06.04.2025
Üsküf Nedir Kökeni
Osmanlıca yazılışı : - üsküf: اوسكوف
Üsküf Kökeni Anlamı
Üsküf kelimesi Yunanca kökenli ve “ibik, hotoz, tepesi devrik ucu püsküllü başlık” anlamına gelen “skuphia” sözcüğüne dayanır. Üsküf kelimesinin Yunancadan pek çok dile de geçtiği anlaşılır. ( İtal. scuffia, Rus. skufiya, Gr. skoúfıa,)[1] Rum din adamlarının giydiği fese benzer başlığa usḳuf اسقف dendiği Hıristiyan din adamı ve piskopos anlamına geldiği de bilinmektedir.[2] Sözcük Arapçaya usḳuf Osmanlıca ve Türkçeye üsküf şeklinde geçmiş Türkçede yeniçerilerin giydiği başlık, serpuş anlamlarında kullanılmıştır. Av için eğitilen alıcı kuşların insana ve ava alışsın diye gözlerini örten başlığa, nargile ateşini rüzgârdan koruyan başlık üstüne geçirilen üstüvaneye de[3] üsküf denir. Makedonya’daki, Üsküp şehrinin Yunanca yazımı ve telaffuzu da “skuphia” sözcüğüne çok yakındır.
Osmanlı devrinde yüksek rütbeli yeniçeri subaylarının giydikleri, keçelerin doğal renginde olan, yarısı arkaya sarkan, uzun sarık şeklindeki serpuşa,( kenarı sırma işlemeli börke ) üsküf dendiği gibi gibi, halk ağzında kenarları işlemeli başörtüsüne, başlık ve takyeye de denmiştir.
Âşık Paşaoğlu Tarihi'ne göre üsküf, I. Murad 'ın yeniçeri teşkilatını kurması” İncügüz'üñ üzerinde Apolanya [Pulunya] dirler bir hisarın alınmasından “ sonra yeniçerilerin sırmalı biçimiyle kullanmaya başladıkları bir yeniçeri başlığıdır.[4] “Fatih Sultan Mehmed’in ilan ettiği “Kanunname-i Al-i Osman’da “beğlerbeğiler ve sancakbeğilerinin “ altın sırmalı üsküf takmaları emredilmiş olmaktadır. Fatih zamanından itibaren kapıkulu piyadeleri ve zabitleri de süslü üsküf giymeye başlamıştır.
YENİÇERİ ÜSKÜFLERİNİN BİÇİMSEL ÖZELLİKLERİ
Yeniçeri ağalarının giydikleri üsküflerinin ön tarafındaki tüylüğe yüksek rütbeli yeniçeri subaylarının rütbelerine göre turna veya balıkçıl kuşu teleği taktıkları bilinmektedir. [5] Yeniçerilerin giydikleri üsküflerin keçeden veya örme olarak yapıldığı, üsküfün yarısının başa geçerken diğer yarısının enseye dayandığı, rütbeli yeniçerilerinin üsküflerinin rütbelerine göre sırmalar ile işlendiği ve kuş terekleri ile süslendiği bilinmektedir. Üsküflerin alınlık kısmında üsküfü giyen yeniçeri ağasının rütbesine göre telli turna tereği, balıkçıl kuşlarının teli takılan veya süpürge-sorguç takmağa yarayan tüylük ya da kaşıklık adı verilen metalden bir yuva bulunurdu. Bu yuvaya takılan tüye ve terekten yeniçeri ağasının rütbesi belli olurdu. Balıkçıl tereğini ocağın en üst rütbeli ağaları takıyordu. Altın ve sırma işlemeli olan üsküfleri beylerbeyleri ve sancak beyleri takıyordu. Yüksek rütbeli komutanların veya harem hatunlarının giyebildiği altın işlemeli , altın sırmalar ile süslenmiş üsküflere ” zerkulah” veya” zerrîn külâh” denilirdi.
Yeniçeri üsküflerinin “ Altın işlemeli bölümü dört parmak enindeydi.[6] Geriye kalan kısmı arkaya yatık bölümüyle birlikte bir endazeden (65 cm.) uzundu.[7] Başa giyilen kısmı sırmalı olmayanına “kuka “ denirdi.”
Özellikle sefer esnasında Beylerbeyleri, silahtar ve sultanın yakın koruması olan yeniçeri bölüklerinin yüksek rütbeli ağalarının altın yaldızlı üsküfler takınarak sulatan refakat ettikleri divan şairlerinin beyitlerinden anlaşılan detaylardır.
Mülk-i mağrip üzre yap yap yürüdü sultan-ı mâh
Altın üsküflü sipâhidir yanınca ahterân Mesihi
Altun üsküflü silâhdârın-durur hurşîd kim
Kanda (nereye) gitsen götürür yanınca tîğ-i zer-nişan Mesîhî
Yeniçeriler haricinde saray kapıcıları, silâhdarlar, bölükbaşılar, kuloğulları ve iç oğlanları da üsküf giyebilmişlerdir.
Külahı Havaya Atmak Yere Çalmak
Külah Kapmak Külah Etmek Nedir
Serpenah Şebkülah Miğfer ve Tolga
KAYNAKÇA
[1] Ömer ZÜLFE, “ÜSKÜF ÜZERİNE”, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi 12, İstanbul 2005, 167-190.
[2] https://www.etimolojiturkce.com/kelime/%C3%BCsk%C3%BCf
[3] A.T.Onay, Eski Türk Edebiyatında Mazmunlar, MEB, 1996, s. 491
[4] Âşık Paşazade, Osmanoğulları'nın Tarihi, hzl. Kemâl Yavuz, M. A. Yekta Saraç, İstanbul 2003, Bölüm 53, s. 121.
[5] https://www.lugatim.com/s/%C3%9CSK%C3%9CF
[6] Mehmet Önder, Antika Ansiklopedisi, İstanbul 1998, s. 450
[7] Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1972, III, s. 560.
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın