08.11.2024
Osman Hamdi Bey
( D. 30 Aralık 1842, İstanbul – Ölm. 24 Şubat 1910, İstanbul)[1], Türk, ressam, arkeolog, müzeci , Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi’ nin kurucusu, (Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi) ve Kadıköy'ün ilk belediye başkanı.
Ailesi
Osman Hamdi Bey, 5 Şubat 1877 - 11 Ocak 1878 tarihleri arasında Osmanlı devletinde Mithat paşa’nın yerine Sadrazamlık yapan İbrahim Ethem Paşa’nın[2] en büyük çocuğu olmaktadır.
İbrahim Ethem Paşa, 1821 yılındaki Rum ve Sakız Adasındaki isyanların bastırılmasından sonra Çocuğu olmayan Hüsrev Paşa tarafından evlat edinilerek küçük yaşta İstanbul’a getirilmiş Rum asıllı bir devlet adamıdır. [3] Kaptan-ı Derya Hüsrev Paşa’nın evlatlığı olan İbrahim Ethem Paşa, çok iyi yetiştirilmiş, Fransa’ya eğitime gönderilmiş, valilik, nazırlık, sadrazamlık yapmış önemli bir devlet adamıdır. “Sultan Abdülmecit'in Yağlıkçılar Kâhyası Hacı Mustafa Ağa'nın kızı Fatma Hanım ile evlenen İbrahim Ethem'in”[4] Fatma Hanım’dan iki kız dört erkek çocuğu olmuştur. Ailenin en büyük çocuğu da Osman Hamdi Bey’dir.
Osman Hamdi Bey’in kardeşlerinden Halil Ethem Bey, kimyager ve felsefecidir. İstanbul Milletvekilliği ve belediye başkanlığı ve müzecilik yapmıştır. Diğer küçük kardeşi İsmail Galip Bey’in de antika işleri ve para koleksiyonculuğu ve sikkecilik ile uğraşması nedeni ile Osman Hamdi Bey ve kardeşlerinin hepsinin arkeoloji, sanat, tarihi, müzecilik, sikkecilik ve antika eserler uğraştığı vakidir.
HAYATI
Müzeciliğe, antika eserlere, sikkelere meraklı olduğu anlaşılan bir aile ve ortamda yetişen Osman Hamdi Bey, ilkokula Beşiktaş ‘ta başlamış, [5] 1856’da Mekteb-i Maârif-i Adliye’ye gitmiş, bir yıl sonra da hukuk tahsili görmesi için Paris’e gönderilmiştir. Babası İbrahim Ethem Paşa’nın imkânları ile Paris’e giden Osman Hamdi Bey, Fransa’da 12 yıl kalacaktır.
Hukuk Fakültesinde eğitim görürken resme de merak duyan Osman Hamdi bir yanda da resim eğitimi almaya başlamıştı. Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda ressamlık eğitimi alan Osman Hamdi diğer yandan da arkeoloji ile yakından ilgilenmişti. 1858’de Sırbistan’a gitmiş ve babası ile gittikleri Viyana’daki müzeleri dolaşmış, resim sergilerini de incelemişti. Arkeoloji ve resme olan alakası hem kendi hayatı hem de Türk resim sanatı ve arkeolojisi için çok önemli başlangıçlar oluşturmuş olacaktı.
Hukuk tahsili yapmaya gitse de resim ve arkeoloji ile ilgilenen Osman Hamdi Bey, Fransa’daki müzeleri de geziyor, arkeolojinin de önemini idrak etmiş oluyordu. Fransa’ya gittiği 1857 yılında Paris’te geleceğin askerî, teknik ve mülkî kadrolarını yetiştirmek amacıyla Mekteb-i Osmani adlı bir okul açılmıştı.[6] Paris’e gittiği senenin ertesinde bir Fransız kızı Marie ile evlendi. Bu evliliği Paris’te kaldığı on yıl boyunca devam etmiş bu eşinden Fatma ve Hayriye [7]adlı iki kızı olmuştu.
1860’da Paris’in Karanel semtinde Viyola sokağında kurulan bu okula birçok Türk asıllı öğretmen ve öğrenciler yollanmıştı. 1864 yılında Askeri ihtiyaçlar ve teknik ressam yetiştirtmesi amacı ile Süleyman Seyyit [8] ve Şeker Ahmet Paşa ‘da bu okula gönderilmişti. Süleyman Seyyit ve Şeker Ahmet Paşa ile kurdukları dostluk sonrasında resim sanatına duyduğu alaka ziyadesiyle artmıştı.
Böylece Şeker Ahmet Paşa ile tarihi resimler çizmekten hoşlanan Oryantalist ressam ve heykeltıraş Jean-Léon Gérôme’nin atölyesine ( École des Beaux-Arts) devam etmeye başlamıştı.[9] Gustav Boulanger’den de resim derslerine alan Osman Hamdi Bey,sadece Gérôme ve Boulanger’den değil Süleyman Seyyit’in hocası ressam Duber, Rober Flori, Gustav Blanje, Aleksandır Kabanel gibi ressamlar ile de yakın temas halindeydi. Hatta Blanje'nin 1866 yılında sergilediği tarihi bir tabloda. Osman Hamdi Bey'le birlikte Osmanlı giysilerine bürünerek, modellik yapmışlardı.[10]
1867’de Paris’te açılan II. Milletlerarası Paris Sergisi’ne ( Osmanlı Devleti Komiseri [11] ) olarak “Çingenelerin Molası”, “Pusuda Zeybek “ve “Zeybeğin Ölümü” adlı üç resmiyle[12] katılmıştı. Bu sergiye Süleyman Seyyit ve Şeker Ahmet Paşa ile katılmış, Osman Hamdi bu sergide bir madalya da almıştı. Eşinden ayrıldıktan sonra 1869 yılında İstanbul’a dönmüş o vakitler Bağdat Valisi olan Mithat Paşa’nın teklifi ile Bağdat’a “Vilâyet Umûr-ı Ecnebiyye” müdürü olarak atanmıştı.
Bu görevinde iki yıl kalmış, hem Batı medeniyeti ile ilgili fikir ve tecrübelerini Mithat Paşa’ya aktarmış, hem resim çalışmalarına devam etmiş, hem de ileride yapacağı arkeolojik kazılarda işine yarayacak olan sosyal çevre hakkında da tecrübeler kazanmıştı. Bağdat’ta iken Sasani, Abbasi, Safevi medeniyetlerinin tarihi kalıntıları hakkında epeyce birikimler de kazandı. Romancı Ahmet Mithat Efendi ‘de o yıllarda Mithat Paşa’nın yardımcısı olarak Bağdat’da idi. Şüphesiz ki 12 yıl Fransa’da yaşayan, Avusturya ve Sırpistan’ı da gezen Osman Hamdi, Ahmet Mithat Efendi’nin batıcı zihniyetini besleyen en önemli kişilerden birisiydi. Ahmet Mithat Efendi, Osman Hamdi Bey ‘den aldığı fikirlerle Batı kültürünü tanımış, bu vesile ile batılılaşma dönemini başlatan ve yerleştiren en önemli yazarlardan birisi de olmuştu. [13]
1871’de İstanbul’a dönmüş, sarayın büyükelçilerin protokolleri ile ilgili teşrifat dairesinde görev almıştı. “1871-1872’de “İki Karpuz Bir Koltuğa Sığmaz” ve “Cerf Volant” (uçurtma) isimli iki tiyatro oyunu ”[14] da yazmıştı. 1873’te Viyana’da açılan milletlerarası bir sergiye yeniden Osmanlı Devleti Komiseri olarak yollanmıştı. Bu sergiye oldukça zengin “elbise-i Osmâniyye” koleksiyonu ile katıldı. Bu elbiseleri nazarı dikkate alarak çok sayıda resim yapmıştı.
Bu kısa süre içinde yine bir Fransız kızı ile evlenmişti. Naile adını alan bu eşinden Melek, Leyla, Ethem, Nazlı adlı çocukları doğdu.
1875 yılında Kadıköy’ün ilk şehremini (belediye başkanı) oldu. Bu görevi sadece bir yıl sürebilmişti.[15] 1876’da Abdülaziz’in tahttan indirilmiş Matbûât-ı Ecnebiyye müdürlüğüne girmişti. 1877’e kadar resmi görevlerde kalmış Osmanlı Rus Harbi çıkınca emekliye ayrılarak Gebzeye bağlı Eskihisar köyündeki köşküne taşınmış, tüm vaktini resimlere ayırmaya başlamıştı.
Müze-i Humayun ve Sanay-i Nefise Müdürlüğü İle Arkeolog Yılları
Fakat çok geçmeden 1877’de kurulan müze komisyonuna üye olarak girmişti. Bu görev ile müze müdürü ve arkeolog olma sürecini başlatmış oldu. 1881’de Philipp Anton Dethier’in ölümü ile Müze-i Humayun’a ( Sonradan İstanbul Arkeoloji Müzesi olacaktır ) müdür olmuş [16]ve Sayda kazılarının önü de açılmıştı. Müze-i Humayun, o yıllarda Çinili Köşk içindeydi. Bu müzeyi düzenleyip tertip edip toparlamış, üç aşama da bitecek olan bu günkü İstanbul Arkeoloji Müzesi binasını inşasını başlatmıştı. Müze müdürlüğü yaptığı ilk yıllarda Çinili Köşk’ün tamir ettirmiş sıva altında kalan çok değerli İznik çinilerini gün yüzüne çıkartmıştı.
1882 yılında, Sanay-i Nefise ( Güzel Sanatlar Akademisi) mektebinin müdürü olarak da atanmıştı. Böylece Fransa yıllarından arkadaşı olan Şeker Ahmet Paşa’nın açılmasında öncülük ettiği Sanay-i Nefise binasını Mimar Vallaury ile birlikte tasarlamıştı. Binanın inşası kısa sürede bitmiş 2 Mart 1883’te öğretime açılmıştı.. Böylece bu okulda başta Şevket Dağ olmak üzere[17] İbrahim Çallı, Feyhaman Duran , Hikmet Onat , Nazmi Ziya Güran, Namık İsmail Hüseyin Avni Lifij, Sami Yetik' , Şevket Dağ , Mehmet Ruhi Arel , Ali Sami Boyar gibi Türk resmine yön veren ressamların yetişmesini sağladı. Bu okula özellikle fiğür ve portre alanlarında uzman yabancı ressamlar getirtmişti. Böylece fiğürlü Türk resminin gelişimi ve heykelciliğin önünü açmış oldu.
Heykel bölümüne ve yardımcılığına ise Yervant Oskan Efendi’yi atamıştı. [18]
Bu görevleri sayesinde bir yandan Türk müzeciliği ve arkeolojisinin gelişimini sağlarken, diğer yandan da Türk resim ve heykel sanatının da dallanıp budaklanmasına vesile oluyordu. Müze müdürü olarak ilk resmi arkeoloji kazıların yapılmasına olanak verdi. 1882 ‘de T. Schliemman’nın başlattığı Truva kazıları kazılarına katıldı. Yardımcısı Yervant Oskan Efendi ile Nemrut ‘da yapılan kazıları incelemiş . C . Humann’ın Bergama’da yaptığı kazılara da katılmıştı. Bu kazılar sonrasında ortaya çıkan verileri 1883’te Y. Oskan’la birlikte “Le tumulus de Nemroud-Dagh,” adlı kitapta toplamışlardı.
1883’te Asar-ı Atika Nizamnamesini düzenleyerek yurt dışına tarihi eser kaçırma olaylarına önemli ölçüde engel olmayı başarmıştı. Müze müdür olarak yaptığı kazıların en ünlüsü Sayda kazıları olmuştu. 1887 ‘de Dimosten Baltacı Bey’le birlikte yaptığı Sayda’daki kral mezarlarını ortaya çıkarmış, dünyaca meşhur İskender Lahdi ile “ Ağlayan Kızlar Lahdini bulmuştu. Bu kazılarda elde edilen antik bulguları çok büyük bir özenle İstanbul’a taşıtmıştı. Muğla, Yatağan’daki Lagina kazılarını yönetti. 1891 ‘de Arkeoloji Binasının ilk kısmı tamamlandı. Bu kazılar ve bulunan antik eserler Osman Hamdi bey’e uluslararası bir şöhret kazandırmıştı. Bu kazılarda elde edilen bilgiler ve eserlerle ilgili olarak arkeolog “Salomon Reinach ile birlikte "Une necropole a Sidon" (Sayda Kral Mezarlığı) adlı bir kitap yazmış ve 1892'de Paris’te yayımlatmıştı. “ [19]
Oğlu Mimar Ethem Bey, Aydın Tralles antik kentinde (Güzelhisar, Aydın), kardeşi Halil Ethem Bey, Aydın’daki Alabanda ve Sidamara antik kentlerinde kazılar yapmışlar Artemis Heykelleri gibi çok değerli eserleri müzeye taşımışlardı. Müze müdürlüğü yıllarında, Rakka, Boğazköy, Alacahöyük, Akalan, Langaza, Rodos, Taşöz ve Notion gibi pek çok yerde kazı çalışmaları yapıldı.
Kazılardan elde edilen antik eserler Aya İrini ve Çinili Köşk’e artık sığmaz olmuşlardı. 1899'da Arkeoloji Müzesinin ilk kısmı tamamlanınca müzenin içinde fotoğrafhane, kütüphane, model hane bölümleri de ilave edilmişti. Türk tarihinin ilk modern müzesi bu şekilde kurulmuştu.
24 Şubat 1910 tarihinde İstanbul Kuruçeşme'deki yalısında hayatını kaybetti. Cenaze namazı Ayasofya’da kılındıktan sonra Çinili Köşk’e getirilmiş vasiyeti üzerine Eskihisar’a defnedilmiş, Bakanlar Kurulu kararıyla mezarının başına iki Selçuklu taşı da konmuştu. [20] Tatillerinde fırsat buldukça resim yapmak ve dinlenmek için gittiği Eskihisar’ daki köşkü 1987’den sonra Osman Hamdi Müzesi haline dönüştürüldü.
SANATÇI KİŞİLİĞİ
Türk medeniyeti tarihinin ilk arkeologu sayılan, ilk modern Türk müzesini kuran, Türkiye’de Güzel Sanatların kuruluşunu, filizlenmesini hatta boy vermesini sağlayan; Türk resmine figür ve portre ressamlığını da kazandıran Osman Hamdi Bey, Yervant Oskan Efendi ile birlikte heykelciliğinde filizlenmesini ve boy vermesini sağlayan sanatçısıdır. Osman Hamdi Bey, güzel sanat dallarının pek çok türünün ülkemizde sevilmesini ve yerleşmesini sağlamış bu alanda pek çok ilkin sahibi ve başlatıcısı olmuştur. Fikirleri ile Mithat Paşa’yı ve Ahmet Mithat Efendi’yi de etkileyerek Bat kültürü, sanatı, edebiyatı ve Batı tipinde kurumsallaşmasını sağlayan, başlatan en mühim şahsiyetlerden biridir.
Pek çok yönde pek çok hizmeti bulunsa da daha çok ressam olarak tanınmıştır. Fransa’da Oryantalist, tarihi ve otantik resimler yapmakta ustalaşmış olan ressamlardan eğitim gören ve onların resim tekniklerini çok iyi kavramış olan Osman Hamdi Türk resmine figür ve portreyi kazandıran ilk usta ressam olarak bilinmektedir.
Resimlerinde ki figürleri kıyafetleri ile öne çıkarıp, resimlerin arka planında o kıyafetlere uygun mekânları, mimari öğeleri, dekorları motifleri özenle işlemiştir. Özellikle Osmanlı mimarisine mahsus hanlar, bedestenler, taç kapılar, saraylar, türbeler, eyvanları vb arka plan olarak seçerek mimari öğeleri süsleyen, motifleri, dekorları, çini ve hat süslemelerini çok ciddi bir özenle resme etmiştir. Bu bakımdan onun her bir resmi Türk kültür ve sanatının tüm numenlerini betimleme gayretinde olan görsel dokümanlardır. Fonlarında kapılar, eyvanlar, köşkler, halılar, çiniler olan mekânlar ve parçalarının içine otantik eşyalar, şamdanlar, terlikler, çok çeşitli kıyafetler, tombak eşyalar, sedef kakma mobilyalar, rahleler, raflar, buhurdanlıklar, şamdanlar, yağlıklar, miğferler, kılıçlar silâhlar vb yerleştirmeye özenle dikkat etmiştir. O bakımdan onun tablolarında geleneksel Türk kültürünün hemen her numunesinin resmini bulmak mümkündür.
Tarihi, mimari yapıları, Osmanlı kültür hayatının zengin kıyafetlerini, Osmanlı toplumunu temsil eden çok farklı sosyal tabaklara mensup erkek ve kadın tiplerini resmetmiştir. “Kadın konusunu Türk resminde ilk ele alan kişi oldu ve kadını yalnızca portre olarak değil aynı zamanda günlük yaşamın içinde erkeğe eşit bir konumda resmetti.”
Seçtiği erkek figürlerin hemen hepsi pek çok yönden ilginç kişiler olmaktadır.
Eserleri
Arzuhalci (1910)
Kur’an Tilâveti (1910)
Naile Hanım Portresi (1910)
Şehzade Türbesinde Derviş (1908)
Silah Taciri (1908)
Beyaz Entarili Kız (1908)
Kahvedeki Bozayı (1908)
Kaplumbağa Terbiyecisi (1906)
Mimozalı Kadın (1906)
Feraceli Kadınlar (1904)
İlahiyatçı (1902) ve (1907)
Pembe Başlıklı Kız (1904)
Yaşlı Adam Önünde Çocukların Mezarları (1903), Orsay Müzesi, Paris
Mihrap (1901)
Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız I (1890)
Türbe Ziyaretinde İki Genç Kız II (1890)
Cami Önündeki Kadınlar (1882)
Kız-Tevfika (1882)
Vazo Yerleştiren Kız (1881)
Leylak Toplayan Kız (1881)
Gebze Manzara (1881)
Haremden (1880)
İki Müzisyen Kız (1880)
Çarşaflanan Kadınlar (1880)
Kahve Ocağı (1879)
Kökenoğlu Rıza Efendi (1871)
Çıplak (1867)
Eşi Naile Hanım
Halı Satıcısı
Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi (1980’ler)
Yeşil Cami Önü (1882)
kaynakça
[1] Meydan Laurusse, Osman Hamdi Bey Madd. Milliyet Yayınları, ,c. 17, s.8924
[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0brahim_Edhem_Pa%C5%9Fa
[3] MAHİR AYDIN, EDHEM PAŞA, İbrâhim, TDV.İslam Ansiklopedisi, C.
[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Osman_Hamdi_Bey
[5] Encyclopædia Britannica , Cilt 7, Hugh Chisholm
[6] METİN ZİYA KÖSE, MEKTEB-i OSMÂNÎ,https://islamansiklopedisi.org.tr/mekteb-i-osmani
[7] Yrd. Doç. Dr. Şengül Aygün, Osman Hamdi Bey Hayatı ve Eserleri
[8] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/suleyman-seyyit-hayati-ve-resim-sanati/78309
[9] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/seker-ahmet-pasa-hayati-resim-sanati/78308
[10] Taha TOROS, SÜLEYMAN SEYYİD BEY,.antikalar.com/v2/17, 01, 2012 )
[11] Meydan Laurusse, Osman Hamdi Bey Madd. Milliyet Yayınları, ,c. 17, s.8924
[12] Yrd. Doç. Dr. Şengül Aygün, Osman Hamdi Bey Hayatı ve Eserleri
[13] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ahmet-mithat-efendi-hayati-edebi-kisiligi-eserleri/74521
[14] METİN ZİYA KÖSE, MEKTEB-i OSMÂNÎ,https://islamansiklopedisi.org.tr/mekteb-i-osmani
[15] Osmanlı’dan Cumhuriyete Elit Bir Soyağacı Portresi: Kaplumbağa Terbiyecisi Osman Hamdi Bey
[16] Meydan Laurusse, Osman Hamdi Bey Madd. Milliyet Yayınları, ,c. 17, s.8924
[17] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/sevket-dag-hayati-ve-ressamligi/78368
[18] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/yervant-oskan-efendi-ilk-turk-heykelcisi-ve-hocasi/79955
[19] Yrd. Doç. Dr. Şengül Aygün, Osman Hamdi Bey Hayatı ve Eserleri
[20] Emin Çetin Girgin, Osman Hamdi’nin Ölümünün 100. Yılı
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın