Külhanbeyleri Kimdir Külhani Ocakları

19.05.2018

 
 
KÜLHANBEYİ- Külhani Ocakları
 
 
Külhanbeyi,  18. 19 yy da hamamların külhanlarında yaşamak zorunda kalan yetim ve kimsesiz çocuklardan teşkil edilmiş sosyal teşekkülün adıdır. Bu tabir anlam iyileşmesine maruz kalarak, daha sonra kabadayılık ile eş anlamı bir hale dönüşmüştür.
Külhanbeylerinin ortaya çıkışı ve yaşama biçimlerinden hareketle Külhanbeyliği teriminin Külhani Layhar’ı örnek alan bir sosyal tabaka ile alakadar olduğu anlaşılmaktadır. Külhanbeyliği, hamam külhanlarında yaşayıp, hamama girip çıkanların bıraktıkları artık üzümler, üzüm çöpleri, üzüm sapları ve onlardan kalan diğer artıkları yiyerek yaşayan [1]meşhur  sofi  Külhen-i lây-hâr’ın adından hareketle ortaya çıktığı kuvvetle muhtemeldir.
 
Külhanbeyliği 18. Yy.dan sonra gerileme ve dağılma dönemine giren Osmanlı devletinde görülen ahlaki ve diğer sosyal sorunların ortaya çıkardığı bir sosyal zümre olarak şekillenmiştir. İstanbul’da asayişin çökmesi,  ahlâkî ve ekonomik çöküntüler sebebi ile annesiz babasız yetişen yetim çocukların artması ve bu çocukların hamam külhanlarını yurt olarak seçmeleri, hatta bu şekilde organize olmaları ile ortaya çıkmıştır. [2]
 
PROF. DR, NESİMİYAZICI’nın tespitlerinden anlaşıldığına göre Külhanilerin Külhen-i lây-hâr’ı kendilerine pir olarak seçtikleri, hatta bir tekke veya tarikat gibi organize bir hale geldikleri, Külhani ocaklarının ortaya çıktığı, bu ocaklara girmek için çeşitli ritüellerin geliştirildiği de anlaşılmaktadır. (BKZ -  KÜLHAN- KÜLHANİ )
 
Külhanbeyliğine müracaat edebilmenin başlıca şartları yetim, hatta kendisiyle ilgilenecek akrabası bile bulunmamak, yaşı 11’den küçük 15’ten büyük olmamaktı. Teşkilata bir bakıma sınavla kabul edilen ve külhanbeyi olan yetimler 23-24 yaşına kadar burada kalabilirlerdi… Destebaşı Külhani: “Burada verilen emre “hayır” demek yoktur, etini kesip şarabımıza kebap edip yesek boynunu bükeceksin, ağzını açmayacaksan!... Razı mısın? Diye sorardı”. “Razıyım” cevabını alınca kendisine hırpanî bir kıyafetle iki torba verilir, sırnaşarak arsızlık, yüzsüzlük ederek dilenmeleri istenirdi. “ [3]
 
Külhanilerin ocaklar şeklinde teşkilatlandıkları, Külhen-i lây-hâr’ı kendilerine pir kabul ettikleri, , Külhancı, Külhancı Baba, Destebaşı, külhani gibi payelerinin olduğu Ebuziya Tevfik,[4] Reşat Ekrem Koçu[5] ve  A.Hamdi Tanpınar devrin diğer yazarlarından öğrenilmektedir.
 
Külhaniler için en derli toplu bilgiyi Ebuziya Tevfik’in 1908 yılında Tavir-i Efkar gazetesinde tefrika ettiği Yeni Osmanlılar adlı makalesidir
Külhanilerin ocağa kabul edilişine kardeşlik töreni denirdi. Ocağa kabul edilen külhani kıdemli bir külhani bir göleğin içine girer her biri gömleğin bir kolunu koluna takar bir gömleğin içinde iki baş ve iki kol olurlardı.  ( Bu ritüel AL-İ ABA (Ehl-i Kısa , Pençe-i Al-i Aba, Hamse-i Ali Aba) diye adlandırılan inanışlarla ilgili olmalıdır. )
 
“Ey Lâyhâr’ın evlatları! Burası baba yurdudur. Burada senin benim yoktur. Burada herkes kardeştir. Bir anadan doğanlar, bir babadan olanlar birbirlerini boğazlarlar. Lâyhâr’ın evlatları birbirlerini bir vücut bilirler. Kardeşlerine birisi bir iğne batırsa, acısını kendi vücutlarında duyarlar. Bu kefene sağlığında girenler, ölünceye kadar birbirlerini ayrı görmezler. Bu, ikilikte birliktir. ….Burada bu senindir, bu benimdir yoktur.. Kazan birdir, hepinizi doyurur”. Sonra Lâyhâr’ın ruhuna bir fâtiha okunur, önde Destebaşı ve Külhancı olduğu halde külhanbeyleri gömleğin içindekilere “Hoş geldin yeni kardeş” derler, o gece iki çocuk aynı gömleğin içinde yatar, uyurlardı.”[6]
A.Hamdi Tanpınar ‘da külhanilerin Layhar’ın izinden gittiklerini düşünmüş ve doğrulamıştır. “ Bu acaib ocağın hakiki bir teşekkül olduğunu, pirlerinin de Külhan’-i Layhar” olduğunu belirtir. Bu çocukları “Külhani Lahhar’ın yolundan giden bakımsız sefil, fakat kalpleri hayat neşesi ve dostluk bağları ile dolu avare çocuklar[7]olarak nitelendirmiştir.
Külhanilerin demirbaş eşyaları  üç kollu demir şamdan ile horozlardır. Bu üç kollu şamdanların her bir kolu “Lâyhâr’ın gözü”, “Lâyhâr’ın kalp gözü” ve “Lâyhâr’ın kalbi” adlarını almaktadır.  Horoz beslemekten çok hoşlanan Külhanilere göre horoz Lâyhâr’ın timsaliydi. 
 
Bu ocağın adı gerçek külhandır
Nice erler yetişmiştir külhandan
Yersizlere yurtsuzlara mekândır
Kim bilir kim bugün nerede pinhandır
Ana baba kucağını bilmeyen
Âşık Lâyhâr pîrimiz üstadımız
 
Pîrimiz bizim koca Lâyhâr
Hak budur kim eþi gelmez sultandır
Hû çekelim Lâyhâr’ın ruhuna
Hûuu Onun içün bây-ü gedâ yeksândır.       İstanbul Külhanileri [8]
 
1846 yılında  hamam külhanlarında kalan külhaniler toplatılmış  yaşı küçük olanlar çeşitli mesleklere gönderilirken yaşı büyük olanlar da askere alınmış, bu tarihten sonra ise külhanilik bir çeşit kabadayılığa bürünerek bir müddet  daha devam etmiştir.

 KAYNAKÇA

  • [1] /post/kulhan-kulhani/92267
  • [2] PROF. DR, NESİMİYAZICI Osmanlılarda Yetimlerin Korunması Üzerine Bir Değerlendirme, AÜİFD XLVIII (2007), sayı I, s. 1-46
  • [3] PROF. DR, NESİMİYAZICI Osmanlılarda Yetimlerin Korunması Üzerine Bir Değerlendirme, AÜİFD XLVIII (2007), sayı I, s. 1-46
  • [4] Ebüzziya Tevfik, Yeni Osmanlýlar Tarihi, Sad. Ziyad Ebüzziya, Ýstanbul: Kervan Kitapçýlýk, c. III, s. 196-231
  • [5] PROF. DR, NESİMİYAZICI Osmanlılarda Yetimlerin Korunması Üzerine Bir Değerlendirme, AÜİFD XLVIII (2007), sayı I, s. 1-46
  • [6] PROF. DR, NESİMİYAZICI Osmanlılarda Yetimlerin Korunması Üzerine Bir Değerlendirme, AÜİFD XLVIII (2007), sayı I, s. 1-46
  • [7] A.H.Tapınar, Ülkü , I.Teşrin 1940, No. 1
  • [8] PROF. DR, NESİMİYAZICI Osmanlılarda Yetimlerin Korunması Üzerine Bir Değerlendirme, AÜİFD XLVIII (2007), sayı I, s. 1-46

2

6

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar

Melike Erzinli

Melike Erzinli

6 years ago

Yazıya ve yazarına tebrikler

Çetin Ulusoy

Çetin Ulusoy

6 years ago

bu güzel inceleme için sizi tebrik ediyorum.kaleminize kuvvet