Yunus Emre Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği

20.09.2013

Yunus Emre Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği

 

 Yunus Emre (  Sivrihisar 1240 ile 1320 ) Raziye mertebesinde görülen büyük mutasavvıf ve dini tasavvufi âşık edebiyatının ilk ve en büyük temsilcisi.

Doğumu Ölümü Doğduğu Yer ve Mezar Yerleri

Hayatı hakkında pek az şey bilinen Yunus Emre’nin doğum ve ölü yılları belli değildir. Pek çok kaynak doğumu ve ölümü hakkında farklı tarihler vermektedir. Zaten Yunus Emre’ye ait olduğu iddia edilen on beşi aşkın mezar yeri vardır.  Fakat Yunus Emre   Risalet’ün nushiyye adlı eserinde “Söze tarih yidi yüz yidiydi/Yunus cânı bu yolda fidiydi” (Günay-Horata 2004) [1]mısraları ile 707/1307-1308 tarihinde şairin eserini tamamladığını ve bu tarihte hayatta olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle 1240 ile 1320 yılları arasında yaşadığı büyük ölçüde doğru bilgi olmalıdır.

Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti'nin dağıldığı, Anadolu'da çeşitli Türk Beyliklerinin oluşmaya başladığı yıllarda doğmuş Osmanlı Beyliği'nin filizlendiği 14 yy ilk çeyreğinde yaşamıştır. Doğumu ölümü ve doğum yeri hakkında en yaygın kanaat 1238- 1240 yılı civarında Sivrihisar Sarıköy’de doğduğu, 1320’de ise vefat etmiş olduğudur. Buna rağmen pek çok araştırmacıya göre 1240 yılı dolaylarında doğduğu kesin olmadığı gibi;  1320 dolaylarında Eskişehir’de öldüğü görüşü [2] kesin bir bilgi olarak kabul edilememektedir.  Fakat Beyazıt Devlet Kütüphanesi′nde bulunan ve 1950 yılında Adnan Erzi tarafından tespit edilen 7912 numaralı yazmaya göre Yunus Emre 1320 tarihinde 82 yaşında ölmüştür. Bu belgeye göre Yunus Emre’nin doğum tarihi 1238 olduğu söylenebilir.

Yunus Emre'nin mezarı olduğu iddia edilen pek çok mezar ve türbe vardır. Bunlar; Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy; Karaman'da Yunus Emre Camii avlusu; Bursa; Aksaray ile Kırşehir arası; Ünye; Kula ile Salihli arasında Emre Sultan köyü; Erzurum, Duzcu köyü; Isparta'nın Gönen ilçesi; Afyon'un Sandıklı ilçesi; Sivas yakınında bir yol üstü. Ayrıca Tokat'ın Niksar ilçesinde de bulunmaktadır. [3] Hatta Azerbaycanlılar bile mezarına sahip çıkmış Yunus’un mezarının Azerbaycan’da olduğunu iddia etmişlerdir. Şeki’de Yunus Emre ve Hacı Taptık’ın kabirlerinin bulunduğu Oğuz Kabristanı ve Şeki Türk Şehitliği vardır. [4] Ünlü mutasavvı , Niyazi Mısrî  Yunus Emre'nin mezarının (veya makamının) Limni Adası'nda bulunduğunu ifade etmiştir. Bu durum,  Tükler arasında ve Türk dünyasında Yunus Emre’nin ne kadar sevildiğini ve benimsendiğini gösterir.

Sivrihisara’a bağlı Sarıköy’de doğmuş olması da en yaygın kanaattir.  Fuat Köprülü “ Bizce Porsuk çayının, Sakarya nehrine karıştığı bir yerde mefdun olması ihtimali hepsinden kuvvetlidir[5] düşüncesi içindedir.  Nihat Sami Banarlı ve diğer pek çok araştırmacı da bu kanaat üzerindedir.

 

Yunus ve Hacı Bektaşi Veli

 

Birçok menkıbeye göre Yunus, Mevlana ve Hacı Bektaşi Veli aynı çağda yaşamış gibi gösterilmiştir. Ancak tarihi bilgiler ışığında bu mümkün olmamaktadır.  Yunus’un Hacı Bektaşi Veli’yi ziyarete gittiği ona buğday götürüp, ondan nefes aldığı, Hacı Bektaş-ı Veli’nin ona “ bizim Yunus “ diye hitap ettiğine dair menkıbeler de vardır. Bu menkıbelere göre Yunus’u Tabduk Emre’ye gönderen ve ona şairlik kudretini veren de Hacı Bektaş-ı Veli olmaktadır. Fakat Uzun Firdevsî’ye (ö. 918/1512) ait olduğu zannedilen Vilâyetnâme-i Hacı Bektâş-ı Velî’de yer alan menkıbeler  - aynı tarihlerde yaşamamış olduklarından - tarihi gerçeklere ve akla yatkın değildir. [6]

Yunus’un hayatı hakkında ortaya çıkan çelişkili bilgiler, hakkında oluşan menkıbeler yüzündendir. Bu menkıbelere göre Hacı Bektaş-ı Veli ile ilgisi Velayetnameden kaynaklanmaktadır. Esasında Hacı Bektaşi Veli ile görüşmesi yaşadıkları devirler açısından mümkün görülmemektedir. Bu görüşme halkın muhayyilesinde ve dervişlerin hayallerinde üretilmiş rivayetler olmalıdır.  

Yunus Emre ve 13. Asırda Anadolu

Yunus'un yaşadığı yıllar, Anadolu’da Moğol akınlarının ve yağmalarının devam ettiği 13. asırdır. Bu asırda Anadolu Selçukluları dağılmakta beylikler ortaya çıkmaktadır. İç kavga ve çekişmeler, otorite zayıflığı,  kıtlık ve kuraklık halkı canından bezdirmiştir. İnsanlar ne yapacaklarını, neye inanacaklarını, hangi otoriteye veya güce boyun eğeceklerini bilememektedir. Bu kargaşa ortamı insanları tekke ve tasavvufa yöneltmekte, dünyanın felaketlerinden manevi huzuru sığınmamanın çarelerini aramaktadır.  

Yunus’un ilk çocukluk ve gençlik yılları sadece siyasî değil, çeşitli mezhep ve inançların, Batınî ve Mutezilî görüşlerin de yoğun bir şekilde yayılmaya başladığı ve çatıştığı bir zamandır.

Mevlana  Celaleddin-i Rûmî, (Mevlana Celaleddin-i Rumi Hayatı ve Tarikatı ) , Hacı Bektaşi Veli ,  Ahi Evran gibi Yunus Emre de işte o yılardaki bu kargaşa ortamında halkı manevi huzur sükûn ve kurtuluşa yönelten kurtarıcılardan biridir. Bu bitmez kargaşa içinde halk tekke ve dergâhlara sığınarak hem bir nebze feraha ermiş, hem de Allah sevgisi, güzel ahlakı, hem de her türlü batıl inanca ve batını düşüncelere karşı, gerçek İslam tasavvufunu öğrenmişlerdir.  

Yunus ve Tabduk Emre İle Bağlı Oldukları Tarikat

 Yunus Emre işte bu ortam içinde onlarca yıl Tabduk Emre’nin dergâhında dergâha hizmet etmiş ve burada olgunlaşmıştır.  Şeyhi Tabduk Emre’nin bağlı olduğu tarikat belli değildir. Ancak kuvvetle muhtemel olan Tabduk Emre Dergâhının Yesevi kaynaklı bir tarikat olmasıdır. Bu bağlantı Yunus ile Yesevi’nin şiirleri arasındaki yakınlıktan da açıkça görülmektedir.  Yunus Emre’nin şiirlerinin pek çoğu ifade, söz bağlamları ve fikirleri açılarından Yesevi’nin hikmetlerini şairanelik yönünden hayli aşmış ve ustaca söylenmiş nazireler şeklindedir.  (  Ahmet Yesevi Hayatı ve Tasavvuf Edebiyatının Başlangıcı- Ahmet Yesevi ve Yunus Emre- AHMET YESEVÎ VE ŞİİRLERLE MENKIBELER )

 

) Ahmet Yesevi, her yönden Yunus Emre ve onun gibi olan Tekke ve Tasavvuf şairlerimizin de hazırlayıcısıdır. Özellikle Yunus Emre de Ahmet Yesevi’nin çok büyük bir etkisi vardır. [7]

Nedense bu konu detaylı olarak kimse tarafından pek de irdelenmemiştir.   

Yunus Emre ve Eğitim Düzeyi

Aşık Çelebi “Tanrı mektebinde”  ders okuduğunu medreseye devam edemediğini belirtir. (Meşâirü’ş-şuarâ, II, 689) Kaynaklarda onun medreseye gittiği danişment olarak da icazet aldığına dair herhangi bir bilgi de yoktur. Fakat Yunusun kendisini “ Ümmi “ olarak tanıtmasına rağmen okuma yazmayı iyi düzeyde bildiği, Arapça ve aruz veznine hâkim olabilecek kadar düzeyli bir eğitim gördüğü Risalet’ün nushiyye adlı eserinden de anlaşılmaktadır. Hatta geniş tefekkürü, aruz ve hece veznine, kuvvetli kafiye ve şiir bilgisine sahip olması; şiir ilmine ve tekniğine son derece hâkim olması onun iyi düzeyde bir tahsil yapmış olması gerektiğini ortaya çıkarmaktadır. Dahası şiirlerinde çok az kullansa bile Arapça ve Farsçaya da hâkim olduğu da fark edilir. Tasavvufi kavramları ve düşünceleri son derece özlü bir halde ifade edebilmesi, tasavvufu çok iyi düzeyde öğrendiği ve özümsediğinin de kanıtı olmaktadır. Kur'an'ı anlayacak kadar Arapçaya vâkıf,  Sadi Şirazi’den haberdar olacak kadar Farsçayı iyi bildiği bu şekilde anlaşılır. Şiirlerine bakılırsa iyi düzeyde hadis bilgisine sahip olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle tüm veriler Yunus Emre’nin ümmi olmadığını aksine iyi bir tahsil gördüğünü işaret etmektedir.

Zaten 707 (1307) yılında yazmış olduğu Risâletü’n-nushiyye adllı aruz vezni ile yazdığı mesnevisi onun ümmi olmadığına en önemli kanıttır.

Düşünceleri, işlediği konularla Anadolu'da gelişen Türk edebiyatının en büyük adlarından sayılan  Yunus Emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil, divan şiirini de etkilemiş, adını çağlar boyu sürdürmeyi başarmıştır.

 Hece ve aruzla yazdığı şiirlerinde sevgiyi temel alan Yunus Emre   tasavvufla, İslam düşüncesiyle beslenen dizelerinde insanın kendisiyle, nesnelerle, Allah'la ilişkilerini işlemiştir. Ölüm, doğum, yaşama bağlılık, İlahi adalet, insan sevgisi gibi konuları ele aldı. Çağına hâkim olan düşünüş biçimini ve kültürü konuşulan dille, yalın akıcı bir söyleyişle dile getirdi; kendinden önce yetişmiş İran ozanlarının, çağdaşlarının yapıtlarında geçen kavramlara yeni bir öz, yeni bir deyiş kattı. Bu yanıyla tasavvuf düşüncesini Alevi Bektaşi inançlarını zenginleştirdi, kendi adına bağlanan tekke şiirinin Anadolu'daki ilk temsilcilerindendir.

Yunus şiirlerinde Urum’dan Şam’a, Şîraz, Bağdat, Tebri , Şam, Nahcıvan gibi beldeleri gördüğünü Rum’da (Anadolu’nun bazı illerinde) kış kışlayıp baharda memleketine döndüğünü anlatır.  Böylece onun Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam'a gittiği anlaşılır.

Yunus Emre hayatının son dönemlerinde yazdığı anlaşılan şiirlerinde kendisinden “şairler kocası”, “bir âşık koca” diye söz ederek hayli uzun bir ömür sürdüğünü belli eder. Bu nedenle 82 yaşında iken öldüğüne dair belge bu şekilde de doğrulanmıştır diyebilmekteyiz.

 

Edebi Kişiliği

 

Yunus Emre, tasavvuf edebiyatının halk şiiri tarzındaki Ahmet Yesevi’den sonra ikinci şairidir. Üstelik yaşadığı günden bu güne kadar ondan daha önemli Dini Tasavvufi âşık edebiyatı şairi yetişmemiştir. Yunus Emre,  “Tekke ve Zümre “edebiyatımızın bir zirvesi olmuş bir daha da aşılamamıştır.  Ahmet Yesevi ile başlayan tasavvufi halk şiiri; Yunus Emre ile zirveye çıkmış ve sürekli olarak da en büyük o kalmıştır.

Yunus Emre şiirlerinde Yunus adını veya mahlasını kullanmıştır. Ancak “isminin önüne “Âşık, Bîçâre, Koca, Tapduklu, Miskin, Derviş” gibi sanlar sıfatlar da koymuştur. Yunus Emre diye anılmasına rağmen gerçek adının Yunus olup olmadığı,  adı mı yoksa mahlası mı olup olmadığı konusu da belirsiz durumdadır.

Yunus’u hazırlayan kültürün kaynağında Yesevi tarzı tasavvuf anlayışı ile Hanefi mezhebi çerçevesindeki İslam inancı vardır. “Yûnus, hakîkatin tarîkatsız, tarîkatın şerîatsız, şerîatın da ibâdetsiz olmayacağına inanır.” [8]

Yunus; fakir, zengin, Hıristiyan ve Müslüman ayrımı yapmadan insanı “ Yaradandan ötürü seven “ bir hoşgörü içinde sever. Onda ki insan sevgisi, insanı Allah'tan bir parça olarak kabul etmesinden kaynaklan bir sevgidir. Yunus, insana “yaratılmışların en şereflisi, parça bütün ilişkisi içinde insanı sevmek Allah’ı sevmektir” düşüncesi ile bakmakta ve bu anlayış ile sevmektedir. Yunus, âlemi ve parçası olan insanı yaratanın görüntüsü, olarak kabul eder. Kendi güzelliğini görmek isteyen Allah âlemi yaratmış, bu nedenle de âlemi Allah’ın bir görüntüsü kabul etmiştir. O’na göre bütün varlıklar Allah’tan gelmiştir. Varlık tektir ve bunu bilen kişi nereye bakarsa yalnızca Tanrı’nın cemâlini görecektir. Yaratılmış her şey bu nedenle Allahtan bir parça kabul edilir. Üstelik Yaratan insanı yaratırken kendi ruhundan üflemiş olduğundan insanı sevmek, en şerefli mahlûku sevmek anlamında olmaktadır. Parçayı sevmekten maksat bütünü, yani Allah’ı sevmektedir.

“Bir vücuttur cümle eşya, ayni eşyadır Huda,
Hep hüviyettir görünen, yok Huda’dan maada… “

Ona göre nefse hoş gelen şeylerden ötürü Cenneti sevmek bile hoş değildir. Yunus’un felsefesinde mutlak sevgili Allah’tır. Tek derdi Hakk’a ermek ve onunla bir olmaktır. Bu nedenle Yunus için cennetin önemi yoktur. Maksat cennete erişmek değil Allah ile bir olmaktır. 

Cennet cennet dedikleri,
Birkaç köşkle birkaç hûri;
İsteyene ver anları,
Bana seni gerek seni!..

Ona göre güzel çirkin, kötü diye bir ayrım yoktur. Güzel ve çirkin, iyi ile kötü birdir ve eş değerdedir. Onun düşüncesine göre ölmek ve yaşamak birdir. Ölmek geldiği yere yani üflendiği ruha kavuşmak anlamındadır. Çünkü her şey birden gelip geldiği bire ve aslına dönecektir. O yüzden ölüm onun için bitiş değil başlangıçtır. Ölüm kavuşmak demektir.

 

Hayat vatandan uzak kalmak anlamındadır. Çünkü ruh geldiği yere dönmek arzusundadır.

Aklın ererse sor bana, ben evvelde kandayıdım ( nerede)
Dilerisen deyüverem, ezelî vatandayıdım.

Kâlû belâ söylenmeden, tertip-düzen eylenmeden
Hakk’dan ayrı değil idim, ol ulu dîvândayıdım.”

Yunus’a göre insanların vatanı bir olan Allah’ın ruhudur. Oradan gelmiş ve oraya dönecektir.

Mal, mülk, şan şeref gibi dünyevi zevklerle oyalansa da doymaz. Ruh bunlarla tatmin olmaz. Onun arzusu “ aslına rucu “ etmektir. O yüzden Yunus nefse hoş gelen, mal, mülk, para gibi şeylere hiç değer vermez. Nefsine hoş gelen her şey ruhun özlemine terstir.

 Bu dünyaya kanmayalım fanidir aldanmayalım,
Bir iken ayrılmayalım gel dosta gidelim gönül…

 Tasavvuf düşüncesinde zamandan ve mekândan ari olan cisimler Allah Kendi güzelliğini görmek dileyince “ol “ demiş, âlem ve cisimler vücut bulmuştur. Yaratılan her şey o mutlak güzelliğin aynadaki görüntüsü gibi yaratanın kendisidir.

Adem yaratılmadan can kalıba girmeden
Şeytan lanet olmadan arş idi seyran bana

Mani evine daldık, vücuda seyran kıldık
İki cihan seyrini, cümle vücudda bulduk

Yedi gök yedi yeri, dağları denizleri
Cenneti cehennemi, cümle vücudda bulduk

Nefsin dünyevi arzularından kaçınmak, nefsin isteklerine karşı çıkmayı erdemi olarak görür. Hayat ve ömür vatandan uzak bırakan bir imtihan süresidir. Yunus'un arzu ettiği Allah diyarına varmak ve ona yakın olmaktır.  Yunus’un şiirlerinde işte bu düşünce vardır. Şiirlerinin konusu bu fikirlerle doludur. Bu özet düşünceleri çok daha basit anlatan büyük bir dil ustasıdır. Sehl-i mümteni denilen zoru çok kolay söylemek onda basit hale gelir.

Yunus’un şiirlerinde yabancı sözcük bulunmaz. En karmaşık fikirleri çok basit ifade eden muazzam bir yetenektir. O karmaşık ifadeler sanattan ödün vermeden, dilde kusura düşmeden, ahenkten fire vermeden çok çok basit hale gelir. Onun şairlik kudreti normalin çok üstündedir.


ESERLERİ 

Divan

 

Yunus Emre'nin şiirleri bu Divanda toplanmıştır. Eldeki divanların en eskisi 15. Yy da yazılmıştır.  Divanında bulunan 417 şiirin 138’i aruz, diğerleri hece ölçüsüyle kaleme alınmıştır. Yunus Emre divanının en eski si Bursa nüshasıdır.  Fatih nüshası tahminen 15. yüzyıla, Nuruosmaniye nüshası ise 1540 yılına aittir.[9]

Bu bakımdan şiirlerin hepsinin Yunus’a ait olup olmadığı, ona isnat edilip edilemediği pek belli değildir. Fuad Köprülü , Şahabettin Tekindağ, Cahit Öztelli, Müjgân Cunbur ve Âmil Çelebioğlu. Abdülbaki Gölpınarlı ve Prof. Dr. Hasibe MAZIOĞLU gibi araştırmacılar Yunus’a ait divan nüshaları üzerinde çalışmalar yapmışlardır.

Bu şiirler ve divanı Abdülbaki Gölpınarlı tarafından taranmış Yunus’a ait olanlar ile olmayanlar seçilmeye çalışılmıştır. Gölpınarlı titiz çalışınalar sonucunda gerçek Yunus’a ait olması gereken şiirleri toplayarak yayımlamıştır. Yunus Emre Divanı' farklı el yazma nüshaları ile veya bu nüshaların karşılaştırılması yolu ile defalarca ve pek çok bilim adamı tarafından yayımlanmıştır.  

 Şiirler aruz ölçüsüyle ve hece ölçüsüyle yazılmıştır. Fatih nüshası, Nuruosmaniye nüshası, Yahya Efendi nüshası, Kahraman nüshası, Balıkesir nüshası, Niyazi Mısrî nüshası, Bursa nüshası diye nüshaları bulunmaktadır.

Dr. Mustafa Tatcı, Yunus Emre'nin elde edilen son belge ve bilgilerle hayatını ve şiirlerini ortaya koyan kapsamlı bir eser yayımlamıştır. [10] Eserde yazma kaynakların karşılaştırılmasıyla elde edilen 415- 417 şiiri bulunur.  Ancak Yunus Emre’nin divanında bulunan 415 veya 417 şiirden başka, 300 kadar daha “Yunus” mahlaslı şiir tespit edilmiştir. Mustafa tatçı bu durumu “ Bu şiirlerin başka Yunuslara ait olduğunu sanıyoruz.” [11] Şeklinde açıklamıştır.

Risalet-ün Nushiyye

Risalet-ün Nushiyye, Yunus Emre'nin Divanı'ndan sonra ikinci büyük eseridir. Risalet-ün Nushiyye, dinî nasihatler içeren mesnevi türünde yazılmış,  "Nasihatler Kitabı" anlamına gelen mesnevi biçiminde yazılmış bir eseridir. "Söze tarih yedi yüz yediydi, Yunus canı bu yolda fidiydi." mısraından Risalet-ün Nushiyye’nin tarih düşme sanatıyla 1307 veya 1308 yılında yazıldığı belirtilmiştir.

 “Yûnus’un seyrüsülûk ehline öğütlerini “ içeren ve Anadolu sahasındaki ilk nasihatname örneklerinden biri olan bu eser  “fâilâtün fâilâtün fâilün” vezniyle yazılmış[12] 573 beyitten oluşur.  Failatün failün ölçüsüyle yazılmış 13 beyitlik bir başlangıçtan sonra, kısa bir düz yazı vardır.

Eser iyi bir Müslümanının nefsi ile nasıl mücadele edebileceği konusunda yazılmıştır. Eserde ruh, nefis, kanaat, gazap, sabır, haset, cimrilik, akıl gibi konular işlenmiştir. [13]

Buradaki beyitler mefailün mefailün feulün ölçüsüyle yazılmıştır.  Dizeler mefâilün mefâilün feûlün ölçüsüne uyuyorsa da, her dizede birkaç uzatma yapmak gerektiğinden, hecenin 6+5=11 ölçüsüyle yazılmış olmasının daha akla yakın göründüğünü söyleyenler de vardır. Fakat pek çok dizenin bu aruz kalıbına yatkın olması tesadüfî olmayacağına göre Yunus’un bu aruz kalıbını koşma düzenine bilinçli olarak uyguladığını gösterir.

Eserin toplam beş nüshası bulunmaktadır:

 

·         Fatih Kitaplığı,

·         Selimağa Kitaplığında,

·         Yahya Efendi Kitaplığında,

·         Nur-i Osmani Kitaplığında

·         Taşbasması Nüsha [14]

YUNUS EMRE MÜZESİ

Eskişehir İli Mihalıççık ilçesi Yunus Emre(eski Sarıköy) köyündedir. Kültür Bakanlığı tarafından 13 yy. mimarisi tarzında yapılmış ve 1974 yılında ziyarete açılmıştır.

Müzede, Yunus Emre Zaviyesine ait 4 berat, 7 muhasebe koçanı, birinci ve ikinci mezarlarından nakli sırasında çekilmiş fotoğrafları ile Yunus Emre’yi tanıtıcı kitaplar sergilenmektedir. “Diğer bölümlerde ise bölgenin etnografik malzemeleri ile Selçuklu dönemi taş süslemeciliğinin en güzel örneklerini veren mimari parçalar sergilenmektedir.”  [15]

HAKKINDA YAZILMIŞ BAZI ESERLER

·         Öztelli, Cahit. Yûnus Emre . Özgür Yayınları, 1984. ISBN 975-447-018-9

·         Tatcı, Mustafa. Yûnus Emre Dîvânı. Akçağ Yayınları, 1998. ISBN 975-338-232-4.

·         Güneş, Burhan. Halk Şiiri Antolojisi. İlke Kitabevi, 2003. ISBN 975-7923-22-2.

·         Pala, İskender. OD. Kapı Yayınları, 2012. ISBN 605-432-284-8.

·         Argun, Galip. Aşk'ın Kandili. Paradoks Yayınları, 2013. ISBN 978-605-53-0

·         info Yunus Emre'nin hayatı ve kişiliği.

·         Zekeriya Başkal, Turfanda Aşk: Modern Zamanlarda Yunus Emre Yorumları, Sütun, 2011.

Yunus Emre Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği

Yunus Emre Divanları Nüshaları Hakkında Çalışmalar ve Divan'ından Seçmeler

Yunus Emre Divanı'ndan Seçmeler

Yunus Emre-m

Menkıbe-i Yunus Emre

Menkıbe-i Yunus Emre-4

YUNUS EMRE

Yunus Emre Ve Hümanizm

Gönül Dostu Yunus

 Yûnus Emre TÜM  Şiirleri

·         Acep bu benim canım azad ola mı Ya Rab

·         Acep bu ne nesnedir bu dert ile firak bana

·         Acep şu yerde varm'ola

·         Miskin Adem oğlanı,nefse zebun olmuşdur

·         Adı Güzel Kendi Güzel Muhammed

·         Ağaç

·         Aşkın denizi- Girdim Aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum

·         Ne söylerler ne bir haber verirler

·         Allah diyelim daim Allah görelim neyler

·         Allah Sana Sundum Elim

·         Anmaz Mısın Sen Şol Günü

·         Arayı Arayı Bulsam İzini

·         Aşık Eteğin Tutmak Gerek

·         Aşk imamdır bize gönül cemaat

·         Aşık Kendi Kanını

·         Aşıklar Ortasında Sofilik

·         Erenlerin gönlünde ol sultan dükkan açtı

·         Bu gün canım yolda kodum yarın seni bulmak için

·         Aşk İşitin ey yârenler,

·         Girdim aşkın denizine bahrılayın yüzer oldum

·         Aşk bezirganı, sermaye canı

·         Aşk davası kılan kişi hiç anmaya hırs-u heva

·         Aşk erine dünyada çi harir ü çi palas

·         Aşk ile biliş canlara ezel-ebed olmayısar

·         Aşk erinin gönlü dolu padişahın hazinesidir

·         Aşk ile gelen erenler içer ağuyu nuş eder

·         Aşk makamı alidir aşk kadim ezelidir

·         Aşkın Aldı Benden Beni

·         Aşkın Elinden

·         Aşkın İle Aşıklar Yansın

·         Aşkından Yanar Yüreğim

·         Aşkın Odu Yüreğimde

·         Aşksız Adem Dünyada

·         Aşksızlara Verme Öğüt

·         Ata Belinden Bir Zaman

·         Aydıverem Ne Kıldığım

·         Ayırma Beni Senden Yaradan

·         Azrail Alır Canımız

·         Bana Seni Gerek Seni

·         Be hey kardaş hakk'ı bulammı dersin,

·         Ben Bir Aceb İle Geldim

·         Ben derd ile ah ederim derdim bana derman imiş

·         Ben Dervişim Diyene Bir Ün Edesim Gelir

·         Ben Yürürüm Yana Yana

·         Benden İçeri (Severim Ben Seni)

·         Beni Bunda Veribiyen

·         Beni İrşad Eden

·         Beni sorma bana bende değilem

·         Benim Adım Dertli Dolap

·         Benim Burda Kararım Yok

·         Benim Canım Uyanıktır

·         Benim gönlüm gözüm aşktan doludur

·         Benim Sahip-kıran Devran

·         Bilenlere Sormak Gerek

·         Hakiykatin ma'nisin şerh ile bilmediler

·         Bir Ay Gördüm Bu Gece

·         Bir Kararda Durmayalım

·         Bir Kez Gönül Yıktın İse

·         Bir Sakiden İçtik Şarap

·         Ecel seni bulur birgün

·         Biz Dünyadan Gider Olduk

·         Biz Kimseye Kin Tutmayız

·         Bize Dervişler Gelir

·         Bu Cihana Gelmeden

·         Bu ne derttir acep derman belirmez

·         Bugün Sohbet Bizim Oldu

·         Can Bir Ulu Kimsedir

·         Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi

·         Can Olgıl Can İçinde

·         Canım Ben Ondan Bundan

·         Canım Ben Ondan Bundan

·         Canını Aşk Yoluna Vermeyen

·         Canlar Cananını Buldum

·         Canlar Feda Yoluna

·         Cümle Alem Terkin Urup

·         -Çağırayım Mevlam Seni

·         -Çalab'ımın Ol Aşkı

·         -Çalap Adem Cismini

 

KAYNAKÇA

[1] Günay, Umay-Osman Horata (1994, 2004). Risâlet’n-Nushıyye. Ankara: Diyanet ve Akçağ Yay.

[2]  Not, Adnan Erzi’nin Beyazıt Devlet Kütüphanesi′nde bulduğu, 7912 numaralı yazmaya göre Yunus Emre vefat 1320 yılında vefat etmiştir ve öldüğünde 82 yaşındadır.  Bu belgeye göre Yunus Emre’nin doğum tarihi 1238 olur. Ancak bu belgedeki bilgilerin Bildiğimiz Yunus Emre’ye ait olup olmadığı kesinlik kazanmamıştır.

[3] https://www.yunusemre.net/hayati

[4] https://www.tccb.gov.tr/yurt-disi/254/76979/azerbaycan.html

[5] Fuat Köprülü, Eski Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları,  2. Baskı, İst. 1980, shf, 265-270

[6] Manakıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî: Vilâyet-nâme (haz. Abdülbaki Gölpınarlı), İstanbul 1958, s. 48-49, 87-90.

[7] ŞAHAMETTİN KUZUCULAR, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/ahmet-yesevi-hayati-ve-tasavvuf-edebiyatinin/74040

[8] Dr. Hasan Kamil Yılmaz, “Türk Tasavvuf Edebiyatının İki Yıldız Şahsiyeti AHMED YESEVÎ ve YÛNUS EMRE”, hasankamilyilmaz.com/i

[9]  Mustafa Tatcı. Yûnus Emre Dîvânı. Akçağ Yayınları, 1998.

[10] https://www.haber7.com/kitap/haber/953767-en

[11] Tatcı, Mustafa (1991a). Âşık Yunus ve Diğer Yunusların Şiirleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.

[12] MUSTAFA TATCI, https://islamansiklopedisi.org.tr/yunus-emre

[13]  Sağlam, Soner. ""Risâletü'n-Nushiyye" ve "Vagz-ı Azat" ta Nefis Terbiyesi". Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 27, Mayıs 2017. 9 Mayıs 2018,  

[14] https://tr.wikipedia.org/wiki/Risalet-%C3%BCn_Nushiyye

[15] https://www.yunusemre.net/muzesi

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar