Şinasi Gazeteciliği ve Şairliği

19.06.2011

 

 İbrahim Şinasi Hayatı ve Edebiyatımıza Katkıları

 

 

Gazeteciliği ;

Şinasi, 1860’da Agâh Efendi ile birlikte Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkarmaya başlamıştır. Bilindiği üzere, o tarihe dek ülkemizde ancak iki gazete yayımlanmıştır. .Bunların ilki, 11 Kasım 1831’de yayımlanmaya başlayan Takvim-i Vakkayi ‘dır. İkincisi de 1849 Ağustos’unda William Churchill adında bir yabancı tarafından yayımlanmaya başlanan Ceride-i Havadis’tir. Birincisi, devletin resmi gazetesidir, devletle ilgili haberlerle metinleri yayımlayan bugünkü Resmi Gazetenin ilk örneği sayılan bir organdır. Haftada bir yayımlanan bu gazete, düzensiz olarak, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışına kadar 4608 sayı çıkmıştır. Ceride-i Havadis de haftalıktır. 1860’larda azınlıklar tarafından çıkarılan daha 13 gazetenin bulunduğu anlaşılmaktadır. Demek oluyor ki, o tarihte, Türklerin çıkardığı Türkçe bir gazete yoktur.

Şinasi, bir gazete çıkartmayı aklına koyar. Gazeteciliği ise sosyal faydaya bir araç olarak görmüştür.  Bunun üzerine Agâh Efendi ile birlikte 22 Ekim 1860 ‘da gazetelerini çıkarmaya başlarlar.  Bu gazete Türk edebiyatında ilk özel gazetedir. Ancak Şinasi, bu gazetenin ilk 24 sayısında Ağah Efendi ile birlikte çalışmış bu sayıdan sonra da ayrılmıştır. Daha sonra 27 Haziran 1862’de tarihinde kendi başına Tasvir-i Efkâr gazetesi yayımlamaya başlar. Haftada iki kez çıkan bu gazete de haberler ile yazıların yerleri yarılmıştır. Bu gazetenin ilk sayısı önsözü ile çıkar. Bu yazıda Şinasi bir gazeteci olarak neleri hedeflediğini aktarır.  Bu gazete Fuat Paşa tarafından beğenilmiş ve padişaha da takdim edilmiştir.  


Şinasi, bu gazeteyi 260 sayı çıkardıktan sonra Namık Kemal’e bırakır. Şinasi, devlete yönelik olumsuz yazılara yer vermesi nedeni devletteki görevinden de ayrılır.1863. Bundan sonra da gazetesini 2 yıl kadar yayımlamış sonra Paris’e kaçmıştır.


Düşünceleri ve Sanatı;

Şinasi, 1849 yılında Fransa’ya gitmiş resmi görevlerinin yanında yazı türleri ve gazetecilik üzerinde bilgilerini geliştirmiştir. Bu yıllar içinde Fransız edebiyatından şiir çevirileri de yapar.  1865 yılından sonraki hayatı hakkında da pek bir şey bilinmemektedir. Zaten bu tarihten sonra da dikkat çekecek kadar önemli şeyler de yazmamıştır.


  1. B) Şinasi’nin Sanatı;

    Şinasi’ çok şey düşünse de az üreten bir yazardır. Tasarladığı çok şey olduğu halde çok azını hayat geçirmiş 1865 yılından sonra yazmayı tasarladığı kamus çalışmasını da sona erdirememiştir. Sosyal anlamda da iletişim kurmakta çok da başarılı olmadığı, uzun yıllar ülke dışında kaldığı için ülkesine ve ülke insanlarına karşı biraz yabancılaştığı dahi iddia edilebilir.


Tanpınar onun ve serlerinin hakkında şu şekilde düşünmüştür. ”Şinasi’yi çok kez bir muamma çözer gibi okumak zorunludur. Onun yapıtı hiçbir zaman cömert bir kaynayışla bize gelmez. Onu, ancak gizliden konuşan birini dinliyormuş gibi dikkatle üzerinde durulması gereken birtakım kısa işaretlerle yakalamak mümkündür. Bu işaretlerin anlamı çözülünce Şinasi’nin nasıl bir bilinçle birtakım çok esaslı şeylerin üzerinde durduğu ve rastlantı sanılan bu yapıtın, nasıl bir hesabın sonucu olduğu anlaşılır.”

Bunlara rağmen Şinasi sade bir dil kullanmış ve bu açıdan örnek olmuştur.  En önemli katkısı yazdığı şair Evlenmesi adlı piyes ile noktalama işaretlerini kullanmanın önünü açmak, sohbet, fıkra deneme gibi türlerin edebiyatımızda yer almasını sağlamak, habercilik ve gazetecilik konusunda çığır açmak olmuştur.


Az sayıda şiir yazmış ama şiirde şairaneliği sağlayabilmekten uzak kalmıştır.  Şiirlerinde de şair den çok bir nesirci olduğu hemen sezilir.  Şiirde ve yazılarında sanat yapmaktan uzak kalmış, habercilik ve didaktik mantığı ve dili öne çıkmıştır. Eski şiirin sanatsal yönlerini iyi bildiği halde ne yeni bir şey ortaya koyabilmiş ne de eski şiire uyabilmekte başarı gösterebilmiştir.

 Tüm yazılarında ve şiirlerinde ve öğreticilik yönü hep öne çıkar.  Her şeyden önce bir gazeteci olarak kalmış bu sınırı da şamaya zorlanmıştır.  “Öte yandan, güncel konulara eğilmiş, dilencilerin durumundan, Karadağ başkaldırısının bastırılmasına; Papalığın dinle dünya işlerinin ayrılması konusundaki tutumundan, Maliyedeki yolsuzlukların ortaya çıkarılmasına; üniversitede doğa bilgisi dersinin başlamasından; Osmanlı genel sergisine, Avrupa’dan mal getirilmesine; İstanbul sokaklarının aydınlatılmasına dek birçok yazısı “ bir gazeteci olarak sorumluluklarını yerine getirdiğini gösterir.

Şinasi’nin Şairliği 

Şinasi şiirlerini (Müntahabât-ı Eş’ar)  adlı eserinde toplamıştır. Daha fazla şiir yazdığı düşünülse bile ele geçenler bu kitaptaki şiirlerinden ibarettir. Fransızcadan şiir tercümeleri yaptığı bilinse bile , Lamartine’den çevirdiği  bir şiir hariç diğerleri  günümüze kadar ulaşmamış olmaktadır.

Şinasi, şiirlerinde içerik açısından yeni şeyler koymak isteyen bir şair olmuştur.  Biçim olarak niyette yenlikçi olsa da, sonuçta eski şiire bağlı kalmıştır. Buna rağmen bildiği tarz olan Divan şiirinin bilindik konularının dışına taşan, şiire yeni konular ve bakış açıları getirmeye çalışan bir tavra sahip olmuştur. Bu nedenle divan şiirini takip ettiği de söylenemez. Ancak, şiirinin kalıplarına sadık kalarak, eski kalıplar içinde yeni konulara ekleyen bir şair görüntüsü vermektedir.

 

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

Sadr-ı gerdûn –azmet dâvar-i Dârâ-dârât
Safdar-ı sa’d-sıfat dâd-ger-î devr-i zamân

Muhyi-î devlet ü dîn muhteri-î-Tanzimat
Mahzar-î feth-i mübin mâhzar-ı şer’i Rahmân

Hıfzı bustân u gülistâna nigeh-bân olsa
Nûr-i nahl-î gülü ber-bâd edemez bâd-ı hazân


***

Bağrım ezmez mi süzüldükçe o baygın gözler
Beni imrendirir ağzındaki tatlı sözler

Can çekişmektense cânımı versem bâri
Can fedâ eyleme bir iş mi sevince yâri

Ben şehîd olmadan aşkiyle mezârım kazayım
Taşıma gözlerimin kanlı yaşıyle yazayım

---------

Gören saçın arasından yüzün parıltısını
Sanır ki kare bulutun içinde gün doğmuş

Yanında kan ile yaş içre kaldığım görüp el
Demez mi kim birini Su kızı suya boğmuş

-----------

Arayıp kendime bir eş bulabilsem derdim
Hele sen yosmayı sevdim de murada erdim

Satın almak dilerim buseni cânım vererek
Şimdiden gönlümü bak işte sana pey verdim

***


Çıktı bir bagın içinden yola bir yaşlı himar
Nakl için beldeye yüklenmiş idi Rüy-i nigar

Derken aç karnına bir tilki görünce geldi
Böyle bir taze üzüm hasreti bagrın deldi

Öteki çifteyi attı bu yola yanaştıkça biraz
Sonra lakin aradn kalktı bütün naz ü niyaz

Gelsem olmaz mı huzura a benim aslanım
Ta yakından bakayım hüsnünüze hayranım

Daim olsun beyimi saye-i lutf u keremi
Gül biter bastığı yerden mübarek kademi

Benzer ol hoş kokulu kuyruğu ala miske
Koklarım burnuma vurmazsa efendin fiske

TANZİMAT I. KUŞAK ŞAİR VE YAZARLARI

 

 

 Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar