KEHÂNET VE KÂHİNLİK

06.07.2023

 

 KÂHİN

Grekçe : mantis,

Latince:  vates 

Arapça : kâhin

Kâhin Kökeni

Kâhin sözcüğünün kökeni Arami ve Süryani  dillerinde  "rahip"  anlamına gelen” kāhənā “ sözcüğüne dayanır. Dilbilimcilere göre “kāhənā “ sözcüğü İbranice rahip anlamı ile “kōhen” şeklinde geçmiştir. Kaynaklara göre kâhin sözcüğünün diğer bir kökeni ise İbranice dilinde "durma, ayağa kalkma, var olan " anlamlarına gelen “ kwn  “ sözcüğü olabilir. [1] Bu mantığa göre “kâinat “sözcüğü” varolan, varlık “ anlamrına gelen " kāˀin كائن  " sözcüğünün çoğuludur.

İbranice ile aynı kökenden gelen Arapçada “ kāhin كاهن” sözcüğü   “gaipten haber veren” anlamı ile

Arapça dil mantığına göre [khn ] kökünden gelir. Var olan, varlık   anlamındaki  “kāˀin كائن  “ var idi, mevcut idi, oldu anlamlarına gelen “kāna “, gelecekten haber veren kişi” anlamına gelen “kâhin” , gelecekten haber verme anlamına gelen kehanet aynı kökten gelen sözcükler olmaktadır.

Kâhin ve Kehanet

Kâhin sözcüğü lügatlerde “gelecekten haber veren kişi”, “gabiden haber verdiği söylenen, haber verme iddiasında olan kimse. Haberci. Falcı.”, gelecekte vuku bulacak olayları bildiğini iddia eden veya tahmin eden kişi “  anlamları ile tarif edilir. [2]Kehânet / كهانت ise “ Gaibden haber vermek. Falcılık. Kâhinlik etmek” olarak izah edilir. [3]

 Kâhinler, kehanetlerini fal, remil, ilm-i nücûm, yıldızların konumundan hüküm çıkarma,  cinler ile temasa geçerek onlar sayesinde olacakları öğrenme sezgi, ilham, bazı işaretlerin yorumuyla yaptıklarını iddia eden kimselerdir.  Kâhinler bu gibi yol, yöntem araç ve gereçlerle ileride meydana gelecek olayları önceden bilebildiklerini iddia eden kişiler olmaktadır.

 Kâhinlerin gaybı bilebildikleri özel güçlere sahip oldukları,  keramet ehli oldukları, bazılarının kutsanmış ve ulu kişiler olduklarına dair inançlar vardır.  Olacağı önceden haber verme yeteneklerinin oldukları düşünen kâhinlerin geleceği haber verme, gizli veya esrarengiz bilgiyi ortaya çıkarma hünerleri vardır kabul edilmiştir.

Yunan Roma ve Batı Kültüründe Kehanet ve Kâhinlik

Antik Yunan ve Roma mitlerinde kehanet ve kâhinlik tanrılara mahsus bir yetenek olarak kabul edilir. Yunan  ve Roma mitlerinde kâhinlik Zeus ile  Zeus’ın ikinci karısı  ve adalet tanrıçası olan Themis’in tekelinde olan bir yetenek iken daha sonra bu yetenekler Zeus ve Themis tarafından Zeus’un oğlu Apollon’a  devredilmiştir.  Zeus ve Themis’in kehanet ocakları da vardır. Zeus’un kehanet ocağı Dodona’da ilen Themis’in ki Delfi şehrindeki tapınağıdır. Delfi tapınağını ve kâhinlik gücünü üvey oğlu Apollon’a devreder.  ( bkz APOLLON ( APOLLO) NEDIR VE KIMDIR )

Yunan, Roma ve antik Latin kültüründe Apollon, olayları ve olacakları önceden bilebilen, kâhinlik yeteneklerine sahip, kâhinlerin de piri olan bir tanrı olarak kabul edilmiştir. Kâhinlere bu yeteneği kazandıran tanrı olarak da kabul edilir.  

Doğu Türk ve İslam Kültüründe Kâhinlik

Kehanet ve kâhinlik en eski kabile kültürlerine kadar uzanır. İlkel toplumlarda da kâhinlerin olması bunun en mühim kanıtıdır.  Mısır, Sümer, Babil, Pers, Asur,  Hitit gibi Ön Asya uygarlıklarında Çin ve Hint medeniyetlerinde kâhinlik, müneccimlik, büyü vb oldukça yaygındır.  Ön Asya Uygarlıkların da ve divan şiirinde büyücülüğün pirleri olarak Harut ve Marut görülür. ( bkz HARUT VE MARUT NEDIR BEYITLERDE HIKAYE VE EFSANELERI )

Kâhinlik Şamanist Türk kültüründe de vardır. Eski Türkler hayvan kemiği, ok, yay ile fala bakmışlar, çeşitli araç gereç, tef, davul, kemik, vb ile cin çağırma, cin kovalama, kötü ruhları def etme gibi ritüeller düzenlemişler ve bunlara inanmışlardır.  Eski Türklerin kehanette bulunmak için su, ayna, taş, kurşun, köz ve tütsü, kürek kemiği, kahve ve bakla ile fallara baktıkları bu fallara “tölge” de dedikleri bilinmektedir. Türk edebiyatında ve kültüründe falcılığa da yazılmış ilk eser  Uygurlara ait olan” Irık Bitig”  adlı  fal kitabı olmaktadır. [4] ( bkz IRIK BITIG ( UYGUR FAL KITABI)

Eski Türklerin bir takım nesneler ile örneğin yada taşları ile ( SENG-I YEDE NEDIR SENG-I YADA YADA TAŞI) gelecekte vuku bulacak olayları kendi lehlerine çevirebileceklerine inandıkları da bellidir.

Eski Türklerde şamanların üstlendiği kehanet görevini, Osmanlılarda müneccimler üstlenmiştir. Osmanlı sarayında ve halk nezdinde kâhinlik; remil, diğer fal türleri, müneccimlik, yıldız falcılığı, hüddamlık oldukça gözde işlerdir. İslam dininde yasak olmasına rağmen; Sultan İbrahim zamanında müneccimlik, falcılık, hüddamlık ve kâhinlik işleri ile uğraşan Cinci Hoca devlete borç verecek kadar zengin olmuştur.

İslam kültüründe ise kâhinlerin piri Hz Süleyman’dır. Hz Süleyman cinleri emrinde çalıştıran huddam ilmi ile uğraşanların ilmine sahip olan bir peygamberdir.  (BKZ  Mühr-ü Süleyman ( Hz Süleyman’ın Yüzüğü- Hatem Yüzük )

Cinleri kontrol altına alma işlevi Antik Mısır’da ortaya çıkmış olan bu ilmin birçok Afrika uluslarında hatta Küba’da başlı başına bir din haline dönüşmüştür.

Kâhinlerin, sezebilen, ilham alabilen niteliklere sahip olması nedeni ile şairler de bir tür kâhin kabul edilmiştir. Eskilerin inançlarına göre şairler göğe çıkıp melekler ile konuşabilen veya ilhamlarını meleklerden alan kimselerdir.

Şairler meleklerden ilham alırken kâhinler ise bilgiyi cinlerden almaktadır.  Cinler meleklerin konuşmalarını dinleyerek kâhinlere hizmet eden hüddamlar olarak düşünülür.  ( bkz HUDDÂM NEDIR HÜDDAM İLMI CINLERI KÖLE ETME ) [5]

Osmanlı saraylarında en önemli memuriyetlerden birisi kâhinlik ve müneccimlik olmuştur.  Felekler, burçlar, yıldızlar ve gezegenlerin konumlarına göre gelecekte olabilecek iyi ve kötü olayları anlayabilme, uğurlu ve uğursuz vakitleri  tespit etme, buna göre de Sultanların ve vezirlerin  verebilecekleri önemli kararların yönünü tayin etme işi ile uğraşanlara müneccim denirdi.  Müneccim ve kâhinler İlmi Nücum ile uğraşan kişilerdi.  İlmi Nücüm, yıldızların zaman içindeki konumlarına göre olmuş ve olacak hadiseler hakkında verdiği işaretleri (delâlâtü’l-kevâkib) yorumlayan astroloji ile ilgili bir ilim dalıydı. ( bkz NÜCUM İLMİ İLMİ AHKÂMI NÜCÛM NEDİR )

İlm-i Nücüm ile uğraşanlara müneccim deniyordu.  ( bkz MÜNECCIM NEDIR ASTRONOM YILDIZ FALCISI ) Müneccimler, astroloji ilmini bilen, ellerindeki yıldız nameler ile yıla, döneme, mevsime, güne, yıldızların ve feleklerin konumlarına göre yapılacak işlerin uğurlu, uğursuz, hayırlı, hayırsız, iyi veya kötü sonuçları olacağına dair hükümler çıkaran kimselerdi. [6]  Müneccimlerin Ay veya Güneş’in  tutulması, yeni ay görünmesi, yıldız kayması, şiddetli yağmur veya dolu, gök kuşağı, şimşek, yıldırım ve deprem gibi bir takım tabiat olaylarının  insanın ve dünyanın geleceğine dair işaretler verdiği inancıyla yazılmış Melhame denilen müneccimlik kitapları vardı.[7] ( BKZ MELHAME NEDIR VE MÜNECCIM KITAPLARI )

Devlet büyükleri alacakları önemli kararları müneccimlere danışırlar müneccimlerin kutlu veya kutsuz olarak belirledikleri durumlara göre pozisyon almaya çalışırlar veya kararlar verirlerdi.  “Saray müneccimleri fal bakmazlar,   “ Ahkâm Takvimi “denilen bir takvim hazırlarlar,   sadece müneccimlik yapmazlar,  ramazanın başlangıcını,  imsakiyeyi, bayram günlerini ve namaz saatlerini de tespit ile uğraşırlardı”. [8]Yaptıkları yönlendirmelerin sonuçlarına göre müneccimler ya ihya olurlar veya da kelleleri giderdi.

Kâhinler, rüya tabirleri yapan,  kayıp nesneleri bulan, hastalara şifa öneren kişiler olarak görülmüşlerdir. Geleceği bilebildikleri için savaş ilân edilecek uygun zamanı belirlemek, uğurlu zamanı bulmak bir işin sonucunun iyi mi kötü mü olacağını bilmek vb kâhinlere düşmüştür.  Kâhinlere “Toplumsal ihtilâflarda ve aile anlaşmazlıklarında hakemliklerine başvurulur, gelebilecek her türlü felâketi önceden haber vermeleri istenirdi. [9]

Günümüzde de geleceği öğrenmek ileride bala gelebilecek iyi veya kötü olayları önceden öğrenebilmek için kehanet, fal ve büyüye başvurmak alışkanlığı devam etmekte bunun için kahve falı, el falı, kum falı, papatya falı, bakla falı, tarot, yıldız, iskambil ve su falı gibi işlere başvurulmaktadır. 

Günlük, hatalık, aylık yıllık yıldız fallarına bakan astrologlar halen çok revaçtadır.

Günümüzde pek çok meşhur kâhin olduğu gibi Batı kültüründe Parisli Nostradamus, İngiliz Shipton Ana, Makedonya’lı Baba Vanga, Kentuckyli hipnozcu Edgar Cayce, Fransız falcı Marie Anne Lenormand, önemli kâhinlerdir.

Endülüs'lü Muhyiddin İbnü'l-Arabi İslam tarihinin en mühim müneccimi olarak da kabul edilmiştir. 17 asırda Cinci Hoca’ adı ile meşhur olan Hüseyin Efendi kayda değer hiç bir kehaneti olmasa da dua ile şifa dağıtıp kâhinlik yaparak 200 kese kuruş, denkler, bohçalar ve sandıklar dolusu altın ve mücevheratı ile elliden fazla samur kürk biriktirmiştir. Zati de remil falına bakarak geçimini sağlamış şairlerimizden biridir.

KAYNAKÇA 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar