Mühre Nedir Aharlama ve Mühreleme

23.03.2020
 
 
Mühre Nedir Aharlama ve Mühreleme
 
 
Osmanlıca yazılışı :   مهره  mühre.
 
Bir çeşit yuvarlak ve pürüzsüz cam boncuk veya küredir.  Osmanlıca sözlüklerdeki anlamları: kâğıt vesaire  cilalamak için kullanılan biliûr top, cam boncuk, altın ve gümüş ezmek için kullanılan ve ekseriya yeşimden yapılan ucu kıvrıkça, havan tokmağı gibi bir âlet.[1]
 
 Ahar sözcüğü ise Farsça kökenlidir. Sözcüğün anlamı ise “kahvaltı, kuvvetli yemek ,parlatılmış çelik[2] anlamına gelmektedir.
 
 
Eski devrilerde hattatlar ve nakkaşlar hat, tezhip ve minyatür yapmak için özel kâğıtlar kullanıyorlardı. Bu kâğıtlar bildiğimiz kâğıtlardan farklı, daha kalın, parlak, neme karşı dayanıklı, özel cilalı, özel hazırlanmış yani aharlanmış ve mührelenmiş kâğıtlardı.
 
Normal kâğıtlar nişasta ve yumurta akından yapılmış bir karışım ile aharlanır daha sonra da parlak ve cilalı hale gelmesi için de mühre denilen parlak ve pürüzsüz cam küre ile veya yuvarlak deniz böceği kabuğu ile ( Bkz Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, S. 368)  perdahlanır ve cilalanırdı. Böylece kağıt daha bir kalınlaşıyor, parlak oluyor, silinmeye ve kazınmaya müsait bir  hale geliyordu
 
Kâğıtların nişasta ve yumurta akıyla sıvanması ve perdahlanmasına aharlama, mühre denilen cam küre ile de cilalanmasına da  mührelemek deniyordu. “Ahar, kâğıt üzerinde parlak bir yüzey oluşturuyor, kâğıt üzerinde oluşan bu tabaka yazıların ıslak süngerle silinmesine ve kâğıdın zayi olmamasına hatta gerekirse yeniden kullanılmasına olanak sağlıyordu.  “[3] ( bkz Kâğıd Varak Parşömen Kâğıd-ı zer Aharlamak ve Mührelemek )
 
Saykal ise ahar yapan, parlatan,  perdahlama işini ve perdah kolası yapan kişi anlamlarındaydı.  Aharlanmamış kâğıt, mürekkebi dağıtıyor, aharlanmış kâğıt ise mürekkebi ve boyayı dağıtmadığı kâğıdı yıpratmadan silme ve düzeltme işlemlerinin yapılmasını sağlıyordu.
 
Eski devirlerde aharlamak ve mührelemek özel bir iş koluydu. Ebru sanatçılarının bu günde kullandığı aharlı ve mühreli kâğıtların hazırlanması kendi başına bir meslek koluydu. Eskiden üzerine yazı yazılan, minyatür, hat veya ebru yapılan kâğıtlar mührelenir idi. Mührelemek işi aharlanmış kâğıtların cam küre ile düzeltilmesi parlaklaştırılması ve cilalanması işlemiydi. Mühreleme işlemi boyamanın kalıcılığını sağlamak için de yapılırdı.
 
İki çeşit mühre vardı.
 
Çakmak mühre: Her iki yanında elle tutmak için kolu olan ağaçtan yapılmış ve içinde 10-12 cm. boyunda, 2-3 cm. eninde ve 7-8 mm. kalınlığında bir çakmak bulunan mühreydi.
Cam mühre: Yumurta biçiminde cam veya billurdan yapılmış mührelerdi. [4]
 
Sarı kök boya  ile boyanmış kağıtlara da  Cihre denirdi. ( Bkz Ahmet Talat Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, S. 368)  
 
Divan şairlerinin bir kısmı aynı zamanda hattat ve nakkaştı. Veya hattat ve nakkaşlar da şiirler yazıyordu. Örneğin en ünlü nakkaşımız  Levni  aynı zamanda bir şairdi. ( bkz Levni Hayatı Minyatürleri ve Şairliği) Ayrıca divan şairleri divanları ya kendi elleri ile yazıyorlar yahut da bir hattata yazdırıyorlardı. Bu nedenle şairler mühre ve aharla iç içeydiler.
 
Yufkadır kağıd-ı dil eşk ile âhârlıdır
Mühre-i, dağ ile şeffaf-ı kalem- gir edelim  Sabit
 
Boyadı tıbk-ı kağıd- ı renginini eflâk
Her subh  kılur mühre-i  mihr ile mücella   Ahmet Paşa
 
Jale- gûn safhaların  mühreleyipdir tâ kim
Yaza rengin sözin ol sahib –i temkin –ü vakar.   Mesihi
 
kaynakça 
 

[1] https://www.osmanice.com/osmanlica-21756-nedir-ne-demek.html
[4] İskender Pala , Ansiklopedik Divan Şiiri, Sözlüğü,s. 352
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar