KÜLHAN- KÜLHANİ
Külhan ve Külhani Nedir
Osmanlıca yazılışı külhan - کلخان.
Külhan: Hamamların içini ve hamam sularını ısıtmak için hamamın yanında veya altında bulunan, kapalı ve geniş ocak yeridir. Hamamların altında veya yanında bulunan ve içinde büyük bir kazan veya ocak bulunan hamamların ısıtma bölümüdür.
Külhan sözcüğünün aslı ise ateş evi, ateş yakılan ocak, yapı anlamına gelen gül- han dır.[1] Külhan sözcüğüne dönüşmesi ise muhtemelen kül yeri anlamı ile bağdaştırılmasından kaynaklanmıştır.
Külhan da ısıtılan sular zemin altından geçen bölümlere hamamın içine taşınır. Hamama sıcak su taşıyan bu bölüme cehennemlik denir. Külhanı yakan kişiye de külhancı adı verilir.
Hamam külhanları özellikle 18. Yy ile 19 yy arasında kimsesiz yersiz yuvasız kişilerin meskeni olmuş, özellikle kış aylarında kimsesizlerin mekânları arasına girmiştir. Külhanlara yerleşenler ve oralarda yaşayanlar, kendi aralarında tekke ve tarikat benzeri bir örgütlenme kurmuşlar bu mekânlarda kendine has bir kültür ve argo oluşturmuşlardır. “Külhanbeyliği 18. Yy dan sonra gerileme ve dağılma dönemine giren Osmanlı devletinde görülen ahlaki ve diğer sosyal sorunların ortaya çıkardığı bir sosyal zümre olarak şekillenmiştir.”[2]
“İstanbul’da asayişin çökmesi, ahlâkî ve ekonomik çöküntüler sebebi ile annesiz babasız yetişen yetim çocukların artması ve bu çocukların hamam külhanlarını yurt olarak seçmeleri, hatta bu şekilde organize olmaları ile ortaya çıkmıştır.” [3]Külhanilerin Külhen-i lây-hâr’ı kendilerine pir olarak seçtikleri, hatta bir tekke veya tarikat gibi organize bir hale geldikleri, Külhani ocaklarının ortaya çıktığı, bu ocaklara girmek için çeşitli ritüellerin geliştirildiği de anlaşılmaktadır. ( Bkz KÜLHANBEYİ- Külhani Ocakları )
Külhanbeyi, külhanbeylik, külhanbeyi ağzı, külhani, Külhani Ocakları bu kültürün eserleri olarak günümüze kadar ulaşan kavramlardır.
Külhanlarda yatıp kalkanların meşhur mutasavvıf Külhen-i lây-hâr’ı örnek aldıklarını belki de pirleri kabul ettiklerini belirtmiştik. Gazne'de Hakîm Senaî zamanında yaşayan bu yarı meczub zatın bir hamam külhanında yaşadığı bu yüzden o zata "Külhenî" dendiği ve bu zatın, hamama gelenlerin bıraktıkları artıklar, üzüm tortuları ile geçindiği bunun için de ona "Lay-hâr" adının verildiği, Hâkim Senai’nin de onun yolundan giderek tacı tahtı bırakıp lay- har gibi yaşadığı bilinmektedir. [4]
A.T.Onay’dan edindiğimiz bilgilere göre 19 yy kadar bazı “ dil ehli vakar sahibi kimselerin hamam külhanlarında yattıkları, külhan bölmelerinde toplanarak iftar ettikleri, sahura kadar da orada kaldıkları”[5] anlaşılmaktadır. Azamet, rütbe, makam ve maddi zenginlik içinde yaşayan kişilerin ramazan aylarında nefislerine ağır gelecek böyle bir şey yapmalarının nedeni Külhen-i lây-hâr’ı ve Hâkim Senai’yi örnek almaları olsa gerektir.
Külhan, sözcüğü eski şiirde , Külhen-i lây-hâr’, Hâkim Senai sözcükleri ile veya onları telmih edecek şekelde veya yukarıda verilen bilgiler ışığında müstakil bir mevzu olarak çoğu kez de Kuşe-i külhen کلخان كوشه külhan köşesi olarak çok sık karşımıza çıkar
Ey Fuzuli odlara yansın bisat-ı saltanat
Yeğdir ondan Hak bilir bir kuşe-i külhan bana Fuzuli
Fuzuli bu beytinde Layhar’ın izinden giden Senai’ye telmih yapmaktadır.
Gerdun ile gavga bu güzer gah-i fenâda
Bir kuşe-i mihnet olan külhan içindir. Naili
Gaib –i şehr-i diyarı muhabbetin bir olur
Yanında külhen-i gam gülşeni naim turab Naili
Sevgili ile birlikte olunan külhan köşesi şehrin garibanları için cennetin gül bahçesidir.
Serdi mihrin görüp canım ısındı mihrine
Külhan-ı mihnette kim kâşâne-i deydir bana Sabit
Mihnet köşesinde senin güneş yüzünü görüp, güneş gibi ısındım. Seninle olduğum yer benim için kâşanedir.
Yaklaştım hamamda külhan yerine;
Yaklaştıkça daha sıcak bölmeler...
Saplandı mı akıl bir kez derine,
Her ân dirilmeler, her ân ölmeler... Necip Fazıl Kısakürek
İLGİLİ LİNKLER
· Dürd –-İ Mey Şarap Tortusu Lây Ve Lâyhar - Edebiyat Terimleri .
· KÜLHANBEYİ- Külhani Ocakları
·
KAYNAKÇA
[1] A.T. Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar , MB, 1996, s. 332
[2] KÜLHANBEYİ- Külhani Ocakları, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com
[3] ] PROF. DR, NESİMİYAZICI Osmanlılarda Yetimlerin Korunması Üzerine Bir Değerlendirme, AÜİFD XLVIII (2007), sayı I, s. 1-46
[4] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kulhen-i-lay-har-kimdir-ve-hikayesi/88813
[5] A.T. Onay, - Kemal Üçok, “ Görüp İşittiklerim” den iktibas ile , Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar , MB, 1996, s. 332