Leyla ile Mecnun'un Kökeni ve Leyla ile Mecnun Mesnevileri

03.12.2014



Nizami'nin Leyla ile Mecnun nüshalarından biri için On altıncı yüzyılın sonlarında yapılmış bir minyatür.


LEYLA İLE MECNUN

 

Arap  halk edebiyatında ortaya çıkmış, daha sora, Arap, Fars ve Türk edebiyatında da çok sık işlenen bir Mesnevi konusu haline gelmiş bir hikâyedir. 16 yy dan itibaren Türk  halk edebiyatına da geçerek  anonim halk hikayelerini de etkileyerek bir halk hikâyesine dönüşmüştür.
 
Bu hikâye Arap edebiyatında a ortaya çıkmasına rağmen Fars, Türk ve Urdu [1]edebiyatında daha çok sevilmiş ve  üzerinde çok sayıda eser yazılmıştır.  Bu hikâye Urdu ve Hint edebiyatına da  girmiştir. “ Urdu yazarları tarafından Arapça kaynaklardan ziyade Farsçadan aktarılan ve çeşitli şekillerde yön verilen hikâye, Hint alt kıtasının âdet, gelenek ve kültürünün etkisi altında kalmıştır. Öyle ki Urdu Edebiyatındaki bazı Leyla vü Mecnunların mekânı Hindistan olarak görülmüş, olay Hindistan’da geçiyormuş gibi anlatılmıştır. ” [2]
 
Arap edebiyatında gerçekten de yaşanmış bir aşk öyküsünden ortaya çıktığı sanılan bu hikâyeye dair yazılan  ilk mesnevi Nizami’nin yazdığı Leyla ile Mecnun mesnevisidir.  [3]
 
HİKÂYENİN ORTAYA ÇIKIŞI
 
Leylâ ile Mecnun’un  aşkına ve gerçek hayatlarına dair  dair rivayetlerden birine göre  böylesi bir olay Hicretin birinci yılında Arabistan yarımadasında  yaşanmıştır. Bu görüşte olanlar Leylâ ve Mecnûn hikâyesinin başlangıcını, ölümü 690-700 yılları olarak gösterilen Kays(Mecnûn) b. Mülevvah Amirî ile Leylâ binti Mehdî b. Sa’d Amirîye’nin başından geçen vak’alara bağlamaktadırlar.[4]
 
Kays’ın kimliği hakkında ortaya çıkan verilere göre Kays,  Beni Amir kabilesinin liderinin  üç oğlundan biri olan genç, yakışıklı musiki ve şiirden hoşlanan MS. 690- 700  yıllarında ölmüş olan, Kays bin El Müllevveh, el Amiridir. Kays,  Aşk yüzünden delirince Mecnun adını almıştır.
 
Bu rivayetin özeti şu şekildedir. ”  Kays ile Leylâ’nın ailesi ve kabilesi Necid’de çadırda yaşarlar. Kays ile Leylâ çölde hayvan otlatırlarken birbirlerini severler. Bu sevdanın duyulması üzerine Leylâ’yı Kays’a göstermezler ve Kays için ıstıraplı bir hayat başlar. Zaman geçtikçe Kays’ın Leylâ’ya olan sevgisi daha da artar ve Kays aklını kaybeder. Aklını yitirmesi üzerine Mecnûn lakabını alan Kays, bilmez bir halde çölde hayvanlarla yaşamaya başlar. Onu iyileştirmek için ailesinin her girişimi sonuçsuz kalır. Leylâ, Mecnûn’a olan aşkına daha fazla katlanamaz ve ıstırap içinde ölür. Mecnûn da onun için ağıtlar yakıp aşkının acısını terennüm ederek çöllerde dolaşmaya devam eder. Nihayet bir gün çölde ölüsü bulunur. “ (Durmuş, 2003: s. 159)[5]
Leylâ ve Mecnûn hikâyesi, “Arap edebiyatında  IX.yy.’dan itibaren  ortaya çıkmış; Mecnûn’a atfedilen şiirler, aralarına katılan mensur parçalarla birbirine bağlanarak, bir hikâye hâline getirilerek türlü adlar altında toplanmıştır.”[6]
 
Arabistan’da Mecnun’a atfedilen şiirler önce sözlü gelenekte çıkmış daha sonra  anonim edebiyattan derlenerek yazıya geçirilmiştir.  Mecnuna atfedilen şiirleri ilk kez derleyenler  İbn Davud İsfehani ( ölümü 870) ‘nin Kitab-üz Zehra ile Müslin b. Kuteybe’nin ( ölümü 890 ) yazmış ve derlemiş olduğu Kıtab’ uş Şi’ir ve’ş Şuara adlı eserleridir[7]. Bu eserlerde  Mecnuna atfedilen derlenmiş şiirler vardır. Ebu Bekir Valibi ise  hikâyeyi de yazıya geçirmiş, “ Mecnun u Leyla  hikâyesini güvenilir ravilere dayandırarak yazmış, derlemiş  ve şiirleri de toparlamıştır. [8]Bu bakımdan Leyla ile Mecnun hikâyesinin ilk yazılı menbaı Ebu Bekir Valibi ve eseridir.
 
Bu rivayetlerin  yanı sıra  Leylâ ile Mecnûn’un gerçekte yaşamadığı, bunların  birer hayali kahraman oldukları da ifade edilmektedir. Bir  başka rivayete göre Araplardaki hükümdar ailesinden bir genç  yaşadığı aşkı Mecnun’a mal ederek  anlatmış, kendi şiirlerini Mecnûn’a atfetmiş, hikâye böylece ortaya çıkmıştır.
 
Diğer bir görüşe göre ise Mecnûn hikâyesinin geçmişi Asurlara kadar gitmekte, Asur kralı Asurbanipal’in (MÖ VI yy.) kitaplığındaki çivi yazılı tabletlerde Kas ve Kays şeklinde Mecnûn’un adına rastlanmaktadır.[9]
 
Leylâ ve Mecnûn hikâyesinin  İran edebiyatında ilk kaynağı ise Ebu’l Ferec İsfahani’nin X.yy.’ın sonlarında yazmış olduğu  Kitâbü’l-Agânî’dir. Ebu’l Ferec İsfahani ( Ölümü 968)   Mecnun ve Leyla ile ilgili sözlü ve yazılı rivayetleri  derlemiş, Mecnun hakkında yazılmış ama kaybolmuş olan eserlerden de söz etmiştir. Bu bakımdan bu eser Leyla ile Mecnun hakkında topluca bilgiler sunan ilk eser olmuş hem de daha sonra yazılacak olan, Arap, İran Hatta Türk ve Urdu edebiyatlarındaki Leyla ve Mecnun hikâyeleri ve mesnevilerine kaynaklık etmiştir.
 
Genceli Nizami bu basit hikâyeyi kurgulayarak planlı bir hikâye şekline getirip [10]Leyla ile Mecnun’un ilk mesnevisini kaleme almıştır. [11]Dolayısı ile yazılan tüm Leyla İle Mecnun mesnevilerinin membaı Nizami’dir.[12]
Leylâ vü Mecnûn’u  Fars şiirinde Nizamî, Hüsrev-i Dihlevî, Abdurrahman-ı Câmî, Hilâlî, Hatifî, Mektebî ve Süheylî işlemiştir.  (Yavuz, 2005: s. 57)[13]
 
Dünyevi bir aşkı anlatan bu hikâye Fars ve Türk edebiyatının usta kalemleri elinde   “ bedensel istek ve dünyevi arzuları aşıp Tanrı’ya ulaşmayı konu edinen “ tasavvufi bir  aşk hikâyesi haline dönüşmüştür.[14]
 
Ali Şîr Nevâî, EdirneliŞâhidî, Bihiştî, Hamdullah Hamdi Ahmed Rıdvan, Kadîmî, Celîlî ve Tebrizli Hakîrî Fuzûlî’den önce Leylâ vü Mecnûn temasını işleyen diğer Türk şairleridir.  Fuzuli’den sonra ise Larendeli Hamdî, Sâlib, Halîfe, Atâyî, Kafzâde Fâizî’, Örfî, Andelîb ve Nâkâm bu hikayeyi işlemiş olan Türk Şairleridir.[15]Hayâtî, Çâkerî Sinan, Necâtî, Hayâlî Abdülvehhâb, Ârifî Fethullah, Kireççizâde Sinan, Mahvî İdris, Muhyî, Zamîrî, Rif‘atî Abdülhay’in yazdıkları eserler ise günümüze ulaşmamıştır
Türk edebiyatında bu hikâyeyi ilk defa Gülşehrî anlatmış, ondan sonra gelen şâirler tarafından müstakil birer eser olarak 29 ayrı Leylâ ve Mecnûn hikâyesi kaleme alınmıştır. Bu 29 eserden 18’ini Agâh Sırrı Levend temin ederek nüshalarını incelemiştir.[16]
 
 
 KAYNAKÇA
[1] Hanif Fauq, LEYLÂ ve MECNÛN, cilt: 27; sayfa: 162
[2] Hanif Fauq, LEYLÂ ve MECNÛN, cilt: 27; sayfa: 162
[4] Pervin ÇAPAN, FUZÛLÎ’NİN LEYLÂ VÜ MECNÛN’UNDA TEMATİK OLARAK AŞK, https://www.turkishstudies.net/Makaleler/61519274_%C3%A7apanpervin1843.pdf
[5] DURMUŞ, İsmail (2003), “Leylâ ve Mecnûn”, İslâm Ansiklopedisi, C. 27, TDV, Ankara
[6] Pervin ÇAPAN, agy.
[7] YAVUZ, Kemal (2005), Leylâ ile mecnûn Hikâyesinin Edebiyattaki Yeri, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, S.4
[8] YAVUZ, Kemal (2005), Leylâ ile mecnûn Hikâyesinin Edebiyattaki Yeri, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, S.4
[9]  Hüsrev AKIN, MÜELLİFİNİN ÖLÜMÜYLE YARIM KALMIŞ BİRMESNEVÎ: LEYLÂ VÜ MECNÛN, https://www.turkishstudies.net/Makaleler/1668917432_ak%C4%B1nh%C3%BCsrev1735(D%C3%BCzeltme).doc.pdf
[11] Pervin ÇAPAN, agy. S. 3 ( pdf)
[12] Agâh Sırrı Levend,Arap, Fars ve Türk Edebiyatlarında Leylâ ve Mecnûn Hikâyesi, s.6-7.
[13] YAVUZ, Kemal (2005), Leylâ ile mecnûn Hikâyesinin Edebiyattaki Yeri, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, S.4
[14]  Ensar KILIÇ, Fuzûlî: Yaşamı, En Güzel Şiirleri, Edebî Kişiliği ve Eserleri, https://simitcay.com/2013/03/22/fuzuli/
[16] Bu eserlerin tam künyesi için bkz: Levend, Agâh Sırrı, “Bilinmiyen EskiEserlerimizden: Leylâ ve Mecnûn’lar”, Türk Dili, C. 1, S. 5, Şubat 1952, ss. 256-260;Levend, Agâh Sırrı, a.g.e.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar