26.01.2015
AŞKÎ, ÜSKÜDARLI
(XVI. yy) (ö. 984/1576)
Divan edebiyatında Aşkî mahlasıyla şiirler yazan çok sayıda şair vardır. “Klâsik Türk Edebiyatı'nda Aşkî mahlasını kullanan 10 şairden bahsedildiği görülmektedir. Ancak bu sayı Tuhfe-i Nâilî'de 11'e, İskender Pala'nın Üsküdarlı Aşkî hakkındaki çalışmalarında ise 12'ye yükselmektedir”[1]
Üsküdarlı Aşkî, bu şairler arasında en ünlülerinden birisi olup XVI. yüzyılın ilk yarısından yaşamış, Aşık Çelebi'nin kaydettiğine göre de asıl adı İlyas [2] olan şairdir. [3] Kaynaklar Üsküdarlı Aşkî’nin doğum tarihi hakkında bize bilgiler vermemektedir. Ama yaşadığı yıllara ve olaylara bakılırsa 16. Yy ilk başlarında doğduğu ortaya çıkmaktadır. Aşkî, bazı tezkirelerde Üsküdar bazılarında da Yenihisarlı olarak gösterilir. Son tespitlere göre Yenihisar doğduğu yer, Üsküdar ise meşhur yalısının bulunduğu yerdir. Üsküdarlı Aşki’nin Babası “Dergâh-ı Muallâ yeniçerilerinden bir zat olup Yenihisarlı’dır” (Rumeli Hisarı).[4] Şairin hemen bütün kaynaklarda “Üsküdarî” lakabıyla anılması sonraki yıllarında Üsküdar’da meşhur bir yalı satın alıp, orada ikamet etmiş olmasındandır.[5]
Aşki, “muhtemelen medresede, iyi bir eğitim görmüş, şiire bu yıllarda başlamış, Âşık Çelebi tarafından bildirildiğine göre donanmada da bir müddet çalışmış, daha sonra orduya yeniçeri olarak yazılmıştır. Âşık Çelebi'nin bildirdiğine göre “Yeniçerilik mesleğine bir türlü ısınamamış ama birçok sefere de katılmıştır. “[6] Yeniçeri olarak birçok sefere katılmış olmasına rağmen her zaman şiir yazdığı ve devrin ileri gelenlerine de takdim ettiği ortaya çıkmaktadır. Nitekim onun şairlik yönü onu diğer yeniçerilerden ayıracak, oldukça rahat ve müreffeh bir hayat yaşamasına da vesile olacaktır.
Fakat Kanûnî Sultan Süleyman ’nin Alman seferine katılan Aşkî bu sefer sırasında kaybolur ve kayıtlara öldü diye geçer. Öldü zannedildiği için de ulufesi kesilmiştir. 1532 yılındaki bu sefer esnasında Almanlara esir düşen Aşkî, bir yıl süren bu esaretten kurtularak İstanbul’a gelirse de kayıtlarda ölü gösterildiği için ulufesini alamaz hale gelmiştir. Aşkî, bu yıllarda oldukça sıkıntıya düşmüş olmalıdır ki, bu yıllar arasında “Müeyyedzâde Hacı Halife’nin tekkesine kapılanarak derviş olmuştur.”[7] Bir müddet sonra ölmediğini ispat ederek orduya tekrar katılsa da artık eskisi kadar huzurlu olamayacak, kâtipliğe tayin edilmişse de hastalanarak görevine devam edemediği için yine maaşı kesilecektir. Esaret hayatından nasıl kurtulduğu anlaşılamayan Aşkî, ertesi yıl düzenlenen İran seferinde de yer alır.[8]
Güç durumda kalan Aşkî, çareyi en büyük mahareti olan şiirde bulacaktır. “ Kanûnî Sultan Süleyman 'a sunduğu bir şiirinde yıllarca padişah kapısında kulluk ettiğini, piyade olarak seferlere katıldığını ve çeşitli fedakârlıklarda bulunduğunu anlatmaktadır. Şiiri beğenen padişah isteğini sorunca Aşkî o sıralarda ölen şair Basîrî'nin 10 akçelik ödeneğinin kendisine verilmesini talep eden bir kıta nazmetmiş, padişah bu arzusunu yerine getirdiği gibi ayrıca ihsanda da bulunmuştur. Böylece maddî sıkıntılardan kurtulan şair Üsküdar’da bir yalı satın alarak bilgin, sanatkâr ve şeyhlerin toplandığı bir mahfil haline getirdiği bu yalıda yaşamaya başlamıştır. “[9]
Bu dönemde İdris-i Bitlisî'nin oğlu Ebü'l-fazl Mehmed Efendi'nin yanında kâtiplik yapmaya başlar. Pala'nın dört yıl kadar olarak tespit ettiği bu kâtiplik yılları, şairin hastalanmasından sonra kesilir[10]1538 Şair bu tarihten sonra Üsküdar’da oturmaya başlayacak ve Latifi ile birlikte Üsküdarlı [11]olarak tanınmaya başlayacaktır.
“Âşık Çelebi eserinde Aşkî’nin bu yalıda geçirdiği debdebeli hayatı uzun uzun anlatmaktadır. “[12] Şairler, yazarlar ve devrin ileri gelenleri ile Üsküdar’daki yalısında şaşaalı bir hayat sürmüş olduğu anlaşılan Aşkî ’nin Kanuni’den aldığı ihsanlarla sürdürdüğü bu hayat neredeyse Kanuni’nin ölümüne kadar devam etmiştir. Fakat şiirlerinden anlaşıldığına göre bu debdebeli hayatın sonlarına doğru karısının dahi kendisini terk ettiği borç içinde yaşamaya başladığı, elindekini har vurup harman savuran cömert ve kalender mizaçlı Aşki’nin oldukça sıkıntılı günler yaşamaya başladığı ortaya çıkmaktadır.
“Eşinin ölümünden (veya onu terk etmesinden) sonra küçük çocukları ile baş başa kalmış, kimi kimsesi olmayan ıstıraplı bir hayata düşmüştür. Bu sıkıntılı hayat II. Selim’e yazdığı Krem Redifli şiirine de yansıyacak Aşkî, durumunu arz ettiği padişahtan yardım talep edecektir. Yüksek bir ihtimalle bu yardım talebine olumlu yanıt gelmiş ve şair, Üsküdar’da rehin düşün, belki de alacaklılar tarafından elinden alınan yalısını terk etmek zorunda kalır. Yalıyı terk eden şair tekrar Rumelihisarı’na taşınmış ve bir süre sonra vefat ederek Rumelihisarı Mezarlığı’na defnedilmiştir. [13]
Üsküdarlı Aşkî’nin divanınından (Nuruosmaniye Ktp., nr. 3857)
EDEBİ KİŞİLİĞİ
Aşki 16. Yy Kanuni dönmi şairlerinden, Hayali Bey , Zati , Baki, Taşlıcalı Yahya vb ile çağdaş bir şairdir. [14] Aşki, Taşlıcalı Yahya gibi hem asker hem de yüksek düzeyde şairlerden biridir“Aşkî, divan şiiri kurallarına bağlı orijinalitesi yüksek bir şairdir. “[15]
“Bazı tezkirelerde, yeniçerilikten ayrıldıktan sonra Bektaşîlik’ten Bayramîliğe geçtiği söylendiği gibi Sadettin Nüzhet de divanındaki bir murabbaa dayanarak Mevlevî olduğunu öne sürmektedir.”[16] Bu bakımdan Aşki’nin şiirlerinde tasavvufi unsurlarda bulunmaktadır. Ama daha ziyade şiirlerinde dindışı konulara eğilmiştir.
“Onda yeni buluşlara, ince hayallere, Fuzûlî’ye yaklaşan bir lirizme rastlamak daima mümkündür. [17]Bilhassa murabba vadisinde üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Bu yönüyle Türk edebiyatının en mükemmel şairi sayılır. Yalın dili, akıcı üslûbu ve zengin hayalleriyle başarılı ama zirve şairlerin gölgesinde kalmış bir şairdir. Şiirlerinde yaşadığı devrin kokusunu duyarız. Divanı atalar sözü ve halk deyimleri açısından da iyi bir kaynaktır. Bir dizesinde şiiri “Nutk sahil, akl gavvâs u dür-i şehvâr şi’r” olarak tanımlayan Aşkî’nin mısraları arasında bazen bir savaşın seyrini, bazen bir güzele duyulan âşıkane hisleri en ince teferruatına dek izlemek mümkündür. “[18]
“Yeniçeri şairler arasında önemli bir yere sahip olup birçok şiirleri de hamasî duyguların coşkunluğu ile yazılmıştır. Savaşmayı meslek edinen insanlar için birer moral kaynağı olan ve gaziler arasında elden ele dolaşan bu tür şiirlerde bir halk şairinin sadeliğini, bir koçaklamanın yiğit edasını, üstün bir ruh halini ve mükemmel bir savaş estetiğini yakalamak mümkündür. Öyle ki yalnızca Aşkî divanındaki şiirleri okuyarak bir sefer-i hümayunun hazırlık safhasından fethe kadar geçen dönemindeki seyri, tarihî gerçeklere uygun olarak takip edilebilir. Aşkî’nin kendi devri içinde şöhreti oldukça yaygındır. Birçok tezkire ve biyografi eserleri onu “Hoş tab’ nazma kadir yiğittir” veya “İhmal edilecek şair değildir” gibi sözlerle överler. Dîvanı- nı yaklaşık kırk yaşlarında tamamlamış ve daha otuz yılı aşkın bir zaman şiir yazmıştır. “[19][20]
Aşki’nin şiirlerinin toplandığı bir divanı vardır.. Divanının İstanbul kütüphanelerinde iki nüshası bulunur. Bu nüshalardan birisi (Millet Ktp., Ali Emîrî, Manzum, nr. 297; diğeri ise Nuruosmaniye Ktp., nr. 3858) de kayıtlıdır.
Aşki’nin divanı dışında Sadık Yazar’ın son zamanlarda yaptığı tespitlere göre “ona aidiyeti kesin veya kuvvetle muhtemel olan başka eserleri de tespit edilmiştir. Üsküdarlı Aşkî tarafından yazıldığı kesin olan iki eser, Muhtârnâme ve Kenzü'l-Hakâyık tercümesidir.”[21]
· Lutf idüp geçmezse dildârum günâhumdan benüm
·
KAYNAKÇA
[1] Sadık YAZAR, XVI. YÜZYIL ŞAİRLERİNDEN ÜSKÜDARLI AŞKÎ'NİN ESERLERİ HAKKINDA YENİ TESPİTLER, file:///C:/Users/user/Downloads/1862-9785-1-PB.pdf
[2] Sadık YAZAR, XVI. YÜZYIL ŞAİRLERİNDEN ÜSKÜDARLI AŞKÎ'NİN ESERLERİ HAKKINDA YENİ TESPİTLER, file:///C:/Users/user/Downloads/1862-9785-1-PB.pdf
[3] SKENDER PALA, AŞKÎ, ÜSKÜDARLI, ÜSKÜDARLI MEŞHURLAR ANSİKLOPEDİSİ, Üsküdar Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Kültür Yayınları:
23, shf. 72. 74
[4] SKENDER PALA, AŞKÎ, ÜSKÜDARLI, ÜSKÜDARLI MEŞHURLAR ANSİKLOPEDİSİ, Üsküdar Belediye Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Kültür Yayınları:
23, shf. 72. 74
[5] İSKENDER PALA, agy.
[6] İsmail Ünver, AŞKÎ, Üsküdarlı, TDV İA, cilt: 04; sayfa: 23
[7] İsmail Ünver, AŞKÎ, Üsküdarlı, TDV İA, cilt: 04; sayfa: 23
[8] Sadık YAZAR, agy.
[9] İsmail Ünver, AŞKÎ, Üsküdarlı, TDV İA, cilt: 04; sayfa: 23
[10] Sadık YAZAR, agy.
[11] Tezkire-i Latîfî (nşr. Ahmed Cevdet), İstanbul 1314, s. 244;
[12] Âşık Çelebi, Meşâirü’ş-şuarâ (nşr. G. Meredith-Owens), London 1971, vr. 221a-b
[13] İsmail Ünver, AŞKÎ, Üsküdarlı, TDV İA, cilt: 04; sayfa: 23
[14] İSKENDER PALA, agy, shf. 72. 74
[15] İSKENDER PALA, agy.shf. 72. 74
[16] İsmail Ünver, AŞKÎ, Üsküdarlı, TDV İA, cilt: 04; sayfa: 23
[17] İskender Pala, Aşkî ve Divanından Seçmeler, Ankara 1988; a.mlf
[18] İSKENDER PALA, AŞKÎ, ÜSKÜDARLI, ÜSKÜDARLI MEŞHURLAR ANSİKLOPEDİSİ, Üsküdar Belediye
Başkanlığı Kültür ve Sosyal İşler
Müdürlüğü Kültür Yayınları: 23, shf. 72. 74
[19] İSKENDER PALA, AGY. shf. 72. 74
[20] Şahane Gazeller: Aşkî,İstanbul 2007. İSKENDER PALA
[21] Sadık YAZAR, age
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın