Mühre Nedir Aharlama ve Mühreleme
Osmanlıca yazılışı : مهره mühre.
Bir çeşit yuvarlak ve pürüzsüz cam boncuk veya küredir. Osmanlıca sözlüklerdeki anlamları: kâğıt vesaire cilalamak için kullanılan biliûr top, cam boncuk, altın ve gümüş ezmek için kullanılan ve ekseriya yeşimden yapılan ucu kıvrıkça, havan tokmağı gibi bir âlet.[1]
Ahar sözcüğü ise Farsça kökenlidir. Sözcüğün anlamı ise “kahvaltı, kuvvetli yemek, parlatılmış çelik”[2] anlamına gelmektedir
Eski devrilerde hattatlar ve nakkaşlar hat, tezhip ve minyatür yapmak için özel kâğıtlar kullanıyorlardı. Bu kâğıtlar bildiğimiz kâğıtlardan farklı, daha kalın, parlak, neme karşı dayanıklı, özel cilalı, özel hazırlanmış yani aharlanmış ve mührelenmiş kâğıtlardı.
Normal kâğıtlar nişasta ve yumurta akından yapılmış bir karışım ile aharlanır, daha sonra da parlak ve cilalı hale gelmesi için de mühre denilen parlak ve pürüzsüz cam küre ile veya yuvarlak deniz böceği kabuğu ile perdahlanır ve cilalanırdı. ( Bkz Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, S. 368) Böylece kağıt daha bir kalınlaşıyor, parlak oluyor, silinmeye ve kazınmaya müsait bir hale geliyordu
Kâğıtların nişasta ve yumurta akıyla sıvanması ve perdahlanmasına aharlama, mühre denilen cam küre ile de cilalanmasına da Mühreleme deniyordu. “Ahar, kâğıt üzerinde parlak bir yüzey oluşturuyor, kâğıt üzerinde oluşan bu tabaka yazıların ıslak süngerle silinmesine ve kâğıdın zayi olmamasına hatta gerekirse yeniden kullanılmasına olanak sağlıyordu. “[3] ( bkzKâğıd Varak Parşömen Kâğıd-ı zer Aharlama Mühreleme )
Saykal ise ahar yapan, parlatan, perdahlama işini ve perdah kolası yapan kişi anlamlarındaydı. Aharlanmamış kâğıt, mürekkebi dağıtıyor, aharlanmış kâğıt ise mürekkebi ve boyayı dağıtmadığı kâğıdı yıpratmadan silme ve düzeltme işlemlerinin yapılmasını sağlıyordu.
Eski devirlerde aharlamak ve mührelemek özel bir iş koluydu. Ebru sanatçılarının bu günde kullandığı aharlı ve mühreli kâğıtların hazırlanması kendi başına bir meslek koluydu. Eskiden üzerine yazı yazılan, minyatür, hat veya ebru yapılan kâğıtlar mührelenir idi. Mührelemek işi aharlanmış kâğıtların cam küre ile düzeltilmesi parlaklaştırılması ve cilalanması işlemiydi. Mühreleme işlemi boyamanın kalıcılığını sağlamak için de yapılırdı.
İki çeşit mühre vardı.
Çakmak mühre: Her iki yanında elle tutmak için kolu olan ağaçtan yapılmış ve içinde 10-12 cm. boyunda, 2-3 cm. eninde ve 7-8 mm. kalınlığında bir çakmak bulunan mühreydi.
Cam mühre: Yumurta biçiminde cam veya billurdan yapılmış mührelerdi. [4]
Sarı kök boya ile boyanmış kağıtlara da Cihre denirdi. ( Bkz Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, S. 368)
Divan şairlerinin bir kısmı aynı zamanda hattat ve nakkaştı. Veya hattat ve nakkaşlar da şiirler yazıyordu. Örneğin en ünlü nakkaşımız Levni aynı zamanda bir şairdi. ( bkz Levni Hayatı Minyatürleri ve Şairliği) Ayrıca divan şairleri divanları ya kendi elleri ile yazıyorlar yahut da bir hattata yazdırıyorlardı. Bu nedenle şairler mühre ve aharla iç içeydiler.
Yufkadır kağıd-ı dil eşk ile âhârlıdır
Mühre-i, dağ ile şeffaf-ı kalem- gir edelim Sabit
Boyadı tıbk-ı kağıd- ı renginini eflâk
Her subh kılur mühre-i mihr ile mücella Ahmet Paşa
Jale- gûn safhaların mühreleyipdir tâ kim
Yaza rengin sözin ol sahib –i temkin –ü vakar. Mesihi
Kaynakça
[1] https://www.osmanice.com/osmanlica-21756-nedir-ne-demek.html
[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kagid-varak-parsomen-kagid-i-zer-aharlama/124491
[3] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/kagid-varak-parsomen-kagid-i-zer-aharlama/124491
[4] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiiri, Sözlüğü,s. 352