Anton Çehov'un Altıncı Koğuş Öyküsü ve Özeti

08.08.2019

 
ESER HAKKINDA NOTLAR 
 
Altıncı Koğuş, Anton Çehov'un 1892 yılında ilk kez dönemin en popüler Rus dergilerinden olan Russkaya mysl'nin kasım sayısında yayımlan bir öyküsüdür.  Bu öykü adını öyküde anlatılan akıl hastanesindeki ”delilerin” kaldığı Altıncı Koğuş’tan almaktadır.
 
Anton Çehov, başlayıp, gelişen ve  sonuçlanan klasik vaka planı ile yazan bir öykücü değildir. Anton Çehov,  sonu ve başı belli olmayan öyküler yazmış ve kendi adı ile anılan bir öykü tarzı geliştirmiştir. ( bkz Çehov Tarzı Durum Kesit Hikayeciliği ve Örnekleri ) Yazarın bu öyküsü de kesit veya durum hikayeciliği denilen bu tarz ile yazılmış bir öyküsüdür.
 
Yazarın bu öyküsü yayınlandığı yıllarda bir hayli ilgi görmüş, sonraki dönemlerde yazdığı öyküleri ile kendine has bir öykü tarzının da öncü eserlerinden birisi olmuştur.
Hem tiyatro hem de hikaye yazarlığında usta bir isim olan Anton Çehov’un bu hikayesinde de  olay önemsiz bir hale gelir. “Daha doğrusu serim düğüm çözüm şeklinde sıralanan bir olayın anlatımı öykünün temeli değildir.  Bu tarz hikâyelerde bin anlık bir düşünce, durum, akla gelen bir imge, ya da hayatın veya o anın içinde oluşan bir kesit öykünün temelini oluşturur. Başlayıp düğümlenen ve çözülen bir vaka değil, günlük yaşamın her hangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir. Böyle olunca olay hikâyeciliğindeki Serim, düğüm, çözüm planına uyulma amacı ortadan kalkar. Bir çözüm olmayınca öykünün belli bir sonu da yoktur.  [1]
 
 Yazarın  bu öyküsünde de “merak ve heyecandan çok duygu, düşünce ve hayaller önem kazanır. Hikâyede asıl olan şey  "olay" olmadığından ya da aşamasına göre takip edilip bitirilen bir vaka olmadığından hikâye, bittiği zaman her şey de bitmiş değildir.” [2]
 
( Eser Hakkında notlar ESA EDİTÖRLERİ TARAFINDAN EKLENMİŞTİR. ) 
 
Çehov bu öyküsünde bir akıl hastası olan İvan Dmitriç ile Doktor Andrey Yefimıç’in karakterleri ve düşünceleri üzerinden hayata ve topluma dair bir takım felsefi ve sosyolojik düşünceler üretmiş ve tartışmaya bırakmıştır.
 
 
KONU
 
İvan Dimitriç küçük bir kasabadaki akıl hasta hanesinde kalmakta olan aslında deli olmadığı gibi akıllı zeki bilgili bir adamdır. Tek sorun biraz sert mizaçlı ve aksi bir adam olmasıdır. Akıl hastanesinin doktoru da bunun farkındadır ve İvan ile doktor hayat ve insanlık halleri üzerinde sık sık tartışmaktadır.
 
ÖZETİ
 
İvan Dmitriç eğitimli ve bilgili bir adam olmasına rağmen bu küçük kasabadaki akıl hasta hanesinin altıncı koğuşunda kalan hastalardan biridir. Üstelik bu akıl hasta hanesi bir akıllıyı deli edebilecek kadar ruhsuz ve bunaltıcı bir yerdir.
 
’Hastane avlusunda dulavrat otlarının, ısırganların, yaban kenevirlerinin çevresini bir orman gibi sardığı küçük bir ek bina bulunur. Bu binanın çatısı paslanmış, bacası yarı yarıya yıkılmıştır… duvarların önü ve ocağın etrafı tepeleme hastane hırdavatlarıyla dolu. Döşekler eskimiş ve lime lime olmuş sabahlıklar, pantolonlar, mavi çizgili gömlekler, kimsenin işine yaramayan yıpranmış ayakkabılar…’’
 
Bu hastalar oraya kapatılmış ve orada unutulmuş beş kişiden oluşur. Bunlardan birisi de aşırı bir anksiyeteye sahip Gromov’dur. Gromov ‘’Savaşmaktan ve devamlı bir korku halinde olmaktan hırpalanmış ruhunu tıpkı bir anadaki gibi yansıtan solgun ve mutsuz bir yüzü …’’ olan devletten, hukuktan ve toplumdan çok korkan bir adamdır.
 
 
Doktor Andrey Yefimıç Ragin ise bu hastanenin ahlaksız bir kurum olduğunu düşünen
Ama düzelmesi için de hiçbir şey yapmayan İvan Dmitriç’in bilgili ve akıl hastası olmadığının da farkında olan biridir.  Zaten Ivan doktoru ile sık sık felsefi, siyasi ve toplumsal konular üzerinde sohbetler etmekte hatta zaman zaman da tartışmaktadırlar. İvan’ın tüm sorunu aslında sert ve aksi bir kişiliğe sahip olmasıdır.  Bu nedenle insanlar onunla iletişim kurmaktan çekinmekte hatta ondan uzak durmaktadır. Fakat Doktor Andrey onunla konuşmaktan ve tartışmaktan zevk almakta o nedenle de Ivan ile sık sık tartışmaya girmektedir.
 
 
İvan Dmitriç toplumun baskı gördüğünü ahalinin bu baskı ve otorite yüzünden ezildiğini, idia etmektedir. Ona göre toplum adaletsizlik, kötülük ve haksızlık karşısında kayıtsız kalmakta hatta Doktor Andrey’in de öyle olduğunu ima etmektedir. Doktor ise bu düşüncelere karşı çıkmakta toplumun yeterince özgür olduğunu savunmakta, durumdan hoşnut olmasa bile değiştirmeye kalkışamayacak kadar korkak birisi olduğunu belli etmektedir. Doktorun kendisi de aslında bu akıl hastanesinin içindeki deli sayılanlardan birisine dönüşmüştür.  
 
İnsan niçin ebedî değildir? diye düşünür. Bütün bu dimağ merkezlerine, dimağın bu girinti çıkıntılarına ne lüzum var? Bütün bunların toprağa kaybolması ve eninde sonunda arzın kabuğu ile beraber soğuyarak, nihayet milyonlarca yıl, manasız ve hedefsiz bir surette dünya ile beraber güneşin etrafında devretmesi mukadder olduktan sonra görme, konuşma, hissetme, deha neye yarar? “
 
İvan ise doktorla yaptığı tartışmalardan çok da hoşlanmamaktadır ama doktorunu da kırmaktan çekinmektedir.
 
İvan insanların birbirlerine karşı sistematik baskılar oluşturduklarını, sistemin akıllı adamları içeri tıkıp gerçek delileri sokaklara saldığını iddia etmektedir.    “Evet, hastayım. Ancak siz de biliyorsunuz ki onlarca, hatta yüzlerce deli özgürce dışarıda dolaşıyor, çünkü cehaletiniz yüzünden onları sağlıklı olanlardan ayırt edemiyorsunuz. Neden ben ve bu zavallı insanlar, dışarıda dolaşanların yerine burada günah keçisi gibi oturmak zorunda? Siz, sağlık memuru, idare amiri ve bütün hastane güruhunuz; ahlaki bakımdan hepimizden ölçülemeyecek derecede aşağı konuşmasının. Neden burada siz değil de biziz? Mantık bunun neresinde?”
 
 
 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar