Şeyyad Hamza Hayatı Edebi Yönü Eserleri

18.06.2011

 

HAYATI

 

Şeyyad Hamza'nın hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Lami Çelebi, Bursalı (şair 16 yy (ö. 938/1532) Letâif''inde anlatılan iki fıkrada Nasrettin Hoca ile konuşturulmasına ve Akşehir Mezarlığı'nda Şeyyad Ham­za'nın kızı Aslı Hatun'a ait bir mezar kitabesinin bulunmasına ba­kılarak, onun Nasrettin Hoca ile çağdaş olup Akşehir ve çevresinde yaşamış olabileceği ileri sürülmüştür.

Ayrıca 1348 yılında Akşehir’de olan veba salgını esnasında ölen kızı Aslı Hatun için yazdığı mersiyeden de Akşehirli olduğu ve 14 yy ortalarında doğmuş olduğu ortaya çıkmış olur.[1]

 

Şeyyad, tüksek sesli şiir okuyanlara, kalenderi, Babai, Bahai, gibi şehir şehir köy köy gezen dervişlere dendiği için Şeyyad Hamza’nın batını bir derviş olabileceği düşünülmektedir. Fuat Köprülü onun bir Kalenderi veya Babai dervişi olduğu düşüncesindedir. [2] Köprülü’ye göre Şeyyad Hamza serseri hayat yaşayan bir derviştir ve hem şehir hem de köy kökenli dervişlere uygun tarzlarda eser yazmıştır. Şeyyad Hamza’yı Yesevi yolunda gören Köprülü “ eserlerini  sofiyane mahiyette propaganda amaçlı yazdığını, sanat gayesi gütmediğini” belirtir. ( Köprülü age. Shf 262)  Köprülü Ahmet Fakit, Ahmet Yesevi ve Şeyyad Hamza’nın Yunus’u oluşturan şairler olduğu düşüncesindedir.

 

Şeyyad Hamza’yı da ilk kez tanıtan ve 13. yüzyılda Anadolu’da yaşamış olduğunu bildiren Fuat Köprülü’dür. Şeyyad Hamza gezgin bir şair olup aruz ve hece ve ölçüleriyle din ve tasavvuf konusunda  şiirler yazmıştır. Kızının Akşehir’de bulunan mezar taşından, Şeyyad Hamza’nın Akşehir’den veya yöresinden olduğu sanılmaktadır.[3]

 

Ancak kızı Aslı Hatun'a ait mezar taşlarını bulan Rıfkı Melul Meriç, kitabedeki 749 (1348) yılına bakarak aradaki zaman farkı dolayısıyla, 16.Yüzyıl da vefat eden kişinin 13. ve 14. Yüzyılda yaşa­dığı kabul edilen bir kimsenin kızı olmasını tereddütle karşılar. Fakat elinde başka delil olmadığından kesin bir şey söyleyemez. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda, Şayyad Hamza'ya ait yeni şiirlerin ortaya çıkmasıyla edinilen bilgi­ler ışığında onun 1348 yılında hayatta olduğu, bu güne kadar zan­nedildiği gibi Şeyyad Hamza'nın 13. Yüzyıl şairi değil, en iyimser tahminle 13. Yüzyıl yüz yılın son çeyreği ile  14. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğu kesinlik kazanmıştır. [4]

 

 

Sanatı ve ilk divan şairlerinden biri kabul edilmesi

 

Şeyyad Hamza'nın ele geçen şiirlerinde, ikisi hariç, dinî ve tasavvufî düşünceler ağır basmaktadır. İki adet şirinin din dışı konularda olması onun Hoca Dehhani ile birlikte ve Hoca Dehhani'den sonra ikinci Divan Şairi olduğunu gösterir. Hemen hemen bütün şiirlerine hâkim olan konu, dünyanın faniliği ve ölüm tema­larıdır. Ecelin hükümdar, zengin fakir, güzel çirkin demeden herkes için mukadder olduğuna dikkat çeken şair, devlet, varlık, güzellik gibi geçici şeylerle gururlanmayı ve bir viraneden ibaret olan şu dünyada gaflet uykusundan uyanıp Kur'an'a sarılmayı tavsiye eder. Şeyyad Hamza'nın bu zamana kadar 15 manzumesi bulunmuş ve bunlar ayrı kişiler tarafından farklı yerlerde yayımlanmıştır.

 

Şeyyad Hamza aruz ve hece ölçüleriyle şiirler söyleyebilen, İslam kültürünü kavramış gezgin bir mutasavvıftır. Hece ile yazdığı parçalar nazım tekniği itibari ile güzeldir. Aruzla yazdığı parçalarda pek başarılı olamamıştır. Ayrıca şiirlerinde Türk ve Divan Şiirinin kuruluşundan çizgiler vardır. Klasik şiirlerinde özellikle naatları önemlidir. Bu manzumelerinde kuvvetli bir Arapça, Farsça bilgisi ve İslam kültürü hâkimdir.

 

Daha çok Tasavvufi çehresiyle tanınan Şeyyad Hamza, dörtlük, mesnevi, kaside, gazel gibi nazım şekilleriyle manzum eserler vermiştir. 

 

 

EDEBİ YÖNÜ

 

Şeyyad Hamza, 13. ve 14. yüzyıllar Anadolu’sunda etkin olan Dini Tasavvufi şiiri akımının önemli temsilcilerindendir. Onun varlığı bilinen bazı manzumeleri, Yunus Emre ’yi yaratan edebi ortamın hazırlanmasında katkısının olduğunu göstermektedir. Şairin din dışı iki gazelinin bulunması, onun dini-Tasavvufi kimliğinin yanı sıra dünyevi yönünün de bulunduğunun kanıtıdır. Şiirlerinin eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış olmasına karşın Mecmu’atü’n-Nezair’de bulunan bir gazeli doğu Türkçesi özellikleri taşımaktadır. Şeyyad Hamza’nın hem aruzla hem de hece vezniyle yazdığı manzumeleri vardır.  Hece ile yazdığı şiirleri arzulu olanlara göre daha başarılı ve güzeldir.

 

Şiirlerinde dörtlük, mesnevi, gazel, kaside olmak üzere değişik nazım şekillerini kullanmıştır. Elde bulunan en ünlü eseri Yusuf ile Züleyha a mesnevisidir. Eser, Anadolu sahası Türk edebiyatının, bir başka deyişle Divan Şiirinın bilinen ilk Yusuf ile Züleyha ’sı olması bakımından önemlidir. Aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla yazılmış olan mesnevi 1529 beyittir. İslami edebiyatların ortak konulu eserlerinden olan Yusuf ile Züleyha ’nın aslı Kur’an’daki Yusuf kıssasına dayanmaktadır. Şeyyad Hamza, ayrıca Kur’an tefsirlerinden de yararlanarak konuyu kendi duygu ve düşünce dünyası içerisinde geliştirerek anlatmıştır. Bazı kaynaklara göre türk edebiyatında daha önce doğu Türkçesi ile yazılmış olan Ali’nin Kıssa-i Yusuf’unun izleri de söz konusu eserde bulunmaktadır. Mesnevinin istinsah tarihi oldukça geç olan eldeki tek yazması, Dehri DİLÇİN tarafından yayımlanmıştır. [5]

 


 
ESERLERİ

 

Onun; 26 beyitlik İçinde redifli manzumesi, 79 beyitlik Dastan-ı Sultan Mahmud mesnevisi, 1529 beyitlik Yusuf u Züleyha ve muhtelif şiirleriyle özellikle dini-tasavvufi Türk edebiyatı sahasında önemli bir yeri vardır.

 

Dâstân-ı Sultan Mahmud:"Fâilâtün fâilâtün fâilûn" kalıbıyla yazılmış 79 beyitlik bir Mesnevidir. Düşünce ve ifade gücü bakı­mından şairin olgunluk çağma ait olduğu tahmin edilebilir.

 

Destân-ı Yûsuf, Anadolu sahasında manzum olarak yazılan ilk Yusuf ile Züleyha mesnevisidir. Yazıldığı dönemin din ve fikir hayatını yansıtması ve mesnevi tarzının Anadolu´daki ilk örneklerinden olması bakımından edebî yönden olduğu kadar; Eski Anadolu Türkçesinin kuruluş dönemine ait eserlerden biri olarak dil bakımından da oldukça önemlidir. Eser, aynı dönem ve sahadaki diğer telif ve tercümelere oranla, anlaşılır; halk meclislerinde rahatlıkla okunabilmesi için EDEBÎ SANATLAR ve tasvirlerden oldukça arındırılmış, konuşma diline yakın, yalın bir Türkçe ile kaleme alınmıştır. Oldukça sade ve pürüzsüz bir dile sahip olan eser, Eski Anadolu Türkçesi'nin ses ve şekil özelliklerini geniş ölçüde yansıtması bakımından büyük değer taşımaktadır. 39 beyitlik bu mesnevisini Sadettin Buluç, Türk,yat Mecmuası c.15 te tanıtmıştır.

 

Yusuf hikâyesi, sadece İslam kültürü ve edebiyatına değil, diğer kültürlere ve edebiyatlara da konu olmuştur. Kur´an´da baştan sona bir sure ile anlatılmış ve ahsenü´l-kasas ´ Halk Hikâyelerinin en güzeli´ olarak nitelendirilmiş hikâye; aşk, şefkat, kıskançlık, hile, sabır, iftira-yalan, pişmanlık gibi duygusal temaları; rüya gibi ruhsal bir konuyu; kader, mucize gibi pek çok motifi içinde barındırmaktadır. [6]

Şeyyat Hamza Şiirleri

 



KAYNAKÇA

 

[1] Dr. Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler,Elips Yayn., Ankara, 2005, shf505

[2]  Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263

[3]  Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263

[4] Sadettin Buluç, Şeyyad Hamza, Maddesi, TDV İA, C11

[5]  Prof. Dr. Mine MENGİ, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınevi, Onuncu baskı, 2004, sayfa 59)

[6]  Anonim,  https://www.ilknokta.com/urun/88162/Destani-Yusuf.html , son erişim, 23- 12 2012

Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com

 

 HAYATI


Şeyyad Hamza'nın hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Lami Çelebi, Bursalı (şair 16 yy (ö. 938/1532) Letâif''inde anlatılan iki fıkrada Nasrettin Hoca ile konuşturulmasına ve Akşehir Mezarlığı'nda Şeyyad Ham­za'nın kızı Aslı Hatun'a ait bir mezar kitabesinin bulunmasına ba­kılarak, onun Nasrettin Hoca ile çağdaş olup Akşehir ve çevresinde yaşamış olabileceği ileri sürülmüştür.

Ayrıca 1348 yılında Akşehir’de olan veba salgını esnasında ölen Kkızı Aslı Hatun için yazdığı mersiyeden de Akşehirli olduğu ve 14 yy ortalarında doğmuş olduğu ortaya çıkmış olur.[1]

Şeyyad, tüksek sesli şiir okuyanlara, kalenderi, Babai, Bahai, gibi şehir şehir köy köy gezen dervişlere dendiği için Şeyyad Hamza’nın batını bir derviş olabileceği düşünülmektedir. Fuat Köprülü onun bir Kalenderi veya Babai dervişi olduğu düşüncesindedir. [2] Köprülü’ye göre Şeyyad Hamza serseri hayat yaşayan bir derviştir ve hem şehir hem de köy kökenli dervişlere uygun tarzlarda eser yazmıştır. Şeyyad Hamza’yı Yesevi yolunda gören Köprülü “ eserlerini  sufiyane mahiyette propaganda amaçlı yazdığını, sanat gayesi gütmediğini” belirtir. ( Köprülü age. Shf 262)  Köprülü Ahmet Fakit, Ahmet Yesevi ve Şeyyad Hamza’nın Yunus’u oluşturan şairler olduğu düşüncesindedir.

Şeyyad Hamza’yı da ilk kez tanıtan ve 13. yüzyılda Anadolu’da yaşamış olduğunu bildiren Fuat Köprülü’dür. Şeyyad Hamza gezgin bir şair olup ARUZ ÖLÇÜSÜ ve HECE ÖLÇÜleriyle din vetasavvuf konusunda  şiirler yazmıştır. Kızının Akşehir’de bulunan mezar taşından, Şeyyad Hamza’nın Akşehir’den veya yöresinden olduğu sanılmaktadır.[3]

Ancak kızı Aslı Hatun'a ait mezar taşlarını bulan Rıfkı Melul Meriç, kitabedeki 749 (1348) yılına bakarak aradaki zaman farkı dolayısıyla, 16.Yüzyıl da vefat eden kişinin 13. ve 14. Yüzyılda yaşa­dığı kabul edilen bir kimsenin kızı olmasını tereddütle karşılar. Fakat elinde başka delil olmadığından kesin bir şey söyleyemez. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda, Şayyad Hamza'ya ait yeni şiirlerin ortaya çıkmasıyla edinilen bilgi­ler ışığında onun 1348 yılında hayatta olduğu, bu güne kadar zan­nedildiği gibi Şeyyad Hamza'nın 13. Yüzyılşairi değil, en iyimser tahminle 13. Yüzyıl yüz yılın son çeyreği ile  14. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğu kesinlik kazanmıştır. [4]


 

 

Sanatı ve ilk divan şairlerinden biri kabul edilmesi

Şeyyad Hamza'nın ele geçen şiirlerinde, ikisi hariç, dinî ve tasavvufî düşünceler ağır basmaktadır. İki adet şirinin din dışı konularda olması onun Hoca Dehhani ile birlikte ve Hoca Dehhani'den sonra ikinci Divan Şairi olduğunu gösterir.Hemen hemen bütün şiirlerine hakim olan konu, dünyanın faniliği ve ölüm tema­larıdır. Ecelin hükümdar, zengin fakir, güzel çirkin demeden herkes için mukadder olduğuna dikkat çeken şair, devlet, varlık, güzellik gibi geçici şeylerle gururlanmayı ve bir viraneden ibaret olan şu dünyada gaflet uykusundan uyanıp Kur'an'a sarılmayı tavsiye eder. Şeyyad Hamza'nın bu zamana kadar 15 manzumesi bulunmuş ve bunlar ayrı kişiler tarafından farklı yerlerde yayımlanmıştır.

Şeyyad Hamza ARUZ ÖLÇÜSÜ ve HECE ÖLÇÜleriyle şiirler söyleyebilen, İslam kültürünü kavramış gezgin bir mutasavvuftır. Hece ile yazdığı parçalar nazım tekniği itibari ile güzeldir. Aruzla yazdığı parçalarda pek başarılı olamamıştır. Ayrıca şiirlerinde Türk ve Divan Şiiriinin kuruluşundan çizgiler vardır. Klasik şiirlerinde özellikle naatları önemlidir. Bu manzumelerinde kuvvetli bir Arapça, Farsça bilgisi ve İslam kültürü hâkimdir.

Daha çok Tasavvufi çehresiyle tanınan Şeyyad Hamza, dörtlük, mesnevi, kaside, gazel gibi nazım şekilleriyle manzum eserler vermiştir. 

 

 

EDEBİ YÖNÜ

Şeyyad Hamza, 13. ve 14. yüzyıllar Anadolu’sunda etkin olan Dini Tasavvufi şiiri akımının önemli temsilcilerindendir. Onun varlığı bilinen bazı manzumeleri,Yunus Emre ’yi yaratan edebi ortamın hazırlanmasında katkısının olduğunu göstermektedir. Şairin din dışı iki gazelinin bulunması, onun dini-Tasavvufi kimliğinin yanı sıra dünyevi yönünün de bulunduğunun kanıtıdır. Şiirlerinin eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış olmasına karşın Mecmu’atü’n-Nezair’de bulunan bir gazeli doğu Türkçesi özellikleri taşımaktadır. Şeyyad Hamza’nın hem aruzla hem de hece vezniyle yazdığı manzumeleri vardır.  Hece ile yazdığı şiirleri arzulu olanlara göre daha başarılı ve güzeldir.

Şiirlerinde dörtlük, mesnevi, gazel, kaside olmak üzere değişik nazım şekillerini kullanmıştır. Elde bulunan en ünlü eseri Yusuf ile Züleyha a mesnevisidir. Eser, Anadolu sahası Türk edebiyatının, bir başka deyişle Divan Şiirinın bilinen ilkYusuf ile Züleyha ’sı olması bakımından önemlidir. Aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla yazılmış olan mesnevi 1529 beyittir. İslami edebiyatların ortak konulu eserlerinden olan Yusuf ile Züleyha ’nın aslı Kur’an’daki Yusuf kıssasına dayanmaktadır. Şeyyad Hamza, ayrıca Kur’an tefsirlerinden de yararlanarak konuyu kendi duygu ve düşünce dünyası içerisinde geliştirerek anlatmıştır. Bazı kaynaklara göre türk edebiyatında daha önce doğu Türkçesi ile yazılmış olan Ali’nin Kıssa-i Yusuf’unun izleri de söz konusu eserde bulunmaktadır. Mesnevinin istinsah tarihi oldukça geç olan eldeki tek yazması, Dehri DİLÇİN tarafından yayımlanmıştır. [5]

 

 

ESERLERİ
 

Onun; 26 beyitlik İçinde redifli manzumesi, 79 beyitlik Dastan-ı Sultan Mahmud mesnevisi,1529 beyitlik Yusuf u Züleyha ve muhtelif şiirleriyle özellikle dini-tasavvufi Türk edebiyatı sahasında önemli bir yeri vardır.

Dâstân-ı Sultan Mahmud:"Fâilâtün fâilâtün fâilûn" kalıbıyla yazılmış 79 beyitlik bir Mesnevidir. Düşünce ve ifade gücü bakı­mından şairin olgunluk çağma ait olduğu tahmin edilebilir.

Destân-ı Yûsuf, Anadolu sahasında manzum olarak yazılan ilk Yusuf ile Züleyha mesnevisidir. Yazıldığı dönemin din ve fikir hayatını yansıtması ve mesnevi tarzının Anadolu´daki ilk örneklerinden olması bakımından edebî yönden olduğu kadar; Eski Anadolu Türkçesinin kuruluş dönemine ait eserlerden biri olarak dil bakımından da oldukça önemlidir. Eser, aynı dönem ve sahadaki diğer telif ve tercümelere oranla, anlaşılır; halk meclislerinde rahatlıkla okunabilmesi için EDEBÎ SANATLAR ve tasvirlerden oldukça arındırılmış, konuşma diline yakın, yalın bir Türkçe ile kaleme alınmıştır. Oldukça sade ve pürüzsüz bir dile sahip olan eser, Eski Anadolu Türkçesi'nin ses ve şekil özelliklerini geniş ölçüde yansıtması bakımından büyük değer taşımaktadır. 39 beyitlik bu mesnevisini Sadettin Buluç, Türk,yat Mecmuası c.15 te tanıtmıştır.

Yusuf hikâyesi, sadece İslam kültürü ve edebiyatına değil, diğer kültürlere ve edebiyatlara da konu olmuştur. Kur´an´da baştan sona bir sure ile anlatılmış ve ahsenü´l-kasas ´ Halk Hikayelerinin en güzeli´ olarak nitelendirilmiş hikaye; aşk, şefkat, kıskançlık, hile, sabır, iftira-yalan, pişmanlık gibi duygusal temaları; rüya gibi ruhsal bir konuyu; kader, mucize gibi pek çok motifi içinde barındırmaktadır. [6]




KAYNAKÇA 
  • [1] Dr. Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler,Elips Yayn., Ankara, 2005, shf505
  • [2] Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263
  • [3] Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263
  • [4] Sadettin Buluç, Şeyyad Hamza, Maddesi, TDV İA, C11
  • [5] ( Prof. Dr. Mine MENGİ, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınevi, Onuncu baskı, 2004, sayfa 59)
  • [6] Anonim,  https://www.ilknokta.com/urun/88162/Destani-Yusuf.html , son erişim, 23- 12 2012
  •  

 

 HAYATI


Şeyyad Hamza'nın hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Lami Çelebi, Bursalı (şair 16 yy (ö. 938/1532) Letâif''inde anlatılan iki fıkrada Nasrettin Hoca ile konuşturulmasına ve Akşehir Mezarlığı'nda Şeyyad Ham­za'nın kızı Aslı Hatun'a ait bir mezar kitabesinin bulunmasına ba­kılarak, onun Nasrettin Hoca ile çağdaş olup Akşehir ve çevresinde yaşamış olabileceği ileri sürülmüştür.

Ayrıca 1348 yılında Akşehir’de olan veba salgını esnasında ölen Kkızı Aslı Hatun için yazdığı mersiyeden de Akşehirli olduğu ve 14 yy ortalarında doğmuş olduğu ortaya çıkmış olur.[1]

Şeyyad, tüksek sesli şiir okuyanlara, kalenderi, Babai, Bahai, gibi şehir şehir köy köy gezen dervişlere dendiği için Şeyyad Hamza’nın batını bir derviş olabileceği düşünülmektedir. Fuat Köprülü onun bir Kalenderi veya Babai dervişi olduğu düşüncesindedir. [2] Köprülü’ye göre Şeyyad Hamza serseri hayat yaşayan bir derviştir ve hem şehir hem de köy kökenli dervişlere uygun tarzlarda eser yazmıştır. Şeyyad Hamza’yı Yesevi yolunda gören Köprülü “ eserlerini  sufiyane mahiyette propaganda amaçlı yazdığını, sanat gayesi gütmediğini” belirtir. ( Köprülü age. Shf 262)  Köprülü Ahmet Fakit, Ahmet Yesevi ve Şeyyad Hamza’nın Yunus’u oluşturan şairler olduğu düşüncesindedir.

Şeyyad Hamza’yı da ilk kez tanıtan ve 13. yüzyılda Anadolu’da yaşamış olduğunu bildiren Fuat Köprülü’dür. Şeyyad Hamza gezgin bir şair olup ARUZ ÖLÇÜSÜ ve HECE ÖLÇÜleriyle din vetasavvuf konusunda  şiirler yazmıştır. Kızının Akşehir’de bulunan mezar taşından, Şeyyad Hamza’nın Akşehir’den veya yöresinden olduğu sanılmaktadır.[3]

Ancak kızı Aslı Hatun'a ait mezar taşlarını bulan Rıfkı Melul Meriç, kitabedeki 749 (1348) yılına bakarak aradaki zaman farkı dolayısıyla, 16.Yüzyıl da vefat eden kişinin 13. ve 14. Yüzyılda yaşa­dığı kabul edilen bir kimsenin kızı olmasını tereddütle karşılar. Fakat elinde başka delil olmadığından kesin bir şey söyleyemez. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda, Şayyad Hamza'ya ait yeni şiirlerin ortaya çıkmasıyla edinilen bilgi­ler ışığında onun 1348 yılında hayatta olduğu, bu güne kadar zan­nedildiği gibi Şeyyad Hamza'nın 13. Yüzyılşairi değil, en iyimser tahminle 13. Yüzyıl yüz yılın son çeyreği ile  14. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğu kesinlik kazanmıştır. [4]


 

 

Sanatı ve ilk divan şairlerinden biri kabul edilmesi

Şeyyad Hamza'nın ele geçen şiirlerinde, ikisi hariç, dinî ve tasavvufî düşünceler ağır basmaktadır. İki adet şirinin din dışı konularda olması onun Hoca Dehhani ile birlikte ve Hoca Dehhani'den sonra ikinci Divan Şairi olduğunu gösterir.Hemen hemen bütün şiirlerine hakim olan konu, dünyanın faniliği ve ölüm tema­larıdır. Ecelin hükümdar, zengin fakir, güzel çirkin demeden herkes için mukadder olduğuna dikkat çeken şair, devlet, varlık, güzellik gibi geçici şeylerle gururlanmayı ve bir viraneden ibaret olan şu dünyada gaflet uykusundan uyanıp Kur'an'a sarılmayı tavsiye eder. Şeyyad Hamza'nın bu zamana kadar 15 manzumesi bulunmuş ve bunlar ayrı kişiler tarafından farklı yerlerde yayımlanmıştır.

Şeyyad Hamza ARUZ ÖLÇÜSÜ ve HECE ÖLÇÜleriyle şiirler söyleyebilen, İslam kültürünü kavramış gezgin bir mutasavvuftır. Hece ile yazdığı parçalar nazım tekniği itibari ile güzeldir. Aruzla yazdığı parçalarda pek başarılı olamamıştır. Ayrıca şiirlerinde Türk ve Divan Şiiriinin kuruluşundan çizgiler vardır. Klasik şiirlerinde özellikle naatları önemlidir. Bu manzumelerinde kuvvetli bir Arapça, Farsça bilgisi ve İslam kültürü hâkimdir.

Daha çok Tasavvufi çehresiyle tanınan Şeyyad Hamza, dörtlük, mesnevi, kaside, gazel gibi nazım şekilleriyle manzum eserler vermiştir. 

 

 

EDEBİ YÖNÜ

Şeyyad Hamza, 13. ve 14. yüzyıllar Anadolu’sunda etkin olan Dini Tasavvufi şiiri akımının önemli temsilcilerindendir. Onun varlığı bilinen bazı manzumeleri,Yunus Emre ’yi yaratan edebi ortamın hazırlanmasında katkısının olduğunu göstermektedir. Şairin din dışı iki gazelinin bulunması, onun dini-Tasavvufi kimliğinin yanı sıra dünyevi yönünün de bulunduğunun kanıtıdır. Şiirlerinin eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış olmasına karşın Mecmu’atü’n-Nezair’de bulunan bir gazeli doğu Türkçesi özellikleri taşımaktadır. Şeyyad Hamza’nın hem aruzla hem de hece vezniyle yazdığı manzumeleri vardır.  Hece ile yazdığı şiirleri arzulu olanlara göre daha başarılı ve güzeldir.

Şiirlerinde dörtlük, mesnevi, gazel, kaside olmak üzere değişik nazım şekillerini kullanmıştır. Elde bulunan en ünlü eseri Yusuf ile Züleyha a mesnevisidir. Eser, Anadolu sahası Türk edebiyatının, bir başka deyişle Divan Şiirinın bilinen ilkYusuf ile Züleyha ’sı olması bakımından önemlidir. Aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla yazılmış olan mesnevi 1529 beyittir. İslami edebiyatların ortak konulu eserlerinden olan Yusuf ile Züleyha ’nın aslı Kur’an’daki Yusuf kıssasına dayanmaktadır. Şeyyad Hamza, ayrıca Kur’an tefsirlerinden de yararlanarak konuyu kendi duygu ve düşünce dünyası içerisinde geliştirerek anlatmıştır. Bazı kaynaklara göre türk edebiyatında daha önce doğu Türkçesi ile yazılmış olan Ali’nin Kıssa-i Yusuf’unun izleri de söz konusu eserde bulunmaktadır. Mesnevinin istinsah tarihi oldukça geç olan eldeki tek yazması, Dehri DİLÇİN tarafından yayımlanmıştır. [5]

 

 

ESERLERİ
 

Onun; 26 beyitlik İçinde redifli manzumesi, 79 beyitlik Dastan-ı Sultan Mahmud mesnevisi,1529 beyitlik Yusuf u Züleyha ve muhtelif şiirleriyle özellikle dini-tasavvufi Türk edebiyatı sahasında önemli bir yeri vardır.

Dâstân-ı Sultan Mahmud:"Fâilâtün fâilâtün fâilûn" kalıbıyla yazılmış 79 beyitlik bir Mesnevidir. Düşünce ve ifade gücü bakı­mından şairin olgunluk çağma ait olduğu tahmin edilebilir.

Destân-ı Yûsuf, Anadolu sahasında manzum olarak yazılan ilk Yusuf ile Züleyha mesnevisidir. Yazıldığı dönemin din ve fikir hayatını yansıtması ve mesnevi tarzının Anadolu´daki ilk örneklerinden olması bakımından edebî yönden olduğu kadar; Eski Anadolu Türkçesinin kuruluş dönemine ait eserlerden biri olarak dil bakımından da oldukça önemlidir. Eser, aynı dönem ve sahadaki diğer telif ve tercümelere oranla, anlaşılır; halk meclislerinde rahatlıkla okunabilmesi için EDEBÎ SANATLAR ve tasvirlerden oldukça arındırılmış, konuşma diline yakın, yalın bir Türkçe ile kaleme alınmıştır. Oldukça sade ve pürüzsüz bir dile sahip olan eser, Eski Anadolu Türkçesi'nin ses ve şekil özelliklerini geniş ölçüde yansıtması bakımından büyük değer taşımaktadır. 39 beyitlik bu mesnevisini Sadettin Buluç, Türk,yat Mecmuası c.15 te tanıtmıştır.

Yusuf hikâyesi, sadece İslam kültürü ve edebiyatına değil, diğer kültürlere ve edebiyatlara da konu olmuştur. Kur´an´da baştan sona bir sure ile anlatılmış ve ahsenü´l-kasas ´ Halk Hikayelerinin en güzeli´ olarak nitelendirilmiş hikaye; aşk, şefkat, kıskançlık, hile, sabır, iftira-yalan, pişmanlık gibi duygusal temaları; rüya gibi ruhsal bir konuyu; kader, mucize gibi pek çok motifi içinde barındırmaktadır. [6]




KAYNAKÇA 
  • [1] Dr. Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler,Elips Yayn., Ankara, 2005, shf505
  • [2] Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263
  • [3] Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263
  • [4] Sadettin Buluç, Şeyyad Hamza, Maddesi, TDV İA, C11
  • [5] ( Prof. Dr. Mine MENGİ, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınevi, Onuncu baskı, 2004, sayfa 59)
  • [6] Anonim,  https://www.ilknokta.com/urun/88162/Destani-Yusuf.html , son erişim, 23- 12 2012
  •  

 

 HAYATI


Şeyyad Hamza'nın hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir. Lami Çelebi, Bursalı (şair 16 yy (ö. 938/1532) Letâif''inde anlatılan iki fıkrada Nasrettin Hoca ile konuşturulmasına ve Akşehir Mezarlığı'nda Şeyyad Ham­za'nın kızı Aslı Hatun'a ait bir mezar kitabesinin bulunmasına ba­kılarak, onun Nasrettin Hoca ile çağdaş olup Akşehir ve çevresinde yaşamış olabileceği ileri sürülmüştür.

Ayrıca 1348 yılında Akşehir’de olan veba salgını esnasında ölen Kkızı Aslı Hatun için yazdığı mersiyeden de Akşehirli olduğu ve 14 yy ortalarında doğmuş olduğu ortaya çıkmış olur.[1]

Şeyyad, tüksek sesli şiir okuyanlara, kalenderi, Babai, Bahai, gibi şehir şehir köy köy gezen dervişlere dendiği için Şeyyad Hamza’nın batını bir derviş olabileceği düşünülmektedir. Fuat Köprülü onun bir Kalenderi veya Babai dervişi olduğu düşüncesindedir. [2] Köprülü’ye göre Şeyyad Hamza serseri hayat yaşayan bir derviştir ve hem şehir hem de köy kökenli dervişlere uygun tarzlarda eser yazmıştır. Şeyyad Hamza’yı Yesevi yolunda gören Köprülü “ eserlerini  sufiyane mahiyette propaganda amaçlı yazdığını, sanat gayesi gütmediğini” belirtir. ( Köprülü age. Shf 262)  Köprülü Ahmet Fakit, Ahmet Yesevi ve Şeyyad Hamza’nın Yunus’u oluşturan şairler olduğu düşüncesindedir.

Şeyyad Hamza’yı da ilk kez tanıtan ve 13. yüzyılda Anadolu’da yaşamış olduğunu bildiren Fuat Köprülü’dür. Şeyyad Hamza gezgin bir şair olup ARUZ ÖLÇÜSÜ ve HECE ÖLÇÜleriyle din vetasavvuf konusunda  şiirler yazmıştır. Kızının Akşehir’de bulunan mezar taşından, Şeyyad Hamza’nın Akşehir’den veya yöresinden olduğu sanılmaktadır.[3]

Ancak kızı Aslı Hatun'a ait mezar taşlarını bulan Rıfkı Melul Meriç, kitabedeki 749 (1348) yılına bakarak aradaki zaman farkı dolayısıyla, 16.Yüzyıl da vefat eden kişinin 13. ve 14. Yüzyılda yaşa­dığı kabul edilen bir kimsenin kızı olmasını tereddütle karşılar. Fakat elinde başka delil olmadığından kesin bir şey söyleyemez. Ancak son yıllarda yapılan araştırmalarda, Şayyad Hamza'ya ait yeni şiirlerin ortaya çıkmasıyla edinilen bilgi­ler ışığında onun 1348 yılında hayatta olduğu, bu güne kadar zan­nedildiği gibi Şeyyad Hamza'nın 13. Yüzyılşairi değil, en iyimser tahminle 13. Yüzyıl yüz yılın son çeyreği ile  14. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olduğu kesinlik kazanmıştır. [4]


 

 

Sanatı ve ilk divan şairlerinden biri kabul edilmesi

Şeyyad Hamza'nın ele geçen şiirlerinde, ikisi hariç, dinî ve tasavvufî düşünceler ağır basmaktadır. İki adet şirinin din dışı konularda olması onun Hoca Dehhani ile birlikte ve Hoca Dehhani'den sonra ikinci Divan Şairi olduğunu gösterir.Hemen hemen bütün şiirlerine hakim olan konu, dünyanın faniliği ve ölüm tema­larıdır. Ecelin hükümdar, zengin fakir, güzel çirkin demeden herkes için mukadder olduğuna dikkat çeken şair, devlet, varlık, güzellik gibi geçici şeylerle gururlanmayı ve bir viraneden ibaret olan şu dünyada gaflet uykusundan uyanıp Kur'an'a sarılmayı tavsiye eder. Şeyyad Hamza'nın bu zamana kadar 15 manzumesi bulunmuş ve bunlar ayrı kişiler tarafından farklı yerlerde yayımlanmıştır.

Şeyyad Hamza ARUZ ÖLÇÜSÜ ve HECE ÖLÇÜleriyle şiirler söyleyebilen, İslam kültürünü kavramış gezgin bir mutasavvuftır. Hece ile yazdığı parçalar nazım tekniği itibari ile güzeldir. Aruzla yazdığı parçalarda pek başarılı olamamıştır. Ayrıca şiirlerinde Türk ve Divan Şiiriinin kuruluşundan çizgiler vardır. Klasik şiirlerinde özellikle naatları önemlidir. Bu manzumelerinde kuvvetli bir Arapça, Farsça bilgisi ve İslam kültürü hâkimdir.

Daha çok Tasavvufi çehresiyle tanınan Şeyyad Hamza, dörtlük, mesnevi, kaside, gazel gibi nazım şekilleriyle manzum eserler vermiştir. 

 

 

EDEBİ YÖNÜ

Şeyyad Hamza, 13. ve 14. yüzyıllar Anadolu’sunda etkin olan Dini Tasavvufi şiiri akımının önemli temsilcilerindendir. Onun varlığı bilinen bazı manzumeleri,Yunus Emre ’yi yaratan edebi ortamın hazırlanmasında katkısının olduğunu göstermektedir. Şairin din dışı iki gazelinin bulunması, onun dini-Tasavvufi kimliğinin yanı sıra dünyevi yönünün de bulunduğunun kanıtıdır. Şiirlerinin eski Anadolu Türkçesi ile yazılmış olmasına karşın Mecmu’atü’n-Nezair’de bulunan bir gazeli doğu Türkçesi özellikleri taşımaktadır. Şeyyad Hamza’nın hem aruzla hem de hece vezniyle yazdığı manzumeleri vardır.  Hece ile yazdığı şiirleri arzulu olanlara göre daha başarılı ve güzeldir.

Şiirlerinde dörtlük, mesnevi, gazel, kaside olmak üzere değişik nazım şekillerini kullanmıştır. Elde bulunan en ünlü eseri Yusuf ile Züleyha a mesnevisidir. Eser, Anadolu sahası Türk edebiyatının, bir başka deyişle Divan Şiirinın bilinen ilkYusuf ile Züleyha ’sı olması bakımından önemlidir. Aruzun fâ’ilâtün / fâ’ilâtün / fâ’ilün kalıbıyla yazılmış olan mesnevi 1529 beyittir. İslami edebiyatların ortak konulu eserlerinden olan Yusuf ile Züleyha ’nın aslı Kur’an’daki Yusuf kıssasına dayanmaktadır. Şeyyad Hamza, ayrıca Kur’an tefsirlerinden de yararlanarak konuyu kendi duygu ve düşünce dünyası içerisinde geliştirerek anlatmıştır. Bazı kaynaklara göre türk edebiyatında daha önce doğu Türkçesi ile yazılmış olan Ali’nin Kıssa-i Yusuf’unun izleri de söz konusu eserde bulunmaktadır. Mesnevinin istinsah tarihi oldukça geç olan eldeki tek yazması, Dehri DİLÇİN tarafından yayımlanmıştır. [5]

 

 

ESERLERİ
 

Onun; 26 beyitlik İçinde redifli manzumesi, 79 beyitlik Dastan-ı Sultan Mahmud mesnevisi,1529 beyitlik Yusuf u Züleyha ve muhtelif şiirleriyle özellikle dini-tasavvufi Türk edebiyatı sahasında önemli bir yeri vardır.

Dâstân-ı Sultan Mahmud:"Fâilâtün fâilâtün fâilûn" kalıbıyla yazılmış 79 beyitlik bir Mesnevidir. Düşünce ve ifade gücü bakı­mından şairin olgunluk çağma ait olduğu tahmin edilebilir.

Destân-ı Yûsuf, Anadolu sahasında manzum olarak yazılan ilk Yusuf ile Züleyha mesnevisidir. Yazıldığı dönemin din ve fikir hayatını yansıtması ve mesnevi tarzının Anadolu´daki ilk örneklerinden olması bakımından edebî yönden olduğu kadar; Eski Anadolu Türkçesinin kuruluş dönemine ait eserlerden biri olarak dil bakımından da oldukça önemlidir. Eser, aynı dönem ve sahadaki diğer telif ve tercümelere oranla, anlaşılır; halk meclislerinde rahatlıkla okunabilmesi için EDEBÎ SANATLAR ve tasvirlerden oldukça arındırılmış, konuşma diline yakın, yalın bir Türkçe ile kaleme alınmıştır. Oldukça sade ve pürüzsüz bir dile sahip olan eser, Eski Anadolu Türkçesi'nin ses ve şekil özelliklerini geniş ölçüde yansıtması bakımından büyük değer taşımaktadır. 39 beyitlik bu mesnevisini Sadettin Buluç, Türk,yat Mecmuası c.15 te tanıtmıştır.

Yusuf hikâyesi, sadece İslam kültürü ve edebiyatına değil, diğer kültürlere ve edebiyatlara da konu olmuştur. Kur´an´da baştan sona bir sure ile anlatılmış ve ahsenü´l-kasas ´ Halk Hikayelerinin en güzeli´ olarak nitelendirilmiş hikaye; aşk, şefkat, kıskançlık, hile, sabır, iftira-yalan, pişmanlık gibi duygusal temaları; rüya gibi ruhsal bir konuyu; kader, mucize gibi pek çok motifi içinde barındırmaktadır. [6]




KAYNAKÇA 
  • [1] Dr. Aslan Tekin Edebiyatımızda İsimler,Elips Yayn., Ankara, 2005, shf505
  • [2] Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263
  • [3] Fuat Köprülü , Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları, shf 262-263
  • [4] Sadettin Buluç, Şeyyad Hamza, Maddesi, TDV İA, C11
  • [5] ( Prof. Dr. Mine MENGİ, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Akçağ Yayınevi, Onuncu baskı, 2004, sayfa 59)
  • [6] Anonim,  https://www.ilknokta.com/urun/88162/Destani-Yusuf.html , son erişim, 23- 12 2012
  •  

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar