Karlı Dağdaki Ateş Özeti Refik Halid Karay

15.11.2016

ROMAN VE YAZAR HAKKINDA

Anadolu’ya ait ilk hikâyeleri örnekleyen ve yazan bir hikâye kitapları olan Memleket Hikayeleri'[1] Gurbet Hikayeleri [2] adlı eserleri ile de olduğu gibi edebiyatımızda romancı ve hikayeci olarak tanınmış olan Refik Halit Karay ,1912 yılında İttihatçılar tarafından Sinop’a gönderilmiş, 1924 yılında ise Beyut’a kaçmak zorunda kalmıştı. Türk Edebiyatında Anadolu hakkında ilk defa hikâyeler yazan yazar olarak anılan Refik Halid [3] çok sayıda roman yazmış buna rağmen hikâyeleri ile daha çok tanınmıştır. Hikâyeleri MEB tarafından orta öğretim için önerilen Yüz Temel Eser listesi içinde olan Refik Halit Karay daha çok roman yazmış bir yazarımızdır.

Yazar diğer pek çok romanları gibi bu romanını Atatürk tarafından affedildikten sonra Beyrut’tan ülkesine döndükten sonra yazmıştır. 1956

Roman, genç ve güzel bir kız olan Binnur öğretmen ile orta yaşlardaki Kayakçı Yusuf'un birdenbire alevlenen, cesur, tutku dolu ama sonu çok hazin biten aşklarını anlatmaktadır.
Çılgın ve engel tanımayan bir aşkı anlatan romanın sonu beklenenin aksine sürpriz bir sonla biter. Eser Refik Halit Karay tarafından 1956 yılında yazılmış bir aşk romanıdır.

Refik Halit Karay- Karlı Dağdaki Ateş adlı eseri 1969 yılında Safa Önal tarafından senaryo haline getirilmiş, yapımcı Berker İnanoğlu tarafından filme alınmıştır. Yönetmenliğini Nejat Okçugil’in yaptığı film de Ayhan Işık ve Filiz Akın rol almışlardır. [4]

ROMANIN KONUSU

Binnur adındaki güzel bir öğretmenin, aşkı temsil eden Yusuf ile parayı, rahatlığı, lüks hayatı temsil eden ulvi arasında bir tercih yapamaması, bundan dolayı sürekli bir tereddüt içinde bulunması ve bu tereddüdün etrafında çerçevelenen olaylardır.

ROMANIN KAHRAMANLARI

Binnur: kız sanat enstitüsüne tayin olmuş güzel, uzun boylu, yeşil gözlü, sapsarı uzun saçlı alımlı bir öğretmendir.
Zeria: Binnur’la aynı okulda çalışan bir kadın öğretmendir. Binnur ile Ulvi’nin evlenmesini istemektedir.
Yusuf: Kocadağ’da bir kulübede yaşayan, kadınları kendine çeken bir cazibeye sahip kırk yaşlarında bir kayakçıdır.
ULVİ: yakışıklı, uzun boylu, ela gözlü bir mühendis
Erbil: Binnur’a âşık olan teyzesinin oğlu.

ROMANIN ÖZETİ

Binnur, kız sanat enstitüsüne yeni tayin olmuş güzel, uzun boylu, yeşil gözlü, sapsarı uzun saçları olan alımlı bir öğretmendir. Binnur, orta halli bir aileden gelen, iyi bir aile ahlakı almış, güzel bir öğretmendir. Bu okulda Zeria adında başka bir öğretmenle çok kısa süre içinde ahbap olur.

Zeria, konuştuğu biriyle hemen ahbap olabilen sıcakkanlı ve iyilik meleği hayat dolu bir öğretmendir. Binnur arkadaşı Zeria’nın yardımıyla Ulvi adında yakışıklı, uzun boylu, ela gözlü bir mühendis ile tanışır. Ulvi, geleceği parlak, ama giydiği kıyafetlerden dolayı yadırganan sarışın, bir adamdır. Ulvi, Binnur’a daha ilk gördüğü andan itibaren bir yakınlık göstermiştir.

Zeria da Binnur’un Ulvi ile evlenmesini istemektedir. Çünkü Ulvi geleceği parlak olan birisidir ve Ulvi’nin de Binnur’u istediğini bilmektedir. Fakat billur çelişki içerisindedir çünkü para ile aşk arasında bir tercih yapamamakta sürekli bir tereddüt içinde kalmaktadır.

Ulvi’ye bir türlü âşık olamamaktadır ama Ulvi gibi iyi geliri olan birisi ile evlenirse çok rahat bir hayat yaşayacağını da bilmektedir. Zeria, her yıl düzenlenen Kocadağ gezilerine Binnur’un da katılmasını ister Böylece onunla Ulvi ile yakınlaşıp evleneceklerini düşünmektedir.

Binnur da onun bu isteğini kabul eder. Dağ yolculuğu boyunca Zeria ikisini baş başa bırakmıştır. Binnur ilk defa bir şeyler hissetmeye başlar. Aralarında çok sıcak yakınlaşma da olmuştur. Fakat Misafirhaneye vardıklarında Binnur’un fikrini değiştirecek bir olay olacaktır. Herkes Yusuf adında birinden bahsetmektedir.

Yusuf, Kocadağ’da bir kulübede yaşayan, bu dağı çok iyi bilen ve kadınları kendine çeken bir cazibeye sahip kırk yaşlarına bir kayakçıdır. Ona kar adamı demektedirler. Binnur ilk zamanlar Yusuf’a pek ilgi duymaz. Onu yabani bir dağ adamı olarak görmektedir. Fakat bir müddet sonra onu merak etmeye ve ona ilgi duymaya başlar. Hiç bir kadına yüz vermeyen Yusuf ilk karşılaştıkları andan itibaren Binnur’dan etkilenmiştir.

Yusuf kayıtsız gibi duran tavırları bitmez tükenmez taktikler, kendinden aşırı emin tavırlar, dediğim dedik mimiklerle Binnur’u etkilemiştir. Binnur’da Yusuf’a karşı bir bir şeyler hissettiğini anlamaya başlamıştır. Fakat Mühendis Ulvi’den vazgeçmesinin mantıklı olamayacağını düşünmektedir. Binnur’un aklı ile gönlünün arasında bir çatışma çıkmıştır. Para ile aşk arasında bir tercih yapmak zorunda kalmaktadır. Üstelik sadece Ulvi değil Erbil adındaki bir erkek de ondan çok hoşlanmaktadır. Binnur bu üç erkek arasında bir tercih yapmaya mecbur kalmıştır. Ama Ulvi ile evlendiği zaman yaşayacağı hayat onu aşkından vazgeçirmek üzeredir.

Şehre döndüklerinde aklı hala Yusuf’tadır. Nitekim şehre çok nadiren gelen Yusuf, şehre gelerek Binnur’u babasından istemeye karar vermiştir. Binnur ile karşılaşır. Binnur kendinden emin, baskıcı ve güçlü iradesi olan Yusuf’a direnemez. Binnur, geçmişi hakkında en ufak bir bilgisi olmadığı bir insan olan Yusuf'un peşinden Kocadağ'a gitmeye karar vererek kalbinin sesini dinler. İkisi de çok mutludur. Fakat bir müddet sonra Binnur o kulübede bir ömür boyu yaşanmaz düşüncesine kapılmaya başlamıştır.

Dağlar, karlar ve basit bir kulübede bir ömür boyu yaşamak ona zor gelecektir. Şehir hayatına alışkın olan Binnur bu hayattan sıkılmıştır. Binnur bu hayattan kurtulacak çareler aramaya başlamıştır. Artık birilerinin gelip onu buradan götürmesini bekler bir hale gelmiştir. Yalnız başına buralardan gitmeye cesareti yoktur. Aklına teyzesinin oğlu Erbil gelmiştir. Onun kendisini çok sevdiğini bildiği için, ne olursa olsun kendisini kabul edeceğini düşünmektedir. Ama hala Yusuf’u çok sevdiğini ve ondan da ayrılmak istemediğini de bilmektedir.

Bir gün Yusuf kulübede yokken birisi çıka gelmiştir. Bu kişinin Yusuf’un oğlu Kaya olduğunu öğrenir. Binnur ona içini döker ve ona Erbil’den bahseder. Ama daha sonra anlattıklarına pişman olarak söylediklerini unutmasını ister. Yusuf geldiğinde Kaya çoktan gitmiştir. Binnur bir şekilde Erbil’e bir haber yollar.

Bir gün Yusuf ile Binnur kayarlarken bir uçurumla karşılaşırlar. Binnur, Yusuf’a bir gün buradan bilinmeyene uçmayı teklif eder. Yusuf’da bunu kabul eder. Günler böyle geçerken Erbil de çıkagelmiştir.

Fakat Binnur asıl istediğinin ne olduğunu anlayamaz hale gelmiştir. Bu haytan çok sıkılmakta ama Yusuf’tan da vazgeçmek istememektedir. Artık Binnur için tek saadet o uçurumdan Yusuf ile birlikte atlamaktır.

Erbil ile konuştuktan sonra Yusuf ile birlikte ortadan kaybolurlar. Onlar gerçek saadetlerine çoktan ermişlerdir ama Erbil hala Binnur’un bir gün döneceği umuduyla beklemektedir.

REFİK HALİT KARAY HAKKINDA KISA BİLGİ

İstanbul`da doğmuştur. Mudunnu’dan İstanbul’a göç etmiş Karakayış ailesine mensup maliye Baş veznedarı Mehmet Halit Bey’in oğlu olan Karay, veznecilerdeki Şemsü-l maarif ve Göztepe’de ki taş mektepte okumuş. Bu arada özel dersler almıştır. Galatasaray’a devam etmiş, ancak okulu bitirememiştir. Mekteb-i hukuk-a girmiştir. Meşrutiyetin ilanından sonra öğrenimini ve kâtipliği bırakarak gazeteciliğe başlamıştır. Önce gündelik servet-i Fünun’da, sonra tercüman’ı hakikate çevirmen ve yazar olarak çalışmıştır. Ve yaşamını kalemiyle kazanan Karay İstanbul’da vefat etmiştir.[5]
( BKZ Refik Halit Karay Hayatı Edebi Kişiliği Eserleri )