Ressam Ali Avni Çelebi Hayatı, Sanatı ve Taploları

07.04.2012

AVNİ ALİ ÇELEBİ 

(d. 1904 – ö. 1993). Türk ressam.

1904 yılında İstanbul 'da doğdu. Ali Avni Çelebi, Bağdat mektupçuluğundan emekli, döneminin aydınlarından Suphi Bey ve Ramiye Hanımın on iki Çocuklarının dokuzuncusu olarak İstanbul'da dünyaya gelir. İlk ve orta öğrenimlerini de İstanbul’da tamamlayan Çelebinin resim yeteneği çocukluk yıllarından başlayarak ailesi ve çevresinin ilgisini çeker.

Vefa Lisesi’ndeki orta öğreniminden sonra Sanata karşı büyük bir ilgi duyan babasının teşvikiyle ve  yeteneğinin öğrenimle pekiştirmesi için  Sanayi-i Nefise Mektebe-i Alisi’ne girer.1918'de girdiği Sanayi-i Nefise'de  Hikmet Onat ve İbrahim Çallı'nın öğrencisi oldu. 1922’de kendi olanaklarıyla Münih’e giderek Hans Hoffman'ın yanında çalıştı.

Daha sonra Münih Akademisi Grober atölyesine girmiş ve bir sömestr öğrenim görmüştür. Mahir Tomruk’un önerisiyle katıldığı Hans Hoffman Atölyesi’nde ise ancak iki ay çalışabilmiş, ekonomik yetersizlikler nedeniyle Berlin’de aile dostlarının yanında kalarak, Berlin Akademisi Kleve Atölyesi’ne devam etmek zorunda kalmıştır. Bu dönemde devlet bursu almayı başaran Ali Avni, 1927 yılına kadar Hoffman öğretisinde eğitimini sürdürmüştür. Hofmann’ın beğenisini kazanan Çelebi, atölye asistanı olur. Refik Epikman,  Ressam Elif Naci' ,  Mahmut Cûda,  Muhittin Sebati   Cevat Dereli v , Fahrettin Arkunlar,  Hamit Görele ,  Halil Dikmen  , Eşref Üren,  Cemal Tollu ,  Turgut Zaim gibi Cumhuriyet döneminin ilk ve en önemli ressamları arasına girdi.Bu yıllarda Almanya'da çok fazala tutunamayan Ali Avni Çelebi, devlet bursunun karşılığı olan zorunlu hizmete çağrılması nedeniyle  6 Haziran 1927’ de Türkiye’ye döner ve  Konya Kız Öğretmen Okuluna atanır. Dört hafta sonra askerlik görevi ile İstanbul’a döner ve Harp Akademilerinde desinatör olarak görev yapmaya başlar. [1]  Askerlik bitiminde döndüğü Konya’daki görevinden istifa eder.  1927 yılında Türkiye'ye geri dönüp 'Müstakil Ressamlar Birliği ni kurdu.

1930 yılında Almanya’ya Hofmann okuluna, atölye asistanlığına geri döner. Ancak Almanya’da savaş rüzgarları esmekte, ekonomik krizin, politik değişimin zor günleri yaşanmaktadır. Hoffman Amerika’ya yerleşme planı içindedir. Çelebi’ye de beraber gelmesini önerir, ancak Çelebi bu cesareti kendinde bulamaz ve yurda geri döner. 1931 yılında atandığı akademi muallim yardımcılığı görevinden aynı yıl uzaklaştırılır. 1934 yılına dek işsiz kalan Çelebi, Zeki Kocamemi ile birlikte kuş kafesi yaparak yaşamını sağlamaya çalışır. [2] 1934 yılında, o da Mahmut Cûda gibi İstanbul Üniversitesinde bir görev bulur. Arkeoloji bölümü desinatörü olan Çelebi, ancak Lévy’nin Akademide görev almasından sonra, 1938’de tekrar Akademide göreve çağrılır.

   


1932 ve 1938 seneleri arası Güzel Sanatlar Akademisi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde akşam kurslarında eğitim görevlisi olarak çalıştı. Resim anlayışında çıkan uyumsuzluk dolayısıyla buradan ayrıldı ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde eğitim görevlisi olarak çalışmaya başladı.  1938’de Leopald Levy Güzel Sanatlar Akademisi'nde göreve başlayınca okula geri dönerek Levy'nin asistanlığını yaptı ve 1967'de emekliye ayrılana kadar  Feyhaman Duran’ın atölyesinde atölye hocalığı görevini sürdürmüştür.

Sanat anlayışıyla Türk Resim Sanatına yeni boyutlar katan Çelebi, 1931 yılında atandığı Akademi Muallim Yardımcılığı görevinden aynı yıl uzaklaştırılmıştır. Mesleği dışında, başka bir görev kabul etmeme kararı nedeniyle 1934 yılına dek aktif çalışma hayatından uzak kalan Çelebi, Zeki Kocamemi ile birlikte kuş kafesi yaparak yaşamını sürdürmeye çalışmıştır. 1934 yılında, o da Mahmut Cuda gibi İstanbul Üniversitesi’nde göreve atanmış ve Arkeoloji bölümü desinatörü olmuştur.[3]
 
Çelebi ilk kişisel sergisini 1932 yılında açmıştır. Daha sonra 1975’ten başlayarak günümüze kadar biri Ankara’da, yedisi İstanbul’da olmak üzere sekiz kişisel sergi açan sanatçı, yurt içinde ve yurt dışında birçok karma sergiye de katılmıştır.

1993 yılında İstanbul'da  hayatını kaybeden Ali Avni Çelebi, Türk Resim Sanatına yeni boyutlar katan çağdaş resim anlayışının belirlenmesinde pay sahibi olan bir sanatçıdır. Dışavurumcu anlayıştan ve Resimde Kübizimin uzantısı olan resimsel uygulamalardan; akıl, düşünce ve hayal gücü, dünya görüşü ve yeteneği paralelinde yararlanmış ve özgün bir yoruma ulaşmıştır. [4]

Sanat anlayışıyla Türk resim sanatına yeni boyutlar katan Çelebi; 1944 yılında düzenlenen 6. Devlet Resim ve Heykel Sergisinde “Çam Korusu” adlı eseriyle birincilik ödülüne değimli görülür. [5]

     

RESSAMLIK DETAYLARI 

Ali Avni Çelebi tüm kurum ve kuruluşlarıyla yeni bir yapılanma süreci yaşayan genç Türkiye'nin sanat cephesinde yeni bir biçim dili geliştiren resim grupları içinde önemli bir yer tutan Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği adı verilen Resim kuşağının içinde önemli bir yer tutan Ressamı mızdır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde 1908’deki İkinci Meşrutiyet’le birlikte ‘1914 Kuşağı’ temsilcilerinin öncülüğündeki resim kuşakların eğitim süzgecinden geçerek Modern Alman Resim ekolünün özelliklerini resim sanatımıza aktarmaya çalışan modern resmin öncü ressamlarından biri olmayı başarmıştır.

Ali Avni Çelebi kökeni kübizme dayanan resimsel sorunları dışavurumcu yorumlarla çözümler. Çelebi’nin resimlerinde üç boyutlu mekan etkisi ve oylumsal değerlerin belirginliği, resmin geometrik altyapısı ve planlarıyla ilişkisi nedeniyle konstrüksiyona dayalıdır. Bu etki de Cezanne  ve   Kübizimin yapısal sorunlarıyla ilgili lekesel değerlerle açıklanabilir. Çelebi’nin yapıtlarında, geniş yüzeyli renk lekeleri, ışık ve gölge dağılımıyla güçlü bir desen anlayışı ve derinlik yanılsamasında bütünleşir. Konunun aktarımında ulaşılan doğal görünümün altında yatan geometrik sistemlerin çizgisel doku ve lekesel bir anlatımla konstrüksiyonlara bölünmesi, Türk resmine getirdiği atılımcı boyutu kanıtlar.

Ali Avni Çelebi, dönemin koşullarında sanat adına önemli sayılabilecek hareketlerin gerçekleştirebilen sanatçılardan biri olmayı hak etmiştir.

Nasıl Türk resminin klasikleri olarak adlandırılan Osman Hamdi Bey, Süleyman Seyyit, Şeker Ahmet Paşa başta olmak üzere bir grup sanatçının resim anlayışı ‘Çallı Kuşağı’ temsilcileriyle yeni bir biçem anlayışına yönelmişse, Cumhuriyet Türkiye’sinde  D GRUBU RESMİ VE RESSAMLARI, [6]merkezde olmak üzere daha birçok sanatçının sanat dünyasında etkili olduğu görülmektedir. Cumhuriyet’in kurulduğu ilk yıllarda 1914 Çallı Kuşağı (Türk İzlenimcileri) temsilcileri Akademi’de hoca olmaları ve dönemin sanat ortamında aktif olarak yer almaları nedeniyle bir süre daha söz sahibi olma olanağı bulmuşlardı. [7] Ancak yeni bir yapılanmanın eşiğinde olunması doğal olarak artık gücünü yitirmiş akademik-izlenimci anlayışın da yerini yeni kavramlara bırakmasını gerektirmişti. 

Müstakil Ressamlar Birliği hareketi Türkiye’de çağdaş Türk sanatının devrimci diye niteleyebileceğimiz büyük adımların atıldığı döneme yani 1920’li yıllara rastlar. [8]Tam tarihiyle söyleyecek olursak,  1929 yılında Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği kurulmuştur. [9]Ancak bu hareketin tohumları 1923 yılında atılmıştır. Öncülüğünü ve kuruculuğunu  Zeki Kocamemi (1901-1959) ve Ali Çelebi (1904-1993)’nin yaptığı grup, izlenimcilerin aksine, renkten çok çizgisel kuruluş üzerinde durmuşlar, özellikle de Alman anlatımcı ve kuruluşçu resminden esinlenmişlerdir.[10]


Ali Avni Çelebi’nin de içinde yer aldığı ‘Müstakiller’ ve ardından kurulan ‘d Grubu’nun sanat ortamını yönlendirdiği yaklaşık 1930 ile 1950 arasındaki yılların, sosyal, kültürel, sanatsal açıdan çok hareketli yıllar olduğu ve sanata ilişkin, edebiyatçı, düşünür, yazar, sanatçı ve entelektüel çevrelerden yazıp çizenlerin çokluğu dikkat çekmektedir. Dönemin gazete ve dergilerinde eski kuşak olarak adlandırılan ‘1914 Kuşağı’ üyeleri ile özellikle ‘d Grubu’ üyelerinin karşılıklı çekişmeleri sanat ortamını hareketlendirmekteydi. Her iki grup hareketinin temsilcileri aynı zamanda hocaları da olana eski kuşağın izlenimci anlayışına karşı çıkarak yeni kavramlar ortaya atmaya başladılar. Hiç kuşkusuz içinden geçilen dönem, yaşanan ortamda ortaya çıkan bazı terimler kavram kargaşalarına neden olmuştu. [11]

‘1914 Kuşağı’ ressamlarının Sanayi-i Nefise Mektebi’nde hoca oldukları dönemde eğitim gören geleceğin ‘Müstakiller’ ve ‘d Grubu’ temsilcileri. 1922 ve 1923 yıllarından itibaren Fransa ve Almanya’ya gönderilmeye başlandılar. Avrupa’daki eğitimlerini tamamlayan gençler 1928’de yurda döndüler ve 1929’da tüzükteki sırasıyla  Refik Epikman, Cevat Dereli ,  Şeref Akdik,Mahmut Cûda ,  Nurullah Berk  ,  Kadın Ressam Hale Asaf ,  Ressam Ali Avni Çelebi ,  Zeki Kocamemi,  Muhittin Sebat , Ratip Aşir Acudoğlu , Hasan Fahrettin Arkunlar’dan oluşan sanatçılarla  Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliğini kurdular. 

Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği  üyesi ressamlarının eğitim aldıkları stil ise Fransız ve Alman ekolleriydi. . Birliğin üyeleri Paris’e ve Almanya’ya gönderilmiş ve Ernest Laurent, Lucien Simon, Paul-Albert Laurens, Hans Hofmann gibi hocaların atölyelerinde çalışmışlardı. Almanya’da eğitim görenlerin etkilendiği hoca Hans Hofmaan’dı. Türk resmine ilişkin inceleme yapanların sıklıkla vurguladıkları gibi Hofmann’ın öğrencileri Ahmet Zeki Kocamemi  ve Ali Avni Çelebi Türkiye’de modern resmin gelişindeki öncüler olarak değerlendirilmektedir. Mahmut Fehmi Cuda Fransa öncesi kendi olanaklarıyla gittiği Münih’te bir yılı aşkın bir süre Hans Hofmann’ın öğrencisi olmuştu. Bu sebeplerden  Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği'nin sanatçıları   1914 Çallı Kuşağı (Türk İzlenimcileri)nden sonra resim sanatımızda yeni bir ekol yaratmış bu ekol ise Alman ve Fransız modern resmin etkisinde boy vermişti. Ali Avni Çelebi ise Zeki Kocamemi ile birlikte bu yeni resim ekolünün öncülerinden oldu.

Müstakillerin uygulamaya çalıştığı özelliklerinin belirginleşmesinde Ahmet Zeki Kocamemi ve Ali Avni Çelebi’nin öne çıkma nedenleri bu iki sanatçının da hocası olan  Hofmann’ın etkisiyle resmin biçim, yüzey, hacim, boşluk, plan, modülasyon, hareket gibi kendine özgü öğelerini kendi bağlamlarında ele alarak değerlendirmiş olmalarıdır. Hocaları Hofman gibi  Kübist ve dışavurumcu bir resim anlayışıyla hareket etmişiler Hofamndan aldıkları bu etkileri de resimlerinde aksettirmiş olmalarıdır. Bu bakımdan D Grubu ressamlarıyla Müstakilerin resim anlayışında anılan bu akımların ve resim anlayışlarının izleri bulunmaktadır. Ali Avni Çelebi bir şöyleşinde bu etkileri şöyle ifade etmiştir: Yine sanatçı,  “Almanya’da gördüğümüz sanat öğretimi, Kübizm, Dışavurumculuk ve Konstrüktivizm üzerine kurulmuştu. Çallı’nın görüşü, dış izlenimleri değerlendiriyordu. Dışavurumculuk ise, içerik ve pisikolojik yönden hacimlerin ağırlıklarını, planlarını değerlendirip mekan sorununu çözer.” [12]

Türk resim sanatının bu döneminde sanatçıların çoğu, bazı farklılıklar gösterseler de, temelde doğa kaynak ve Cezanne’a dayanan bir resim dili geliştirmeye çalışmışlardır. Ali Avni Çelebi Doğaya bağlı kübist anlayıştan yola çıkarak geliştirdiği çalışmalarında, nesnelerin niteliklerini bozmamaya ve kübizmin bireşimci yönünden yararlanmaya çalıştı. Gönül Gültekin’in de vurguladığı gibi Çelebi’nin desen anlayışını örnekleyen çalışmalara bakıldığında düz, köşeli ve eğri çizgilerle, nesnelerin plastik niteliklerini kaybettirmeden, fakat ayrıntısız kunt bir yapı içinde işlendiği görülmektedir. Sanatçı geniş planları. çizgilerin yönlerindeki ve tonlarındaki değişimlerle belirlenmiş, kitlesel yapı oluşturmuştur. Sanatçı bu durumu, “Yukarıdan aşağıya çizilen bir çizgi ile ters yönde çizilen çizginin etkisi farklıdır.” sözleriyle açıklamıştır. [13]

Ali Avni Çelebi’nin ilk çalışmalarında dışavurumcu anlayış görülmekte birlikte inşacı düzen daha ağırlıklıdır. Sanatçının “Vitrin”. “Maskeli Balo” gibi yapıtları bu anlayışın özgün örnekleri olarak gösterilebilir. “Silah Arkadaşları” ise adeta sanatçının inşacı düzen anlayışı ve dışavurumcu nitelikleri birlikte değerlendirdiği bir başyapıt olarak değerlendirilebilir.[14]

Ali Avni Çelebi bütün konularla ilgilendiğini, doğanın zenginliklerinden yararlandığını, sabit bir konu üzerinde durmadığını ifade etmiştir. Ancak, sanatçının ilk yapıtlarından son yapıtlarına doğru yapılacak bir değerlendirme, onun daha kavramsal ele alınan konulardan giderek daha gündelik yaşamın insanı kuşatan olaylarına doğru bir yol izlediğine tanık oluruz. “Berber”, “Deniz Hamamı”. “Seyyar Satıcı”. “Hamamda Kese”, “Kuşbaz”. Balıkçılar” . “Kelebek Yakalayanlar”. Kediler ve Sincap”. “Avcı”, “İp Atlayanlar*. “Kır Kahvesi”. “Piknik”. “Büyükada’dan” gibi çalışmaları bu evrilmenin göstergeleri gibidir. Özellikle 1938’deki Birinci Yurt Gezisi’nde Malatya ve Arapkir’e; 1942’de Beşinci Yurt Gezisi’nde Bilecik’e gönderilmesi, Çelebi’nin konu seçimindeki değişiklerin nedenlerinden biri arasında sayılmalıdır. [15]

KAYNAKÇA

 

    

 İLGİ DUYABİLECEĞİNİZ  LİNKLER

1914 Çallı Kuşağı (Türk İzlenimcileri):   İbrahim ÇallıFeyhaman Duran  ,  Hikmet Onat Nazmi Ziya Güran ,  Namık İsmail ,  Hüseyin Avni Lifiç,  Sami Yetik',   Şevket Dağ,  Mehmet Ruhi Arel, Ali Sami Boyar

 Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği kurucuları :   Refik Epikman ,  Cevat Dereli  ,  Şeref Akdik , Mahmut Cûda,  Nurullah Berk  Hale Asaf , Ali Avni Çelebi  ,  Zeki Kocamemi  Muhittin Sebati  , Ratip Aşir AcudoğlU

 

Not: Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, Resim,Tablo, kaligrafi, ebru, Fotoğraf, minyatür, hat, sedef, el işi, oya, bezeme, Telkari, kazaziye  benzeri çalışma  ve araştırmalarınızı, sitemize üye olarak ,  bize başvurarak ESA'da paylaşarak kültürümüze katkıda bulunabilir, kendinizi ve ürünlerinizi tanıtabilirisiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected]

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar