Şerbet İçme Gelenekleri ve Osmanlıda Şerbet

24.06.2023

 

 

 

Şerbet şarba(t) شربة  “bir defada içilen miktar, içim,  içecek şey, içki” , “ içilecek tatlı şey. Bardakla müshil olarak içilen ilâç” anlamlarına gelir. Türkçede ise özel günlerde içilen şekerli, meyveli ve bitkisel aromalı şurup anlamındadır.

 

Şerbet  شربت Arapçada “içmek” anlamına gelen“şrb “  “şarba” kökünden türemiştir. [1] Türkçeye de  şerbet şekline dönüşerek geçmiştir.  Senet sözcüğü Arapçadaki şurb, şurub, şarab, içti anlamına gelen şaraba, eşribe, içme anlamına gelen meşreb- maşrab, içilen su kabı anlamına gelen maşraba, meşrubat, içecek şey, içki anlamına gelen şerbet sözcükleri ile aynı kökten gelmektedir. . [2]( bkz ŞARAB KÖKENI ANLAMI ŞARAP TÜRLERI BENZETMELERI SÖZ GRUPLARI-   ŞARAB TÜRLERI VE ADLARI ESKI DEVIRLERDE- ŞARAB ESKI TÜRKLERDE SUCI ÇAKIR VE İÇKILER )

 

 

Şerbet İçme  

 

Batı ve Hıristiyan kültüründeki karşılığı şarap ikramı ve şerefe kadeh kaldırmadır.

 

Türk kültüründe şerbet içme geleneği “tatlı içelim tatlı konuşalım “ denilebilecek her bitiş, başlangıç ve temenni edebilme durumlarında yapılan bir kutlama adetidir.  Bu nedenle sevinçli başlangıçlar, iyi bitmesi temenni edilen durumlar, doğum, düğün, mevlit, söz kesme, nişan, sünnet törenlerinde dini ve özel günlerin kutlamalarında, anma günlerinde, hayırlı bir iş için yapılan toplantılarda, buluşmalarda vb şerbet içilir veya ikram edilir.

 

Şerbet içme adetlerini örfi ve dini gelenekler ile özel ve ailevi sepelere kadar çeşitlendirmek mümkündür. Örneğin bir nine başarı gösteren torununa mükâfat olarak şerbet ikram edebildiği gibi, düğün, nişan,  sünnet, mevlit, dini bayramlar, iftar gibi dini ve örfi gelenekler nedeni ile toplumsal ve sosyal kutlamalar haline de dönüşebilir.

 

İçki meclislerinde, bezm, işret hatta humar ( içki sonrası duyulan şiddetli baş ağrısı, mide bulantısı )  sonrasında  dahi şerbet içildiği belli olmaktadır. Eskiler içli sonrasında tatlı yemenin ve şerbet içmenin içkinin Zaralarını def ettiğine inanırlardı.

 

Gelmeden hatt-ı lebin bûseye nâil olalım

Çün veda üstü beğim gelmesi âdet şerbet  Pertev

 

Çün şerbet olur hâtime-i bezme işaret

Hicrâna çıkar âfiyeti bu şeker âbın    Nâbî

 

Şerbet İçme Gelenekleri

 

Şerbet içme âdetinin Batı ve Hıristiyan kültüründeki karşılığı şarap ikramı ve şerefe kadeh kaldırmadır.

Şerbet içme Türk kültüründe özel günlerin kutlanması, sevinçlerin paylaşılması, “ tatlı içelim tatlı konuşalım “ babındaki dilek ve temennilerinin paylaşılması ile ilgili pek çok vesile nedeniyle yapılan bir eylemdir.  Kutlama, , tebrik, mükâfat, sevinci ve iyi dilekleri paylaşma vb amaçlı yapılan şerbet içme âdeti bireysel veya çekirdek aile ile sınırlı kalan bir kutlama değildir. Aksine dostlar, yakın arkadaşlar, akrabalar ve komşuların iştirak etmesi sağlanarak yapılan kutlamadır.

 

Şerbet içme adetlerini hacı şerbeti, sünnet şerbeti, nevruz şerbeti, hamam, nazar, loğusa,  görücü, söz kesme, ölü, düğün,  doğum, mevlit ,düğün , mükafat  şerbeti gibi türlere ayırmak da mümkündür.

 

Türk kültüründe pek çok vesile ile şerbet dağıtılır ve içilir. Şerbet serinletici ve susuzluğu giderici bir içecektir ve yemek eşliğinde içildiği gibi şifa niyetinde çeşitli hastalıklara iyi gelsin diye de tüketilmiştir.

 

Örneğin doğum vesilesi ile komşulara, akrabalara, uzaktaki yakınlarına şerbet gönderilir. Kırmızı tül içerisinde gönderilen şerbet doğum oldu anlamına gelir. “ Şişenin kapağının sarılmış olması bebeğin kız, sarılmamış olması ise erkek olduğunu bildirmektedir.” [3] Yeni doğum yapan kadına ve doğumdan sonra ziyarete gelen misafirlere lohusa şerbeti ikram etmek gerekirdi.

 

Eski devrilerde düğün öncesinde gelin kızın çeyizleri sergilenir ve görmeye gelen davetlilere şerbet ikram edilirdi.  Çeyiz görmeye gelenler ise çeyize katkıda bulunmak için hediye eşya getirir veya gelin adayı için kız tarafına para verirlerdi.  

 

Bazı yörelerde örneğin Afyon yöresinde yeni evlenen çiftlere şerbet içirilmeye halen devam edilmektedir. [4] Şerbet ikram etme âdeti git gide yerine başka türlü kutlama biçimlerine terk ediyor olsa da günümüzde dahi söz kesme ve nişan törenlerinde, mevlitlerde, düğünlerde, doğum tebriklerinde, Ramazan aylarında halen şerbet içme âdetinin devam ettiği söylenebilir. Halen de toplu kutlama ve anmalar ile ilgili dini veya örfi törenlerde, başarı vesilesi ile yapılan mükâfat verme çabası nedeni ile şerbet veya tatlı ikramı devam edebilmektedir.

 

Ancak, sevinci paylaşmak, kutlamak, dini ve örfi geleneklere uymak için şerbet sunma âdeti yavaş yavaş yerini tatlı ,baklava, çikolata ikram etmek gibi adetlere dönüşmektedir.

 

Osmanlı da Şerbet

 

Şerbet içme ve yapma geleneklerinin çok eskiden beri Türk kültürünün bir parçası olduğu bilinmektedir. Kaşgarlı Mahmud, “üzümün şıra yapıldığından…kayısının da sıkılarak suyundan şerbet yapıldığından bahsetmektedir.” (Sürücüoğlu ve Çelik, 2003: 22-23).[ [5]

 

Alkollü içkilerin dinen yasak olduğundan eski dönemlerde şerbet içme sosyal yaşantının önemli bir parçasıydı. Eski devirlerde kahve, çay, çikolata da çok yaygın olmadığından şerbet içme ve şerbet hazırlama alışkanlıkları çok daha önemliydi.  Örneğin Osmanlı sarayında şerbet için özel bir bölüm ile şerbet hazırlayan özel ekipler vardı.  Önceleri şerbethane denilen saraydaki bu bölüme sonraları helvahane denmişti. Helvahanede “menekşe, gülşeker, gül ile limon, kırmızı gül, nilüfer, karabaş, dut, ünnap, ayva, ayva yaprağı, vişne, demirhindi, nergis, usul, dinari, şahtere”  gibi çeşitli şerbetler yapılırdı. Bu şerbetlerin birçoğu çeşitli bitkilerin karışımı ile yapılır ve ilaç niyetine de içilirdi.

 

Saray, konak, köşkler ve zenginlerin sofralarında çeşit çeşit şerbetler bulunur, bu şerbetler özel yapılmış ibrikler içinde sofraya konulurdu. Osmanlıda çok zengin ve çok çeşitli ibrik koleksiyonunun ortaya çıkmasının bir nedeni de buydu.  Bir sofraya ne kadar çok şerbet çeşidi gelirse o kadar çok çeşit şerbetlik lazım oluyor olmalıydı. Yemekte su yerine şerbet içilmesi çok yaygındı.  Misafir gelenlere şerbet ikram edilirdi.  

 

Eski devrin kaynaklarından sızan bilgilere göre İstanbul ve yakınlarındaki yerleşim yerlerinin yaz aylarında soğuk şerbetler içebilmesinin ve ikram edebilmesinin sırrı İstanbul’daki karlıklarda biriktirilen kar ve Uludağ’dan getirilen buzlarda gizliydi. Kış aylarında Uludağ’ın zirvelerindeki dev çukurlara karlar istiflenir, buz kalıpları veya buz boncukları haline gelen bu karlar İstanbul ve yakın illere hayvanlarla taşınırdı.  Bu karlar ve buzlar şerbetlere katılır serin serin içilirdi.

 

Osmanlı devrinde yüzlerce çeşit şerbet yapıldığı bilinmektedir.  Buna rağmen onca çeşit şerbet türü ile iktifa edinilmediği Mısır’dan hummas, Şam’dan dibas, Bursa’dan nar, Yanbolu’nun anberbaris Edirne’den kırmızı gül ve gül ile limon, İstanköy ile Sakız adası ve Alanya’dan limon ve turunçgiller şerbetlerinin getirildiği bilinmektedir.

 

Büyük şehirlerde Şerbetçiyan-ı piyade denilen yani ayakta şerbet satan satıcılar da olurdu. Bunlara sebil de denilirdi. Bazı hayırseverler parasını ödeyerek halka bedava sebil dağıttırdı.  ( bkz : SAKA NEDİR SAKKA CERRAR SEBİLCİ VE SUCU )

 

Şerbet içimi ve şerbet çeşitleri mevsimine göre değişkenlik gösterebiliyordu. Kışın en çok sıcak tarçın şerbeti, yazın koruk ve bal şerbeti tercih ediliyor olmalıydı. Bahar ve güz ayları hastalık mevsimler olduğu için ilaç niteliği olan bitki, ve meyvelerden yapılan şerbetler tercih ediliyor olmalıydı.

 

Eğer leb-teşne isen ey bed-endîş

Bu deşt çeşmesinden şerbet iste   Sultan Çelebi Mehmet

 

Bulunur istersen her derde gülistanda devâ

Hokkasında goncanun san kim şifâ cullabı var   Fuzuli

 

Fuzuli bu beytinde gülbeşeker, güllaç, gül suyunun ve gonca şerbetinin şifa olduğuna işaret eder.

 

Bir dem gam-ı devranı unutturmağa sâkî

Gül mevsimidür sun berü gül-i nâr-ı benevşe   Ahmet Paşa

 

Ahmet Paşa,  ey saki gamı ve kederi unutmam için bana, gül, nar veya menekşe şerbeti ver. Çünki bahat geldi diyor. Şair esasen sakinin dudağından öpmeye bir gerekçe sunuyor.

 

KAYNAKÇA 

 

[1] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/%C5%9Ferbet

[2] ŞARAB KÖKENI ANLAMI ŞARAP TÜRLERI BENZETMELERI SÖZ GRUPLARI, https://www.edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=56207

[3] Ceyhun Sezgin, A. & Durmaz, P. (2019). Osmanlı Mutfak Kültüründe Şerbetlerin Yeri ve Tüketimi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 7 (2), 1499-1518. DOI: 10.21325/jotags.2019.432

[4] Ceyhun Sezgin, A. & Durmaz, P. (2019). Osmanlı Mutfak Kültüründe Şerbetlerin Yeri ve Tüketimi. Journal of Tourism and Gastronomy Studies, 7 (2), 1499-1518. DOI: 10.21325/jotags.2019.432

[5] Sürücüoğlu, M.S., Özçelik, A.Ö., (2005), “Eski Türk besinleri ve ye- mekleri”. Türk Mutfak Kültürü Üzerine Araştırmalar, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları Yayın No: 34. Ankara. 36-38.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar