Recaizade Mahmut Ekrem Hayatı ve Eserleri

19.06.2011

 

https://images.gittigidiyor.com/251/Cok-Bilen-Cok-Yanilir-Recaizade-Mahmut-Ekrem__2513422_0.jpg

RECAİZDE EKREM : HAYATI

 

19.yy Osmanlı Edebiyatı'nın önde gelen isimlerinden olan Recaizade Mahmut Ekrem, 1 Mart 1847'de İstanbul'da, babasına ait Vaniköy’deki “Recai Efendi Yalısı”nda dünyaya gelir. Babası Takvimhane Nazırı Recai Efendi'dir.[1]Babası  Recai Efendi devrin tanınmış bilim ve sanat adamlarından birisidir. Recai-zadeler, Balıkesir’in Kepsut nahiyesinden gelme bir ailedir. Ekrem’in dördüncü göbekten dedesi olan yeniçeri ağası Selim Ağa, İstanbul’a yerleşmiş; onun oğlu Mehmet Tahir Efendi, Galata kadısı olmuş; Tahir Efendi genç yaşta ölünce oğlu Ahmet Nurettin, dokuz yaşında yetim kalmış; bu çocuk, yakınlarının yardımı ile okumuş, “ser-halifelik”e kadar yükselmiştir. Ekrem’in babası Mehmet Şakir (Recai ) Efendi ise Ahmet Nurettin’in dört oğlundan biridir.[2][3]Mizah yazarı , romancı ve gazeteci ERCÜMENT EKREM TALÛ onun oğludur. 

Recaizade Mahmut Ekrem’in çocukluk yılları Üsküdar’dan boğaza bakan Üsküdar Vaniköy Caddesi üzerindeki bu manzaralı bu yalıda ve geçecek amcasının kızı Ayşe Güzide Hanım ile burada evlenecekti. [4] Babasının ölümünden sonra da bu yalıda kalmayı sürdüren çocukluk ve gençlik yıllarını da bu yalıda geçiren Recaizade Mahmut Ekrem, Çubuklu’daki Hıdiv Abbas Hilmi Paşa ile haberleşiyor diye Sultan II. Abdülhamid’e jurnallenecek, bunun üzerine Vaniköy’deki yalıyı satıp Cihangir’e taşınmak ve orada bir başka yalı satın alarak oturmak zorunda kalacaktır.

 

Yazar, genç yaşta babasından Arapça, Farsça ve Süryanice öğrenmiş eski tedrisata göre iyi bir eğitim verilmek istenmişti. Babası onu ilk önce Bayezit Rüştiyesine sonra da  Mekteb-i İrfaniye’ye gönderir. 1858 yılında ilköğretimini tamamladıktan sonra bir yandan okullara giderek ders alırken diğer yandan özel hocalardan da dersler alarak eğitimini sürdürmeye devam eder.

 

Makteb-i İrfan'ı bitirdikten sonra girdiği Harbiye İdadisi ‘ne gönderilen Mahmut Ekrem bu okulda iken fen bilimlerine karşı daha bir eğilim duymuş sonradan edebiyata da merak sararak ufak tefek yazı denemelerine girmiştir.[5]  Fakat bedenen zayıf bir delikanlıdır. Üstelik askeri okul hiç de onun mizacına uygun bir yer değildir. Bu yüzden askeri okuldan da sıkılınca Harbiye İdadisini tamamlayamadan bu okuldan ayrılır.

 

Fakat öğrenimini yarıda kesmesine rağmen babası onu  1862 yılında Hariciye Nezareti Mektubi Kalemi'nde memur olarak yerleştirir. Buradaki görevi esnasında hem Fransızca öğrenmeye başladı.  Hem de Tanzimat edebiyatının ve devrin diğer önemli isimleri olan Namık Kemal, Leskofçalı Galip, Hersekli Ahmet Hikmet ve Ayetıullah gibi şair ve yazarlarla tanışarak dostluk kurmak fırsatını bulmuştur. [6]Tanıdığı be edebi şahsiyetler sayesinde edebiyata olan ilgisini pekiştirdiği gibi edebi anlamda ilgisini sıcak tutmaya başlamıştı.  Bu sayede de dostu  Namık Kemal ’in gazetesi Tasvir-i Efkâr başta olmak üzere çeşitli gazete ve dergilerde yayımlamaya başlar. Yayınlanan ilk eserleri eski edebiyata taraftar ve o yolda verilmiş eserler özelliği taşır.[7]

 

Bu ilişkileri sonucu Edebiyatla genç yaşta ilgilenmeye başlayan Recaizade Mahmut Ekrem'in ilk yazıları  Namık Kemal 'in yönetimindeki Tasvir-i Efkâr gazetesinde yayınlanır. Namık Kemal  ile tanışmasının etkisiyle onun edebiyatından etkilenir ve "Encümen-i Şuara"ya katılır. Böylece eski edebiyata taraftar olan görüşleri de değişmeye başlamıştı.   Namık Kemal ’in Paris’e gitmesinden sonra ise gazete onun yönetiminde kalacaktır. Hariciye Mektubi Kalem’inde dostu olduğu ve Tasvir-i Efkâr gazetesinin sorumlusu olan Namık Kemal’in 1867’de Paris’e gitmesinden[8] sonra, gazetenin sorumluluğunu üstlenmiştir. Tasvir-i Efkâr’ın sorumlusu olması ile de onun hayatında yepyeni bir pencere ve fırsat açılmıştır.

 

1868'de Şura-ı Devlet Muavini oldu. Memuriyet yıllarında sürekli olarak Fransızcasını ilerletmeye çalışır. İlerlettiği Fransızcasıyla Fransız edebiyatını yakından izleyecek hale gelmiş Fransızca eserleri Fransızca olarak okumaya başlamıştır.  Bu yıllarda amcası Arif Efendi’nin kızı Güzide Hanım ile evlenir. Evliliğini ikinci yılında ilk çocuğu Piraye doğarken ölmüştür.[9] Oğlu ERCÜMENT EKREM TALÛ  önemli bir mizah yazarı ve romancı olmuştur. (1886 İstanbul - ö. 1956) 

1869 yılında Nafia Daireleri Başmuavinliği'ne atanmıştır [10]Bu yıllarda Fransız tiyatro eserlerine ilgi duymaya başlamıştı. 1870 lerden sonra kendini tamamen yazmaya vermiş batı edebiyatından çeviriler yapmaya başlamıştı.1870’te Afife Anjelik adlı oyununu yayımladı. 1871’de de ise eskiden beri yazmış olduğu eski edebiyat anlayışını sürdüren şiirlerini ve düzyazı parçalarını Nağme-i Seher (sabah ezgisi) adılı eserinde bir araya getirerek kitaplaştırmıştır. İşte bu seneler aynı zamanda edebi zamanda en verimli olduğu yıllardır. Chateaubriand’dan çevirdiği Atala (1872) adlı çeviri romanını yayımlar.

 

1872 yılında Atala’yı yayınladıktan sonra gençlik yıllarını dile getiren Yadigâr-ı Şebab (1873) adlı uzun manzumesini bu günlerde yayımlamıştır. 1873 yılında Atala’yı oyunlaştırır bir yıl sonra da Silvio Pellico’dan çevirdiği Mes Prisons ile Vuslat yahut Süreksiz Sevinç adlı telif tiyatrosunu bastırır. 1874'te Tanzimat Dairesinde görevlendirilir. [11]

 

 “Bu arada şair, kısa bir rahatsızlık dönemi geçirir. Doktorlar onda verem başlangıcı tespit ederler. Bunun üzerine Ekrem, bir yıl için Viyana yakınlarındaki Kalton Layt Kebin’e gider (1876).”[12]Dönüşünde Mektebi Mülkiye’de de dersler vermeye başlar.

 

1877 yılında Şurayı Devlet Tanzimat Dairesinde görev alır. Bir yandan da Mekteb-i Mülikiye’de öğretmenlik görevine başlar.1878. Bu okuldaki öğretmenliği ona edebiyata hocalığı payesini ve Talim-i Edebiyat adlı ders notlarının bir kitap halinde basılmasını sağlamıştır. Talim-i Edebiyat adlı eseri onun edebiyatçılık ününe ün katacak ve onu edebiyatçı olarak iyice tanıtmış olacaktır. Bu eseri yayımlandıktan sonra Üstad olarak anılmaya başlar.[13]

 

Mülikiye mektebindeki öğretmenliği esnasında daha sonra  Servet-i Fünun Dergis sinin sahibi olacak olan Ahmet İhsan’ın da öğretmeni olmuştu. Mülkiye mektebinden sonra Galatasaray lisesinde edebiyat derslerine girmeye başlamıştı. Bu lisede iken daha sonra Servet-i Fünun topluluğunu oluşturacak olan aralarında Tevfik Fikret’in de bulunduğu birçok tanınmış simanın öğretmeni olmuştur. Bu yıllarda yalısına yeni edebiyata meraklı olan gençleri davet ediyor, onlarla edebiyat sohbetleri yapar. Bu sohbetlere pek çok genç şair ve yazar katılıyordu. Yapılan bu sohbetlere katılan genç nesillere düşüncelerini aktarıyor yeni edebiyata mahsus fikirlerini onlarla paylaşıyordu. Onun yalısı bir anlamda bir edebiyat okulu haline gelmiştir. Nitekim bu sohbetlerde yetişen genç nesil onun izinden gidecek edebiyata önemli bir hamle oluşturacak olan Servet-i Fünun topluğu işte bu sohbetlerden doğmuş olacaktır.

 

Bu yıllarda arka arkaya Zemzeme (1883-1884-1885) Takdir-i Elhan ve Tefekkür (1886) adlı eserleri yayımladı; 1886 da çevirilerini Naçiz’ adlı eserinde bir araya getirmiştir. Fakat. Talim-i Edebiyat ile Takdir-i Elhan’ın yayımlanması büyük yankı uyandırmış; eski Edebiyat geleneğini sürdürenler Talim-i Edebiyat’a, yeni edebiyata taraftar olanlar ve Muallim Naci ise Takdir-i Elhan’a ağır eleştirilerde bulunmaya başlamıştı. Bu arada meşhur “ abes Muktebes “ hadisesi de meydana gelmişti. Pek çok kişinin onun üzerine çullanması, süre giden tartışmalar Ekrem’i oldukça yıpratmıştı. Üstelik doğan çocukları hemen akabinde ölüyordu. İlk çocuğu olan Fatma Piraye doğum esnasında ölmüştü.  Sunullah Emced  ise dadısının hatası sonrasında yatalak hale gelmişti. 1883 yılında üçüncü çocuğu Nijad Ekrem dünyaya gelmiş, bir nebze huzur bulacağı bir sevinç yaşamıştı. Ancak oğlu Nijad 'da kendisinden evvel ölecek ve onu çok üzecekti. Mehmet Nijad ise  babasının sağlığında ölmüş ancak Ercümend Ekrem Talu  uzun bir müddet yaşamayı başarmıştI. Buna rağmen edebiyat çevrelerindeki sıkıntıları sürüyor, Abdülhamit’in dahi müdahalesine rağmen üzerindeki baskılar devam eder. Eski edebiyat taraftarları ona karşı bitip tükenmeyen saldırılarını devam ettirir.

Fakat edebiyat çevrelerindeki huzuru hiç de yerinde değildi. 1888 de yayımlanan Saime adlı hikâyesi dahi sansürlenmiş baskısı durdurulmuştu. İyice bunalmış olan Recaizade Ekrem, İstanbul’dan dahi göçmeyi göze almıştır. [14]

 

Tam bu sıralarda Trablusgarp’a görevli olarak gönderilmek istenmesi sanki bir fırsat olmuştur. Bulaşıcı bir hastalığı incelemeye gidecek olan komisyona başkan seçilerek Trablusgarp’a gider.. Oradan Malta’ya geçerek Avrupa’ya kaçmaya niyetlenmiş fakat bunu başaramayıp döndüğü İstanbul’da Büyükada’ya hava değişimine yollanmıştır. Büyükada’da iki yıl kalacak edebiyatla ilgili çalışmalarını sessizce sürdürecektir.

 

Bu yıllar arasında Namık Kemal ölmüş Abdülhak Hamit Tarhan, ise İngiltere’ye çekilmiş, eski edebiyat taraftarlarına karşı neredeyse yapayalnız kalmıştır. Edebiyatla uğraşmayacağına dair saraya da söz vermiştir. Çünkü Abes muktebes meselesine sinirlenen Abdülhamit, tartışmaların kesilmesi için bizzat müdahale etmek zorunda bile kalmıştı. Böylece bu savaştan  Muallim Naci  galip çıkmış gibi gözükür.

 

Çalışmalarını sessizce sürdürmeye devam eden Ekrem, Şemsa adlı eserini Selanik’te çıkan Asır gazetesinde yayımlamış ardından kitap olarak bastırmıştır.  Servet-i Funun dergisinin sahibi Ahmet İhsan onun Mülkiye mektebinden öğrencisidir.

 

 Eski edebiyat taraftarlarına karşı sessiz ve derinden bir hamle yaparak Ahmet İhsan ile  Tevfik Fikret’i tanıştırdı. Öğrencisi ve yeni edebiyat taraftarı olan  Tevfik Fikret ’in Servet-i Funun dergisinin editörlüğüne geçmesini sağlar. [15]O güne kadar fen bilimleri konusunda yayın yapan Servet-i Fünun, Fikret’in yazı işleri müdürlüğüne getirilmesi ile edebiyat alanına kayarak yeni edebiyata taraftar olan gençleri bir araya toplayan bir yayın organı haline gelir. [16] Bu gençlerin pek çoğu Ekrem’in yalısında edebiyat toplantılarına katılan genç ve eğitimli ediplerden müteşekkildir.  Cenap Şahabettin ,  Halit Ziya  ,  Hüseyin Suat Yalçın , Hüseyin Siret  Celâl Sahir , gibi gençlerden oluşan yayın kadrosu ile eski edebiyat taraftarlarına karşı bir cephe oluşmuş olur. Üstelik bu cephenin Ekrem tarafından kurulmuş olduğu bu dergide yayımlanan, Ekrem’in “ Araba Sevdas yahut Bihruz Bey’in Âşıklığı “ adlı romanı ile belli olur.

 

Servet-i Funun dergisinin yayına başlaması İlk raundu Ekrem’i canından bezdirerek alan Muallim Naci önderliğindeki eski edebiyat taraftarlarının kesin yenilgisi ile sonuçlanacaktır. Bu sessiz ve derin darbesinden sonra oğlu Nijat Ekrem ölmüştür. Üstelik büyük çabasına rağmen Servet-i Funun topluluğu beşinci yılın sonunda dağılmaya başlamıştı. 1901 yılından sonra Vaniköy’deki yalısını sattıktan sonra aldığı Büyükdere’deki evine çekilir. Bir çeşit inziva hayatı yaşamaya başlamıştır.   

 

1907’de Arnavut Ferit Paşa’dan emekliliğini istedi ama kabul edilmemiştir. [17] 1908'de II. Meşrutiyet sonrası kurulan Kamil Paşa hükümeti ile “Evkaf Nazırlığı”na getirilmek sitense de bu görevi kabul etmek istemez. Daha sonra kurulan ikinci hükümette ona “Maarif Nazırlığı” verildi 22 Kasım 1908. Onda da isteksiz görününce “Ayan a.zalığı” (Senato üyeliği)’na seçildi ve ölünceye kadar da bu görevde kalır.[18]

 

Balkan Savaşları sırasında Müdâfaa-i Milliyye Cemiyeti kurulmuş bu kuruluşun başkaını seçilmişti.  Abdülhak Hamit Tarhan, Süleyman Nazif , Hüseyin Cahit, (Yalçın),  Mehmet Emin Yurdakul,  Cenap Şahabettin   gibi şairlerin ve yazarlarında dahil olduğu cemiyet ile birlikte ülkenin içinde olduğu kötü koşullara dikkat çekmek birlikten ayrılmamak ve orduya yardımcı olmak gibi konulara uygun yazılar yazmıştır.

 

Recaizade Mahmut Ekrem, 31 Ocak 1914'te Meclis-i Ayan üyeliği devam etmekte iken hayata veda etti. Ölümü nedeniyle okullar tatil edildi ve büyük bir cenaze töreni hazırlandı. Ölümünden çok etkilendiği oğlu Nejad'ın Küçüksu'daki mezarının yanına defnedilir. 

 

EDEBİ KİŞİLİĞİ

 

İlk şiirlerini divan şiirine bağlı eski edebiyatın yolunda giden bir çizgi içinde yazıyordu. Bu tarz şiirlerini Nağme-i Seher (sabah ezgisi) adılı eserinde yayımladı. Namık Kemal ile tanıştıktan sonra şiirlerinde muhteva açısından değişiklikler meydana gelmeye başladı. Daha sonra şiirlerinde hem muhteva hem de şekil açısından değişiklikler meydana gelmeye başlamıştı.

 

Recaizade Mahmut Ekrem'i en çok etkileyen olaylar şiirlerine de yansımış bu olaylardan birisi de oğlunu da genç yaşta kaybetmesi olmuştu. Oğullarını kaybetmesi onun şiirlerine de yansımış, şiirlerinde hem bu konuları işlemesine hem de karamsar, üzgün, halinden şikâyet eden bir ruh hali içine girmesine sebep olmuştu. Bu yüzden evlendikten sonraki şiirlerinde ferdi konular baskın temalar olarak karşımıza çıkmaktadır.  " Sanat için sanat" görüşünü savunan yazar, Sanatta güzellik ilkesine bağlı kalmış, şiirlerinde genellikle aşk, ölüm, ıstırap gibi ferdi temalar olarak işlenmişti.

 

Recaizade Mahmut Ekrem edebiyatın amacını güzellik olarak görmüş, şiirin ölçüsüz ve kafiyesiz olamayacağını savunmuştur. Ölçüsüz ve kafiyesiz şiirlere şiir denemeyeceğini bunların ancak mensure olarak kabul edilebileceğini düşünür. Şiir hakkındaki görüşlerini Zemzeme, Takdiri Elhan, Takrizat, Pejmurde gibi yazılarında dile getirmiştir. Mensure terimini edebiyatımızda ilk kez dile getiren Recaizade Mahmut Ekrem aynı zamanda edebiyatımızın ilk mensure örneklerini veren şair olarak da bilinmektedir.[19]Aynı zamanda edebiyatımızda ilk hikâye tarzı şiir denemelerini de yapan kişidir.

 

On göre şiirde konu, şekil, fikir güzelliği bir arada olmalıdır. Kafiye konusunda derin tartışmalara giren hatta bu yüzden sinirleri bile bozulan Recaizade Mahmut Ekrem’e göre kafiye kulağa hitap etmelidir. Bazı şiirlerinde hece ölçüsünü kullanmış ama ahenksiz bulduğu için daha çok aruzla yazmış buna rağmen şiirlerinde çeşitli şekiller deneyerek divan şairlerinden farklı şiir şekilleri ve kafiye düzenleri denemiştir.

 

Ekrem’in şiirleri eski şiirden hareketle yeni şiire kavuşma arayışlarını ifade eden dil şekil ve konu arayışları içindedir. Dil olarak eskiye bağlı kalmakla birlikte eski edebiyatın manzumlarını benzetmelerini terkip ve tamlamalarını kullanmamış yeni ve çağdaş bir şiir düşüncesi oluşturmak istemiştir. Divan şairlerinin kalıp özelliklerini kullanmadığı gibi, muhtevasına da değinmemiş, Şiilerinde yeni söylemler, buluşlar, deyişler, düşünceler üretmiştir. Klasik şiirin kaynaklarına ve mevzularına değinmeden klasik divan şiirinin nazım biçimlerine de yer vermeden yeni şekiller ve biçimler üzerinde duran şiirler yazmıştır.  Şiirlerinde yeni aruz kalıpları kullanmış şiirlerinde eski şiire sadece aruz ölçüsü açısından bağlı kalmıştır. Bu bakımdan Ekrem Hamit ile birlikte şiirimize yeni bir soluk öneren şiirler yazmıştır.

 

I.Kuşağın diğer Tanzimatçıları gibi sosyal ve siyasi konulara pek girmemiş, İstibdat idaresinin katı tutumu ve sansürcü baskıları nedeniyle suya sabuna dokunmayan konularda yazmıştır.  İlk Kuşak Tanzimatçılar gibi mücadeleci ve savaşçı ruha sahip olmayan Ekrem ve Hamit önderliğindeki II. Kuşak Tanzimatçılar genellikle ferdi aşk, ıstırap, ölüm, gibi konular işlemişler ve kişisel sorunlarını dile getiren eserler vermek zorunda kalmışlardı. Buna rağmen Ekrem’in oyun ve romanlarında yanlış batılılaşma, dejenere olmuş eğitimsiz olduğu halde Frenkleşerek kendini gülünç durumlara düşüren insanların hali, eğitimsizlik ve cehalet sonucu ortaya çıkan dramlar, gibi sosyal sorunlara da değinilmiştir.

 

Çevrirler de yapan Ekrem. Muallim Naci ile olan fikir ayrılıkları neticesinde  Edebiyat-ı Cedide'nin kurulmasına zemin hazırlamış, başta Tevfik Fikret  olmak üzere bir takım Edebiyatçıları çevresine toplamış, Servet-i Funun Topluluğunun kurulmasında aktif rol oynamıştır. Tanzimat ve Batı edebiyatı düşüncesinin yeni kuşağa aktarılmasında etkili olan "Araba Sevdası" Türk Edebiyatı'nda Realizm (gerçekçilik) akımının ilk örneklerinden biridir. Bu romanında parasını eğlence ve lüks hayata harcayanlar sert bir dille eleştirilmiş, kendi olamadan Frenkleşmeye çalışanları alaya almıştır.

 

ESERLERİ

 

ARABA SEVDASI: Recaizade Mahmut Ekrem; roman; Türk edebiyatının ilk realist ( gerçek ) romanıdır; yazar bu romanda yanlış Batılaşma anlayışını mizahi öğelerle gözler önüne sermektedir; romanda geçen olaylar ve karakterler bütünüyle doğal ve yerlidir; roman, Batılaşmayı yanlış anlayan, kendi kültürüne yabancılaşmış bir genç olan Bihruz Bey’in yaşadıklarını anlatır; yazar yanlış Batılaşmayı anlatırken Bihruz Bey’in içine düştüğü Batı hayranlığına uğruna yapılan komiklikleri anlatır.

 

MUHSİN BEY: Recaizade Mahmut Ekrem; hikâye…

ŞEMSA: Recaizade Mahmut Ekrem; hikâye…

AFİFE ANJELİK: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; yazarın ilk tiyatro eserdir; yazar bu eserinde, daha çok devrin tiyatroya olan eğilimleri dolayısıyla yazarı tarafından bu yolda denenmiş bir eserdir;  eser, edebiyat tarihimizin öncü birikimleri arasında sayılmalıdır…

ATALA: Recaizade Mahmut Ekrem; oyun; yazar bu eserini, Fransız yazar Chateaubriand roman türündeki eserini Türkçeye çevirerek oyun haline getirmiştir…

ÇOK BİLEN ÇOK YANILIR: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; komedi türünde yazılmış bir eserdir; yazar bu eserinin konusunu Binbir Gündüz Hikâyeleri’nden almıştır; eserde, kendi kazdığı kuyuya yine kendisi düşen Maraş kadısı Azmi Efendi'nin serüvenini anlatır…

VUSLAT: Recaizade Mahmut Ekrem; tiyatro; yazarın bu eserinde, Namık Kemal’in eseri olan “Zavallı Çocuk “ adlı tiyatro eserinin etkisinde kaldığı görülür…

AH NEJAT: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir; 15 yaşındayken veremden ölen oğlunun anısına kaleme aldığı şiiridir; elem ve hüznün ağır bastığı bir şiirdir…

NAĞME-İ SEHER: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; şairin ilk şiir kitabıdır; buradaki şiirleri genellikle Divan şiirinin özelliklerini taşıyan şiirleridir…

NİJAD EKREM: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; 1900'de henüz 15 yaşındayken veremden ölen oğlunun anısına kaleme aldığı eseridir; içinde oğlunun yazıları da vardır…

PEJMÜRDE: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı…

YADİGÂR-I ŞEBAB: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı; şairin Tanzimat şiiri geleneğine uygun yazdığı şiirleridir; şiirlerinde bireysel temalara yer vermiştir…

ZEMZEME 1-2-3: Recaizade Mahmut Ekrem; şiir kitabı…

TAKDİR-İ ELHAN: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri; yazarın şiirle ilgili görüşlerini yer aldığı Zemzeme adlı şiir kitabının önsözüne koyduğu eleştiri türündeki bir eserdir; yazar bu eserinde kafiyenin kulak için olduğunu savunmuştur. Buna karşılık Muallim Naci’de kafiyenin göz için olduğunu savunarak Zemzeme’ye karşı Demdeme’yi yazmıştır…

KUDEMADAN BİRKAÇ ŞAİR: Recaizade Mahmut Ekrem; eleştiri; biyografik bir eserdir; eserde bazı şairleri kendi kişisel duygularıyla eleştirmiştir…

ZEMZEME ÖNSÖZÜ: Recaizade Mahmut Ek-rem; eleştiri…

TALİM-İ EDEBİYAT: Recaizade Mahmut Ekrem; düzyazı; yazarın kendi hazırladığı edebiyatla ilgili görüşlerini bir araya getirdiği bir kitaptır; bir ders kitabıdır; öğretmenlik yaparken öğrencilerine okuttuğu bir eserdir; Yeni edebiyatı örneklendiren bir eserdir.

 

TANİZMAT DÖNEMİ GENEL BİLGİLER

 

 

TANZİMAT I. KUŞAK ŞAİR VE YAZARLARI

 

 Şairin Diğer Şiirleri

 

 

KAYNAKÇA 

  •  
  • [1] ] https://tr.wikipedia.org/wiki/Recaizade_Mahmud_Ekrem
  • [2]  İsmail Parlatır, Recaizade Mahmut Ekrem, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1986 
  • [3] Tuğba ÖZBEK, RECAİZADE MAHMUT EKREM, Hayatı, Eserleri, Sanat ve Edebiyat Görüşleri,
  • [4] https://www.tas-istanbul.com/index.php/dersaadet/yalilar/it
  • [5] İsmail Parlatır, Recaizade Mahmut Ekrem, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1986 
  • [6] Tuğba ÖZBEK, RECAİZADE MAHMUT EKREM, Hayatı, Eserleri, Sanat ve Edebiyat Görüşleri
  • [7] https://www.edebiyol.com/recaizade_mahmut
  • [8] Şahamettin Kuzucular, Namık Kemal Hayatı Edebi Kişiliği,https://www.edebiyadvesanatakademisi.com/
  • [9] Tuğba ÖZBEK, RECAİZADE MAHMUT EKREM, Hayatı, Eserleri, Sanat ve Edebiyat Görüşleri
  • [10] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf, 450-451
  • [11] Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf, 450-451
  • [12] Tuğba ÖZBEK, RECAİZADE MAHMUT EKREM, Hayatı, Eserleri, Sanat ve Edebiyat Görüşleri
  • [13] İsmail Parlatır, Recaizade Mahmut Ekrem, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1986 
  • [14] İsmail Parlatır, Recaizade Mahmut Ekrem, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1986 -
  • [15] Şahamettin Kuzucular, Tevfik Fikret Hayatı ve Eserleri,https://www.edebiyadvesanatakademisi.com
  • [16]  Şahamettin Kuzucular, Servet-i Fünun Dergisi ve Edebiyatımıza Katkıları,edebiyadvesanatakademisi.com/
  • [17] Tuğba ÖZBEK, RECAİZADE MAHMUT EKREM, Hayatı, Eserleri, Sanat ve Edebiyat Görüşleri
  • [18] Tuğba ÖZBEK, RECAİZADE MAHMUT EKREM, Hayatı, Eserleri, Sanat ve Edebiyat Görüşleri
  • [19]  Dr Aslan Tekin, Edebiyatımızda İsimler, Elips Yayınları, Ank. 2005, shf, 450-451

 

Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar