Arapça kökenli ve garip sözcüğü ile akraba olan bir sözcüktür.
Garabet kelimesinin sözlüklerdeki anlamları: Yabancılık. Gariplik. Tuhaflık. Acizlik, beceriksizlik. Gizli olmak. Hilaf-ı âdet olmak. Iraklık. Şekillerindedir. [1]
Buna mukabil edebiyatta sözlük anlamları ile alakadar olmak üzere terim bir anlam da kazanmıştır. Garabet sözcüğü edebiyattaki terim anlamı ile “Ne demek olduğu herkesçe anlaşılmayacak kelime ve tabirlerin söz arasında kullanılması.”; “Yadırganacak yönü olan, gariplik, tuhaflık, acizlik, beceriksizlik, ” “ Manası herkes tarafından bilinmeyen bir sözcüğün söz arasında kullanılması “[2]şeklindedir.
Bu sözcük edebiyatta dilden düşmüş veya çok az kullanılan, henüz yeterince yaygın olmadığı için kullanıldığı anda garip, tuhaf veya acayip görülen kelimeler anlamında kullanılır. Söz arasında anlamı herkes tarafından bilinmeyen bu söze ise “ garip “ denir.
Kullanımı çok az olan kelimeleri kullanmak edebiyatta fesahate aykırı bir durum olarak görülür. Edebi kelamda fesahati sağlamak anlamı herkes tarafından bilinen ve anlamı aynı şekilde anlaşılan kelimeleri kullanılmalıdır.
Fesâhat geniş tarifleri ile “Bir lisânın doğru ve hatasız ve suhûlet( kolay, yumuşak nazik) ve selâsetle ( akıcı ) söylenmesi veya yazılması, sözün yanlış, yabancı ve yahut nâdir kullanılan kelimelerden sâlim olmasıyla beraber râbıtanın dahı kaideye mutabık olması”, “güzel ve açık konuşma ile iyi söz söyleme kabiliyetidir”. “Sözü teşkil eden kelimelerin her birinde ve o kelimelerden müteşekkil sözde lafz, mana ve ahenk itibariyle kusur bulunmamasıdır.”[3] (Fesâhat Nedir. Edebiyatta Fesahat ve Fasih)
Anlamı az bilinen, henüz yaygın olmayan kelimeleri kullanmak, edebiyatta garabete düşmek olarak ifade edilir. Böyle kelimeleri kullanmaya eski edebiyatta “vehşi “ tabiri de kullanılmıştır. Eski edebiyatta şair ve yazarlar seci ve kafiye zorlamalarından dolayı sözlüklerden pek bilinmeyen sözcükler bulup çıkarmışlar; bu uygulamaları ise garabetli ifade olarak kabul edilmiştir. Sanatlı ve süslü söyleyiş derdinde olan Servet-i Fünûncular da Arapça ve Farsça sözlüklerden pek bilinmeyen ve kullanılmayan sözcükleri bulup çıkarmayı marifet olarak görmüşler, üstelik bu sözcüklerin sözlüklerdeki üçüncü dördüncü derecedeki anlamlarını kast edecek şekillerde kullanmışlar; bu nedenle da garabete başvurmakla suçlanmışlardır.
Şu halde anlamı çok bilinmeyen, pek çok insanın bilmediği, kullanım sahası çok az olan kelimeleri edebi bir eserde kullanmak bir garabettir.
Çeşitli garabet türleri vardır.
Garib –i Hüsn: Eserin yazıldığı zamanda yaygın olan, bilinen ama günümüzde kullanımdan düşmüş kelimelerdir. Örneğin ases ve ases Başı ( gece bekçisi) Misk-i Ahu Misk-i Hoten ( Türkistan ahusu) Çelipa ( istavroz, haç işareti) Huban-ı Çiğiller ( Çiğil ve Yağma Türkistan güzeli ) , Daru yu Huşber ( afyon sakızı ) günümüzde unutulmuş kelimelerdir. Fakat bu kelimler eski devrilerde pek çok kimse tarafından bilinen ve sık kullanılan kelimeler oldukları için garib-i hüsn olarak kabul edilir.
Garib –i Kubh: Hiçbir devirde benimsenmemiş, hiçbir devirde kullanılması hoş karşılanmamış sözlerdir.
Garib-i muvafık: Garabetli olduğu halde söylenmesine mecburiyet duyulan sözlerdir.
Garib-i muhalif. Söyleme mecburiyeti olmadığı halde söylenmiş garip kelimelere denir.
KAYNAKÇA
[1] https://www.luggat.com/garabet/1/1
[2] Tahirü’l-Mevlevi, Edebiyat Lüğati, Enderun Kitapevi, 1970, shf. 46
[3] Şahamettin Kuzucular, https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/fesahat-nedir-edebiyatta-fesahat-ve-fasih/100659