Hezl Nedir Hezli Hezliye Hezliyat Tehzil Nedir ve Örnekleri

18.01.2017

 

Hezl Nedir Hezli Hezliye Hezliyat Tehzil Nedir ve Örnekleri

 

 Osmanlıca yazılışı hezl :  هزل

Hezl Nedir

Arapça hezl - هزل - kelimesinin Osmanlıca sözlüklerdeki manaları “şaka, mizah, latife, alay ve eğlence”, “meşhur ve yaygın bir şiiri vezin ve kafiyesi ile taklîd ederek lâtife tarzında nazım yazma; bu tarzda yazılan şiir[1], “ cılızlık, ciddi olmayan söz. Saçma, uydurma, yalan konuşmak.” Anlamalarına gelir.  Hezl kelimesinin çoğulu ise hezliyattır.

Edebiyat ve Şiirlerde Hezl HezliyatTehzil

Hezl ile aynı kökten türeyen bir kelime olan tehzil edebiyatta bir terim olarak kullanılır. Hezl ile tehzil edebiyatta aşağı yukarı aynı anlamda kullanılır. Hezli konuda yazılmış şiirleri Tâhir-ül Mevlevi şu şekilde izah eder. "Hezl meşhur bir nazmın vezni ve kafiyesi taklit edilmek suretiyle lâtife yollu şiir yazmak demektir, buna tehzil de denir." [2]

Hezl, içeriğinde şaka, latife, güldürü, alay konusu olan edebi eserleri ifade eden bir terim anlama da sahiptir. Eski edebiyatçılar hezl kelimesini terim anlamı ile: "Sözü sırf oyun, eğlence ve şaka olarak söylemek" ,  "sözün hakikî veya mecazî anlamına delaletini kastetmeyip sahih olmayan bir şeyi kastetmek" , "hiçbir şey kastetmemek" [3]şeklinde tanımlamışlardır.  Bu kelimenin günümüzdeki karşılığına miza mizah denmektedir. Hezli eserlerin karşılığı ise mizahi eserlerdir.

İçeriğinde yukarıdaki manalara uygun alay, şaka ve eğlendirmek, güldürmek maksadı taşıyan eserlere hezlî (çoğulu hezliyyât, hezeliyyât)  eser denilmiştir. Hezli eserlerin temel amacı ciddi bir konuyu mizah üslûbuyla pekiştirmek, ciddi bir konuyu mizahi bir dille izaha çalışmaktır.  Bu nedenle hezli eserlerde şaka, latife, nükte ve mizah unsurları bir arada bulunur.

Fakat eski ve günümüz edebiyatında hezli eserlerin sınırları pekiştirilmemiş, bu çizgileri aşan eserlere de hezli eser denmiştir.” Mizahî türlerin pek çoğunda yer alan şakacılık, alaya alma, ahlâka ve edebe aykırılık gibi birbirine benzeyen, hatta bazan iç içe bulunan özelliklerin kesin çizgilerle ayrılması zor[4]olmuş,  mizah, alay ve nükte yapayım derken   işi aşırılığa kaçıran, küfür ve ayıplara  da yer veren , kaba,  çirkin  ve ayıp sözlere de yer veren eserlere de hezli denmiştir.

Bu nedenle hezli eserleri çeşitli kategorilere ayırma çabası ile hezli eserleri: zem (kınama), hiciv (yergi), şetm ve kadh (sövgü)  gibi kategorilere ayrıma ihtiyacı duyanlar da olmuştur.  (Levend, TDAY Belleten [1970], s. 40; Mengi, s. 126). 

Hezl yazmakta işi abartıya kaçıran ediplerin sayısı az değildir. Buna mukabil hezli eserlerin makbul olanının aşırıya kaçamadan, nükte, mizah ve alayın sınırlarını edepsizliğe kaçırmamak olduğu söylenebilir

Kimseyi etme sakın istihzâ
Görme Hakk’ın kulunu hezle sezâ”       Nabi  (Lütfiyye, s. 71-72

Hezli eserler müstakil kitaplar halinde olduğu gibi şiir ve mensur halde de yazılmışlardır. Hezli eserlerde güldürücü fıkralar ve nükteli sözler önem kazanır.  Devrin ileri gelenlerini övmek kadar alaya almak ve hicv etmek de eskiden beri var olan adetlerdendir. Bu nedenle hezli eserlerde fıkra ve  ve güldürücü anektodlara çok sık rastlanılır. “Şairlerin, devlet adamlarının ve devrin ünlü simalarının başından geçen hadiseler hezl türündeki sözlerle anlatılmıştır. “  fakat her eserde zarafete ve edebî inceliklere dikkat edilmemiştir. Kişilerin başlarından geçen mizahi hadiseler hikâye edilirken mübalağalı ama zarif bir üslûbunun kullanılması ile hezl ve  hiciv bir diğerinden ayrılmış olmaktadır.

Eski devriler de günümüzdeki mizahi dergiler gibi mecmualar yazılmış,  bu dergilerde yazarı belli olmayan alelâde ve müstehcen hikâyelere de yer verilmişti.  Bu mecmualara da hezliyat denmekteydi.

Eski Türk edebiyatında  Hezliyat Örnekleri Veren İsimler

İshak Çelebi (ö. 944/1537; Âşık Çelebi’nin Meşâirü’ş-şuarâ’sında örnekleri vardır), Nihâlî Câfer Çelebi (Âşık Çelebi’nin Meşâirü’ş-şuarâ’sında örnekleri vardır), Nev‘îzâde Atâî (İÜ Ktp., TY, nr. 319), Bahâî-i Küfrî (İÜ Ktp., TY, nr. 3005), Hevâî (İÜ Ktp., TY, nr. 2816, 3298, 3444), Osmanzâde Tâib (hezlleri çeşitli mecmualarda kayıtlıdır), Tırsî İbrâhim (A. Sırrı Levend kitapları arasında, bk. Levend, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 155), Tokatlı Kânî (İÜ Ktp., TY, nr. 3027, 5604), Seyyid Osman Sürûrî (İÜ Ktp., TY, nr. 1597), Cevri İbrahim Çelebi ve Hilye-i Çihar-Yar-ı Güzin , Süleyman Fâik (İÜ Ktp., TY, nr. 9577), Enderunlu Vasıf,  Galip Paşa,  13 Aralık 1823 - 14 Eylül 1824  Bayburtlu Zihni (İÜ Ktp., TY, nr. 9601).

Tanzimat döneminden itibaren mizah türünde batılı anlamda da örnekler verilmeye başlanmış,  Şair Eşref, Fazıl Ahmet , Neyzen Tevfik,  Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi,  sonraki dönenmelerde Faruk Nafiz Çamlıbel, Halil Nihat Boztepe, Yusuf Ziya Ortaç, Osman Kaygılı, Orhan Seyfi Orhon, Hüseyin Kâmî, Aziz Nesin bu  türlerde eserler veren başlıca sanatçılar olmuşlardır.


HEZLİ ŞİİR  ÖRNEKLERİ

Şam’da bilmediler kıymetimi
Hicret ettim Halebü’ş-şehbâ’ya
Harların çifte-i iz‘âcından
İlticâ ettim Öküz Paşa’ya”               Mantıkī

Keçecizâde Ferik İzzet Paşa’ya

Bir küp mesela bir semer üstünde yer eyler
Yine bir fıçı ki çifte sarıkla sefer eyler
Ya bir dubayı rabt ile bir sitimbot
Hışlar iniler dahil-i mersade cer eyler
Ya bir kocaman denk bocurgatla vapurdan
Gümrük önüne doğru hevadan güzer eyler
Vech-i şebeh-i olmasa da bunları rü’yet
Bir Farîsi zîşâna dili bâhaber eyler
Ol Farisi yek- rân ki ona Gazi-i Battal
Hem deng olamaz râh-ı firari siper eyler
Ol zât-i müfahham ve mülahham ki  piyade
Gezse ayağı kaldırım üzre eser eyler
At üzre gören vaz’ini bir kus-ı revân der
Kim tantanesi beldey-i pür – zib-i fer eyler [5]

Şular ki âdemîdir halk içinde yiyip içip 
Nihânî yerde tekâzâ gelirse def eyler
Bu şimdi şair olanlar bir iki üç bedbaht 
Nihânî yerde yiyip halk içinde sıçarlar       Necati  


Şehvetle yanup pul pul o küngāh-ı siyāhuň
Alur yoḳ anı yüri çiçeklendi ḳumāşuň              Nevizade Atai ( Hezliyat    

El-ḥaḳḳ bu zamāne özge devrān oldı
İbne marażı cihāna destān oldu               Nevizade Atai ( Hezliyat    

Kodular habse sizinle beni de ey Vehbî
Ağlaşırdık silerek çeşmimizi yağlık ile          Sururi.

Niçe kendi gibi iri sıçanı
Bir ısırmakla iki böldü kedi

Kuyruğu dikdi söyledim târîh

Fârenin hasretinden öldü kedi        Sururi.

Manâsdır ism-i enseb ana bu târîhden sonra
Manastır matlabın Vehbî kapıp dînsiz papâz oldu  Sururi.

 

MİZAH İLE İLGİLİ BAŞLIKLAR VE LİNLERİMİZ 

 

KAYNAKÇA

  • [1] https://www.osmanice.com/osmanlica-11159-nedir-ne-demek.html#:~:text=hezl%20~%20%D9%87%D8%B2%D9%84&text
  • [2] Tâhir-ül Mevlevi, Edebiyat Lügati, Enderun Kitabevi- 1973, shf 52
  • [3] İskender Pala, Hezl, TDİA , cilt: 17; sayfa: 306
  • [4] İskender Pala, Hezl, TDİA , cilt: 17; sayfa: 306
  • [5] Tâhir-ül Mevlevi, Edebiyat Lügati, Enderun Kitabevi- 1973, shf 52

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar