Mihr ü Vefā Mesnevisi şark edebiyatının klasik çift kahramanlı aşk konulu mesnevilerinin özelliklerini taşır. Eser kadın kahraman Mihr ile erkek kahraman Vefā’nın aşkını ve iki aşığın birbirine kavuşma mücadelesi esasına dayanır. İki kahramanın kavuşma yolunda verdikleri mücadeleler ve başlarına gelen felaketler eserin konusunu teşkil eder. ( bkz Mihr ü Vefâ Mesnevileri )
Buna rağmen hikâyenin değişik varyantlarında ana karakterlerin isimleri ile bazı epizotları işlev olarak pek değişmese de her bir diğer varyantta bazı olaylar, bazı isimler, bazı epizotlar vb değişime uğramıştır.
Mihr ü Vefâ Mesnevisi Özeti
Not : Bu Özet İskender Pala’nın Divan Şiirleri Sözlüğündeki Özet ile Volkan KARAGÖZLÜ’nün ARKETİPSEL SEMBOLİZM BAĞLAMINDA MİHR Ü VEFÂ MESNEVİSİNİN İNCELENMESİ , adlı çalışmasındaki özetlerin mukayese edilmesi ile hazırlanmıştır.[1] [2]
Kral Feylekos’un (Philip) ( bazı varyantlarda Kaygusuz Şah ) üç yiğit oğlu vardır. Vefâ, Kral Feylekos’un (Philip Kaygusuz Şah) en küçük oğludur. Kral ölüm döşeğinde iken hazinesinde üç küp olduğunu ve bu küplerin oğullarına verilmesini ister. Vasiyetine göre de layık görülen oğlu ülkeyi yönetecektir. Bu küpler devlet büyükleri tarafından oğullara teslim edilir. Kralın en büyük oğluna bırakılan küpün içinden toprak, ortanca oğlunun küpünün içinden kemik, en küçük oğul Vefa’ya bırakılan küpün içinden ise altın çıkmıştır.
Devlet büyüklerinin yorumuna göre büyük oğul, toprağın ifade ettiği taht'a; ortanca oğul, kemiğin işaret ettiği büyük ve küçükbaş hayvanlar, çiftlik ile hayvancılığa; küçük oğul Vefâ ise zenginliğe sahip olur.
Altınları alan Vefâ diğer kardeşlerinden daha çok sevinse de fakire fukaraya dağıtarak kısa sürede yoksul kalır. Kimse de yardımına koşmaz. Kardeşlerinden bir şey istemeye utanır. Bunun üzerine ülkeyi terk etmeye karar verir. Yolda rastladığı falcı çok sıkıntı çekeceksin ama sonunda hem bir ülkeye kral olacaksın hem de refaha kavuşacaksın der. Falcı ona adını verdiği şehre kadar gitmesini ve oradaki ırmağı da bulmasını tembih eder. “ O su boyunca gitmesini ve suyun başında bulacağı canavarı takip etmesini, böylece 40 oda dolusu hazine ile bir kıza kavuşacağını da “ söyler.
Vefa yoluna devam ederek remmalin dediği şehre kadar gelir. Falcının işaret ettiği remmâlin söylediği ırmağı takip ederek falcının dediği canavarı görür. Canavarı takip eden Vefâ, falcının tarif ettiği Mihr‟in bulunduğu mağaraya(genc-hâne) da ulaşır. Gerçekten de bu mağarada kırk tane oda vardır ve kırk odanın içi de altın doludur. Bu kız Umman kraliçesi Mihr'dir. Mağaradan içeri giren Vefâ içeride Mihr’i görünce falcının işaret ettiği ve Hızır’ın rüyasında gösterdiği kızı bulduğunu anlar. Mihr ise Hızır'ın emri ile yıllardır beklediği adamın Vefa olduğunu anlar. Yıllardır beklediği aşkına kavuşan Mihr de çok sevinir. Mihr ile Vefa birbirlerine başlarından geçenleri anlatırlar.
Mihr’in ülkesi düşman istilasına uğrayınca Mihr altınları bir gemiye doldurup ülkesinden kaçmış, fakat çıkan bir fırtınada gemi batınca da Hızır, onu ve dadısını kurtarıp buraya getirmiştir.
Vefâ , Mihr bütün mağaradaki kırk odayı ve içindeki hâzineleri gezerler. Mağarada sıra sıra kapılar vardır ancak Mihr kırkıncı hazinenin kapısını açmaz ve bu odada bir şey olmadığını söyler.
Vefâ, günlerce kırkıncı odada ne olduğunu merak eder ve bir gün Mihr uyurken anahtarı alıp kapıyı açar. Burası diğer odalardan farklı içinde hazine olmayan ama cennet bahçelerine benzeyen bir yerdir. Buradaki ağaçlar konuşabilmekte ve dertlere devâ olduklarını söylemektedirler. Bu bahçedeki her bir ot bir başka hastalığa iyi geldiğini söylemektedir.
Ağaçlardan biri meyve yerine üç gömlek yetiştirmiştir. Bu gömlekler insanın giyeceği türden değildir. ( Bazı varyantlarda Gömleklerin bir tanesine Vefa elini uzattığında bir rüzgâr çıkar ve onu uçurur.) Bir den kapı açılınca gömleklerden birisi uçup Mağrib ülkesine gider. Bu olayı Mihr‟e anlattığında Mihr çok telaşlanır. Uçan gömlek mağrib padişahının ülkesine düşmüş veziri onu alıp Mağrip Padışahına vermiştir. . Gömleği gören Padişah bu gömleğin sahibine âşık olur ve vezirinden gömleğin sahibini bulmasını istemiştir.
Vefâ olup biteni Mihr'e anlatınca Mihr çok üzülmüştür. Artık kaderlerinin değiştiğini gömlek nereye uçarsa oraya gitmelerinin şart olduğunu söylemiştir. Mağrip Padışahının veziri çok çaresiz kalmıştır. En sonunda gömlek ve sahibi hakkında bilgisi olan bir cadıya ulaşır. Bu cadı padişahın yanına gelerek gömleği ve gömlek sahiplerinin hakkındaki hikâyeleri anlatır. Gömleğin sahibi olan Mihr’i ona getireceğini ve onun aşığı olan Vefâ’yı da öldüreceğini söyler.
Cadı bir küpe binerek dilenci kılığında Mihr'in sarayına gelir. Mihr, dilenci kılığındaki cadıdan şüphelenip onu saraya almaz ama Vefâ dilenci sandığı cadıya acıyıp onu içeri alır İçeri giren cadı hem Mihr'i hem de Vefâ’yı büyü ile uyutup Vefâ’nın başını keser. Mihr'i de küpe bindirip Mağrib'e kadar götürür. Mihr ile dadısı padişahtan bir yıl yas tutmak için izin ister. Padışah da bir yıl sonra evlenmek şartıyla olumlu cevap verir. Bunun üzerine Mihr karalar giyip yas tutar.
Vefâ'nın ağabeyleri de Vefa’yı aramaya başlamışlar, ortanca kardeşi hayvanların yardımı ile onu bulmuştur. Ortanca kardeşi Hızır’a yalvarıp ömrünün yarısına karşılık kardeşinin dirilmesini sağlar. Yeniden dirilen Vefâ kendine gelince Mihr'i sorup akıbetini öğrenir. Bunun üzerine kırkıncı odaya giderek ikinci gömleği alır. Bu gömleği giyerek Mihr’in peşinden gider. On bir ayın sonrasında gelerek bir bahçıvanın evine yerleşip Mihr’i bulur ve bahçıvanın aracılığıyla ona bir not gönderir. Vefânın geldiğini anlayan Mihr, bir eğlence düzenleyip sırasında içki kadehlerinin içine “ Darı “ koyup herkesi uyutur. Daha sonra da Vefâ ile kaçarlar.
Fakat Cadı peşlerine düşmüştür. Bunun üzerine Zengî ülkesine sığınırlar. Yorgunluktan uyuyakaldıkları sırada zenciler Mihr'i kaçırıp padişahlarına götürür. . Zengî padişahı da Mihr'e âşık olmuştur. Mihri’ geri getirmeyen Cadı’nın eli boş dönünce mağrip Padişahı cadıyı öldürür ve tacını tahtını terk edip Mihr’in peşine düşer
Vefâ, çerçi kılığına girip Mihr'i Zengi padişahın sarayından kaçırır. Sabah uyandığında Mihr‟in gittiğini gören zengî de delirmişti. Mihr ve Vefâ bir şehre gelmişler zengin ve dindar bir hanımın evine misafir olmuşlardır. Bu defa da bu zengin kadın Vefâ ve Mihr’i ilaçla uyutup Mihr'i hamama götürme bahanesi ile sarrafın evine götürüp zengin bir sarrafa satar.
Diğerleri gibi sarrafı da kandıran Mihr, Vefâ ile bir gece kaçmayı planlamış ama Vefâ gece uyuya kalmış, atlardan birini bir seyis çalıp kaçmıştır. O sırada Mihr gelir ve seyisin sürdüğü atı süren kişinin Vefa olduğunu zannedip peşine düşer. Biraz sonra durumu anlar ve seyisin elinden atı alıp kaçar.
Mihr’in yolu bir şehre düşmüş bu şehrin padişahı ölmüş, halk da gece yarısı şehre girecek ilk kişiyi padişah yapmak üzere şehrin kapısında toplanmıştır. Şehre ilk giren Mihr olduğu için padişah seçilir. Mihr de kadın olduğunu saklayıp tahta çıkar. Kadın yüzü ile bir resmini yaptırıp kale duvarına astırır. Kale muhafızlarını resmi görünce bayılacak herkesi huzura getirmelerini emredir.
Sırayla Mağrib sultanı, Zengî ve seyis huzura çıkarılır. Mihr bunları hapse atar. Sonra Vefâ gelir. Mihr tahtı Vefâ'ya terk eder ve diğer âşıklarını hapisten çıkarıp ülkelerine yollar. Mihr ile Vefâ uzun yıllar mutlu olurlar ve ülkeyi adaletle yönetirler.
.
Ay Edebiyatta Mah Mihr Spihr Bedir Kamer
Güneş Şiirimizde Şems Mihr Afitâb Hurşid
Mihr ü Müşteri Mesnevisi Özeti
Mihr ü Mâh Hikâyeleri ve Özeti
Mâh Nedir Edebiyatta Meh Ay Kamer
KAYNAKÇA
[1] İskender Pala’nın Divan Şiirleri Sözlüğü,
[2] Volkan KARAGÖZLÜ’nün ARKETİPSEL SEMBOLİZM BAĞLAMINDA MİHR Ü VEFÂ MESNEVİSİNİN İNCELENMESİ, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 7/1 Winter 2012, p.1405-1421 , TURKEY