Köroğlu Hikayesi Hakkında ve Bolu Varyantı Özeti

24.08.2016

 

https://2.bp.blogspot.com/_Z1xTNhmHaTo/SzpwysYfk3I/AAAAAAAAAOI/IR75hKfeU8w/s400/K%C3%B6ro%C4%9Flu.jpg

 

Köroğlu hikâyesindeki hemen bütün varyantları manzum nesir karışık özellik gösterir. Dede Korkut Hikâyelerinden sonra tüm Türk Halk Hikâyelerimiz zaten manzum nesir karışık bir yapı sergiler. Kaldı ki Dede Korkut Hikâyelerimizde de manzum parçalar vardır. Veya bazı manzum parçalar düz yazıya dönüşmüştür. Dede Korkut Hikâyelerinin dili zaten baştan sona şiirsel ifadelerle doludur. Hatta Tabiri caizse Dede Korkut’un dili şiirseldir. Köroğlu hikâyesinde de duyguların daha ön planda olması durumunda kahramanlar kendi düşünce ve ruh hallerini şiirle ifade etme yolunu seçer. Deyişme haricindeki şiirlerin sonunda söyleyenlerin adları bulunmaktadır.

Köroğlu kollarındaki konular destanî, masallar, dinî ve tarihî motifler, olağanüstü özelliklere sahip kahramanlar, bu motifler çerçevesinde mücadelelerini sürdürürler. Anlatımda inanılması mümkün olan hadiselere rastlanıldığı gibi aklın kabul etmeyeceği hadiseleri de görmek mümkündür.

“Kollar, belirli bir şema içerisinde cereyan eder ve birbirine benzeyen olaylar çerçevesinde gelişir. Çarpışmalar genellikle bir yiğit veya dilber yüzünden ortaya çıkar. Çeşitli sebeplerle düşmana tutsak olunduğunda tam asılmak üzereyken arkadaşlar yardıma yetişir, yahut cenk sırasında halsiz düşüldüğü vakit yine imdada yetişilir. Hep birlikte düşmana karşı koyup düşman mağlup edilir.” ( Dr. Doğan Kaya, a.g. e.)

Destan olarak tekâmül devresini tamamlamamıştır. Çekirdeği vardır ve tabii gelişmesini göstermiştir; muhtelif zamanlarda ve muhtelif Halk Ozanlarının eliyle ve diliyle ayrımları yapılıp eklemeleri eklenmiş ve bunlar bir halk süzgecinden geçerek halkın o güzel muhayyilesinden de olacağını alıp şekillenmiştir. Fakat yazılı tespit şekli, tamamı üzerinden ve nazım halinde bir tek ozanın işlemesine mazhar olmamıştır. Bu kısım da yapıldıktan sonra elimizde tam ve mükemmel bir Köroğlu Destanı var diyebileceğiz. Bugün hala değişik rivayetlerde anlatılan destanın, ana hatlarıyla hülasası şu şekildedir:

 

BOLU VARYANTI

 

Bolu beyi, at meraklısı bir beydir. Atçılıkta usta olan seyisi Yusuf'u, güzel ve cins 'at aramak üzere başka yerlere gönderir. Yusuf günlerce gezdikten sonra, obanın birinde istediği gibi bir tay bulur. Bu tayı doğuran kısrak, Fırat kıyısında otlarken, ırmaktan çıkan bir aygır kısrağa aşmış, tay ondan olmuştur. Irmak ve göllerin dibinde yaşayan aygırlardan olan taylar çok makbuldür, iyi cins at olur.

Yusuf, tayı sahiplerinden satın alır. Yavrunun şimdilik gösterişi yoktur. Hatta çirkindir bile. Ama ileride mükemmel bir küheylan olacaktır. Yusuf bunu biliyor. Sevinerek geri döner. Bey, bu çirkin ve sevimsiz tayı görünce çok kızar, kendisiyle alay edildiğini sanır. Yusuf'un gözlerine mil çektirir. Tayı da ona verir, yanından kovar. Kör Yusuf köyüne döner. Olanı biteni oğluna anlatır. Bolu Beyi'nden öc alacağını söyler.

Baba Oğul, başlarlar tayı terbiye etmeye. Yıllar geçer. Tay artık mükemmel bir küheylan olmuştur. Rüzgâr gibi koşmakta, ceylan gibi sıçramakta, türlü savaş oyunu bilmektedir. Bu arada Kör Yusuf'un oğlu Ruşen Ali de büyümüş, güçlü kuvvetli bir delikanlı olmuştur. O da her türlü şövalyelik oyunlarım öğrenmiş pir babayiğittir.



Bir gece Yusuf, düşünde Hızır'ı götür. Hızır ona yapacağı işi söyler. Hızır'ın önerisiyle baba oğul yola çıkarlar. Bingöl dağlarından gelecek üç sihirli köpüğü Aras ırmağında beklerler. Bu üç sihirli köpükle Yusuf' un hem gözleri açılacak, hem intikam almak için gereken kuvvet ve gençliği elde edecektir.

Bunu bilen oğlu Ruşen Ali, köpükler gelince, babasına haber vermeden, kendisi içer. Yusuf, durumu öğrenince üzülür, ama bir yandan, da sevinir. Kendi yerine oğlu, öcünü alacak bir bahadır olacaktır. Bu sihirli köpüklerden biri körün oğluna sonsuz yaşama gücü, biri yiğitlik, öteki de şairlik bağışlamıştır. Bir süre sonra Yusuf, oğluna öç almasını vasiyet ederek ölür.

Körün oğlu Ruşen Ali d:ağa çıkar .Gelen geçeni soyar. Ünü yayılmaya başlar. Kendisi gibi kanun kaçakları yanında toplanmaya başlarlar. Artık adı Köroğlu olmuştur. Bolu şehrinin karşısında, Çamlıbel'de, bir kale yaptırır. Küçük bir ordusu vardır. Çamlıbel'de geçen kervanlardan bac alır. Vermeyen kervanları soyar. Üzerine gönderilen orduları bozguna uğratır.

Bir gün, güzelliğini duyduğu Üsküdar Kasapbaşı'sının oğlu Ayvaz'ı kaçırır, Çamlıbel'e getirir, evlat edinir. Başka bir gün, Bolu Beyi'nin bacısı Döne Hanım'ı kaçırır, evlenirler. Aradan yıllar geçer, Bolu'yu basar, yakar, yıkar. Bolu Beyi'nden babasının öcünü alır. Bolu Beyi de Köroğlu'na karşı düzenler kurar. Bir defasında Köroğlu'nu, başka bir seferde de Ayvaz'ı yakalatır. Zindana atar. Ama, Köroğlu ve adamları her zaman hile ve cenkle kurtulurlar.

Köroğlu, ara sıra Gürcistan, Çin gibi uzak ülkelere de seferler açar. Yeni yeni serüvenlere atılır, büyük vurgunlar yapar. Bu arada küçük, fakat heyecanı birçok olay da geçer. Sonunda delikli demir (tüfek) ortaya çıkınca eski bahadırlık geleneği bozulur, dünyanın tadı kalmaz. Ve bir gün Köroğlu, beylerine dağılmalarını söyleyerek Kırklara karışır, kaybolur. Daha önceden Kır-At da sır olmuştur. O Kır-At ki, nice yıllar, olağanüstü bir güçle Köroğlu'na hizmet etmiştir.

Başka bir söylentiye göre, bir Yahudi bezirgânın getirdiği tüfekle oynayan beyler, birbirlerini öldürürler. Köroğlu, buna üzülerek kayıplara karışır. Yine bir başka söylentiye göre de, Köroğlu dağda rastladığı çobanda tüfeği görür. Sorar, ne olduğunu. Aldığı karşılığa inanmaz. Denemek için kendine çevirir, tetiğe dokunur. Ve yaralanarak ölür. Sonra beyleri de dağılırlar.

Cahit Öztelli,Üç Kahraman Şair:Köroğlu, Dadaloğlu, Kuloğlu Milliyet yayınları-1977

 

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ

0

0

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar