Meddah Nedir Meddah Oyunu ve Tüm Özellikleri

23.02.2013

 

   


MEDDAH TANIMI VE ÖZELLİKLERİ

 Meddah: Geleneksel Türk  Halk Tiyatrosunun türlerinden biridir. Methedici, taklitler yapıp hoş öyküler anlatarak halkı eğlendiren sanatçıya ve oynadığı oyun türüne meddah denir. Arapçada övücü anlamındaki "methetmek" kökünden gelmiştir.[1] Dolayısı ile meddah, metheden öven anlamındadır. Bu kelime dini bir telmih taşır. Daha çok Peygamberin ‎övücüsü manasında kullanılmıştır. 

Bu açılardan meddahı iki türlü görmek gerekir. Halk hikâyeleri anlatan Ozanlar ile geleneksel tiyatro türü olan meddahı birbirleriyle karıştırmamak gerekir. Hikaye anlatan aşık meddahların amacı sazlı sözlü bir hikaye anlatmak iken, Meddah oyuncusunun amacı bir oyunu tiyatro halinde tek kişi vasıtasıyla canlandırmaktır.

Prof. Özdemir Nutku, oyun türü olan meddahı şu şekilde tanımlar:  ”  Meddah canlandırma ve benzetme öğelerinden yararlanarak öykü anlatma sanatıdır. Meddah anlattığı öykünün konusuyla ilişkili olarak çeşitli etnik gruplardan kişilerin, değişik yaştaki ve tipteki insanların, hayvanların, makinelerin ve doğa olaylarının taklitlerini yapar. “ [2]

Zamanla medh kelimesinden kaynaklanan meddah kelimesi  hikâye anlatan tek kişilik  tiyatro oyunlarını oynayan kişileri adlandıran bir kelime ve edebiyatta bir terim halinde kullanılmaya başlanmıştır. Meddah, kıssahan şehnamehan ve mukallit kelimeleri ile eş anlamlı olarak ‎kullanılmıştır.

Türklerde de halk hikâyelerini anlatma vazifesi halk ozanlarına aittir. Ozanlar ellerinde ‎kopuzları ile diyar diyar dolaşarak, şiirler söyleyen ve ahaliye hikâyeler anlatan kişiler olmuşlardır.  İslami dönemle birlikte Arap ve Fars kültüründeki Şehnamehan, kıssahan geleneği Türklere de geçmiş ve bu gelenek Türklerde Meddah adını almıştır. 

“Hikâye anlatma şeklinde icra edilen meddahlık bir taklit sanatıdır. Perdesi, sahnesi, dekoru, kostümü tek bir sanatkârın eseri olan bir temaşa, yani gösteri türüdür.” Meddah ve ortaoyunu  ile Kukla ve Karagöz Tiyatromuz pek çok ortak noktalara dayanır. Meddahtaki bazı tekerlemeler, tiplemeler, konular, ağız ve şive özellikleri Ortaoyunu  ile Kukla ve Karagöz gibi geleneksel tiyatrolarımızda da görülür. Meddah, Halk tiyatromuz içinde tek kişi ile oynanan ve genellikle bir konu içinde geçen farklı karakterlerin seslerini, mimiklerini ve hareketlerini canlandırmasıyla diğer tiyatro türlerimizden ayrılan bir oyun türünün de adıdır. 

Meddah oyunu  canlandırma, benzetme taklit öğelerinden yararlanarak tek bir oyuncunun olayda geçen tüm kahraman ve tiplemeleri oturduğu yerden kalmadan bir öykü içinde canlandırma şeklinde icra edilen geleneksel bir halk tiyatrosu türü olarak da bilinir. Bu oyunda anlatım jest mimik ve seslendirme ile yapılır.  Meddah denilen anlatıcı bir öyküyü canlandırır ve tek başına öyküdeki her tipin yerine geçer. Üstelik bunu yaparken oturduğu yerden kalkmaz ve sınırlı sayıda aksesuar kullanmaktan öte gitmez. Bu bakımdan meddah tek kişilik bir oyundur. Meddah, tiyatronun bütün kişilerini bir oyunda ve tek bir aktör tarafından canlandırılması ile birleştiren bir oyundur.  “Meddah çok oyunculu bir tiyatro eserinin tek sanatçısı,  tek oyuncusu konumundadır.”

Meddah bir anlatı türü olmakla öteki geleneksel Halk Tiyatrolarından ayrılırsa da anlatı bölümünün aralarına söyleşmeli, taklitli, ses değiştirerek kişileştirmeli kesimler yerleştirildiği için kolaylıkla dramatik tiyatro türlerinden biri sayılır. Amaç, Karagöz ve Ortaoyunundan ayrı olarak hep güldürmek değildir, izleyicide merak, acıma, korku gibi duygular da uyandırılır. Meddahlar izleyiciyi meraklandırmayı, ilgilerini ayakta tutmayı çok iyi bilirler.[3] Yalnızca gösterimci dramatik bir tür değil aynı zamanda birbirinden farklı olayları ve durumları da aktaran bir anlatı yöntemidir. Seçilen konulara göre göstermeci ve benzetmeci tiyatro türleri gibi yansır.

Meddah anlattığı öykünün konusuyla ilişkili çeşitli etnik grupları temsil eden tiplemeleri, değişik insanları, hayvanları, makineleri ve doğa olaylarını taklit ederek bir öykü anlatan aktör ve bu aktörün oynadığı oyununun adıdır. Meddah öyküleri ile meddah öykünmeleri (taklitleri) ayrıdır. Öyküler daha çok bir olay örgüsü içinde işlenir ve uzundur. Öykünmeler ise daha kısa ve güldürmeye yöneliktir, güncel olayları işler. Meddah, hikâyesine   tekerleme, şiirler veya kalıplaşmış sözlerle başlar. Meddahın dili yalın, kullanılan halk dilidir. Meddah sadece Acem, Anadolu, Yahudi gibi çeşitli ağızları değil ayrıca çeşitli hayvanların ve cansız nesnelerin seslerini de taklit eder.

“Yüksekçe bir yerde oturarak bir öyküyü başından sonuna kadar, canlandırdığı kişileri ağız özelliklerine göre konuşturarak anlatır. Perdesi, sahnesi, elbiseleri, dekoru, kişileri bulunmayan bu tiyatronun her şeyi meddah denilen o tek adamın zekâsına, bilgisine, söz söylemedeki başarısına bağlıdır.”[4]   Meddahların çoğu, klasikleşmiş beyitlerle öykülerine başlarlar. Meddah anlatacağı öyküye geçmeden önce: “Haak dostum Haak!” diyerek çoğunlukla şu beyitle öyküye girer:

Meddah , “Hak dostum hak! Yanıldım bir çırak aldım yanıma eve gelmez külhani dükkânda yatır, kovsam o da düşmez şanıma kibardır çarşafsız yorganda yatır, hâşâ huzurdan ustası çırağını sever eşek aldı pazardan eşek göze geldi çatladı nazardan, eşek çıktı mezardan eşeğin aşkından ormanda yatır, bizim çırak da hırtıyı pırtıyı toplamış külhanda yatır, zamanı evailde.” Şeklindeki tekerleme ile oyuna başlar.

“Söyledikçe sergüzeşti verir bezme letafet, Dinle imdi bende-i âcizden hoş bir hikâyet. “Yaşadıklarını anlattıkça meclise neşe verir. Şimdi âciz kulundan bir hikâye dinle.” Meddahın kullandığı bu sözler ve beyit Meddah’ın giriş tekerlemesi gibi bir özellik kazanmıştır. "ravıyan-ı ahbar ve nakıl'n-ı asar ve muhaddis'n-ı rüzigar şöyle rivayet ederler ki" şeklindeki söz başı tekerlemesi de kullanılan giriş tekerlemelerinden diğeridir.

MEDDAH’IN KULLANDIĞI AKSESUARLAR VE İŞLEVLERİ

Meddah oyunu, genellikle kahvehane, meydan gibi halkın topluca bulunduğu yerlerde oynanır. Saray halkını eğlendirmek için görevlendirilen meddahlar da vardı. 

Meddah’ın kullandığı aksesuarlar elindeki bir değnek ve omzundaki büyükçe bir mendildir.  Meddahın kullandığı bu mendile makrame  veya yağlık da  denir.  Bir tabure üzerinde oturan Meddah değneğini yere vurarak izleyicilerin dikkatini üzerinde toplar ve “Hak dostum hak “,  “Yanıldım bir çırak aldım yanıma eve gelmez külhani dükkânda yatır, kovsam o da düşmez şanıma kibardır çarşafsız yorganda yatır, hâşâ huzurdan ustası çırağını sever eşek aldı pazardan eşek göze geldi çatladı nazardan, eşek çıktı mezardan eşeğin aşkından ormanda yatır, bizim çırak da hırtıyı pırtıyı toplamış külhanda yatır, zamanı evailde...”  [5] diye başlayan kalıp tekerlemesini söyleyerek oyuna başlar.

Meddah yanında taşıdığı mendil ve sopayı tüfek, süpürge, at,  saz, çalgı vs yerine kullanır. Sopanın oyunu başlatmak, seyirciyi susturmak gibi işlevleri de vardır.  Mendil ile çeşitli etnik grupların ve çeşitli meslekten kişilerin giyimlerini, başlıklarını taklit eder. Mendili atkı, peçe, ter bezi, göz bağı  vb olarak kullanıp ağzını kapatmak içinde kullanır. Mesela  zenne  taklidi sırasında mendil başörtüsüdür.   Mendilin diğer bir işlevi de değişik sesler çıkarmada yardımcı olmasıdır. Meddah, öyküden çıkarılacak dersi vurguladıktan sonra "Bu kıssadır bir mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük söyledik. Sakiye sohbet kalmazmış baki. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, inşallah gelecek sefere daha güzel bir hikaye söyleriz" diyerek oyunu bitirir.  Meddah tıpkı diğer geleneksel Halk Tiyatrolarımızın diğer türlerinde de  olduğu gibi “ Sürç-i lisan ettikse affola “ diyerek, oyundan çıkarılması gereken dersi belirleyip,  gelecek öykünün adını, anlatılacağı yeri ve zamanını belirterek oyunu bitirir.

Meddah oyununun sonuç tekerlemesi ise şu şekildedir. “  Bu kıssadır bir mecmua kenarına kaydolunmuş, biz de gördük söyledik. Sakiye sohbet kalmazmış baki. Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, inşallah gelecek sefere daha güzel bir hikaye söyleriz"

MEDDAH’IN TARİHÇESİ

Meddah, kıssahan şehnamehan ve mukallit kelimeleri ile eş anlamlıdır. Araplarda kıssahan, Acemlerde, şehnamehan işlevi Türk kültürüne meddah ve mukallit olarak geçmiştir. Meddah geleneği bizlere Arap ve Acem kültüründen girmiş gibi görülüyorsa da meddah geleneğimizin kökeni esasında şaman, baskı, ozan geleneğine, ozanların sazlı sözlü hikâye ve destan anlatma geleneğine dayanır. Bu gelenek İslami dönemde de devam ederken İslami etkilerle meddah adını almıştır.  Nitekim halk hikâyelerini anlatan kişilere bazı yörelerde meddah denmektedir. Fakat İslami etkilerle birlikte hikâye anlatma geleneğinde ve meddahın özelliklerinde bazı değişimlerin olduğu da kabul edilebilir. İslami dönemde meddahlar sadece halk hikâyeleri anlatan kişiler olmaktan çıkmış,  güldürücü yönü de olan mukallitlikle de bütünleşmiş, gündelik olayları da aktaran, taklit yapan şive ve ağızları da yansıtan komedi tiyatrocusu özelliğine de bürünmüş olur.

Ozan geleneğimizdeki hikâye ve destan anlatıcılığında mukallitlik de yer yer var olmasına rağmen temel amaç değildir. Ozan geleneğimizdeki halk hikâyeciliği sazlı, sözlü ve dramatik etkiler de taşır. Hikâye anlatıcılığında âşıklık yetenekleri öne çıkar ve tiyatrovari özellikler geri planda kalmaktadır. Bu bakımdan meddah ile halk hikâye anlatma geleneği birebir örtüşen bir kavram değildir. Bu yüzden birbirlerinden etkilenmiş olmalarına rağmen meddahlık ile hikâyeciliği iki ayrı meslek olarak düşünmek daha doğru olacaktır.

Türklerde de  Halk Hikayelerini anlatma vazifesi Ozan’lara aitti. ( bkz Türk Halk Hikayelerinin Biçim ve İçerik Özellikleri)   Ozanlar ellerinde ‎kopuzları ile diyar diyar dolaşarak hikâyeler anlatırdı.  İslami dönemle birlikte Arap ve Fars kültüründeki şehnamehan, kıssahan geleneği Türklere de geçti ve bu gelenek Türklerde Meddah adını aldı.  

17.yüzyıldan sonra Meddahın konuları, özellikle İstanbul’un günlük yaşamını canlandırmaya başlar. Bu dönemdeki meddah hikâyeleri halk ağzıyla yarı okumuşların özentili konuşmasını birleştirir. “Çok eski meddah hikâyeleri günümüze kadar ulaşmamıştır. Ancak bunların Firdevsi'nin Şehnamesin 'deki bazı konuları, kahramanları arasında Hz. Ali, Hz. Hamza, Battal Gazi vb.'nin yer aldığı dinsel ve tarihsel kahramanlık serüvenlerini aktardıkları bilinmektedir. 16. yüzyılda  Varka ve Gülşah  mesnevisini yazan Yusuf-i Meddah'ın bu hikâyesini seyirciler karşısında okuyan bir meddah olduğu belirtilmektedir.[6] ” ( bkz  Varka ve Gülşah Hikayesi Özeti ( Yusuf-ı Meddah Nüshası -  Varka ve Gülşah Mesnevisi ve Minyatürleri- Varka ve Gülşah Hikayesi Özetleri)

16.yüzyılda 3. Murat'ın zamanında Şair Cinani  , Bedayi ül-asar adlı bir eser kaleme almış, halkın o dönemdeki yaşamını, gezinti yerlerini, mahalle baskınlarını, kervan ve gemi yolculuğuna ait görüntüleri anlatmıştır. Bu eser meddahlara malzeme olsun diye yazılmış bir eserdir.  [7] ( bkz Şair Cinani Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği )

17.yüzyılda İstanbul, Bursa, Erzurum, Maraş gibi kentlerde meddahların varlığı bilinmektedir. Evliya Çelebi, İstanbul  ve Anadolu'daki meddahları anlatırken İstanbul'da 80, Bursa 'da 75 meddah olduğunu, Malatya 'da gezinti yerlerinde de meddahların gösteri yaptıklarını yazmıştır. “ Bu konuda bilgi veren yabancı kaynaklar da vardır. Bunlardan birinin 18i yüzyıl'da meddahların öykü anlatmak yanında resmi haber kaynağı gibi devletçe alınan kararları aktardıklarını ve bir tür gazete işlevi gördüklerini belirtmesi ilginçtir.” [8]

1616 da “Bursa'da bir kahvehanede bedi ve Kasım adlı hikâyeyi dinleyen topluluk iki ayrı kahramanı destekleyen iki gruba ayrılmış, çıkan tartışmada Şair hayli, Saçakcızade adlı hikâyeciyi öldürmüştü. “ [9] 4. Murat'ın sarayında Tıfli  adlı bir meddahın öncekilerden  farklı, yeni hikâyeler meydana getirmiş olduğu kaynaklarda geçmektedir. Tıflı’nin oyunundaki kahramanların arasında padişahla birlikte kendisi de bulunmaktaydı. ‎ Tıflı Ahmet çelebi, Dördüncü Murad devrinin önemli bir meddahıdır. Evliya Çelebi   ‘ye göre boyu gayet uzun olduğundan lakabı‎ Tıflı’nın lakabı leylek ‎imiş.‎

“Tıfli'nin Hançerli Hanım, Sansar mustafa, Kanlı Bektaş gibi hikâyelerinde konular ortak bir kalıba göre değişir; batakhaneye düşen bir delikanlı padişahın araya girmesiyle kurtulur, batakhane sahibi kadın ağır biçimde cezalandırılır. Gene bu döneme ait Cevri Çelebi Tayyarzade gibi meddah hikâyeleri de 17. yüzyıl İstanbul yaşamındaki gerçekçi izler taşıyan bu hikâyeleri andırır. “ [10]

“İstanbul'da özellikle Ramazan aylarında çok rağbet gören meddah kahveleri vardı. 19.yüzyılın ikinci yarısı ve 20 yüzyılın başlarında meddah kahvelerinin birkaçı şunlardır; Aksaray'da Dilkûşa kıraathanesi, Merkez kıraathanesi, Beyazıt'ta Afitab kıraathanesi, Mısır lokantası bahçesi, Dolmabahçe'de Yüksek Kahve, Fatih'te reşadiye kıraathanesi, Kadıköy Söğütlüçeşme'de Kurbağalıdere kıraathanesi, Samatya'da Coli Efendi Tiyatrosu, Sultanahmet'te Köşebaşı kıraathanesi, Şehremini'de Hacı Selim Ağa Kahvesi, Üsküdar'da İsmail Efendi kıraathanesi”. [11]

MEDDAH OYUNUNUN KONULARI VE KAYNAKLARI

Meddah, anlatısını, günlük yaşamdaki olaylar, Masallar, Destan lar, öyküler, Güldürücü Fıkralar ve Efsanelerden alır. Genellikle güldürücü, ahlakî ve edebî sonuç çıkarılacak hikâyelerine klişeleşmiş "ravıyan-ı ahbar ve nakıl'n-ı asar ve muhaddis'n-ı rüzigar şöyle rivayet ederler ki" şeklindeki söz başı tekerlemesi ile başlar

Meddah tiplemelerinim şive taklitleri yaparak canlandırır. Bu hikâyeler köy çevrelerine kadar yayılmış halk hikâyelerinden farklı olarak kent çevresinin malıdır, saraylarda, konaklarda, 16. yüzyıl sonlarından başlayarak da kahvehanelerde anlatılmışlardır.

Meddah, hikâyelerinin bir kısmı anonim, ‎bazılarının da yazarları bellidir. Karagöz ve Ortaoyunu’ndaki gibi günlük ‎hayatın hadiseleri, masallar, destanlar, hikâye ve efsaneler meddahın repertuarına ‎girer.‎

Doğu ve İslam ‎kültürünün çok eskiden beri tanıdığı bir kavram olan meddah çok kişilik tiyatroyu tek başına canlandıran tek kişilik bir oyun hüviyetindedir. Türklerin edebi hayatında meddahlığın çok önemli bir ‎yeri vardır.  Meddah halk hikâyelerini anlatan kişiler olarak şekillenmiş, bu hikâyeleri meddahlar anlamıştır. Halk hikâyeleri, taklitler, nükteler yapan, canlandırmada ustalaşmış olan mukallitler tarafından anlatılmıştır.

‎ Meddah hikâyenin kahramanlarını etnik kökeni, dili ve şivesiyle konuşturan, onları canlandıran  ‎insandır. ‎ Meddahlar ‎hiç bir noktayı ihmal etmeden kahramanlarını şive ağız, davranış tutum ve tavırları yönlerinden bire bir taklit edebilen kimselerdir.  Bu tiplemelerin konuşmalarını arka arkaya ve hata yapmadan ‎canlandırma kabiliyetine sahip olan meddah,  Karagöz  ve Ortaoyunu’nda da yer alan yerli ‎Türkiyeli tipleri: Kastamonulu, Kayserili,  azınlıklardan, Arab’ı, ‎Arnavud’u, Ermeni, Rum, Yahudi’yi peşe peşe ve hata yapmadan, şive, ağız ve diğer özellikleriyle tek başına canlandırır.  Muhtelif tipler olan; ‎mirasyedi, zübbe, beberuhi, sarhoş fahişeyi vb. oyununda canlandırır ve onları taklit eder.   ‎Meddah, radyo, televizyon ve sinemanın olmadığı dönemlerde bu ihtiyaçları karşılayan başlıca eğlence olmuştur.

MEDDAH OYUNUNUN KALIP UNSURLARI VE TEKERLEMELERİ  TEKNİKLERİ VE TAVIRLARI

  Kaşifi’nin ‎fütuvetname’sinde dört tür meddahtan bahsedilir. 20. Yüzyıl meddahlarından Şükrü ‎Efendi’nin tasnifinde ise:‎

‎1. ‎ kitaptan okuyarak veya ezberden yiğitlerin menkıbesini söyleyenler. Hamzaname, ‎Battalgazi.‎

‎2. ‎ destan ve hikâyelerini saz eşliğinde söyleyenler ki, halk hikâyecileridir ve Doğu ‎Anadolu’da hala devam etmektedir.‎

‎3. ‎ taklitli hikâye veya menkıbe söyleyenler. ‎

Genellikle güldürücü, ahlaki ve edebi sonuçları çıkarılacak hikâyeler anlatacak olan Meddah omzunda mendil, elinde sopa ve bir tabure üzerinde oturarak oyuna başlar.  “Hak ‎dostum hak” diye söze başlar. Hikâyede mevcut taklitleri sıraladıktan sonra ‎başlangıçta bir kıta okur:‎

Sühansazı gülistanı nezaket
Nihal goncesi bağı zarafet

Söyledikçe sergüzeşti verir bezme letafet
Dinle imdi bendei acizden bir hoş hikayet

Bu şiirler okuduktan sonra hikâyeye başlar:

Mebde malum:‎ raviyanı ahbar ve nakilanı asar ve muhaddisanı rüz-i gar şöyle rivayet ve bugüna ‎hikayet ederki...‎”  dedikten sonra hikâyenin geçtiği yer, mekân ile hikâye kahramanlarının ismini söyler.  Bundan sonra da şu tekerlemeyi okur: “isim isime, kisip kisbe, semt semte benzer, geçmiş zaman söylenir yalan gerçek ‎vakit geçer.”‎

Meddah’ın Hikâye bittikten sonra söylediği  Tekerleme şu şekildedir:‎ “ Bu kıssadır. Bir mecmua kanarına kaydolunmuş. Biz de gördük söyledik.‎ Sakiya sohbet kalmazmış baki her ne kadar sürçü lisan ettikse affola, inşallah gelecek defa daha güzel bir hikâye ‎söyleriz. “ Tarzındaki öykünün bittiğini ifade eden bir hatime ( sonuç)  tekerlemesi ile oyununu bitirir.

 

‎ Meddah gerçek bir mizah ve taklit ustası olan kişidir. Her bir diğer oyununda yeni bir öykü anlatır. Fakat bu öykülerin her biri, yapı konu ve diğer bakımlarından birbirlerine benzer. Her oyunda da karşımıza çıkan, Laz, acem, Kayserili,  gibi ortak tiplemeler vardır. Tüm meddah oyunları komedi türündendir. ‎ Meddah oyun esnasında seyirci ile diyaloglara girer, vakayı bölerek açıklamalar yapabilir. Seyircilere şakalar yapabilir.  Seyirciden gelen tepkiye göre ‎anlatışını ve öykünün yönünü derhal değiştirebilir. ‎

‎ Meddah oyununda anlatılan vakalar ya İstanbul’da geçer veya yolculuklarla İstanbul’a bağlanır. Olağanüstü ‎durumlar, rüya âlemi, masal unsurları da zaman zaman bu hikâyelerde görülür. Masallar, halk hikâyeleri ve   Karagöz  metinleri ile benzerliği açık olan metinlerde ‎devrin idari yolsuzlukları da motif olarak geçer.‎

‎ ‎‎Mendil meddahın en önemli aletidir. Taklit yaparken ‎ ağzını kapar, nefes alabilmek, bir kaç saniye dinlenebilmek ‎için çeşitli bahanelerle alır, kullanır ve tekrar omzuna atar

Bu sayede seyirciyi denetler, seyirci üzerinde uyandırdığı alakayı dinlemiş ve bir ‎kaç saniyelik bir merak ilave etmiş olur. ‎ “Büyük ve usta meddahların içinde yaşadıkları toplumu, çevrelerini ve gördükleri ‎kişileri inceledikleri biliniyor. Onların inandırıcılığı ve gerçekçiliği bir açıdan da bu ‎gözlemlerinden ileri gelir. Sokakta, vapurda, kahvede, eğlence yerlerinde çeşitli ‎insanları, karakterleri ve konuşmaları ile inceleyen yazar, bir çeşit fotoğraf çekmekte ‎ve gördüklerini belleğine yerleştirdikten sonra yeteneği ile bunları bir bir ‎yansılamaktadır.‎” [12]

‎Meddah, hikâyeyi anlatırken sırasında, olayın dışına çıkarak araya ‎bir fıkra, kıssa, ya da bir başka kısa hikâye, ya da bir yemek tarifi sokuşturabilir.  ‎ Meddahların, ‎dinleyicilerden para toplamaları da bir başka özelliktir. ‎Meddahlar hikâyeyi en meraklı yerinde keserek seyirciden para toplamaya başlar.

 

MEDDAH OYUNU ÖRNEKLERİ  EBE, HALLAÇ, ABDULLAH AĞA

‎ Hotun Fatihi Osman Han zamanında, İslamboli Abdullah Ağa pederi Haci Ali vefat. Mal-‎ı pederi tüketti, iflas. Pederinin karındaşlığı hem-cıvarı Hacı Veli’nin Emeti nişanlısı iken,‎

‎ “Böyle sefihe kız vermem,”‎ demiş idi. Terk-i diyarına sebeb budur. Bu parasız Mısır’a vusul. Zen-i mükellefeye harf-‎endaz; hanesine vusul buldu. Fail mef’ul, mef’ul fail.‎

‎ “Zira seni ben sayd eyledim.”‎

Kaide üzre olur mu? Cariye ile zevk-i vafir-germ.‎...( devamı …  Meddah Oyunu Örnekleri )

 

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ,

KAYNAKÇA

  •   [1]
  •  [2] Prof. Özdemir Nutku, Meddah, https://www.karagoz.net/meddah.htm
  •  [3] halk_tiyatrolarinin_turleri_konulari_tarihcesi__ve_%C3%B6zellikleri.html
  • [4] https://www.edebiyatogretmeni.net/
  • [5] https://www.gizemlikapi.com/gercegin-aynasi-tiyatro/44421-
  • [6]  Anonim, “Meddah, Meddah Nedir?”, https://www.gizemlikapi.com/gercegin-aynasi-tiyatro/44421
  • [7] Anonim, “Meddah, Meddah Nedir?”, https://www.gizemlikapi.com/gercegin-aynasi-tiyatro/44421
  •  [8] Prof. Özdemir Nutku, Meddahlık ve Meddah hikayeleri, https://www.karagoz.net/meddah.htm
  •  [9] Anonim, “Meddah, Meddah Nedir?”, https://www.gizemlikapi.com/gercegin-aynasi-tiyatro/44421
  •  [10] Anonim, “Meddah, Meddah Nedir?”, https://www.gizemlikapi.com/gercegin-aynasi-tiyatro/44421

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar