Mahmut Celalettin Cûda
(d. 1904, Fethiye - ö. 1987) Fethiyeli Türk ressam.
1904 yılında, Antalya'nın Fethiye (Meğri) ilçesinde, Abdullah Fehmi Karamanlı zade Efendi ve Zeliha Mollaoğlu Hanımın çocukları olarak dünyaya gelmiştir. Ailesinin soyadından anlaşılacağı gibi ailesi Konya Karaman kökenlidir. [1]Mahmut Cuda daha üç yaşındayken annesini kaybetmiştir. İlkokul eğitimi için Üsküplü Mahalle Okuluna yazdırıdı. (1910).1912’de babasının hastalanması nedeniyle İstanbul’a dönen aile Cûda’yı Fatih Numune Mektebine yazdırmıştı. Fakat hasta olan babası İstanbul'a gelmelerinden iki yıl sonra vefat etmişti.
Kalabalık bir ailenin son çocuğu olarak dünyaya gelen Cuda'nın ailesi Osmanlının savaş ve yıkımlarla dolu son yıllarında Hâkim olan babasının görevi nedeniyle sık sık yer değiştirmesi ve annesinin ve babasının ölümü üzerine dağılıp gidecektir. Önce annesini İstanbul'a taşınınca da hasta olan babasını kaybeden Mahmut Cüda, bunun üzerine yetimler okulu olan Darülşafaka’ya verilir.[2] Cuda, geriye kalan çocukluk yıllarını bu yatılı okulun bünyesinde yaşamak zorundadır. Anne babasının kaybetmekten kaynaklanan ilgi eksikliğini Darüşafaka'nın camlarından gördüğü manzaralar ve en mutlu yıllarının özlemiyle aklında kalan Fethiye'nin doğasından kalan anılarıyla çocukluk yıllarında başlayan doğa sevgisi giderek tutkuya dönüşecek doğayı incelemek ve resimlerinde yorumlamak sanatının vazgeçilmez unsuru olacaktır.[3]
Okul Müdürü Fuat Şemsi Bey Mahmut Cuda'yı resim bölümüne ressamlığa yönlendirmiştir. [4] On iki yaşında olağanüstü yeteneği nedeniyle “Cemiyet-i Tedrisiye-i İslamiye”, resim öğrenimi için Cûda’nın Almanya’ya gönderilmesine karar verir. Ancak, Birinci Dünya Savaşından yenik çıkılması, kararın uygulanmasına engel olur. Buna mukabil Darüşşafaka Lisesi Mahmut Cuda'nın, bir yandan mesleğini belirlerken diğer yandan da kişiliğinin ve sanatçılığının temellerini belirleyen güçlü bir eğitimin temellerini vermiştir. Mahmut Cuda'nın hayatı bu temeller üzerinde yükselen bir hayat olacaktır.
Darüşşafaka'yı bitirdikten sonra 1918 yılında 14 yaşında iken Sanayi-i Nefise Mektebi'in resim bölümüne girerek Hikmet Onat ve İbrahim Çallı atölyelerinde resim öğrenimi görmeye başlamıştır. Burada Hikmet Onat'ın atölyesinde öğrenim görürken, başarısı nedeniyle "asli" öğrencilik hakkını elde etti.[5] 1919 yılından başlayarak, Galatasaray Sergilerine katıldı. Refik Epikman , Zeki Kocamemi, Hamit Görele , , Nurullah Berk, Şeref Akdik' , Hale Asaf , Cevat Dereli Zeki Kocamemi , Ali Avni Çeleb , Muhittin Sebati, Edip Hakkı Köseoğlu , Ratip Aşir Acudoğlu ve Turgut Zaim gibi Cumhuriyet döneminin ilk ve en önemli ressamları arasına girdi.
Beş yıllık akademi eğitiminden sonra bireysel olanakları ile Münih’e gitmeye karar verir ve Hans Hofmann Okuluna katılır. 1923 yılında gittiği Münih'te, Ali Çelebi ve Zeki Kocamemi ile birlikte, Hans Hoffman atölyesine devam etti. 18 Temmuz 1924 tarihinde Türkiye’ye döner. Yurda dönüşünden sonra bir süre daha İbrahim Çallı 'nın yanında çalıştı. 1924 yılında Avrupa’ya devlet hesabına öğrenci göndermek için düzenlenen sınava katılarak devlet sınavını kazanmıştır. Devlet bursuyla Paris'e gönderilir. Paris'te Profesör Lucien Simon'un onayını alarak Ulusal Güzel Sanatlar Yüksek okuluna girer. Paris'te, Lucien Simon'un atölyesinde dört yıl öğrenim görmüş ve burada tanınmış ressam Lucien Simon'un öğrencisi olmuştur. Dört yıl boyunca Lucien Simon atölyesinde çalışıp öğrenim gördükten sonra 16.Temmuz.1928 Salı günü İstanbul döner. [6]
İstanbul'a dönünce 1.Ekim.1928 tarihinde, Güzel Sanatlar Akademisi’nde Namık İsmail’in yanında yardımcı öğretmen olarak göreve başlar. Mahmut Cûda, sanatçıların bir araya gelmesini amaçlayan çalışmalara başlar. Bu amaçla gazete ve dergilerde sanatçıların bir araya gelmesi, örgütlenmesi dayanışması, birlik beraberlik içinde olmasıyla ilgili olarak yazılar yazmaya başlamıştır. Yayınladığı bu yazılar ve kulisler yapması sonucunda Müstakiler Grubu'nun kurulması için fikir zeminleri kurmaya başlamıştır. ( Müstakil Ressamlar Cemiyeti ve Sanatçıları)
Bu çalışmalar sonucunda 1929 yılında Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği kurulmuştur.. Birliğin kurucuları, Refik Epikman, Cevat Dereli, Şeref Akdik, Mahmut Cuda, Nurullah Berk, Hale Asaf, Ali Avni Çelebi, Zeki Kocamemi, Muhittin Sebati, Ratip Aşir Acudoğlu ve Fahrettin’dir. [7] Çallı Kuşağı’nın renkçi tutumunun yanı sıra Müstakiller, çizgiye, kuruluşa ve yapısal sağlamlığa öncelik veren resimler yapmışlardır. [8]
Yazılarıyla, toplumda sanat beğenisinin kökleşmesi yolunda çaba gösteren, sanatçı haklarını savunan sanatçının bu görüşleri Müstakiller Grubu'nu kurulmasına öncü fikirlerden ve eylemlerden biri olmuştur.
Fakat sanatçı Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği diğer akademi çevresi ile anlaşamadığı için bu görevinden ayrılmak zorunda kalacaktır. Gruptan ayrıldıktan sonra Bursa Kız Öğretmen Okulu'nda resim öğretmenliği görevine başlamıştır. Bursa'dan sonra Kırklareli'ne geçer. 24.Mayıs.1931 tarihinde Kırklareli Ortaokulu resim öğretmenliğine atanır. 1931'de, askerliğini yapmak için İstanbul'a döner. Askerlik hizmetini tamamlayınca, 1934 yılının Aralık ayında Cûda Kırıkkale’deki görevinden ayrılır. Ona göre sanatçıların ortaokullarda resim öğretmeni olarak görevlendirilmesi sakıncalıdır. Okullar sanatçıların sanatını körelten kurumlardır. 1935 yılında İstanbul’a döner ve 1.Ocak.1935 tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Enstitüsünde kartograf olarak göreve başlar.
1939'dan başlayarak yayımcılığını I.H. Baltacıoğlu'nun yaptığı Yeni Adam dergisinde kapak kompozisyonları yapmaya başlamıştır. 1941'de II. Dünya Savaşı tehdidi sonrasında ikinci kez askere alınır. [9] Sanatçıların birlik ve beraberlik içinde olması gerektiği fikrinin yeniden canlanmaya başlaması sonucu 1942'de Türk Ressamlar ve Heykeltraşlar Cemiyeti'nin kurulmasında öncü olmuştur. Cemiyet, ilk ortak sergisini 1943'te Akademi salonlarında düzenledi. Cemiyetin 1943'te akademi salonlarında düzenlenen sergisi büyük ilgi toplamıştı. Resim çalışmalarının yanı sıra küçük heykel etütleri gerçekleştirirken, Müstakil Ressamlar Cemiyeti ve Sanatçıları grup sergilerine de düzenli olarak katılmaya da devam eder.
CHP'nin yurt gezileri programında önce Trabzon'a, 1943'te de Bitlis'e gönderilir. Trabzon'da ve Bitlis'te resim çalışmaları yaptıktan sonra, 6. Devlet Sergisi'nde ikincilik ödülü kazanır; 1944'te 6. DRHS'de ikincilik ödülünü alır.1949'da Edirne'den resimler yapar. Bağlı bulunduğu Cemiyet kapanınca, onun yerine 1950' de Türk Ressamlar Derneği'ni kurar; ayrıca serbest sanat kursları düzenlemeye de başlar. Derneğin İstanbul dışında karma sergilerini düzenler. 1952'de sekiz sayı sürecek olan Güzel Sanatlar dergisini yayımlar. 1956'da serbest sanat kursları düzenlemeye başlar. 1969'da Edebiyat Fakültesi'ndeki görevinden emekliye ayrılır. Eleştirel görüşlerini ve Akademi grubuna karşıt fikirlerini içeren Kılavuzun Böylesi (tarihsiz) ve Bir Bardak Yağmur Suyu İçiverin Gitsin (1973) adli kitapçıkları çıkarır. 1978'den başlayarak kişisel sergiler düzenler.
Hayatının sonuna doğru Aynalı Çeşme'ye taşınıp, Haliç’i gören eski bir Rum evinde oturmaya başlayarak Haliç resimleri yapmıştır.1987 yılında vefatından bir süre önce, Mimar Sinan Üniversitesi onu “Fahri Profesör” unvanı ile onurlandırmıştır. [10]
SANATÇILIK YÖNLERİ VE DETAYLARI
Mahmud Cuda'nın sanatı, kuruluşunda görev aldığı Müstakil, Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği'nin hacim ve plan değerlerine bağlı anlayışıyla yakından ilgilidir. Bu bakımdan sanatçıyı, 1930 kuşağının, izlenimci ve akademik anlayışa tepki gösteren ortak eğiliminden ayırmamak gerekir. Mahmut Cüda, sanatta kübist-konstrüktif biçimleri savunan Müstakiller Grubu içinde, inşacı sanatı kendi özgün kimliğiyle yorumlayan bir sanatçı olarak belirir. Ölü doğa resimleriyle seçkinleşen bu yorum biçimi plan, hacimsellik, kitle ve mekân kavramlarına, klasik sanat geleneğinin de katkıda bulunduğu bir etüt titizliği içinde yaklaşır. [11]Mahmud Cuda; biçimsel açıdan net çizgileri olan ifadeyi öne çıkaran bir ressam olmuştur.
Bir ressam olarak daha çok natürmont ustası olarak görülmüştür. Bu konuyu ve tablolarını nasıl yaptığını şu şekilde anlatmıştır: " Yirmi, yirmi beş günden önce resmi bitiremem. Boya kutusu, tuval sehpa gibi avadanlıklar sırtımda vapurdan trene, trenden otobüse, dolmuşa koşa koşa günlerimi tüketemezdim. Atölyemde kalmak ve natürmortla yetinmek zorunda idim. Ama adımın natürmortçuyu çıkacağını hiç düşünmemiştim" [12]
Hayatının son zamanlarında Aynalı Çeşme'de, camları Haliç’e bakan eski bir Rum evinde oturuyor ve bu evdeki atölyesinde resimler yapıyordu. Deformasyona hiç rağbet etmeyen bir biçimlendirme ilkesini sonuna kadar denemiş ve bundan yeniliklerle rekabet eden eserler üretmesini bilmiş bir ressamdır. Anlatımını gerçekçilik üzerine kuran, doğanın, mimarinin ve figürlerin bu görüş doğrultusunda yorumlanmasına yönelen Cûda, somut gerçekçilikle soyutlama noktasında buluşur. Mükemmeliyetçi kimliği formların düzeltilmesine ayrıntıların arındırılmasına kurgulanan bir uygulamayı resimlerine katarken özellikle natürmort ve portre ressamı olarak tanınır. Bu arada büyük boyutlu kompozisyonlar ve manzara resimlerine de gerçekçi yorumlar kazandırır. [13]
Mahmut Cüda, bu eğilimi paylaşmakla birlikte, özellikle natürmortlarında, kişisel bir bakış ve yorum getirmeyi de başarmıştır. Natürmortlarını oluşturan her nesne, boşluk içinde plastik bir kitle duygusunu içermesinin yanı sıra, nesne-uzam ilişkilerinin net ve parlak görüntüsüyle, bu kitle duygusunun ötesine geçer, izleyiciyi doğanın ötesinde, "daha çok doğa" olan bir dünyanın gizemine çeker. Müstakiller'deki biçim bozma çabalarının görülmediği sanatçı, tersine, doğaya klasik denebilecek bir beğeni düzeyinde saygılıdır. Klasik resim ustalarıyla bağıntıyı her zaman korumakla birlikte, bu bağıntının yeniden canlandırılması yoluna gitmeyen Mahmut Cüda’nın doğa karşısındaki dolaysız ve içten gözleminin ürünleri olan resimlerine, nesnelerin fotoğrafa geçirilmiş görüntüsü değil, doğrudan doğruya kendileri model olmuştur. Mahmut Cüda ayrıca, Batılı akım ve eğilimlerin tartışmasız benimsendiği bir dönemde, yalın ve yapmacıksız bir anlayıştan hareket ettiği için de, çağdaşları arasında özgün yeri olan bir sanatçıdır. [14]
Natürmortlarında, doğadan seçtiği her hangi bir konuda, nesnelerin bulundukları boşluk içindeki konumlarının irdelenerek taşıdıkları anlamsal değerlerle tuvale aktarır. Cüda’nın özgün tekniği, nesnelerin, figürlerin ve mimarinin çevresini saran puslu bir atmosfer yaratır. Sanat anlayışına katılan öznel duyarlığı da üçüncü boyutun kavranılır nitelikle belirginleşmesini etkin kılar. Görsel olarak algılanamayan, gizemli soyut bir ışık, nesnelerin, figürlerin bağımsız aydınlığı ile birleşerek sanatçımızın özgün tekniğini vurgulamaktadır. [15]
Ressamlığı hakkında Mahmut Cuda kendi kendisini şöyle tanımlamıştır. " Ben sanatta özgürlük yanlısıyım, O kadar. Ha, tartışmacılığımı, polemikçiliğimi akademizme karşı broşürler yayınlamaya kadar götürmedim mi? Götürdüm. Daha da götürürüm, gerekirse. Ama geçmişi bu kadar taze, henüz belleklerimizde ve anılarımızda yaşayan Türk resminin filizlendiğini görmekten en çok biz eskiler mutlu oluruz. Kimsenin şüphesi olmasın. Ama bir avuç ressamla ve yüzyılı bulmayan geçmişiyle yürüyen Türk resmine kimse ipotek koymamalı. Akademizm adına da, sosyal politika adına da. Ben bunların hepsine karşı çıkarım.” [16]
Cûda natürmort temalarına karşı özel ilgi ve sevgisi olan bir sanatçıdır. Güçlü kompozisyon duygusu ile nesneye hâkim olmak isteğinin açık bir belirtisidir bu. Aynı zamanda bileğine ve gözüne güvenen bir portreci olarak da görülmüştür.
Prof. Mahmut Cüda’nın atölyesinden yetişen ve Cüda’nın "C"sine gönderme yaparak C - Grubu adlı bir grup kurulması Türk Resim sanatına yaptığı katkıları somut bir şekilde ortaya koyan düşündürücü bir gelişmedir. [17]
Kıymet Giray, Mahmut Cüda’nın hayatı, ressamlığı ve resimleri hakkında İş Bankası Yayınları tarafından bastırılan kapsamlı bir inceleme yayımlamıştır.
KAYNAKÇA
[1] https://turkishpaintings.com/index.php?p=37&l=1&modPainters_artistDetailID=38
[2] "Türk Resminin Önemli Temsilcilerinden: Mahmut Cûda". antikalar.com. 26 Temmuz 2015
[3] https://www.turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/KimKimdir/Mahmut%20Cuda.aspx
[4] https://www.turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/KimKimdir/Mahmut%20Cuda.aspx
[5] https://www.turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/KimKimdir/Mahmut%20Cuda.aspx
[6] https://www.turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/KimKimdir/Mahmut%20Cuda.aspx
[7] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/mustakil-ressamlar-cemiyeti-ve-sanatcilari/112606
[8] https://edebiyatvesanatakademisi.com/post/mustakil-ressamlar-cemiyeti-ve-sanatcilari/112606
[9] https://www.edebiyatsanat.com/turk-ressamlari/1070-mahmud-cuda.html
[10]https://web.archive.org/web/20150823173820/http://sanalmuze.tcmb.gov.tr/sanalmuze/tr/sanat-koleksiyonu/s/139/MAHMUT+CUDA
[11] https://www.resimsergileri.com/unluler/cuda/cuda.htm
[12] http://www.antikalar.com/mahmut-cuda/
[13] https://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=2142
[14] https://www.edebiyatsanat.com/turk-ressamlari/1070-mahmud-cuda.html
[15] https://www.turkiyekulturportali.gov.tr/Sayfalar/KimKimdir/Mahmut%20Cuda.aspx
[16] Erhan Karaesmen,Mahmut Cûda, felsefeekibi.com/sanat/isimler_turk/isimler_alfabetik_
[17] https://yenisafak.com.tr/KulturSanat/?i=104662