Anamın Kitabı Hakkında Konusu Özeti Yakup Kadri

15.11.2016
 



Anamın Kitabı ,Yakup Kadri Karaosmanoğlu

 
 
Yazıda “Anamın Kitabı (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)   romanı hakkında bilgiler, romanının özeti,  romanın konusu, ana fikri,  romanın kahramanları, romanın olay örgüsü,  romanın yazarı,  “Anamın Kitabı (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)” hakkında bilgiler “  Anamın Kitabı (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)“   romanın şahıs kadrosu  yazarın diğer romanları, “ Anamın Kitabı (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)  “ adlı eserden alıntılar yer alır.  Eser hakkında yorumlar,  romanın anlatım tekniği, yazarın bakış açısı, romanın tekniği, romanın türü, çevrildiği diller, eserin basım yılı, basım hikâyesi, yazar ve eseri arasındaki, eserle yazarın biyografisi arasındaki alakalar incelenmiştir.
 
Anamın Kitabı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu
 
Anamın Kitabı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun 1957 yılında yayımlanmış olan bir anı kitabıdır. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun “ belki romanlarımın bütün anahtarlarını verdiğim kitabım”  [1]şeklinde ifade ettiği bu kitap, sadece bu sözünden dolayı bile önem verilmesi gereken bir eseridir.
 
Yakup Kadri, bu kitapta çocukluk anılarını, hayallerini bilinçaltına yerleşen izleri,  “ İnsanın alın alınyazısı çocukluğunda yazılmıştır” düşüncesinden hareketle dile getirdiği  “karakter kaderdir “  düşüncesini ortaya koyacak şekilde çocukluk günlerini anlattığı bir anı kitabıdır.
 
Hayatın Ana ve aile üzerinden şekillendiği düşüncesinde olan yazar bu eserini sadece anılarını anlatmak maksadı ile değil çocukluk yıllarında çektiği acıların ve o anıların karakterini nasıl etkilediğini de irdelemektedir.  Bu eserinde korkularını, üzüntülerini, sevinçlerini ve insana dair daha nice duyguların insanların tutum davranış ve eylemlerini nasıl şekillendirdiğini de anlatmaya çalışmıştır.  Yazar çocukluk yıllarında onu etkileyen anılarını anlatırken bu etkilemelerinin sonuçlarının neler olduğunu ifade etmeye çalışmıştır.
Bu kitabın ismi “Anamın kitabı “olsa da yazar bu eserinde daha çok babası ile olan ilişkilerine ve anılarına yer vermiş,  annesinden çok babasıyla olan anıları ön plana çıkmıştır. Karakteri ile çocukluk yıllarındaki hayatı arasında büyük bir bağ olduğuna inanan yazar, karakterin de kaderi inşa ettiğine inanmakta bu kader ve karakter inşasının da çocuk- baba, çocuk -ana ilişkilerinin niteliğine göre şekillendiğini düşünmektedir.
 
 
Şahıslar ve Olaylar
Yazar : Çocukluğunda bir acı çekmiştir. Bundan dolayı sessiz , sakin fazla konuşmayan bir yapıya sahiptir. Duygusaldır. Arkadaşlarıyla fazla konuşmaz.
Yazarın babası: Çevresi tarafından sevilir.Fakat evde aile bireylerine karşı ilkel davranır. Kılık ve kıyafetine özen gösterir. Eskiye bağlı bir insandır.
İkbal Hanım: Yazarın annesidir. Güzel bir kadındır. Fazla konuşmaz. Çevresinde sevilir. Sessiz, sakindir. Olaylara mantığıyla yaklaşır. İnsanları ayırt etmeden sever.
Afet nine : Yazarın en sevdiği aile üyasidir. Tatlı ve şirin bir hanımdır. Yaşlıdır. Eşini kaybettikten sonra tüm sevgisini torununa verir. Neşeli bir hanımdır.
 
 
 Romanın Özeti
Yakup Kadri, Aydın ve Manisa’daki Karaosmanoğulları sülalesinden gelmektedirler.  Babası Abdülkadir Bey, Mısır’daki İbrahim Paşa Konağında görevli iken annesi İkbal Hanım ile evlenmiş kendisi de Kahire’de doğmuş İbrahim Paşanın ölmesi nedeniyle Mısır’dan göçerek Manisa’ya gelmişlerdir. [2]Yazar Manisa’ya geldiğinde altı yaşındadır.
Yazar’ın babası etrafında sevilen sayılan bir adamdır ama babasının konuşmaları, hareketleri, annesine karşı olan kaba davranışları yazarı üzmektedir. Dışarıda Osmanlı beyefendisi gibi gözüken babası eve gelince farklı bir hale bürünmekte önüne konulan terlikleri giydikten sonra kendisi ile ilgilenilmekte biraz gecikilse huzursuzluk çıkartan bir adam haline dönüşmektedir.  Babası, tam bir hanımefendi olan annesine kibar davranmadığı gibi, elbiselerini bile annesine çıkarttırmakta, en ağır işleri bir hep ona yaptırtmaktadır.
Ama yine de babası zaman zaman küçük Yakup ile kız kardeşini de alarak gezintiye çıkarmaktadır. Küçük Yakup zaman zaman Mısır’daki güzel günleri hatırlamakta Lalası ile Nil Nehrine, Ehramlara kalabalık caddelere yaptıkları gezileri ve günleri de hatırlamaktadır. Babasıyla hayvanat bahçesi gibi bir yer olarak hatırladığı “Özbekiye Bahçesi” ve bir oyuncak mağazası ile yaptıkları araba gezintileri aklından hiç çıkmamaktadır. Hatta babası ile yaptıkları böyle bir gezide babasını bir kadınla samimi şekilde otururken bulmuş ve babası  o aksam eve çocuklarıyla birlikte gitmemiş hatta o akşam eve de gelmemiştir.
Mısır’daki bu güzel çocukluk günlerinden sonra geldikleri Manisa’da sıkıntılı günler de görmüştür. Okula giderken uyku sersemi kalkışı,  eline “Amme Cüz’ünün verilip okula gittiği günleri, bir dilim kuru ekmek, bir topak tulum peyniri ile kahvaltı yaptığı günleri hiç unutmaz. Okul hayatı ona göre verimsiz ve oldukça sıkıcıdır. Sınıf hocası Mustafa Efendi çatık kaşlı ve kızgın suratlı, okul müdürü de şimşir sopalı bir adamdır. Üstelik okulları çok pis ve bakımsızdır. Bu nedenle biraz utangaçlığı, bilhassa da bu pis koku yüzünden annesinin hazırladığı yemekleri bile okulda yemek içinden gelmemektedir.
Mısır dönüşü sonrasında aile hem itibar görmemek hem de maddi sıkıntılar yüzünden zor günler geçirmektedir. Kaldıkları bu evin arakasındaki Manisa Dağı yazarı etkilemekte yazar bu dağdaki boz renkli kayayı diz çökmüş bir deveye, dağdaki oyukları da aslana benzetmektedir. Sürekli olarak bu dağa gitmek istemekte olan küçük Yakup,  komşusunun oğlu Cemal ile oralara kadar gitmiş fakat bulmayı beklediği hiçbir şeyi de bulamamıştır.
Afet Ninesi, kendisinden küçük olan Nazif’in ölümünden sonra tek sevgisini torunu küçük Yakup ‘a vermeye başlamış, Ninesi onlarda kaldığı müddetlerde küçük Yakup da hep ninesi ile yatmıştır. BU yüzden küçük Yakup ninesinden ayrılmak istememekte o evden gitmeye kalkınca kıyametleri koparmakta evdekilere hiç huzur vermemektedir.
Evlerine haciz gelmesi, babasına da inme inmesi üzerine annesi onları da alarak akraba ve dostların yanına sığınmak zorunda kalır.  Artık eski hayatlarını geride bırakmışlar, babasının eski ve vefalı dostu Hulusi Efendi’nin konağına kiracı olarak yerleşmişlerdir.
Babası hastalandıktan sonra zaten kötü olan sıhhati giderek bozulmuş, kendisini ahirete vermiş seccadesinin başında saatlerce tespih çeken bir adam olup çıkmıştır. Yakup'a sure ezberleten bir hoca halini alıp Yakup Kadiri’ye Kuran-ı Kerim öğretmeye çalışmış ama Küçük Yakup öğrenmek istememiş ve öğrenmemiştir.
Babası ölümüne doğru “Ramazanı Şerif” i İstanbul’da geçirmek niyetine girmişler ama gidecekleri günün arifesinde babası yatağa düşmüş ve kısa bir müddet sonra da ölmüştür.. Babasının cesedi önünde ağlamak istediği halde ağlayamaz.
Babasının ölümünden bir süre sonra emektar dadısı da vefat eder. Bu arada gittiği  Çayırbaşı İlkokulu onun huyunu da değiştirir.. Okuldaki çocukların yabaniliği yüzünden onu okula evin kalfası götürmekte,  Kalfası teneffüslerde bile yanından ayrılmamaktadır. Buradaki çocuklar  sürekli kavga etmekte, çete savaşları yapmakta ve birbirlerine  küfürler savurmaktadır.
Yine bir gün böyle bir kavga esnasında kalfası kavgayı ayıramamış ve kalfasına küfürler savurup, yumruklamış,  kendisinden daha büyük birini dövebilmesi nedeni ile de kendisine olan güvenine kavuşmuştur. Annesinin narin şekilde yetiştirdiği benliği böylece kendini bulur.  Fakat bu durum onun benliğinde ikilemler de oluşturmaya başlar. Annesi onu gözetim altında tutarak okuldaki diğer çocuklardan çirkin huylar kapmasının önüne geçmeye çalışmaktadır.
 
YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU'NUN DİĞER ROMAN ÖZETLERİ  
 
 
 
[1] https://www.dr.com.tr/Kitap/Anamin-Kitabi/Yakup-Kadri-Karaosmanoglu/Edebiyat/Turk-Gunluk-Ani/urunno=0000000061739

 


Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, tez, yazı, İnceleme, ve araştırmalarınızı sitemize üye olarak ve bize başvurarak ESA da paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com 
 

 

0

1

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar