Pamuk Prenses Ve Yedi Cüceler
Uzaklarda bir ülkede mevsimlerden bir kışmış ve her yer karla kaplıymış. Kraliçe, saray pencerelerinden birinin arkasında bir yandan nakış işliyor, bir yandan da hayal kuruyormuş. Derken parmağına aniden iğne batmış ve gergefin üstüne üç damla kanı akmış. Geregefe kan damlayınca gördüğü kan damlaları Kraliçe’yi hüüznlendirmiş ve kraliçe hayallere dalmış. Kraliçe hamileymiş. kan damlalarına bakarak “Çocuğum kız olursa, teni kar gibi ak, yanakları elma gibi al, saçları da kömür gibi kapkara olsun,” diye hayaller kuruyormuş.
Bu olaydan bir süre sonra Kraliçe’nin bir kızı olmuş. Kızı tıpkı içinden geçirdiği gibi doğmuş. Bebeği ; kar gibi beyaz tenli, elma gibi kırmızı yanaklı, kömür gibi simsiyah saçlı doğmuş. Ona Pamuk Prenses adını vermişler ama annesi kraliçe doğumdan birkaç saat sonra ölü vermiş.
Kraliçe ölünce kral yeniden evlenmiş. Yeni Kraliçe de çok güzel bir kadınmış. Güzelliğine güzelmiş, ama bir o kadar da kibirli, kötü kalpli bir kadınmış. Kendinden daha güzel bir kadın olmasın istiyormuş. Odasında bir de sihirli aynası varmış. Her gün o aynanın karşısına geçer, saatlerce kendisini seyreder ve sonunda,
“Ayna, ayna söyle bana! En güzel kim bu dünyada? ,” diyerek ona soramış. Ayna da , “Sizsiniz Kraliçem,” dermiş. Kraliçe böylelikle dünya da kendinden daha güzel hiç bir kadının olmadığına emi olurmuş.
Pamuk Prenses on dört yaşına geldiğinde, kraliçe bir gün aynasıona bunu sormuş. Bu defa aynası ona “ Güzelsiniz Kraliçem, güzel olmasına , ama Pamuk Prenses sizden daha güzel.” Diyerek cevap vermiş.
Kraliçe bunu duyunca çok kızmış, öfkesinden ne gözüne uyku girmiş. , ne de bir lokma yemek yiyebilmiş. Hemen sarayın avcısını yanına çağırmış ve ona demiş kİ:
- “Pamuk Prenses’i ormana götür ve orada öldür. Kalbiyle ciğerini sök ve bana getir.” Diyerek emir vermiş. Avcı ne diyeceğini ne yapacağını bilememeiş. Pamuk prensesi öldürmek istemiyormuş ama kraliçeye de karşı çıkamazmış. Ne yapacağım diye karar kara düşünmeye başlamış.
Avcı .Pamuk Prenses’i alıp ormana götürmüş, bıçağını çekmiş. Fakat Pamuk Prenses’in ağladığını görünce onu öldürmeye kıyamamış. Pamuk Prenses de ağaçların arasına dalıp gözden kaybolmuş . Bunun üzerine avcı bir hayvan avlamış, hayvanın kalbi ile ciğerini söküp Kraliçe’ye götürmüş. Bunlar Pamuk Prensesin kalbi ve ciğeri demiş.
Pamuk Prenses ise hava kararınca dağların ardında küçücük bir ev görmüş. Bu eve gelmiş. Kapısını çalmış, ama kapıyı açan olmamış. Pamuk Prenses cesaretini toplayıp evden içeri girmiş.
Evin içinde yenmeye hazır yiyeceklerle dolu yedi küçük tabağın bulunduğu yedi küçük sandalyeli uzun bir masa görmüş. Duvarın dibinde de yedi yatak diziliymiş. Beklemiş, beklemiş, ama kimsecikler gelmemiş. Çok aç ve çok yorgun olduğu için daha fazla bekleyememiş ve her tabaktan bir kaşık yemek almış, yedi yataktan yedincisine yatıp uykuya dalmış.
Biraz sonra evin sahipleri eve dönmüşler. Bu nlar yedi cüce imiş. Bu cüceler dağların derinliklerinde bulunan bir gümüş madeninde çalışıyorlarmış. Cüceler evelerine girince Pamuk Prenses’i uyurken görmüşler.Cüceler , “Ne kadar güzel bir kız!” demişler. Sabah olup uyandığında Pamuk Prenses cüceleri görünce çok korkmuş, ama onlardan bir zarar gelmeyeceğini anlayınca korkusu geçmiş. , Cücelerin çok iyi insanlar olduklarını anlamış. Yedi cüceler Pamuk Prenses’ten evlerinde kalmasını evlerini çekip çevirmesini istemişler. . Pamuk prensesi o kadar çok sevmişler ki hepsi de onun burada kalmasını evlerinde yaşamasını istemişler. O da hemen kabul etmiş.
Sonra yedi cücler hazırlanıp işlerine gitmişler. Pamuk Prenses’e “Hoşça kal, ve evden sakın ayrılma” demişler..“Kapıyı kimseye açma. Eğer üvey annen burada olduğunu öğrenirse seni tekrar öldürmeye kalkar ,burada olduğunu kimseye söyleme. Kimseye de görünme” demişler
Kraliçe bir gün yine aynasının karşısına geçmiş ve “Ayna ayna güzel ayna var mı benden daha güzeli bu dünya da? Diye sormuş.
Ayna hemen cevap vermiş: “Güzelsin Kraliçem, buraların en güzeli sensin, ama ne var ki, yüksek dağların ardındaki Cücelerin küçük evinde kalan Pamuk Prenses senden daha da güzel” diye cevap vermiş.
Kraliçe çok öfkelenmiş ve kıskançlıktan çatlayacak hale gelmiş. Aynaya bakarak Pamuk Prensesin yerini öğrenmiş. Hemen bir sepet dolusu kırmızı elma almış ve pamuk prensesin bulunduğu eve kadar gitmiş. . Pamuk Prensesin kapısını çalıp ona kırmızı elmalarından ikram etmiş. Elmalar zehirli imiş. Zehirli elma Pamuk Prensesin boğazına takılmış kalmış ve Pamuk Prenses, oracığa yığılıp kalmış.
Kraliçe koşa koşa saraya gitmiş. Ertesi gün aynaya aynı şeyleri sormuş . Ayna, “Sizsiniz Kraliçem,” deyince dünyalar onun olmuş.
Cüceler kulübeye geldiklerinde Pamuk Prenses’in yerde yatttığını görmüşler ve hiçbiri onu uyandıramamış. Cüceler işe gitmeyip birkaç gün , başında ağlayıp durmuşlar. Onu gömmeye kıyamamışlar.Sonunda camdan bir tabut içine koymuşlar, tabutu da yüksek bir tepenin en tepesine yerleştirmişler. Cüceler ara sıra giderek bu cam tabutta yatan Pamuk Prenses’i seyrediyorlarmış.
Günlerden bir gün cüceleri ziyarete gelen bir Prens oradan geçerken camdan tabutun içinde yatan Pamuk Prenses’i görmüş ve hemen ona âşık olmuş. Hemen cücelerin yanına koşarak “Onu sarayıma götürmeme izin verin,” diye yalvarmış .
Yedi cüceler Prens’e acımışlar ve Pamuk Prenses’i götüremesine izin vermişler. Prens’in uşakları tabutu kaldırırken Pamuk Prenses’in boğazına takılmış olan zehirli elma parçası pat diye ağzından düşümüş ve Pamuk Prenses kendine gelmiş. Prens ise Pamuk Prenses’in canlandığını görünce çok sevinmiş dünyalar onun olmuş.
Pamuk prenses ve prens kırk gün kırk gece düğün yapmışlar. O günden sonra kötü kalpli kraliçeden uzak bir ülkede yaşamışlar. Yedi cüceler pamuk prensesi özledikleri zaman onu ziyarete gitmişler ve pamuk prenses sonsuza kadar mutlu yaşamış.
DİĞER GRİMM MASALLARI İÇİN LİNKLERİ TIKLAYIN