KategorilerEDEBİYATDivan Nesri Mesnevi TarihLami Çelebi Ebsal ü Selaman Mesnevisi Hakkında Özeti

Lami Çelebi Ebsal ü Selaman Mesnevisi Hakkında Özeti

26.02.2016

 

Lami Çelebi ‘nin Ebsal ü Selâman Mesnevisi Hakkında ve Eserin Özeti

Ebsal ü Selâman, Edebiyatımızda daha çok BursalıLami Çelebi  ’nin  (1472-1533) yazmış olduğu mesnevilerden biridir. Lami Çelebi  nazım ve nesir olarak çok sayıda önemli eser yazmış olan  “divan edebiyatının en velut şairlerinden” biridir.  Bursa’da doğan, nakkaşlık da yapan hatta bunun için Semerkant’a dahi giden Nakşibendî Şeyhi Emîr Ahmed Buhârî (öl. 1516)’ye intisap ederek Nakşîlikte şeyhliğe kadar yükselmiş ve hürmet gören bir divan şairi olmuştur.

Ebsal ü Selâman  onun yazmış olduğu ve sayısı  46 ya ulaşan eserlerinden ve yazmış olduğu mesnevilerden biridir. Ebsal ü Selâman  ‘, Lam’i Çelebi tarafından yazılmış olan özgün bir eser değildir.  Yusuf u Züleyha ve Leyla ile Mecnun kadar   rağbet göremeyen “Salâmân ve Absâl “ adlı mesnevinin konusunun Yunan menşeli olduğu veya  kaynağının Tevrat’taki ‘Salâmân ve Abşâlûm’ kıssası  olduğu  yönünde farklı görüşler vardır. Ancak hikâyenin Yunan menşeli olduğu hakkındaki görüş daha da ağır basar. Bu eser felsefî-alegorik konulu bir  aşk  hikâyesi ve  mesnevi türü ile yazılmış manzum bir eser halindedir.

Eser, ilk kez Arapçaya Hunayn b. İshâk tarafından tercüme edilmiş,[1] bu hikâyeyi  İbn Sînâ ve Nâsirüddin Tûsî gibi İranlı şairler ve  Molla Cami  Farsça olarak ele almışlar;  Türk Edebiyatına ise Lamî Çelebi tarafından Molla Cami’nin yazmış olduğu eserin tercümesi şeklinde kazandırılmıştır. Bu hikâye Câmî’nin “Heft Evreng” olarak bilinen mesnevilerinin en hacimsiz olanıdır.

Lam’i Çelebi “Ebsal ü Selâman” konusunu işleyen tek  Türk şairi olarak kalmıştır. Bu mesnevi ve konusu öncesinde ve sonrasında başka bir şairimiz tarafından işlenmemiş, Lâmi‘î Çelebi, bu eserini  Mollâ Câmî’nin aynı isimli eserinin  Farsça nüshasından Türkçeye tercüme etmiştir. Lam’i Çelebi’nin bu eserinin bilinen üç yazma nüshası A. 736/1 kayıt numaralı Ankara Millî Kütüphane, TY 3088 kayıt numaralı İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ve Ms. 77 kayıt numaralı Manchester nüshası vardır. [2]Ayrıca eserin Flügel, no: 669, Crawford linsesiana, s.255, Los Angeles Libraray no 20 de de nüshalarının  olduğu da tespit edilmiştir.[3]

Lam’i Çelebi bu eserini  Yavuz Sultan Selim’e takdim ettiğine göre  eser 1512 1520 yılları arasında yazmış olmalıdır. Eserden Kınalızade  Hasan Çelebi, Âşık Çelebi ve  Katip Çelebi  ‘de bahsetmiştir.[4]

Lâmi‘î Çelebi’nin bu eserini  Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Uludağ elde olan üç nüshasının tenkidli metnini hazırlayarak eseri   ilmî olarak da tetkik edip,” Büyüyen Ay Yayınları ile  günümüz alfabesine ( İstanbul 2013)   çevirmiştir. Yrd. Doç. Dr. Erdoğan Uludağ’ın hazırladığı bu eser:  İnceleme - Nesre Çeviri - Karşılaştırmalı Metin halinde ve üç bölüm şeklindedir.

Lâmi‘î Çelebi’nin bu eserinde “Acemce destana Türk-i libas giydirdiğini” [5]  ifade ederek hikâyeyi Fars edebiyatından tercüme ettiğini belirtmiş olur.  Lam’i Çelebi bu eseri serbest bir şekilde tercüme etmiş eserine yer yer özgün kısımlar da  ilave etmiştir. Fakat  yukarıda da izah edildiği gibi eserin vakası  özgün değildir.  Eserin   ruh dünyasını ise Yunan mitolojisine atıflar yapan Yunani etkiler oluşturmaktadır. Anasız çocuk peydahlamak,  İskender’in aynası motifi, ıssız adada devlerle savaşmak, Absal’ı unutturan  Zühre’nin  ( dolayısı ile  Venüs) esere sızan Yunani unsurlar olduğu açıkça ortadadır.  Hızır’ın yetişmesi, , devasa ateşte yanmadan sağ çıkmak  unsurları ise doğu edebiyatına dair  motifler olarak karşımıza çıkar.

Lam’i çelebi bu eserinde” padişahı; akl-ı küllü, Salâmân; insan ruhunu, Absâl; şehvete tapan bedeni, Hakîm; akl-ı küll’ün feyzini, Zühre; yüce olgunlukların nurunu temsil  ettiğini yazmıştır.  Eserde Salaman’ın Absal’ın yanarak ölmesi üzerine söylediği mersiye dikkat çekici bir edebi değere sahiptir. [6]

Salamanı Absal’ın Özeti 
[7]

Yunan ülkesinde taç ve kudret sahibi bir padişah vardır. Padişahın yanında büyük ve bilge  bir filozof bulunur. Bu  padişahın yerine geçecek bir  evladı yoktur. Bu derdini  Bilge Hakîm’e açar.  Üstelik padişah,  bu filozoftan, kadınlara elini sürmeden   yani bir kadından doğmayan ve anası da olmayan  bir  erkek evladının  olmasını istemektedir.   Bu filozof sihir yardımıyla  padişahın sülbünden bir oğlunun olmasını sağlar. Doğan bu çocuğa Salâmân adı verilir.

Babasının  sülbünden gelen ama  babasının kadınlarla temas etmediği şekilde ve anasız olarak  dünyaya gelen Salaman’ı beslemesi ve büyütmesi için   on sekiz yaşında Absâl isminde genç bir sütanne  bulunur. Salâmân büyür ve yakışıklı bir delikanlı olur. Salaman  her türlü üstün meziyetlere sahip ama zevk ve sefaya düşkün bir delikanlı olmuştur.

Absâl ise büyütüp emzirdiği Salâmân’a âşık olur. Üstelik  onu da  kadınlığının cazibelerini kullanarak kendine âşık eder.  Hatta bir gece içki içip sarhoş olan Salaman’ın yatağına girer. Bu geceden sonra sütannesine âşık olan Salâmân,  sütannesi Absâl  ile  cinsi yönden de birlikte olmaya  ve ikisi birlikte cinsel hazlar da yaşamaya başlarlar.  Ancak padişah bu  durumu öğrenir ve oğlunu Absâl’dan uzak tutmaya çalışır.

Aşk ve cinsi münasebetlere mağlup olan Salâmân ise aşkı Absal’dan vaz geçemez.   Aşkına sadık kalan Salaman, babasının yasaklarından ve baskılarından kurtulmak için Absâl’ı alarak memleketten kaçar.  Uzun ve serüvenli  bir yolculuktan sonra cennet gibi bir adaya ulaşıp orada yaşamaya başlarlar. Padişah, ise oğlunun  ülkeden ayrılmasına çok üzülmüştür.

Padişah, filozofu ve sihirli aynasının yardımıyla  onların nerede ve ne halde olduklarını anlamıştır. Sihir yardımıyla Salâmân’ın erkekliğini elinden alan padişah, onun Absâl’la birlikte olmasını engellemeye başlar. ( Vasfi Mahir’in özetinde padişah ordu yollayarak Salaman ve Absal’ı ülkesine getir.)

 

Erkeklik gücünü yitiren Salaman  pişman olup dua eder ve  baabsından af dilemek için Absâl’la birlikte yola çıkar. Dönüş yolunda yemyeşil bir adaya gelirler.  Bu adada bir müddet  konaklamak istediklerinde  adada yaşayan ve insan yiyen devlerin saldırısına uğrarlar.  Salaman bu devlerle savaşmaya başlar.  Fakat savaşmaktan takatı kalmayınca yaralanan Salâmân, Allah’a dua eder. Salaman’ın duası kabul olunca   Hızır  hemen onun yardıma gelerek  Salaman ve Absal’ı devlerin elinden kurtarır.

Salaman ve Absal padişahın yanına dönerler. . Padişah, oğlunun dönüşüne çok sevinir ve Absâl’dan vazgeçmesi halinde ülkenin yönetimini kendisine bırakacağını bildirir. Bunu kabul etmeyen Salâmân, Absal’ı tekrar alarak  çöle kaçar.

Babasından ve filozofundan kurtulamayacağını anlayan  Salaman  çölde büyük bir ateş yakarak sevgilisi Absâl ile birlikte ateşe atlar. Absâl yanıp kül olurken; Salâmân, babasının  filozofunun  yaptığı sihirlere bu  ateşin içinden ölmeden kurtulur. Absal yanıp kül olmuşken Salaman sağ  ve sıhhatte kalmıştır.  Fakat Absâl’ın ölümü Salaman’ı daha da hırçınlaştırır.  Salaman tarifsiz bir acıya kapılmıştır. Onu acılarının farkında olan büyük filozof  Salâmân’ı  yanına çağırır, ona çok çeşitli telkinler ve tavsiyelerde bulunduktan sonra  ve söylediklerini eksiksiz yapması  halinde Absâl’ı yeniden dünyaya getirebileceğini söyler.  Hakîm Filozof ’un asıl niyeti  Salâmân’a Absâl’ı unutturmak ve onu ebedî güzellik tanrıçası  Zühre’ye âşık ettirmektir.  Türlü dua ve tedbirler bulan Filozof Hakîm  bu emelinde muvaffak olur. Salâmân, Absâl’ı unutarak Zühre’ye âşık olur.

Bunun üzerine  padişah,  oğluna nasihatlerde bulunarak tacını, tahtını ve ülkeyi oğlu Salâmân’a bırakır.

 Lami Çelebi Bursalı Hayatı Eserleri Edebi Kişiliği

Lami Çelebi Ebsal ü Selaman Mesnevisi Hakkında Özeti

Lami Çelebi Şem ü Pervane Hakkında ve Özeti

KAYNAKÇA 

 

·         [1] Yusuf BABÜR, “LÂMݑΠÇELEBİ, SALÂMÂN VE ABSÂL,”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 51, ERZURUM 2014, 463-467

·         [2] Yusuf BABÜR, “LÂMݑΠÇELEBİ, SALÂMÂN VE ABSÂL,”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 51, ERZURUM 2014, 463-467

·         [3] Doç. Dr. Gönül Ayan Lâmi'î Çelebi'nin Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI

·         [4] Doç. Dr. Gönül Ayan Lâmi'î Çelebi'nin Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri, https://turkoloji.cu.edu.tr/ESKI

·         [5] Mahir Kocatürk , Türk Edebiyatı Tarihi, MEB, 1970, s. 318 -319

·         [6] Mahir Kocatürk , Türk Edebiyatı Tarihi, MEB, 1970, s. 318 -319

·         [7] Bu eserin Özeti  Yusuf BABÜR, “LÂMݑΠÇELEBİ, SALÂMÂN VE ABSÂL,”, A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 51, ERZURUM 2014, 463-467, adlı  yazıdaki özet kısmı ile V. Mahir Kocatürk’ün Türk Edebiyatı Tarihi, MEB, 1970, s. 318 -319 deki özeti mukayese edilerek hazırlanmıştır. 

  •  

Yorum yapmak için lütfenKayıt Olunya da