Menemenlizade Mehmed Tahir Tanzimat Ara Nesil

13.04.2013

 


Menemenlizade Mehmed Tahir

 

 

Menemenlizade Mehmed Tahir Tanzimat devri Encümen-i Daniş üyelerinden ve  Ara Nesil şair ve yazarlarındandır.[1]


1862'de Adana'nın Karaisalı ilçesinde doğdu. Çukurova bölgesinde çok yayılmış ve bölgede tanınmış bir aşiret olan Melemen oğulları denilen cemaate mensuptur. Babası, Daire-i Celile- i Uzma Telgraf Kalemi Müdürlüğünde bulunmuş Haşim Habib Beydir.[2]

İlk tahsilini Adana Sıbyan Mektebinde yaptı. Daha sonra İstanbul'daki Soğukçeşme Askeri Rüştiyesine gitti. Bu okuldan mezun olduktan sonra Mekteb-i Mülkiyeye devam etti ve bu okulun âli kısmından mezun oldu (1883). [3]

 

Devlet memuriyetine “Sura-yı Devlette başladı. Daha sonra Ziraat Nezareti Tercüme Kaleminde çalıştı. Adana, İzmir, Selanik maarif müdürlüklerinde bulunan Mehmed Tahir, 1893'te Maarif Nezareti Mektubi Kalemi Müdürü olarak İstanbul'a döndü. Maarif Nezaretinde çeşitli vazifelerde bulunduğu sırada Mülkiye Mektebinde edebiyat ve kitabet-i resmiye dersleri verdi. Darülfünun Edebiyat Şubesinde Usul-i terbiye ve Tedris Hocalığında bulundu. Maarif Nezaretindeki başarılı çalışmalarından dolayı ula sınıf-ı evveli rütbesi ve ikinci rütbe-i Osmanî nişanı aldı. 1903'te İstanbul'da geçirdiği kalp krizi sonucunda öldü. Karacaahmed Mezarlığına defnedildi.

Menemenlizade Mehmed Tahir; şair, edebi tenkitçi, naşir ve eğitimci olarak tanınır. Şiire mülkiye'de talebeyken Recaizade Mahmud Ekrem'in teşvikiyle başlamıştır.

Türk Edebiyatı'nda Tanzimat sonrası ikinci kuşak sanatçıları olan , Recaizade Mahmud Ekrem,
 Muallim Naci  ve Abdülhak Hamit Tarhan  kuşağı ile Servetİ Fünun  edebiyatı arasında yer alan  ara nesil olarak kabul edilen şair ve yazarları arasındadır. ( bkz  TANZİMAT ARA NESiL SANATÇILARI 1876-1896 )

 

Tanzimat sonrası edebiyatının birinci neslinden Namık Kema 'in, ikinci neslinden ise Abdülhak Hamit Tarhan  ve Recaizade Mahmud Ekrem diğer yandan da edebiyatta yeniliği kabul etmekle birlikte dil ve zevk bakımından geleneğe bağlı kalan Muallim Naci'nin etkisinde kalarak bu görüşleri yineleyen bir tutum içinde olmuşlardır.  Bu bakımdan Ara Nesil diye adlandırılan süreçteki yazar ve şairler genel olarak Ekrem ya da Naci dairesinde gösterilen ediplerdir. [4]

 

Bu dönem sanatçıları ne Tanzimat  ne de Servet-i Fünun Edebiyatı şair ve yazarları arasında sayılmamışlar Tanzimat ve Servet-i Fürun arasında ortaya çıkan eserler veren  "ara nesil" şairleri ve yazarları olarak kabul edilmişlerdir. Menemenlizade Mehmed Tahir ‘de bu süreç şairleri arasında en önemli olan isimlerden birisidir.

 

Şairin ilk şiirleri Abdülhak Hamid ve Recaizade Mahmud Ekrem'in tesirleri içinde yazılmıştır. Henüz Mekteb-i Mülkiyye'de okurken talebesi olduğu Recâizâde Mahmud Ekrem ile Abdülhak Hâmid ve Muallim Naci'nin yeni tarz eserlerinin etkisi altında yazmaya başladığı ilk şiirleri Tercü-mân-ı Hakikat ve Mir'ât-ı Âlem'de yayımlanmıştır.[5]

 

“Şiirlerinde kullandığı yeni imajlar, tabiata bakış tarzı ve şiiri bir tür nesre yaklaştırma ve beyit bütünlüğünü kırma (enjambement) denemesiyle dikkati çeken şairin ilk eseri Elhan'ın (1886) yayımlanması büyük bir polemiğe yol açmıştır. Devrin edebî otoritesi kabul edilen Recâizâde Mahmud Ekrem'in bu eseri değerlendirmek üzere kaleme aldığı Takdîr-i Elhan (1886), eski belagat anlayışını savunan Muallim Naci ve taraftarlarıyla uzun süre devam eden bir tartışmaya sebep olmuş ve edebiyat çevrelerinde bir anda şöhret kazanmıştır.” [6][7]

Şiirlerinde hem eski edebiyatımızın, hem de batı şiiri nazım şekillerini kullanan bir şair olarak dikkat çeker Aruz kalıplarını klasik kalıplardan daha farklı şekillerde de kullanmayı denemiştir. Onun bu teşebbüsleri daha sonra Servet-i Fünun edebiyatı devresinde yaygınlık kazanacaktır.

Kafiyenin şekilden ziyade ses unsuru olduğuna inanmış, Kafiyenin göz için değil, kulak için olduğunu savunmuştur. 1895 yılında başlayan kafiye kulak için midir, göz için midir? Tartışmasından önce fiilî olarak kulak için kafiye denendi. Kafiyeyi göz için değil, kulak için yazan ilk şair Melemenlizade Mehmet Tahir olmuştur. [8]

 

Sosyal konulara yönelik şiirler de yazan şair bu tip konular içeren şiirlerini Servet-i Fünun döneminde yazmıştır.  “1897 Türk-Yunan Harbinin acılarını dile getiren şiirlerinde sosyal yardımlaşma konularını işler. “ Yardımlaşmanın kaynağını İslamiyet’e bağlar. Dini şiirlerinde, Allah’u Teâlâ’nın varlığının inkâr edilemeyeceğini, kâinattaki nizam ve bu nizam karşısında insanın duyduğu hayranlığı Allahü tealanın yaratma gücünü konu olarak işler. [9]“ Dönemin bir tür modası olan kitâbe-i seng-i mezar" tarzındaki manzumelerinde ölüm konusunu işlemiştir. Mehmet Tahir hemen her konunun şiirde işlenebileceği düşüncesinde olan bu açıdan kendi çağdaşları gibi düşünen bir şairdir. Bu bakımdan yazdığı şiirlerinde farklı konuları ele almaktan kaçınmamış, Türk şiirinde alışılmış konuların dışına çıkılması yönünde hizmetleri olmuştur. Onun, şiir, kafiye ve konu hakkındaki görüşleri Servet-i Funun şairlerine rehber olan düşünceler olmuşlardır.

 

“Devrinde edebî tenkitleriyle dikkati çeken Mehmed Tâhir, bilhassa Ta'lîm-i Edebiyyât (istanbul 1299) tartışmaları sırasında Recâizâde Mahmud Ekrem'i eleştirenlere karşı onu savunanların arasında yer almış, Beşir Fuad'ın Viktor Hü-go (İstanbul 1302) adlı kitabı dolayısıyla başlayan "hayâliyyûn-hakîkiyyûn" tartış*masının ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. Vezin konusunda aruz hâkimiyetine karşı "Usûl-i Teheccî" adlı makale-Siyle [232] hece veznini savunmuş, "Kafiye [233] adlı makalesiyle de kulağa göre kafiyenin daha zengin ve ahenkli olduğunu ileri sürmüştür.” [10]

Mehmed Tahir'in önemli bir yönü de mecmua yazımcılığıdır. O devirde yoğun olarak çıkartılan ve sayıları elliye kadar ulaşan mecmuların bazılarını da Mehmet Tahir çıkarmıştır. Beşir Fuad'la birlikte 1884'te önce Hâver, onun kapanması üzerine aynı yıl Güneş dergilerini çıka*ran Mehmed Tâhir 1886'da tek başına Gayret'i yayımlamıştır. [11]Devrinin en büyük edebi dergileri olan Güneş, Haver ve Gayret mecmualarını Mehmet Tahir Yayımlamıştır.

Mehmed Tahir'in yazdığı eserlerden bazıları şunlardır: 1) Elhan (1886), 2) Yad-ı Mazi (1887), 3) asar-ı Perişan (1893), 4) Osmanlı Coğrafyası (1894), 5) Terane-i Zafer (1897), 6) Osmanlı Edebiyatı (1897), 7) Mükemmel Coğrafya-i Osmani (1898), 8) İlm-i Servet.


TABİATIM

Balolarda  bulunmuyor lezzet
Karı ardında gezmeden nefret
Karnavallar bais-i sıklet
Hele yollarda kaşmadır cinnet

Bunları bence nâ be- câ bulurum

Seyri sahradır en güzel seyran
Alem-i vahdet ile canan
Bana kâfi ziyadesi noksan

Ben o âlemde pek safâ bulurum

Meslea vakkt olursa subh-ı bahar
Başlar elhahan bülbül-i gülzar
Açılır ziynet-i cijhan- ezhâr
Desştü sahra olur da hande  nisar
Neşveler dilde mevc urur her bâr
Böyle yerelrde incila bulurum.



KAYNAKÇA

 

Edebiyat, Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.
 
  BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya s_kuzucular@hotmail.com

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar