23.04.2012
Ahmet Cevdet Paşa
26 Mart 1822, Lofça - 26 Mayıs 1895, İstanbul) devlet ve bilim adamı, tarihçi, hukukçu, yazar ve şair
Ahmet Cevdet Paşa veya Lofçalı Ahmed Cevdet Paşa 19 asrın en önemli isimlerinden birisi, Mecelle'yi kaleme alarak İslam Hukukunu batı prensiplerine uyarlayan, Mecelleyi kitaplaştıran devlet adamıdır. Beş defa Adliye, üç defa Eğitim, iki defa Vakıflar, bir defa İçişleri ve bir defa da Ticaret ve Ziraat bakanlığı yapmış [1] o devirde hazırlanan kanunların ve kurulan kurumların büyük kısmı onun elinden çıkmıştır. [2]Türkçe yazılmış ilk dil bilgisi kitabı olan "Kavâ'id-i Osmâniyye"'nin yazarıdır. En ünlü eserlerinden olan "Kısas-ı Enbiya"’da bütün peygamberleri ve İslam tarihini sade bir dille kaleme almış, ilk kadın romancımız olan Fatma Aliye Hanım’ın da babasıdır.
“Tarih-i Cevdet” adıyla bilinen ve Osmanlı tarihini anlatan on iki ciltlik ünlü eserin yazarı, 1855-1865 yıllarında devletin resmi tarihçisi tarih yazarıdır. Bu sayede dönemin siyasi olaylarını yazdığı "Tezakir-i Cevdet" adlı eseri ortaya çıkarmış kişidir.
1822 yılında Osmanlı Devleti’nin Tuna eyaleti kazası olan Lofça’da (bugün Bulgaristan’da) dünyaya gelmiş olan[3] Cevdet Paşa’nın abası Hacı İsmail ağa, Annesi Ayşe Sümbül hanımdır. Dedesi Hacı Ali Efendi, onun babası Ahmet ağa, onun babası da Lofca müftüsü İsmail efendidir. [4]Büyük atası Ahmet ağa, Kırkkiliseli olup Baltacı Mehmet Paşa ile Prut seferinde bulunmuş ve Lofça’ya yerleşmiş bir zattır. Ailesi Lorca’da Yıılarkıran soyadıyla tanınmıştır.[5]
Ahmed Cevdet, yeni açılan ilkokula giderken Hafız Ömer Efendi'den Arapça öğrenmiş, Müftünün yanında Müsevvidilik yaptı. “Cevdet” mahlasını kendisine 1843’de İstanbul’da öğrenim gördüğü sırada şair Süleyman Fehim Efendi vermiştir.[6]
l255 H. 1839 M; da 17 yaşında iken İstanbul'a gelmiş, Fatih Medresesi’nde, Tefsir, Hadis, fıkıh, mantık,' adab, kelam derslerine devam eden Cevdet Paşa eğitim hayatındaki bu başarısının ve merakının sayesinde ileriki zamanlarında devrinin yegâne bilim adamı olacaktır.
Bir yandan okula giderken Tatil günlerinde ise hariçten: felsefe, tabii ilimler, hendese, hesab, cebir, hey' et (astronomi), coğrafya dersleri almaktadır. O zaman çok meşhur olan Murat Molla tekkesine gitmekte, bir yandan Farsça öğrenmekte diğer yandan da Mevlana’nın Mesnevi’sini bitirip, şiirler yazmaktadır. Divançe’sinde bulunan şiirlerin çoğunu bu tekkeye devam ettiği sırada yazmış takip ettiği derslerle ilgili olarak kitaplar hazırlamış, ilk gençlik yıllarını tamamen ilime adamıştır. Murad Molla tekkesi şeyhi Mehmed Murad efendiden ve şair Süleyman Fehim 'den de farsça okumuş, ünlü riyazıyyeci Vidinli Hocadan, Müneccimbaşı Osman Silib'den, Nuri Beyden de birçok dersler alarak tahsilinde ilerlemiştir. Bu mükemmel eğitim sonucunda genç 'yaşta icazet alarak Fatih Camiinde, Gelenbevi'nin Burhan'ını, Dülgeroğlu Camiinde de Kadı mir okutmaya başlamıştır. Talebesi arasında kendinden yaşlı olanlar da vardır. 1843 te 21 yaşında iken Hamidiyye Medresesi imtihanına girip maaşa bağlanmış, 1844’te 22 yaşındayken Çanat pâyesi ile Rumeli kaleminde kadı olmuştur.[7]
1845 yılında müderris olarak İstanbul camilerinde ders vermeye başladığı yıllarda siyasi olayları yakından takip edebilmek için Fransızcayı da öğrenmeye başlamıştır. Devlet adamı olarak yıldızının parlamaya başlaması bu görevi esansında gerçekleşir. Şeyhülislamlık makamının tavsiyesi üzerine, yeni kanunlar düzenlemekle meşgul olan Sadrazam Mustafa Reşid Paşa’nın dairesinde çalışmaya, akşamları da Paşa’nın konağına giderek çocuklarının eğitimi ile ilgilenmeye başlamıştır. 1848’de Mustafâ Reşîd Paşa’nın verdiği bir görevle Bükreş’e gidip bir ay kaldıktan sonra geri döner. 1849’da tedavi için bulunduğu Bursa kaplıcalarında "Kavâid-i Osmâniyye" (Osmanlıca dilbilgisi) adlı kitabı ve ilk Türk anonim şirketi olan Şirket-i Hayriye’nin kuruluş nizamnamesini yazmıştır.[8] Bu yıllarda yakın dostu Keçecizade Fuad Paşa ile birlikte Kavaid-i Osmaniyye’yi yazmaktadır. Encümen-i Daniş azalığı verildiği sıralarda Kavaid-i Osmaniyye'si Padişaha sunmuş, padişah da bu eserin yayınlanması emrini vermiştir. Türkçe yazılmış ilk gramer kitabı kabul edilen bu eser 50 yıl boyunca okullarda ders kitabı olarak okutulmuş, Almanca'ya(1855) Arapça'ya( 1866) Bulgarca'ya ve Hırvatça'ya tercüme edilmiştir.
1850 de Meclis-i Maarif-i Umumiyye azası ve Dar'ul-Muallimin (Öğretmen okulu) müdürü olur. [9]Bu mektebi kısa zamanda ıslah ederek, mektebe giriş ve imtihan usullerini belirler. Rüştiyelerdeki din derslerinde okutulmak üzere "Ma’lûmât-ı Nâfia" (Fâideli Bilgiler) adlı kitabı kaleme almıştır. [10]Ahmet Cevdet Efendi, bilimin yayılması ve kültür düzeyinin yükseltilmesi için Fransız Bilimler Akademisi benzeri bir akademinin kurulması fikrindedir. Bunun faydalarını anlatan bir mazbata hazırlayarak Sultan Abdülmecit’e sunmuştur. Bu görüşlerinin Padişah tarafından uygun görülmesi üzerine 1851’de kurulan Encümen-i Daniş’e (Osmanlı Akademisi) asli üye olarak seçilmiş olur.
Encümen-i Daniş 1851 yılında kurulabilmiş, teşkilât yapısını ve statüsünü Ahmet Cevdet Paşa'nın hazırladığı Encümen-i Dâniş Sultan Abdülmecid'in 15 Nisan 1851 tarihli iradesiyle kesinleşmiş ve günümüzdeki adı Cağaloğlu Anadolu Lisesi olan Darülmaarif'te ilanı ve kuruluşu gerçekleşir. Encümenin kurulduğu henüz "Efendi" olan Ahmet Cevdet Paşa'ya İbn Haldun'u tercüme ettirmek ve Hammer'in Osmanlı Tarihi'ni tamamlayacak nitelikte bir tarih yazdırmak gibi önemli kararlar alabilecek düzeydedir. [11]
1853 yılında Encümen’de bir Osmanlı tarihi kaleme alınması kararlaştırılmış, 1774-1826 yılları arasındaki bölümü yazmak görevi Ahmet Cevdet Efendi’ye verilmiştir. O sırada TANZİMAT FERMANI’nı kabul ettirmek üzere Mısır ’a gönderilen sadaret müsteşarına eşlik etmesi istenir. 1852 de Mısır ‘da Hidiv ailesi arasındaki ihtilafları halletmek için Fuad Paşa ile birlikte Mısıra gider. Ahmet Cevdet Efendi, bu seyahate rağmen diğer üyeler henüz kayda değer bir çalışma yapmamışken gezi dönüşünde üç ciltlik çalışmasını tamamlayıp 1854 yılında padişaha sunmuştur. Bu çalışması ile “Süleymaniye pâyesi” ile ödüllendirilmiş ve yüksek müderrisler sınıfına girmiş olur. [12]
1855 te Mısır’da Vak'a-nüvis olarak göreve başlamıştır.1856 da Meclis-i Ali-i Tanzimat azalığına ilaveten Arazı komisyonu riyasetine tayin edilmiş Arazı Kanunnamesi, Tapu Nizamnamesi, Talimat-ı Muvakkate ve Tarifnamesi bu komisyonda hazırlanmıştır. 1857 de Sadrazam Kıbrıslı Mehmed Paşa ile Rumeli'nin 1861 de İşkodra'nın ıslahatı için görevlendirilmiş,[13] bu görevleri başarı ile yerine getirmiş olmasından dolayı devlet hızla yükselmeye başlamıştır.
Ahmet Cevdet Efendi’ye 1855 yılında devletin resmi tarihçisi olarak görev aldıktan sonra, bu görevi on yıl sürdürmüş bu görevi sırasında "Tarih-i Cevdet" adıyla şöhret bulan on iki ciltlik eserinin geri kalan bölümlerini yazmış, eserinin son cildini de 1886’da yayınlanmıştır.
1856 yılında Rabia Adviye Hanım ile evlenir. Bu evlilikten üç çocuğu dünyaya gelmiştir. Çocuklarının adı: Ali Sedad, Fatma Aliye , Emine Semiye’dir. ( bkz Fatma Aliye Biyografisi ve Eserleri İlk Kadın Romancı ) Ali Sedat Bey, yazdığı mantık kitapları ile tanınmış,; kızı Fatma Aliye Hanım ise ilk Türk kadın romancı olarak edebiyat tarihine geçmiştir.[14]Diğer kızı Emine Semiyye ise Avrupa’da öğrenim gördükten sonra İstanbul’da öğretmenlik, Selanik’te öğretim müfettişliği yapmış, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ nde görev alarak siyasette öncülük yapan ilk kadın siyasetçilerimizden bir olmuştur. 1856 yılında otuz üç yaşında iken Galata Kadılığına, aynı yılın sonunda Mekke-i Mükerreme kadılığına [15] getirilen Ahmet Cevdet Efendi, gene aynı yıl içinde “Meclis-i Âlî-i Tanzimat” üyesi olmuş ve devrin kanunlaştırma çalışmalarında yer almıştır.[16]
1861’de İstanbul kadısı olur. O günlerde İbn-i Haldun’un meşhur Mukaddime’sinin tercümesini tamamlamış ve aynı yıl Osmanlı Devleti’nin kanunlarını yapacak olan “Meclis-i Ahkâm-ı Adliyye” üye tayin edilmiş; meclisin nizamnamesini hazırlamıştır.
1863 yılında Anadolu kazaskerliği payesi ile Bosna vilayetinde teftişe gönderilen Ahmet Cevdet Efendi, orada bir buçuk yıl içinde ıslahatlar gerçekleştirmiş ve orduya asker sağlamakta başarılı olmuştur. Bu aşarısı, daha önce hiçbir ilmiye mensubuna verilmemiş olan ikinci rütbeden “Nişân-ı Osmânî” [17]ile ödüllendirilmesine yol açacaktır.
Ahmet Cevdet Efendi, bir yandan da “Tezâkir-i Cevdet” adlı eserini de kaleme almaktadır. Ayrıca peygamberler tarihini anlatan altı ciltlik “Kısâs-ı Enbiyâ” adlı eseri yazmayı sürdürmektedir. 1864'te Çukurova, Amik Ovası İskenderun Ovası ve Kozan’daki göçer Türkmenleri yerleşik hayta geçirmek ile görevlendirilir. ( bkz Çukurova Gavurdağları ve Amik Ovasındaki Türkmen Aşiretleri) Tarihçilerin yeteri kadar önem vermedikleri bu husus yakın dönem Türk Tarihinin ve Cevdet Paşa biyografisinin en önemli başarılarından birisi olmuştur. İki yüz yıldır kargaşa içinde olan Çukurova ve Gâvurdağları’ndaki Türkmenlerin yapılan harekâta ve işin çok zor oluşuna karşın çok üstün ikna ve diplomasisi sayesinde halledilmiş olur.
Fırka-ı İslâhiye adı verilen hareketin icraatçısı olarak Derviş Paşa ile birlikte Çukurova’daki Türkmen aşiretlerin kansız sayılabilecek bir şekilde iskân edilmesini sağlamış, bir milyon aileye yakın göçer Türkmenlerinin yerleşik hayata geçmesini sağlayarak Çukurova’nın kansız sayılabilecek şekilde göçer Türkmenlere iskân edilmesini, Bağdat Tren yollarının açılmasına zemin hazırlamıştır. Çukurova’daki göçer Türkmenlerin iskânıyla sağladığı başarı dolayısıyla Çukurova'nın tarım alanlarından istifade etmesini başarmış, göçer Türkmenlerin tarıma alışmasına, öğrenmesine olanak sağlamış, bölgede yüzyıllardır süren isyan ve karmaşayı giderdiği gibi devletin bu bölgelerden asker ve vergi almasını temin etmiştir. Bu sayede Haç yollarının güvenliği sağlanabilmiş, göçerlerin üretime ve devlete katılmasını tesis etmiş bir kişidir. Zamanında değeri anlaşılmayan ve tarihçilerin üzerinde durmayı pek akıl edemediği bu hizmetler belki de siyasi anlamda devlete sağladığı en büyük katkılardan birisidir. [18] Türkmenlerin ıslahı ile yörede asayiş sağlanmış, yöreden asker alınmaya başlanmış, arazi tarıma ve üretime kavuşmuş, isyan halinde olan derebeylikler ortadan kaldırılmış, Anadolu’nun bütünlüğü ve güvenliği ihdas edilmiştir. Onun bu başarısı, 1919 da yöreyi istila etmeye kalkan Fransızların da püskürtülmesini sağlayacak, Batı’da Yunan işgalinin defi sağlanırken, Doğu Akdeniz’deki Fransız işgali resmi kuvvetlere ihtiyaç duyulmadan yöreye iskân edilmiş Türkmenlerin gerilla savaşındaki marifetleri sayesinde başarılacaktır.
Torosların kuzey ve güneyindeki yüzlerce yıldan beri yerleştirilemeyen aşiretleri Amik ovası, Çukurova, Amanoslar Kayseri, Uzun yayla ve Sivas'a kadar olan bölgelerde iskâna tabi tutmayı başarmıştır. Derviş Paşa ve Kurt İsmail Paşa ile birlikte başarılan bu görev şimdiye kadar pek fark edilmiş olmasa da Cevdet Paşa'nın çok olumlu neticeler veren önemli bir başarısı olmuştur. Dörtyol, Hassa, İslâhiye, Düziçi, Osmaniye, Haruniye, Erzin gibi il ve ilçeler bu iskân sayesinde kurulmuştur. Uzunyayla’dan Çukurova’ya kadar yüzlerce yıldır ekilip biçilemeyen araziler üretime açılmış, göçer Türkmenler yerleşik hayata kavuşmuş, devletin bu göçmenlerden vergi ve asker alması sağlandığı gibi, eşkıyalık hareketlerinin önün e de geçilmiştir. [19] Bu ıslahattan sonra Çukurova’da tarım yapılmaya başlandığı gibi, Bağdat, Berlin, Mekke demiryollarının yapımı gerçekleşebilmiş, devlet elinin Çukurova, Amik Ovası, Gavurdağların’a uzanması sağlanmış, buradaki göçer Türkmenlerin Islah edilmesine ve devlet hizmetlerinden yararlanabilmelerine olanak sağlanmıştır.
Bu başarısı sonucunda 1865 yılında Meclis-i Hazain azası ve Halep Valisi olarak görevlendirilen Cevdet Paşa iki yıl kadar bu bölgenin Islahı için görevini başarıyla sürdürerek Çukurova ve Amik Ovasındaki çok sayıda Islaha imzasını atmış bir kişidir. Çukurova Türkmenlerinin iskânı sırasındaki yaşadıklarını ve gözlemlerini Maruzat ve Tezakir adlı eserlerinde kaleme almıştır. Bu eserleri Çukurova’da iskân edilen Türkmen boyları, cemaat, kethüdalık ağalık ve oymaklarını iskânı hakkında çok değerli bilgilerle doludur. [20]
20 Şubat 1866 da Rutbe-i ilmiyesi vezarete tahvil edilerek Halep, Adana eyaletleriyle Kozan, Maraş, Urfa, Zur sancaklarından kurulan Haleb vilayeti valisi oldu. Orada iki sene teşkilatı düzene koymak, Gavurdağları Çukurova ve Halep’teki Türkmenlerin ıslahatını sağlamak, onlara çitçiliği öğretmek ve yerleşik hayata intibak etmelerini sağlamakla meşgul olmuştur.
Bu başarılardan sonra Abdülaziz tarafından şeyhülislamlığa getirilmesi beklenen Ahmet Cevdet Efendi, bunun yerine ilmiye sınıfından mülkiye sınıfına nakledilmiş, Vezirlikten, paşalığa getirilmiştir.(1866).
Ahmet Cevdet Paşa, 1866’da Halep ’te iki yıl süren valiliği sırasında “Fırat” adında bir gazete çıkarmış, bu dergi yayımını uzun yıllar devam ettirmiştir.. 1867 de Şura-yı Devlet ile beraber teşkil olunan Divan-ı Ahkam-ı Aliye başkanı tayin edilir. Ali Paşa, Fransız medeni kanununun tercüme edilerek Osmanlı Devletinde tatbik edilmesi gerektiğini ileri sürüyordu. Ahmed Cevdet Paşa ve aynı düşüncede olanlar, İslam Hukukunun bir dalı olan Hanefi fıkhının sistematik hale getirilerek kanunlaştırılması fikrini müdafaa ediyorlardı. Ahmed Cevdet Paşa ve arkadaşlarının fikirlerinin tatbiki için "Mecelle Cemiyeti" adıyla ilmi bir heyet toplanmıştır. Başkanlığına Ahmet Cevdet Paşa’nın getirildiği bu meclis, Kur’an-ı Kerim'in hükümlerini kanun şekline sokup, bütün milletlerin kıymet verdiği Mecelle adındaki kitabı hazırlamış iki sene içinde Mecelle’nin 4 kitabını hazırlamıştır. Beşinci kitabın hazırlığı tamamlanırken Bursa’ya, sekizinci kitap hazırlanırken Maraş’a vali tayin edilen paşa, her iki görevden de birkaç gün sonra alınıp merkeze tayin edilmiş ve tekrar Mecelle Cemiyeti’nin başkanı yapılmıştır.[21] 1868’de yeni kurulan ve temyiz mahkemesi görevi yapacak olan “Divan-ı Ahkâm-ı Adliye”'ye başkan tayin edilir. Beşinci kitabı hazırlarken 1870 te Mecelle'den alınarak bu işten uzaklaştırılmıştır. [22]
1874 yılında Maarif Nazırlığına tayin edilir. Nazırlığı Nuruosmaniye Camii avlusunda "ibtidâiyye" adıyla modern usullerde eğitim veren bir ilkokulun açılmasını sağlar. Bu arada okullarda okutulmak üzere kitaplar yazıyor, Türkçe dilbilgisi kitabı “Kavâid-i Türkî”, mantık dersleri için “Mi’yâr-ı Sedad”, edebiyatla ilgili olarak “Âdâb-ı Sedad” adlı eserlerini hazırlamakla megul olmuştur. En tanınmış eseri olan "Kısas-ı Enbiya" da bu dönemde bastırılır.
1874 yılında Yanya valiliği ile görevlendirilmiş, sekiz ay sonra İstanbul’a dönmüş ve Adiye Nazırı olmuştu. Bu görevi sırasında Ticaret mahkemelerini Adliye Nezaretine bağlayarak Osmanlı kanunlarını toplayan “Düstur” yayınlanmıştır.
Sultan Abdülaziz’in tahttan indirilmesinden sonra Bulgar isyanları ile ilgilenmek üzere Rumeli’ye gönderilir. Bu görevinde de çok başarılı olmuş dönüşünde Adliye ve ardından Maarif Nazırlığı görevlerinde bulunmuştur. Mecelle’nin on altıncı kitabı bu sırada tamamlanır.(1876).
1878’de Suriye valisi yapılan paşa, Kozan’da yeniden baş gösteren Kozanoğlu Ahmet Paşa isyanını bastırıp tekrar İstanbul’a dönerek Ticaret ve Ziraat Nazırı olmuştur. Küçük Mehmet Sait Paşa zamanında yeniden Adliye Nezareti’ne getirilmiş, 1880’de açılan Mekteb-i Hukuk’ta dersler vermiştir.[23]
1881’de kurulan ve Abdülaziz’in ölümünü yargılayan Yıldız Mahkemesi’nde Adliye Nazırı sıfatı ile görev almıştır.
1882’de Adliye Nazırlığından ayrılarak, üç buçuk yıl devlet memurluğundan uzak kalmış, 1886’da tekrar Adliye Nazırı olmuş ve bu görevinde dört yıl daha kalmıştır.
Ahmet Cevdet Paşa, 26 Mayıs 1895’te Bebek’teki yalısında vefat etmiş, Naaşı, Fatih Camii bahçesine defnedilmiştir.[24]
TARİHÇİ VE YAZARLIK YÖNLERİYLE AHMET CEVDET PAŞA
Ahmet Cevdet Paşa devrinin en önemli devlet adamlarından birisidir. Onun devlet adamı olarak görev yapması bilim dünyamız adına çok önemli bir kayıp olmasına rağmen devlet adına yaptığı mesailer açısından da devlete çok önemli hizmetleri olmuştur. Hem devlet adamlığı hem de bilim dünyamıza katkılarını birlikte değerlendirdiğimiz zaman önemi çok daha net olarak ortaya çıkacaktır.
Tarihçilerin pek üzerinde durmadığı noktalardan birisi olan Doğu Akdeniz’in ve Türkmenlerinin Islahını başarmış olması bile başlı başına son derece mühim bir olaydır. Başıbozuk olan ve eşkıyalıkla uğraştığı gibi Anadolu coğrafyasının üçte birini karıştıran Türkmenlerin devlete bütünleştirmesi Türkiye Cumhuriyetinin gelişmesinde ve Doğu Akdeniz'in kalkınmaya başlamasında son derce mühim bir rol oynamıştır. Ayrıca Tanzimat devrinin aydınlanma çağımız olduğu göz önünde bulundurursak Reşit Paşa ile birlikte Edebiyatın ve toplumun batı toplumlarına ve edebiyatıyla sanatına entegre olmasındaki ilmi çalışmaları, kanunları ve önerilerinin değeri daha da iyi anlaşılmış olacaktır.
Devrinin en önemli beyinlerinden biri olarak siyaset, devlet, kanun tarih ve edebiyata olan katkıları akıl almaz derecede mühim hizmetler olarak görülmesi gerekmektedir. Onun hakkında yazılmış olan şu satırlar bir başka gözden Ahmet Cevdet Paşayı tanıtmak açısından çok mühim tespitlerdir.
"Ahmet Cevdet Paşa büyük bir devlet adamı olduğu kadar aynı zamanda tarihçi, hukukçu, mütefekkir, edip, eğitimci ve sosyologdur. Batı’nın pozitif bilimler, teknik ve yönetim alanlarındaki üstünlüğünü kabul ederek bu alanlarla ilgili Osmanlı müesseselerinin Batı tarzında ıslahını savunmuştur. Avrupa kanunlarının ve kurumlarının olduğu gibi alınmasına karşı çıkmıştır. Cevdet Paşa klasik Osmanlı tarihçiliğine yeni bir bakış açısı getirmiş; tarihçilik, tarih felsefesi ve metodolojisi bakımından da eski vakanüvis tarihlerinden farklı yeni bir anlayışın yolunu açmıştır. Osmanlı tarihçiliğinin klasik geleneğine şeklen bağlı görünmek ve İslam tarihçiliğinin “ilmi tarihçilik” ekolünü takip etmekle birlikte bunun belagâta önem veren İran tarzı edebî tarihçilikle ahenkli bir terkibini gerçekleştirmiştir. Cevdet Paşa tarih felsefesi ve metodolojisinde geniş ölçüde, bir kısmının tercümesini yaptığı İbn Haldun’un Mukaddime’sinin tesirinde kalmıştır. Ayrıca talebesi Selim Sabit’e fikri dünyasının gelişmesinde Michelet, Taine, İbn Haldun, İbn Teymiyye, Zehebi, Alman tarihçisi Hammer, İngiliz tarihçisi Buckle ve Macaulay, Fransız âlimi Montesqieu’nun etkili olduğunu söylemiştir”. [25]
Cevdet Paşa 1774- 1826 vekayiini tasvir eden Tarih’inde selefi olan vakanüvislerin eserlerine geniş ölçüde dayanmak ve vakanüvislik ananesini kısmen takip etmekle beraber, muasır diğer telifleri ve kaynak malzemesi ile yetişebildiği devrin ricalinden dinledikleri haberleri de kullanarak, yalnız hadiselerin cereyan şeklini tasvirle iktifa etmeyip vakalar arasındaki sebep ve netice bağlarını kurmaya çalışmış ve herhalde, zikredilen devreye ait vakanüvis teliflerini pek kıymetli bir tahlil ve tenkidini ortaya koymuştur. Bu vasfıyla gösterdiği kudret, araştırıcıları, çok defa onun eseriyle iktifa edip kaynaklarına müracaattan müstağni kılmıştır." [26]
Kitapları
Tarihi Cevdet : 12 cilttir. Osmanlı Devleti'nin 1774-1825 seneleri arasındaki tarihini anlatır. Ahmed Cevdet Paşa’nın eserlerinin en başında 12 ciltlik Tarih-i Cevdet (Tarih-i vekayi-i devlet-i aliyye) gelir.Osmanlı devletinin 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından 1826′da Yeniçeri Ocağının kaldırılmasına kadar olan devresini ihtiva etmekte olan bu büyük eser 30 senelik devamlı bir çalışmanın mahsulüdür. İmparatorluğun siyasi, ictimai ve kültürel değişimlerle dolu olduğu buhranlı bir devresine rastlayan bu 30 sene Tarih-i Cevdet’in muhtelif ciltleri ve baskıları üzerinde zaruri bir takım farklar meydana getirmiştir. İlk 8 sene içinde çıkan 5 cilt birbirinin aynıdır. Fakat 5 cilt ile 6. cilt arasında ki 9 senelik boşluk ilk çıkan 5 cildin bazı kısımlarında çeşitli düzenlemeler yapılmasına sebep olmuştur. Bundan sonra yapılan her baskıda mutlaka bazı değiştirmeler, eklemeler ve yeniden tertipler olmuştur. Ahmet Cevdet Paşa'nın "Tarih-i Cevdet" adlı eseri, ciddi tarih kaynaklarımızdan biridir. Cevdet Paşa, bu eserinde Vehhlibilik ve Dürzilik ile de ilgili ciddi bilgiler vermiştir. [27]
Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa: 12 kısımdır. Cevdet Paşa'nın en tanınmış eseridir. Âdem'den itibaren birçok peygamberin, İslam halifelerinin, İkinci Murad’a kadar Osmanlı padişahlarının tarihinden bahseder.
Tezakir-i Cevdet: Devrinin siyasi, içtimai, ahlaki cephesini anlatmıştır. Ahmet Cevdet Paşa, şahit olduğu 19. yüzyıl olaylarını anlatmış ve bazı arşiv belgelerinin suretlerini de eserine eklemiştir. Bu eser 4 cilt 40 bölümden oluşmuştur.
Ma’ruzat: Sultan İkinci Abdülhamid’e 1839-1876 yılları arasındaki tarihi ve siyasi hadiseleri takdim etmek için hazırlanmıştır. Ahmed Cevdet Paşa'nın, II. Abdülhamid'in emriyle kaleme aldığı bu eser, aynı zamanda son asır Türk Tarihi'nin önemli kaynaklarından biridir. 1839-1876 yıllan arasındaki tarihî ve siyasi hâdiselerin yazılmasını isteyen II. Abdülhamid'e sunulmuştur. “Ma'rûzât” ismini alan eser cüzler halinde bulunmaktadır. Tamamı beş cüzdandan oluşan “Ma'rûzât” Yıldız evrakı arasında ele geçmiştir fakat birinci cüz kaybolmuştur. Bu eser Çukurova Türkmenlerinin iskânı ve Fırka-ı İslâhiye hareketini ve yerleşik hayat geçirilen Türkmenler hakkında verdiği bilgiler açısından son derece önemlidir. Maruzat adlı eseri Yusuf Halaçoğlu tarafından düzenlenerek Çağrı yayınları kanalı ile 1980 yılında İstanbul’da günümüz Türkçesi ile yayımlanmıştır.
Mecelle: Ahmed Cevdet Paşa başkanlığında bir heyet tarafından hazırlanmıştır.
Divançe-i Cevdet: Gençliğinde yazdığı şiirleri, Sultan İkinci Abdülhamid’in emriyle bu kitapta toplamıştır.
Kavaid-i Osmaniye: Keçecizade Fuad Paşa'yla birlikte yazdığı dil bilgisi kitabıdır. Türk dilinin Türkçe yazılmış ilk gramer kitabı kabul edilir.
Ayrıca Belagat-ı Osmaniye - Kavaid-i Türkiye, Takvim-ül Edvar-Miyar-ı Sedad, Adab-ı Sedat fi-İlm-il-Adab, Hülasatül Beyan fi-Te’lifi’l -Kur’an, Asar-ı Ahd-i Hamidi, Hilye-i Seadet, Ma’lumat-ı Nafia adlı eserleri çeşitli mevzulardan bahsetmektedir.
KAYNAKÇA
[1] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Cevdet_Pa%C5%9Fa
[2] Ahmet Şimşirgil, Ekrem Buğra Ekinci. "Ahmet Cevet Paşa ve Mecelle, ekrembugraekinci.com/pdfs/cevdet.pdf
[3] Veli Ertan, Ahmet Cevdet Paşa, Hilal yayınları, Ankara, 1964 s.9 / Yusuf Halaçoğlu, "Kendi Kaleminden Ahmet Cevdet Paşa", Ahmet Cevdet Paşa Semineri, Tarih Araştırma Merkezi, İstanbul, 1986. "Cevdet Paşa", DİA , VII, s.443, 1993,
[4] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Cevdet_Pa%C5%9Fa
[5] OSMAN KESKİOGLU, AHMED CEVDET PAŞA (1822-1895) HAY ATI VE ESERLERİ, https://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/3
[6] Veli Ertan, Ahmet Cevdet Paşa, Hilal yayınları, Ankara, 1964 s.9
[7] Ahmet Şimşirgil, Ekrem Buğra Ekinci. "Ahmet Cevet Paşa ve Mecelle, ekrembugraekinci.com/pdfs/cevdet.pdf
[8] Ahmet Şimşirgil, Ekrem Buğra Ekinci. "Ahmet Cevet Paşa ve Mecelle, ekrembugraekinci.com/pdfs/cevdet.pdf
[9] OSMAN KESKİOGLU, AHMED CEVDET PAŞA (1822-1895) HAY ATI VE ESERLERİ, https://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/3
[10] İslam Ansiklopedisi; TDV, 7.cilt sayfa 443-450
[11] Beşir Ayvazoğlu, Encümen-i Dâniş, Tarih-i Cevdet ve Tarih-Naîmâ,,.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=809
[12] MEB İslam Ansiklopedisi; 13.cilt Vakanüvislik maddesi
[13] Yusuf Halaçoğlu, "Kendi Kaleminden Ahmet Cevdet Paşa", Ahmet Cevdet Paşa Semineri, Tarih Araştırma Merkezi, İstanbul, 1986. "Cevdet Paşa", DİA , VII, s.443, 1993,
[14] Prof. Dr. Beyza Bilgin, Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Raporu Nr. 06-2011. "İslam’da Kadının Rolü ve Türkiye’de Kadın".
[15] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Cevdet_Pa%C5%9Fa
[16] Prof. Dr. Beyza Bilgin, Konrad Adenauer Vakfı Türkiye Raporu Nr. 06-2011. "İslam’da Kadının Rolü ve Türkiye’de Kadın".
[17] Ahmet Şimşirgil, Ekrem Buğra Ekinci. "Ahmet Cevet Paşa ve Mecelle, ekrembugraekinci.com/pdfs/cevdet.pdf
[18] Şahamettin Kuzucular, Dörtyol, Hatay Çukurova Tarihi ve Türkmenleri, Color Ofset, İskenderun, 2012 ( Shf, 180 238 )
[19] Şahamettin Kuzucular, Dörtyol, Hatay Çukurova Tarihi ve Türkmenleri, Color Ofset, İskenderun, 2012 ( Shf, 180 238 )
[20] Şahamettin Kuzucular, Dörtyol, Hatay Çukurova Tarihi ve Türkmenleri, Color Ofset, İskenderun, 2012 ( Shf, 180 238 )
[21] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Cevdet_Pa%C5%9Fa
[22] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Cevdet_Pa%C5%9Fa
[23] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Cevdet_Pa%C5%9Fa
[24] https://tr.wikipedia.org/wiki/Ahmed_Cevdet_Pa%C5%9Fa
[25] Ahmet Yüksel,Tarihe Not Düşen Adam : Ahmet Cevdet Paşa,https://www.cemaat.com/tarihe-
[26] Ahmet Yüksel,Tarihe Not Düşen Adam : Ahmet Cevdet Paşa,https://www.cemaat.com/tarihe-
[27] Âli Ölmezoğlu, “Cevdet Paşa” Meb İA., c.III, Esk.2001, s.114-123
Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın