yı nâzende kâkülün mü tarar”

(Saba rüzgârı misk kokusunun gelme nedeni acaba o nazlı ahunun ( sevgili ) kâkülünü tarıyor olması mıdır?  Şâir “aceba” kelimesi ile  rüzgarın güzel kokmasına bulduğu hayali gerekçeden kendisinin de çok emin olmadığını ifade etmiş olur. Şair, bulduğu güzel gerekçeye  emin olamazda şüphe yaratmış olur. Bulunan hüsn-ü talil de şüphe , kuşku varsa şibh-i hüsn-ü talil ortaya çıkmış demektir. 
Hüs- ü talil, bir olayın  gerçek sebebini görmezlikten gelerek bir şeyi olduğundan daha güzel ya da daha kötü göstermek, okuyan kişide farklı duygular, hayaller ve düşünceler oluşturmak amacıyla yapılır.

Farklı tanımlar verecek olursak Hüsn-i Talil : “ Bir olayın meydana gelişini, gerçek sebebinin dışında başka, güzel bir nedene bağlama “ “Herhangi bir olayı gerçek sebebinden farklı ama daha güzel ve daha şairane  bir şekilde fikre uygun bir sebeple oluyormuş gibi gösterme “sanatıdır. 

Ben ağladıkça pembeleşir levn –i ârızı
Gözyaşlarım izârın bir reng-i ân verir.         

Şair sevgilin yüzünde meydana gelen pembeliğin sebebini sevgili için akıttığı gözyaşları olarak göstermekte gerçek nedeninden daha farklı ve şairane bir başka sebep bulmaktadır. Şair,sevgili için akıttığı gözyaşlarının sevgilin yüzünde pembelik meydana getirdiğine inanmakta ve okura da bu inancını yansıtmaktadır. 

Hüsnü ta’lil sanatı bu nedenle: “ Güzel nedene bağlama”,  “ Bir hadisenin vuku bulmasına hayali ve şairane başka bir sebep gösterme[1] ;  “ Anlatıma güzellik vermek için bir olayı hayalî ve gerçek nedenden daha güzel bir nedenle oluyormuş gibi göstermek.” [2] ;  “ Bir olay ve olgunun kendisini veya oluş şeklini gerçeğinden farklı sebeplere bağlama  “[3] ;  “ Olayların gerçek sebebini görmezlikten gelerek bir şeyi olduğundan daha güzel ya da daha kötü gösterme “; “Şairin bir iş veya oluşun bilinen yaygın sebebini terkederek kendince daha uygun bir sebep bulması” sanatıdır şekillerinde de tarifler bulmuştur.

Hüsnü Talil sanatının özünde, şairanelik oluşturmak ve hayal kurmak çabası vardır.  Şairler,  olup bitenleri hakikî ve mantıkî sebeplerden başka, ruha cazip gelen hayalî sebeplere bağlayınca, olayların doğal oluşlarını göz ardı edip gönüllerine hoş gelecek şekilde algılamış bulunduklarında hüsnü talil yapmış olurlar.

Hüsnü Talil sanatı, akla ve hayale dayalı olmak üzere iki kısma ayrılır.

Müzeyyen oldu reyâhin bezendi bâğ -ı çemen
Meğerki bağa haber geldi yârdan bu gece


"Bahçenin fesleğenlerle süslenip çiçekler açmasının nedeni, bu gece sevgilinin bağa geleceğini haber vermiş olmasıdır. Bu beyitteki Hüsn-ü talil akla değil hayale dayalıdır.

Hurşîde baksa gözleri halkın dola gelir
Zîrâ görünce hâtıra ol mehlika gelir     Baki

Güller kızarır utancından o gonca gül gülünce,
Sümbül bükülür kıskancından kâkül bükülünce


Bu beyitte güllerin kırmızı renkli oluşuna, sümbüllerin eğik duruşlarına şairane birer sebep bulunmuş, bunların nedenleri sevgilinin hallerine bağlanmıştır. 

Baki bu beyitte güneşe bakanların gözlerinin kamaşıp yaşarmış olmasından hareketle ihtişamı ve kudreti ile güneşe benzetilen Kanunî’nin ölmüş olduğunun akla gelmesi ile gözlere yaşların geldiğini ifade eder.   Bu beyitte de hayalî bir gerekçe bulunmaktadır.

Gördüm gül-i ter mahkeme-i sahn-ı çemende
Dâmânını çâk etti deyü hara yapışmış   NEDİM
Şair, dikenin goncanın yaprağına batmasına goncanın eteğimi yırttı diye dikene yapışması ve mahkemelik olması nedenine bağlıyor.

Hüsn-ü ta’lil sanatına hüsn-i tevcîh de denilmiştir. Bu sanatta olayın gerçek nedeni kuşkuyla söylenmişse şibh-i hüsn-i ta'lîl (hüsn-i ta'lîl benzeri, yarı hüsn-i talîl) adını alır.  Hüsnü talil sanatında bulunan hayali neden ile gerçek neden arasında mutlaka  bir bağ  bulunmalıdır.

Hüsn-ü ta’lil  ile tecâhül-i ârif sanatı arasında gerçek nedeni bilmezlikten gelme gerekçesi ile  bir benzerlik bulunmaktadır. Fakat hüsnü talil de olayın gerçek nedeni bilinmediği gibi güzel ve hayali bir gerekçe de ortaya konmuş olunur.

Hüsn-i ta'lîl divân şiirinde çok kullanılmış ve itibar görmüştür. Şâir, dış dünyaya, duygularının etkisi altında baktığı zaman bu yola başvurur ve şiirini, değişik bir hayal dünyası ile zenginleştirmiş olur.

Hâk - i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
Başını taştan taşa urup gezer âvâre su        Fuzuli

Irmakların kayalara ve taşlara çarpa çarpa akıp gidişi,  Hz. Peygamberin bastığı topraklara ulaşmak için çırpınması sebebine bağlanır.

Seni seyr itmek içün reh  güzer'i  gülşende
İki  cânibde durur serv'i hırâmân saf saf       Bâki

Gül bahçesindeki ağaçlar senin gelişini görmek için iki sıra olup saf saf dizilmişler.  
 
Câm-ı şarâb-ı içmez elinde tutar durur
Aşkın meyinden oldu meğer bî-mecal gül BAKİ

Kadrin bilmeyenler alır eline 
Onun için eğri biter menekşe

Fevvâre ka’r-ı havza düşer şermsâr olup
Baktıkça gülistanda hırâman olan sana

Gül bahçesindeki fıskiye seni gezerken görünce senden utanıup havuzun en derinlerine kadar saklanır- düşer. Şair fışkıran suların havuzun derinlerine düşme nedenini  gezinen güzelden utanıp saklanmak istemesi gerekçesine bağlıyor . Bu doğal olmayan gerçekte olmayan ama hayali ve şairine bir sebeptir.
 

Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

(,Gül bahçesini canlandırmak için (ve onun) Peygamberlik mucizesinden dolayı katı taştan su çıkmıştır.)

 
Çekeler resmimi hüzzam makamından dolunayda
Bu hazin Öyküye neyzen! Ney’e  oyy namesi kaldı.       Şahamettin Kuzucular

Ney’in yanık yanık ses vermesi şairin hazin haline bakması nedenine bağlanmıştır.


 KAYNAKÇA
  • [1] Tahir’ül Mevlevi,  Edebiyat Lüğati” , Enderun Yayınları, ist. 1973 , s. 56
  • [2] İskender pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü,  s. 230
  • [3]  İsmail Durmuş, HÜSN-i TA‘LÎL, TDİA, cilt: 19; sayfa: 33

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar