Şem Nedir Kökeni Anlamı Şiirlerde Şem Pervane Yanma Tasavvurları

26.07.2023


Osmanlıca yazılışı şem' :  شمع

Şem’  Sözcüğünün Kökeni

Şem sözcüğünün Mezopotamya’daki antik kültürlerindeki Güneş ve Güneş tanrısı kavramından doğduğuna kuşku yoktur.  Şem’ sözcüğünün Arapçada Güneş anlamı ile yaşamaya devam eden Akadça kökenli Aramice ve Süryanice dillerinde yaşayan ve aynı anlama gelen şamaş “şamşu, “ şimşā ve şems sözcükleri ile aynı anlamda ve eş kökenli olduğunu iddia etmek mümkündür. Şamaş ve şimşa;   şems sözcüğünün antik Ön Asya dillerindeki anlamdaşı olarak Güneş Tanrısının adıdır.  Şu halde Akadca šamšum (=Güneş) , ilşamaş, Şamaş (=Güneş Tanrısı) “ şem’ “aynı zamanda da “ şems “ sözcüğünün kökeni olmaktadır.  Şem’, göğün ışığı, çırası, lambası olan Güneş anlamından gecenin ışığı,  lambası çırası anlamı ile mum sözcüğünün ifade ettiği kavrama evirilmiştir.  Nitekim  şemsiye, şemse (güneş motifi ) , şemsî, sene-i şemsiye, (şemsî yıl), şemsiyeci, , şemseddin (Şems-üd din) dinin güneşi, teşemmüs (güneşleme,) gibi sözcüklerin şems sözcüğünden türediği ortadadır.

Şems sözcüğünün Farsçada şem (=mum, çıra) ve şembe (=gün); Kürtçede şemi (=gün) olarak  [1] ses ilaveleri veya değişimleri ile anlam genişlemelerine uğradığı aşikârdır.

Şem sözcüğü Tacikçe, Azerice, Uygurca, Özbekçe, Kırgızca, Kazakça ve Başkırtça “şam” olarak bilinir ve şamdan sözcüğünün türemesi de bu nedenle oluşmuştur.  Türkmencede şem olarak bilinir. Anadolu Türkçesinde 19. Asırdan sonra “şem” sözcüğünün yerini “mum “sözcüğü almıştır.  

Şem’ Sözcüğünün Anlamı

Şem’ı sözcüğü Güneş anlamındaki şems sözcüğünden hareketle gecenin güneşi, ışığı, çırası kavramından hareketle “mum, balmumu”, anlamlarına gelir.  Mecazi manalarda ise tasavvufta “ilahi nur”;  din dışı divan şiirinde ise “sevgili “anlamlarına gelmektedir.

Mum Nasıl Yapılır ve Yanar

Mum,  elektriğin icadı öncesindeki eski dünyanın en mühim gereçlerinden biriydi. Mum, bir fitil üzerine erimiş balmumu iç yağı, stearik asit veya parafin dökülerek ve genellikle silindir biçiminde dondurulan, düzgün, ince, uzun bir boylu yapılan bir aydınlatma aracıdır. “Adisi iç yağından yapılır, orta cinsine bir miktar bal mumu katılır, en kalitelisi ise saf bal mumundan dökülürdü. Saf bal mumlarına yanarken güzel kokması için kâfur katılır; bu da en iyi cins mum sayılırdı. “(Koçu, 1960, 2056)  Mum eskiden şamdanlarda veya fanuslarun içinde yanardı.

Mum, fitili ateşlenerek yakılır, fitil yanarken mumum gövdesindeki yanıcı maddeler bir yandan eriyerek küçülür, diğer yandan hem alevi destekler, hem de alevin çabuk sönmesine engel olarak kendi hacminde aydınlatma sağlar.  Mumun fitilinden külah şeklinde sarı bir alev huzmesi peyda olur. Mum yanınca etrafını kendi nispetince aydınlatır, ışıklarına ise ak kanatlı fak böcekler ve minik kelebekler koşturur.  

  • şem'-i asel: bal mumu.
  • şem'-i kâfur: kâfurdan yapılan beyaz mum. Beyaz rengi dolayısıyla şem, “şem‘-i kafûrî”
  • şem-'i külbe-i ahzân: hüzünler kulübesinin mumu; mec. Hz. Yusuf.
  • şem-'i meclis-ârâ: meclisi süsleyen, meclise zevk veren mum; mec. topluluğa neşe veren güzel.
  • şem-'i şeb-istân: gece mumu, gece kandili.
  • şem'a – شمعه, Mum. Işık, çıra. Nur. Muma batmış fitil.

Şiirlerde Mum ile Pervane Tasavvurları

Mumun erimesi, ışık saçması, külah gibi sarı alevleri, mumun uzun ve düzgün hatları, pervanelerin ışığına koşturup yanarak ölmeleri, yandıkça erimesi, fitilinin uzun kalması, fitilin makasla kesilmesi; şairlerin çeşitli tasavvurlar oluşturmalarına, hayaller kurmalarına ve duygular üretmelerine olanak sağlamış; birçok benzetmeler ve tablolar üretmelerine zemin de hazırlamıştır.  

  • Sanasın bâda karşu şu‘le-i şem‘-i münevverdür
  • Geyer zerrin küleh hûbân gâhî rast gâhî kec   Nev‘î

Divân şiirinde mum, yanması,  ışık saçması, erimesi, ateşinin etrafında kendini yakan pervanelerim  (kanatlı bir böcek) olması [2] alevinin külaha, ışık saçtığı için sevgilinin yüzüne benzetilmesi,  düzgün ve dik duruşu vb ile anılır.

Mumun şekil olarak düzgün hatlı oluşu “ dik durması,  onu dik başlı ve inatçı olarak tasavvur edilmesine sebep olur.  Şem,  etrafında dolaşan kelebekleri yakması vesilesi ile sevgiliye benzetilir.  Mumum fitili, aşığı yakan, aşığı sürekli azarlayan ve aşağılayan sevgilinin dili olarak düşünülür. Sevgilinin yüzü- parlak oluşundan dolayı -  şemin alevine, saçını da  - siyah renginden dolayı- fitiline benzetilir. [3]

Şiirlerde şem – yani mum – en çok pervaneler ile birlikte hayal edilir. Çünkü böcekler, lamba, kandil, mum ışığını gördüğünde ona doğru uçar ve ışığın etrafında dönmeye başlar. Sonunda da kanatlarının alev alması sonucu yanar ve kül olurlar. Böceklerin ateş etrafında ölümüne dönmeleri ve yanmaları âşıkların sevgilileri etrafında dönmeleri ve aşk derdi ile kendilerini harap etmelerine benzetilir.  Böyle olunca mum yani şem’ veya şem’a sevgiliyi ; pervane ise âşıkları temsil eden semboller haline gelir. “Bu durumda simgesel olarak âşık, pervane; sevgili ise şem/mum olur.” (Tökel, 2006, 95)[4]

Âşık pervane, sevgili yüzü ve yanağından hareketle mum olunca;  sevgili olan şem;  aşığa uzak, ağyara yakın olur. Aşığa ışık vermeyen şem, ağyarın meclisini aydınlatır. Bu durum aşığa;  eziyet çile, onulmaz yara, bitmeyen bir vuslat olur.  

Divan şiirinde mum, aydınlatma, yanma, kader ,yazgı, erime, alevinin külaha benzetmesi, aşık ve maşuk ilişkileri bağlamlarında sık sık karşımıza çıkar. “Etrafı aydınlatması, yakıcı ve parlak sarı alevi, beyaz rengi, siyah fitili, dimdik durması ve pervanenin şeme olan tutkusu gibi özellikleriyle[5] mumun yanışı, mumun ayağına -kendi dibine -doğru erimesi, kandile is vermesi, titreyerek yanması,  esası ile ilgili pek çok başka özelliklerinden de bahsedilir.

Şem,” lâle, ay, güneş, âşık, gam, sîne, göz, can, boyun, sevgili, sevgilinin yanağı ve yüzü, vuslatı ve güzelliğine[6]de benzetilebilir.

Divân şiirinde özellikle “ Şem “ ve “Pervâne” konusu çok çok işlenmiş sevgili mum ve maşuk pervane konulu birçok nesir eser ve mesnevi kaleme alınmıştır.

  • Şem‘-veş sarı külâhıyla beni yakdı begüm
  • Bir gözi odlı yalın yüzli kuloğlı güzeli   Enverî

  • Şem-i meclis germ olup öykündüğiyçün yüzüne
  • Astılar bâzârda sonra zebanın yaktılar Ahmed Paşa

  • Bu resme ki Dehânı dürür şem ' bigi zâr
  • Başdaıı ayağa ömrünü pâyâıı ere umma Dehhânİ

  • Şemine yüzüñüñ niçe pervâneler düşer (194/1)
  • Zülfüñe cân virüp niçe cânâneler düşer Ahmedi

  • Şem bigi yaş yirine ahdı kanı çeşmümüñ (354/1)
  • Sabrı n’oldı göñlümüñ uyhusı kanı çeşmümüñ Ahmedi

  • Şem’ gibi dilde dâg u başda âteş gözde nem
  • Şâm-ı hecrün subhı yok ki nâr-ı gamdan dinlenem Aşık Çelebi

  • Şem-veş boyın egüp ey dil yeter yalvar yakar
  • Nâr-ı hecr ile seni ol mâh-peyker bilür yakar Gelibolulu Sun’î

  • Şem’-i bezm itmege sâkî aramakdan ‘Âşık
  • Mey gibi çıkdı bu devrânda ayakdan ‘Âşık Aşık Çelebi

  • Şem'a düşen pervaneler
  • Gelsin bir hoşça yanalım
  • Aşka düşen divaneler
  • Gelsin bir hoşça yanalım KUL NESİMİ


İLGİLİ LİNKLERİMİZ

KAYNAKÇA 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar