Ali Hadi Bara Hayatı ve Heykeltıraşlık Detayı

12.04.2012

 

Ali Hadi Bara

 



TÜRKİYE'NİN İLK HEYKEL SANATÇILARI
Cumhuriyet Öncesi Türk Heykel Sanatı
Heykel Nedir
Heykel Nasıl Yapılır ve Yapım Teknikleri
Yunan Roma ve Helen Heykeciliği

Ali Hadi Bara (d. 1906, Tahran - ö. 30 Ağustos 1971, İstanbul), Türk Heykel Sanatının ilk duayenlerinden ünlü Türk Heykeltıraş.


Hayatı


9 Eylül 1906 günü Tahran'da doğan sanatçının babası Afgan asıllı Cafer Efendi, annesi Leh asıllı konsolosluklarda görevlli (1) Bezmi Hanım'dır (2). Ailenin ikinci çocuğu olan Ali Hadi Bara dört yaşındayken ailesi ile birlikte Türkiye'ye gelmiş küçük  Ahşap heykelcikler yapan babasından Heykel  ile ilgili ilk izlenimleri ve bilgileri edinmiştir. 1910 yılında ailesi ile İstanbul’a göç etmiş olan Ali Hadi Bara, İlkokuldan sonra ağabeysinin de öğrenim görmüş olduğu Saint Joseph Fransız Lisesi’nde öğrenim görmeye başlamıştır. (1) Bu okuldayken Cumhuriyet dönemi heykel sanatının oluşumunda çok önemli katkıları olacak olan diğer ressam ve heykeltıraşlarla ve  Fikret Mualla,Turgut Zaim   ve Edip Hakkı Köseoğlu ile arkadaşlık kurmuştur.


Resim  sevgisi nedeniyle 1923 yılında St. Joseph'den ayrılıp Sanayi-i Nefise Mektebi'ne kaydoldu ama ailesinin ekonomik koşullarının bozullması nedeniyle bir ay sonra okulu bırakarak Fransızların işlettiği demiryollarında memurluğa başladı. 2 yıl sürdürdüğü bu görevi sırasında sanat eğitimine dönebilmek için fırsat kolladı ve sonunda yeniden sınavları kazanarak kaydolduğu okulundan 1927 yılında mezun oldu. Akademi’deki hocası İhsan Özsoy’dur. Bu dönemde Ali Hadi Bara’nın ne tarzda iş ürettiği bilinmemektedir.


Mezuniyetinden İki yıl sonra 1927’de Devlet bursu kazanarak  üç yıllık yurtdışı bursu kazanarak Bedia Hanım ile birlikte Paris'e gitti. Çift, okuldan tanışmakta idi ve eşi Bedia hanımla Paris'e gitmeden önce evlenmişlerdi. Ali Hadi, Paris'teki Julian Akademisi’nde Henri Bouchard’ın öğrencisi oldu. Ayrıca Charles Despiau’dan özel dersler aldı, ünlü sanatçı Aristide Malilol'un yanında çalıştı. İlk yaptılarında Bouchard'dan ziyade Despiau ve Maliol'un etkileri görüldü. Bu etkinin hissedildiği ve 1929'da Paris'te Sonbahar Sergisi'nde yer alan "Havva Figürü", önemli bir anıtsal yapıtıdır. Havva, günümüzde İST. RESİM VE HEYKEL MÜZESİ 'ndedir. Sanatçının bilinen ilk heykeli olan 1928'de Paris Sonbahar Sergisinde sergilediği Bedia'nın Başı ise günümüzde kayıptır.(1)


Ali Haidi, Paris’te kendi imkanlarıyla bir atölye kiralamış ve kendi kendini geliştirmeye çalışmıştır. Aynı yıllarda Charles Despau’nun özel atölyesine de devam ederken  tüm hayatını kadın bedenine adamış olan Maillol geleneğine bağlı kalarak  çıplak kadın heykelleri üretmiştir. Paris’te 1929 yılında Saon D’Automne’de sergilediği Havva adlı heykeli bu geleneğe bağlı kalarak yaptığı heykellerden birisidir.(2)


Ali Hadi, yurda döndüğünde Güzel Sanatlar Akademisi'ne kütüphane memuru ve asistan olarak girdi (1930). Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'ne katılarak bazı sergilerinde yer aldı. 1933'te akademideki modelaj atölyesinin başına getirildi. Soyadı kanunu çıktığında "Bara" soyadını aldı (1934).  Birliğin 1936’daki ikinci sergisine Paris’ten getirmiş olduğu “Havva” adlı heykeli ile katılır, bu çalışması ile tüm eleştirmenler ve sanatçıların ilgisini üzerine çekmeyi başarmıştı. Birliğin 1936’daki ikinci sergisine Paris’ten getirmiş olduğu “Havva” adlı heykeli ile katılır, bu çalışması ile tüm eleştirmenler ve sanatçıların ilgisini üzerine çeker. Aynı tarihlerde  İST. RESİM VE HEYKEL MÜZESİ girişinde yer alan büyük Atatürk büstünü ve Galatasaray Lisesi bahçesinde bulunan Tevfik Fikret büstünü gerçekleştirir. Her iki çalışmada da ayrıntıdan kaçan, bütünsel etkide modelinin suretine sadık kalmaya çalışan bir anlayışın izleri görümektedir. (1) İlk anıt eseri olan ADANA Anıtı'nın açılışı 1935’te gerçekleşti. 1937'de askerliğini yaparken komutanının görevlendirmesi ile İstanbul Harbiye’deki Harbiye Atatürk Anıtı'nı yapıp bitirecekti. (2)


Cumhuriyetin kurulması, Atatürk'e şükran duygularını iletilmesi amacıyla yurdun her yerinde başlayan Atatürk anıtları ve heykelleri yapmak furyasına Ali hadi Bara da katılmış,1932’den itibaren 1932 Gemlik Atatürk Heykeli, 1935 Adana Milli Kurtuluş Anıtı, 1941 Barbaros Anıtı ve 1946 Zonguldak Atatürk Heykeli ve İnönü Heykellerini yapıp tesli,m etmiştir.


1941 - 1943 yılları arasında Zühtü Müridoğlu ile birlikte yaptıkları İstanbul Beşiktaş'taki Barbaros Anıtı klâsik heykel geleneğinin ilgi çekici örneklerindendir.  Bu çalışma için toplam 16 bin lira alırlar ama çalışmaya üç yıl gibi uzun bir süre devam edildiği için maddi yönden sıkıntıya düşerler ve nihayetinde 1944’te bitirilir. Heykel 4,5 mt ve 33 parçadan oluşmuş ve malzeme olarak bronz döküm tekniği kullanılmıştır. Ali Hadi, 1943 yılında ikinci kez askere alınarak Sarıkamış'a gitti. Askere alınma ve bütçe konusundaki sıkıntılar nedeniyle anıtın açılışı 25 Mart 1944 tarihinde onbinlerce kişinin katılımıyla yapılmıştır.




Sanatçı, 1946-1947 yıllarında Caddebostan Plajyolu'nda kendi atölye- evini tamamlayarak oraya yerleşti. Bu atölyeye geçtikten sonraki dönemde soyut sanatla ilgilendi ve 'soyuta geçiş' dönemini yaşadı. 1949 yılında yaz tatlini geçirmek ve sanattaki gelişmeleri takip etmek için Paris'e gittiğinde Paris'te öğrenim görmekte olan öğrencisi İlhan Koman, ilgisini yeni Soyut Sanat eserlerine çekmişti. Oradaki izlenimlerininin etkisiyle yurda döndükten sonra figüratif çalışmalardan uzaklaştı, Soyut anlayışta eserler vermeye başladı. Feza Çağı adlı yapıtı, bu dönemdeki önemli yaptılarındandır.


1950 yılında tekrar Akademi'de göreve başlayan Ali Hadi Bara, ikiye ayrılan heykel atölyelerinden birisinin başına Zühtü Müridoğlu ile birlikte getirildi. 1951-1953 yılları arasında Anıtkabir çalışmalarına katkıda bulundu.


İlk demir heykellerini üretmeye 1954 yılında başladı. Akademide bir metal atölyesi kurulmasını sağladı. Kuramsal çalışmalara yoğunlaşarak İlhan Koman ve mimar Tarık Carım ile beraber Türk Grup Espas adıyla bir topluluk oluşturdu. Grup, Fransa'daki Groupe Espace adlı topluluğun düşüncelerine paralel olarak plastik sanatların sentezi konusu üzerinde durmaktaydı. 1952-56 yılları arasında metal atölyesi kurulur. Atölyede ilk çalışanlar İlhan Koman , Şadi Çalık ve Sadi Öziş’tir. (1) Atölyenin ilk mezunları ise Kuzgun Çetin Acar, Ali Teoman Germaner (Aloş) ve Tamer Başoğlu olmuştur. 1956-1957 yıllarında Plajyolu'ndaki atölyesinden ayrılıp Kandilli'de, kayıkhanesini atölye olarak kullandığı bir yalıya taşındı. Bu atölye-evin plastik sanatların sentezi düşüncesi doğrultusunda yenilenmesi fikri uygulanamadı. (2) 



Sürekli uluslararası sergilere ve bienallere katılan sanatçını 1957 yılında 4. Sao Paolo binealine katılan eserleri büyük beğeni kazandı ancak birincilik ödülünü politik nedenlerle alamaması, kariyerindeki ilgi çekici bir gelişme idi. Kararı protesto eden Brezilyalı ve Uruguaylı sanatçılar, Bara'ya sanat çalışmalarından ötürü takdirlerini bildiren bir yazı sunmuşlardır.
1960'lı yılların ikinci yarısında demir levhalarla çalışmayı bıraktı, yeni arayışlara yöneldi ve organik formları inceledi. Uzayda yapılan keşifler onun koni, küre gibi yalın geometrik biçimlerle yaptığı çalışmalara esin verdi.

1970 yılında üst üste iki kez felç geçiren sanatçı, 30 Ağustos 1971 günü İstanbul'da hayatını kaybetti.






ALİ HADİ BARA'NIN SANATÇILIK DETAYLARI


Ali Hadi Bara, ilk heykel hocası Osgan Yervant Efendiden sonra yetişmiş İhsan Özsoy, İsa Behzat, Mahir Tomruk ve Nijat Sirel gibi, heykel sanatçılarının hemen ardından gelen kuşağın belki de en güçlü temsilcisidir.

Anne ve babasının farklı kültürlere mensup olması onun hem doğu, hem batı kültürünü tanımasında ve sanatçı kişiliğinin gelişmesinde çok etkili olduğu şüphesizdi. Ali Hadi Bara bu sebepten hem doğulu hem de batılı gibi düşünmeyi biliyordu.


İlk yapıtlarında Bouchard'dan çok Despiau ve Maillol gibi büyük ustaların etkisi görülür. Daha doğrusu, Bara'nın ilk büstlerinde figür ve anıtlarında sezilen hava, bir etkiden çok, çağın klasik eğilimlerine bir ayak uyduruştur. Avrupalı heykelciler, bir süre eski Yunan klasisizmini ya da Marcel Gimond gibi birkaç sanatçı, Mısır'ın plastik olgunluğunu, anıtsallığını yeniden canlandırmak isterken, ileri görüşlü aydın TÜRKİYE'NİN İLK HEYKEL SANATÇILARInın dabu yolu benimsemeleri normaldi.(2)




Hadi Bara'nın klasisizmle Akademizm arası bir uslübu yansıtan yapıtlarına örnek olarak Adana anıtını, Müritoğlu ile birlikte yaptığı Barbaros anıtını, Fevzi Çakmak, Tevfik Fikret, Ahmet Rasim ve Bedia Hanımın (Hadi Bara'nın eşi), Münih'ten arkadaşı olan Cemal Tollu'nun büstlerini, birkaç çıplak kadın figürünü, özellikle, "Havva" figürünü sayabiliriz. Bu son yapıt Aristide Maillol'un etkisini taşımakla birlikte Bara'nın en güçlü en başarılı çalışmalarından biridir.


1929'da Paris'te Sonbahar Sergisi'nde gösterilen bu anıtsal kadın çıplağı, ayrıntılardan arınmış, biçimde sadeliğine varmış, tam anlamıyla anıtsal bir yapıttır. İST. RESİM VE HEYKEL MÜZESİ'nin en değerli parçalarından biri olan bu heykel, ne yazık ki bronza dökülmemiş, alçı olarak kalmıştır. Fakat heykelci Muzaffer Ertoran tarafından bronz rengine boyandığı için heykel bronzdan sanılır.
 
Sanatçının Paris’e ikinci seyahati 1949’da olur. Bu seyehat sanatçının hem kişiliğinde hem de sanatında önemli değişikliklerin başlamsına sebep olacaktır. (Paris’e gidişine kadar figüre ve doğaya bağlı kalan sanatçı, Avrupa’da görmüş olduğu non-figüratif (soyut) sanat anlayışından oldukça etkilenmiş ve yurda döndükten sonra figüratif çalışma yapmamıştır.(3) Sanatçı  O güne kadar devam ettirdiği figüratif çalışmalarına bir anda son verir ve soyut heykeller üretmeye başlar. Soyut heykele yönelmesinin İlhan Koman’la aralarında geçen bir konuşmanın neden olduğu düşünülmektedir. ) Bara, soyut heykele yönelmesini şöyle açıklıyor; “Doğa’yı her biri soyut olan biçimlerin birleşmesidir diye anlayınca, bu görüş içinde aramalar yaptım”(1)


Bara’ya göre bir heykeltıraşın plastiği, bir ressamın pentürü ve bir mimarın tasarım gücü tek bir eserde birleştirilmeliydi, kusursuz denilebilecek kadar iyi bir eser tasarlanabilirdi. Ölümünden önceki on yıl içinde, Bara'da tam bir kişilik değişimi görülür. Figüratif, insancıl bir üsluptan soyut araştırmalara atlayan, çağın ileri görüşlü estetiğini benimseyen sanatçı, doğa ile ilişkilerini kesmiş, gerçek üstü biçimlerin boşlukta kapladığı yerleri saptamak gibi tam anlamıyla soyut araştırmalara yönelmiştir. "Boşluk-doluluk" denge ve düzenini bulma çabası içinde yaptığı, çoğu alçı bazıları demir lama ve çubuktan yaratılmış heykellerinde geometrik bir biçim düzeni ağır basar.





Bazı eserleri 




1932- Atatürk büstü ve Tevfik Fikret büstü
1933- Mareşal Fevzi Çakmak büstü
1933 - 1935 - Adana Anıtı
1936 - Gemlik Atatürk Heykeli, ikinci bir Atatürk büstü ve Ahmet Rasim büstü
1937- Harbiye Anıtı
1937- Tors
1938- Nazilli Atatürk Heykeli (Zühtü Müridoğlu ile)
1939- Atatürk başı
1941 - 1943 Barbaros Anıtı ( Zühtü Müridoğlu ile)
1945-1946 - Berin Timuçin Başı, Güzin Bara Başı, Zonguldak Atlı Atatürk Anıtı ve Atlı İnönü Anıtı
1952- Boşlukta Sürekli Biçim, Değişebilir Heykel, Tektonik, Boş-Dolu
1956- 28. Venedik Bienali'ne katılan iki demir heykel
1957 - 4. Sao Paolo Bineali
1961 - 6. Sao Paolo Bienali, Paris Rodin Müzesi 2. Çağdaş Uluslararası Heykel Sergisi
1966 - Paris Rodin Müzesi'nin Uluslararası Heykel Sergisi
Organik Form
Kompozisyon
Feza Çağı
Koni




kaynakça

  1. NECMİ GÜLER, Ali Hadi Bara,https://necmiguler.blogspot.com/2010/04/ali-hadi-bara-1906-1971.htm
  2. https://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_Hadi_Bara
  3. https://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=1166
  4. https://www.guzelsanatlar.gov.tr/TR,3200/ali-hadi-bara.html


Adana, Atatürk Anıtı- Ali Hadi Bara


 

Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, Fotoğraf, minyatür, hat ve  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com




Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar