Tiryak Nedir
Osmanlıca yazılışı: tiryāk: تریاک
Tiryak sözcüğü eski Yunanca” thēriakē “ sözcüğünden Arapça, Farsça ve Türkçeye girdiği bilinmektedir. Bu sözcük Eski Yunanca “thḗrion “, “ zehirli yılan” sözcüğünden türetilmiştir.[1]
Tiryāk ترياك sözcüğü dilimize Farsçadan “ panzehir, afyon macunu “ anlamı ile girmiştir. Söylencelere göre Pontus Kralı Mithridates, yılan zehrini ve sokmasını iyileştiren bir macun bulmuş[2] [3] ve bu panzehire ise tiryak adını vermiştir. Bu nedenle tiryak panzehir anlamı da taşımaktadır. Yılan ve akrep sokmasına iyi gelen macuna tiryak dendiği gibi “ sancıyı ve öksürüğü kesen afyonlu macuna”[4] da tiryak denmektedir. Tiryak kelimesi “ Bitkisel, hayvansal ve madensel maddelerin karışımından yapılan macun veya panzehir” anlamındadır. Eski devrilerde fârûk kelimesi de özel bir tiryak ( panzehir) adı olarak kullanılmıştır. A.T. Onay “bu tiryakın Mısır’da Kalavon hastanesinde yılanın yağlarından ve zehirlerinden yapıldığını, bu tiryakın özellikle Avrupa’da çok makbul tutulduğunu “ belirtir. [5]
Esrar, afyon, berş macunu şurubu , tütün veya nargile müptelası anlamlarına gelen tiryākī ترياكى sözcüğü de tiryak sözcüğünden türetilmiştir.
Tiryak sözcüğünün dilimize Kutadgu Bilig, ile girmiş olduğu söylenebilinir. “kerek ḳat şalīs̠a kerek tiryāk it [ister şelise kat, ister tiryak hazırla” Kutadgu Bilig, 1069
Divan Edebiyatında Tiryak ve Tiryaki
Tiryak ve tiryaki sözcüğü eski edebiyatımızda esrar ve afyon müptelalarını ifade edecek şekilde daha çok kullanılmıştır.( BKZ Afyon İçmek Şiirlerde Efyun Haşhaş Mazmunu- Cür'adan Nedir Esrar ve Afyon Kesesi ) Esrar ve afyon müptelalarına tiyaki yerine hayran ve berraş da denmiştir. Tiryaki sözcüğü şiirlerde şarab, esrar, beng, bade, cura, curadan, hayran, okka, hokka, kutu, enfiye, habb , huşber, kabak, habb- ı müzehhep, gam, gıda, gubar gibi unsurlar ile birlikte kullanılmıştır.[6] ( BKZ : KABAK ÇEKMEK ) BENG -ESRAR- İÇMEK Fuzuli Beng ü Bade Hakkında ve Özeti- )
Zehri tiryak eyleyip tiryakı zehr eylerdi Hakk Yenişehirli Avni Bey
Velî tiryâk ile bir idi ol leb
Hemân bîhûş olurdu mâr u akreb Zâti
Kahr-ı zamanın zehrini def itmez ey Bâkî devâ
İlla şarâb-ı dil küşâ tiryâk –ı ekber kandidir. Baki
Zamane derdini ey Baki bu deva def edemez. Gönlünü şenlendirecek en büyük tiryâk şarabın kendisidir.
Edeli zevk ü tahayyür gam – tiryâk bana
Oldu vasûh tegi mâye-i idrâk bana Naili Şiirleri
Miskîn Yûnus zehr-i kâtil ‘ışk elinden tiryâk olur
İlm ü ‘amel zühd ü tâ'at pes ‘ışksuz helâl olmaya Yunus Emre
O fârûki – nihadın hatırı tiryak-i fârûka
Eder ser kufte dest-i kusurda mâr-ı tâban Seyyid Vehb
Bir derde düşme yoksa müdâvât-ı rüzgâr
Tiryâk-ı ekber olsa dahi engereklidir. Sünbüzade Vehbi
KAYNAKÇA
[1] https://www.nisanyansozluk.com/kelime/tiryak
[2] A.TALAT Onay , Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB 1996, s. 479
[3] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/tiryaki
[4] A.TALAT Onay , Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB 1996, s. 479
[5] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/faruki-nedir-eski-devirde-panzehir-ve-tiryak/100546
[6] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/afyon-icmek-siirlerde-efyun-hashas-mazmunu/84912