KategorilerEDEBİYATEdebiyat Terimleri MazmunlarDivan Şiirinde Saray Giysileri Diba Canfes Kemha Seraser Zerbaft

Divan Şiirinde Saray Giysileri Diba Canfes Kemha Seraser Zerbaft

04.10.2015

Diba Canfes Kemha Seraser Zerbaft   ve Divan Şiirinde  Saraylı Giyisileri

 

Diba: İpekle düz bir zemin teşkil edecek şekilde dokunan sade bir kumaş türüne diba denirdi. Bunlara eskiler sade arşın kumaş da diyorlardı. Bu tür kumaşların üzerine daha sona altın ve gümüş tellerle işlemeler yapılmaya başlandı.

Diba: Canfes türü kumaşların daha kalın olarak dokunmuş altın ve gümüş işlemeli bir tür kumaş alacalı ipekli, atlas kumaş ve bu kumaştan yapılmış giysilere deniyordu.  Canfes kumaşlar atkıları ve çözgüleri ipek iplik olan  bez ayağı örgüleri ile dokunan, perdahsız tafta türü bir kumaştı. Bunların daha kalın dokunan üzerine altın ve gümüş tellerle sırmalar işlenen altın ve gümüş işlemeli olanlarına ise diba denirdi.

Câme-i sebz ile her dem salın ey serv-i revân
Gün gibi yakma beni altunlu dîbâlar geyüp          Yahyâ Bey (Çavuşoğlu 1977: 298

Gelmez ey dil gam palâsından baña dîbâ ‘azîz
Himmet ehline görinmez zînet-i dünyâ ‘azîz              Vizeli Behişti Ramazan )

Canfesler perdahsız olduğundan yıkandığı zaman parlaklığını ve kendine özgü kalınlığını yitirmediğinden saray kadınlarının giysileri genellikle canfes türü kumaşlardan yapılırdı. Canfesler tek canfes veya çift canfes denilen türlerden olurdu. Tek canfeslerde çözgü telleri gücülerden tek kat geçilirdi. Çeşitli renklerde bez ayağı örgüyle düz dokunanların yanı sıra, çözgüsü ve atkısı farklı renklerde dokunur bu tür canfeslere yanardöner veya bukalemun canfes de denirdi. [1]

Çift canfeslerde ise çözgü iplikleri gücülerden iki yada daha fazlı katlı olarak geçirilir atkı ripsi görünümü verirdi.

Diba ise canfesten daha kalın dokunan kadife ve ipekten yapılan bir kumaştı. Motif atkılarında altın, sim kılaptan veya gümüş iplik kullanılıyordu. Dibaların atkıları ve çözgüleri ipek ipliklerden yapılıyor genellikle saten örgü ile dokunuyordu. Bu kumaşları daha sonraları Avrupalılar da dokumayı öğrenmişlerdi Bunlar Diba -yı Frenk, Venedik Heftrenk sade dibası gibi adlar almışlardı.  Acem dibası, Hint dibası gibi türleri de vardı. Telli Diba ve Güllü Türk dibaları çok meşhurdu.[2] Diba kumaşlardan sadece elbise değil külâh da yapılırdı.

Diba sarayda çok kullanılan, giysi, perde, yorgan yüzü ve örtü olarak kullanılan bir kumaştı.  Canfesler ve Dibalar daha çok saray efradının giydiği türden kumaşlardı seraser ve kemha ise sadece hanedan üyelerinin giyebildiği başkalarının giymesinin yasak olduğu kumaşlardı.

Gerden-i billûra ben bir bâğ olaydım kâşki
Simsiyeh yanup serâser dâğ olaydum kâşki            Fennî (Pala 2001: 143)

Keşke sevgilinin billur gerdanına ben bir bağ olabilseydim. Yine keşke bedenim yanıp simsiyah olsaydı ve her yanım yaralarla dolsaydı.” Beyitte seraser hem baştan sonra hem de kumaş anlamına gelecek şekilde  tevriyeli kullanılmıştır.

Bir levendem ben yaraşmaz bana dîbâ vü harîr
Dem–be-dem kana boyanmak cismüme hil’at yeter   Hayreti  (Çavuşoğlu ve Tanyeri 1981: 185)

“Ben öyle bir levendim ki bana diba ve harir (elbise) yakışmaz. Sürekli kana boyanmak bedenime hil’at olarak yeter.”

Bu kumaşlar ve adları divan şairlerimizin şiirlerine hatta halk şairlerimizin şiirlerine konu oldu.  Bu giysiler Alem ber came , libâs-ı hüsn mulem ve tıraz-ı lutf kelimeleri ile sık sık kullanıldı. ( bkz ALEM BER CAME VE TİRAZ MAZMUNLARI )  Alem ber came:  üzerinde çeşitli alametler bulunan kaftan anlamına, Tıraz sözcüğü ise üzerinde nakışlar, semboller, işaretler bulunan giysi, , nakış işlenmiş elbise anlamına geliyordu.

Meh beyazında sevad-ı zülf-i anber – sâye bak
Damen-i gülde tıraz-ı sünbül ü rânâ yı gör               Ahmet Paşa 

Libasında değildir nakş- ı kemha pençe resminde
Benim desti ümidimdir ki  dameninde kalmıştır.

Gül çıkarup gonca sandukandan al atlasları
Urmış altun halyi ile anlara tamga yine                   Cafer Çelebi

Gül, gonca sandığını açarak  Şafak vakti güneş ışınları gibi atlas kumaşlar çıkarmış

“Beyitlerde sade, sırmalı, sürmayî, frengî miskî, atlas vb. birçok atlas çeşidi konu edilir. Ancak bunlar arasında altunlu benek, benek altunlu adıyla anılan bir atlas çeşidi daha da dikkat çekmiştir. “[3]

Kemha Seraser Zerbaft

Seraser, kemha ve zerbaf kumaşlar da ipekli altın ve gümüş işlemeli özel dokuma kumaşlardı.  Bu kumaşlar sadece saray atölyelerinde dokunuyor ve dışarıda dokunulması yasaklanıyordu. 19 yy başlarından itibaren bu kumaşlar ve dokuma teknikleri unutuldu.

Osmanlı sultanları ve hanedan üyelerinin giydiği kumaşlar ticari olarak dokunamaz ve satılamazdı. Halkın bu tip giysileri giymesi de yasaktı.  Buna rağmen terfi edenlere, üst düzeyde görev verilenlere, Padişah, Vezirler veya Beyler-beylerinin Hilat giydirme adetleri vardı. Hilatlar ve kaftanlar ise  zerbeft, diba, kemha ve atlas kumaşlardan yapılıyordu.  Böylece sadece sarayda dokunulmasına izin verilen kumaşlardan yapılmış hediye edilen hilatlar üstün görevli devlet adamları tarafından da giyilebiliyordu. “Zerbeft pahalılığı ve rengi itibariyle hâkimiyet, iktidar ve varlığın sembolü idi. Zira sultan kaftanları da umumiyetle turuncu, altın sarısı ya da al renkli olurdu”[4]

Nedima  bu kumaşı heft reng-i âlem ârâyı
Tiraz-ı mesned-i vâlâ – yı heft ecram için saklar.     Nedim  )

Âlemin süsü ve rengi olan bu yedi-   Gökkuşağı - renkli giysiyi  yedi büyük yıldızı derecelerine göre tiraz işlemek için saklıyor.


Döşedi atun ayağına yeşil atlas çemen
Kandasın seyr-i gülistân eyle gel ey şehsüvâr            Hayreti  (Çavuşoğlu ve Tanyeri 1981: 51)

Atın ayağına gül bahçesi atlas zemin üzerine altın benek sırma işlemeli atlas kumaşlı çimenler döşedi. Ey şehsüvar neredesin gel de gülistanı seyret.

Came-i ikbaline  devlet tirazı astın
Hane-i iclaline  himmet revak-ı astan                       Nefi

             "Devlet kudret ve saadet onun elbisesine işlenmiş bir tirazdır. Himmet de onun eşiğinin kemeridir."
Zülf-i siyehün çıkmadı dîbâ külehünden
Zîrâ ki harîr içre olur misk-i ter ey dost                      Ahmet Paşa  (Tarlan 1966: 134)

       “Ey dost (sevgili, güzel)! Ziba külâhının (altından) siyah saçın çıkmadı. Oysa ipek içinde taze misk bulunur.”
Tonadurlar girmesün merdâneler meydânına
Zeyn iden zerbeft dîbâlarla kendin zen gibi           Hayretî (Çavuşoğlu ve Tanyeri 1981: 399) [5]

Kendini kadın gibi zerbaft elbiselerle süsleyen kimse, yiğitler meydanına girmesin


Derun erbâbı almaz bir pula zerbeft ü dîbâyı
Hakîkat dûşını tezyîn edip sâde abâlarla                    Nâşid (Zülfe 1998:144)

Mala, mülke, gösterişe önem vermeyen âşık, zerbeft kumaşa da önem vermez, onun için kara çul, omzundaki pamuklu eski şal, sade aba daha değerlidir.

Başına gonca-i nesrîn urınmış altun tâc
Gül almış egnine zer-beft kırmızı kaftân               Cafer Çelebi (Erünsal 1983: 141)

Bu tâk-ı lâciverdî zer-beft otağun olsun
Mihrî ile yanınca iki solağun olsun                 Ubeydi Abdurrahman Çelebi ( 16. yy) 

İçinde bir gümüş âyîne cilve etmeyicek
Nedir safâsı Nedîmâ kabâ-yı zer-bâfın         Nedim

Geyicek câme-i zer-beftüñi tâvûs-sıfat
N’ola gelseñ bize de nâz ile cevlân ederek   Ahi Benli Hasan, 

 

İLGİLİ LİNKLERİMİZ

 

 KAYNAKÇA

[1]https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/turk-kumaslari-ve-alfabetik-adlari-fikri-salman/78124

[2] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/turk-kumaslari-ve-alfabetik-adlari-fikri-salman/78124

[3] NİHAT ÖZTOPRAK, Divan Şiirinde Giyim Kuşam Üzerine Bir Deneme, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 4, İstanbul 2010, 103-154.

[4] NİHAT ÖZTOPRAK, Divan Şiirinde Giyim Kuşam Üzerine Bir Deneme, Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi 4, İstanbul 2010, 103-154.

[5] Not: Metindeki Bazı Beyitler Nihat Öztoprak’ın adı geçen yazısında bulunan beyitlerden konuya uygun düşenler arasından seçilmiştir.

 

 

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da