Servetİ Fünun Dergisi ve Edebiyatımıza Katkıları

13.11.2012

 

Servet-i Fünun Dergisi

Servet-i Fünun, 27 Mart 1891 - 26 Mayıs 1944 tarihleri arasında yayımlanmış fen, magazin, Sanat ve edebiyat dergisidir.

 

Fransız İhtilali’nden sonrası tüm dünyayı  "hürriyet, milliyet ve istiklal" furyası sarmış Osmanlı Devletindeki azınlıklar da bu nedenle teker teker devletten kopmaya başlamıştır. Osmanlı devletine bağlı azınlıklar teker teker isyan etmiş ve bağımsızlıklarını kazanmak yoluna girmişlerdi.  Bunların sonucunda meydana gelen 1877–1878 Osmanlı - Rus Savaşından Osmanlı Devleti yenik ayrılmış ve devlet dağılma sürecine de girmişti.

II.Abdülhamit bu gidişatı durdurmak için İstibdat idaresini başlatmış, gösteri nümayiş ve toplantıları yasaklamış, çok sıkı tedbirler almış Jurnalcilik dönemi başlamıştı. II. Abdülhamit, "özgürlükleri kısıtladığı" gerekçesiyle ciddi şekilde eleştiriliyordu. Onun yönetim tarzı, gençler üzerinde "ruhsal bunalımlar" yaratmıştı. Bu gençler, böyle bir yönetim altında hiçbir gelişme sağlanamayacağını savunuyorlardı. Gençler, diğer aydınlarla buluşup gizli dernekler kuruyor ve mücadelelerini yasadışı olarak yürütmeye çalışıyorlardı. Bu çağın gençleri bu baskıcı ve karamsar ortamda yetişiyorlardı. [1]Bu aydınlara da "Jön Türkler" (Genç Türkler) deniyordu.

 

Servet-i Fünn Topluluğunu oluşturan sanatçılar aşağı yukarı 1870 kuşağıdır.  Recaizade Mahmut Ekrem ve  Abdülhak Hamit Tarhan ’a hayranlık duyan bu genç kuşak Fransızca başta olmak üzere çocukluk yıllarında Batı dillerini öğrenmişler. Batı edebiyatı zevkiyle yetişip, İstanbul’da Batılı bir yaşam biçimi sürdürmeye eğilimli olmuşlardı.  Servet-i Fünun Edebiyatı Şair ve Yazarları çoğu, ruhen birbirlerine yakın, içe kapanık, gelecek konusunda karamsar, ağırlaşan siyasi şartlar karşısında bıkkın, doğrudan bir mücadeleyi göze alamayacak kadar çekingen insanlardı.

 

Servet-i Fünun Dergisi de böyle bir ortamda bilim ve Fen dergisi olarak kuruldu. Derginin Sahibi Ahmet İhsan (Tokgöz, 1868 - 1942) dür. [2]İstanbul'da haftalık olarak yayımlanan Servet-i Fünun Dergisi , zaman zaman yayınına ara vermek zorunda kalmış olsa da 54 yıl 2464 sayı olarak yayın hayatında kalmayı başarmıştır. [3] Derginin kurucusu ve sahibi olan Ahmet İhsan Tokgöz başmuharirlik görevini uzun yıllar üstlenmiştir.

 

Ahmet İhsan,Serveti Fünun 'dan önce Şafak (1886), Ümran (1889) gibi kültür, sanat ve magazin dergilerini çıkarmış 1891 yılından itibaren de bu dergiyi kurmuştur.[4] Ahmet İhsan Tokgöz, Mektebe-i Mülkiye'den Recaizade Mahmud Ekrem'in öğrencisidir. Hükümet tarafından, çıkardığı dergiler kapatılan Ahmet İhsan, Servet gazetesinin sahibi D. Nikolaidi'nin desteği ve izni ile bu gazetenin eki şeklinde Servet-i Fünûn'u çıkarmaya başlar. [5]

 

“Ahmet İhsan, matbaasını kurup, Servet-i Fünûn'un imtiyazını üzerine alınca; "iyi bir resimli haftalık gazete çıkarmak ister. Avrupa'da o dönemde yeni kullanılan "çinkografi" tekniğini inceler. Yazışmalar sonucunda ünlülerin resimlerinden oluşan "galvano kalıp"lar getirtir. Avrupa'ya gider ve yeni baskı tekniklerini öğrenir. Fransa'dan kâğıt ithalatı yapan Ahmet İhsan, baskı tekniği yönünden Servet-i Fünûn'un, dönemin en iyi dergisi olmasına gayret eder. Bu konudaki çalışmalarını takdir eden Saray'dan nakdî yardım bile görür.”[6]

 

Derginin ilk nüshası Ahmet İhsan Tokgöz tarafından 1891 yılı Mart ayının 27 sinde yayımlanır. Dergi başlangıçta Edebiyatla alakasız resimli fen, tıp, moda, magazin ve çağdaş gelişmeleri haber yapan, Perşembe günleri çıkan ve nüshası “yüz paraya” satılan bir dergidir.  O zamanlarda Ülkenin en kaliteli baskı teknikleri ile yayımlanan Servet-i Funun Dergisi adında anlaşılacağı gibi bir bilim dergisidir. Dergi o güne kadar İstanbul ve Türkiye’de çıkan ilk modern resimli ve çinko levha ile resim basılan ve diğer pek çok yenilikleri üzerinde taşıyan bir dergidir. Derginin getirdiği bu yenilikler zamanın diğer dergilerine de örnek olacak şekildedir. Bu özellikleri ile dergi yönetim tarafından bile desteklenmeye değer görülür.  Dergi bu kalitesiyle Avrupa da bile takdirleri toplamış birçok ödüle layık bulunmuş ve almıştır. Mesela Chicago sergisi dergiye madalya vermiş bir başka dergi sayfasında Servet-i Funun’un tıpkıbasımını resimleyerek övgüsünü belirtmiştir.

 

SERVET-İ  FUNUN DERGİSİ VE EDEBİYATI CEDİDE TOPLULUĞU

 

 Recaizade Mahmut EKREM ile genç kuşaktan edebiyata hevesli gençler Recaizade Mahmut Ekrem’in evinde toplanarak  Edebiyat sohbetleri yapıyorlardı. Hepsi de çok iyi derecede yetişmiş olan buu genç kuşak Ekrem ve Hamit’in açtığı çığırdan ve onların etkileri ile yetişiyorlardı. Bu gençler daha sonra Ekrem’in telkinleriyle yetişiyor ve onun sanat anlayışının etkisi altında kalıyorlardı

 

 Recaizade Mahmut Ekrem öğrencisi Ahmet İhsan ile bu dergiyi bir edebiyat dergisi haline getirmek için anlaşır ve Galatasaray Lisesi'nden öğrencisi olan Tevfik Fikret 'in derginin Kısm-ı edebi ser-muharrirliği (edebiyat bölümü başyazarlığı) görevine getirilmesini sağlar. [7] Bu olay sonrasında derginin sayfaları Servet-i Funun Topluluğu adı da verilecek olan Edebiyat-ı Cedide şair ve yazarlarına sayfalarını açmaya başlar. Bu sayede Edebiyat-ı Cedide Topluluğu da kurulmuş olur. Derginin sayfalarını Edebiyat-ı Cedidecilere açmaya başlaması ile edebiyatımızda yeni bir hamle başlayacaktır.

 

RECAİZADE MAHMUT EKREM ,1895 sonunda, Malumat adlı bir dergide yazan  Muallim Naci ile  “kafiye göz için mi, yoksa kulak için mi “ tartışmasına başlar. Muallim Naci, eski edebiyata karşı daha "ılımlı" duruyordu. Yeni edebiyata geçişin yavaş ve doğal bir süreçte olması gerektiğini savunuyordu. Recaizâde Mahmut Ekrem ise, Muallim Naci 'nin şiirlerini, sadece estetiği öne çıkardığı gerekçesiyle ağır şekilde eleştiriyordu.[8] Edebiyatımızda “ Abes Muktebes meselesi” olarak adlandırılan bu tartışmalardan sonra Ekrem’in,  Muallim Naci’ye verdiği cevaplar Servet-i Funun dergisinde yayımlanmaya başlandı.  Edebiyat’-ı Cedideci gençler Ekrem’in yanında toparlanmaya başlar. Eski yeni tartışmalarında Muallim Naci’nin eski Divan Şiiri ve edebiyatı taraftarı olarak algılanması ile bu tartışmalar alevlenir. [9]

 

1896'da gençlerin de dergi çevresinde toplanmasıyla Servet-i Fünun topluluğu meydana gelir ve bilim dergisi yerini tamamen bir edebi dergiye bırakır.

 

Edebiyat-ı Cedide üyeleri bu dergide aralıksız olarak şiir, roman, hikâye ve diğer türden yazılarını yayımlamaya başlar. Topluluğun  şair ve yazarları bilfiil beş yıl boyunca yazılarını yayımlar.

Dergi kısa zamanda tamamıyla Batı tarzı şiirler, hikâyeler, romanlarla dolmaya başlar ve cedidecilerin ( yenilikçilerin ) yayın organı haline gelir. Yaşları ortalama 25 olan bu gençlerden,

Hüseyin Sîret Özsever, Nadir (Ali Ekrem Bolayır), Süleyman Nesip (Süleyman Paşazade Sami), ibrahim Cehdi (Süleyman Nazif ), H. Nâzım (Ahmet Reşit Rey), , Safveti Ziya. Derginin kadrosunu oluşturmaktadır. Bu isimler Edebiyat’-ı Cedide veya Servet-i Funun da denilen edebiyat Topluluğunu meydana getirirler.

 

Servet-i Fünun Edebiyatı Şair ve Yazarları  birkaç yıl sonra kendi aralarında bazı anlaşmazlıklar yaşamaya başlar. Ali Ekrem'in "Şiirimiz" adlı eleştirisi, çok sert ve fazla kişisel bulunduğundan, dergide, Kasım-Aralık 1900'de bazı değişikliklerle basılır. Bu yazısından dolayı, arkadaşlarından sert tepkiler alan Ali Ekrem, dergiden ayrılır.  Ahmed Reşid, Sami Paşazade Sezai  ve Menemenlizâde Tâhir ‘de bu olay üzerine dergiden ayrılırlar.

 

Böylece topluluk bünyesinde ilk çatlak başlamış olur. 1901 yılının başlarında Ahmet İhsan ile Tevfik Fikret 'in arasında anlaşmazlıklar çıkar veTevfik Fikret de dergiden ayrılır.[10]  Bu olay oldukça derin bir darbe olur ve akabinde topluluk dağılma sürecine girer.

 

1901 yılında, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı makalesinin II. Abdülhamit yönetimince kışkırtıcı bulunarak, dergi kapatılır.  Bu olaydan sonra topluluk da dağılır. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra Servet-i Fünûn, gazete olarak yeniden çıkmış, sonra da haftalık dergiye dönüşmüştür.

 

Dergi birkaç ay sonra yeniden yayınlanmaya başlasa da topluluk bir daha bir araya gelemeyecektir. Servet-i Funun Dergisi dergi olarak yıllarca basın ve yayın hayatında yerini sürdürmeye devam eder. Fakat Edebiyat-ı Cedideciler bir daha bir araya gelemez ve üyeleri ferdi olarak yazılarını yazmayı sürdürür.  Dergi çıkmaya devam etmektedir Ama SERVETİ FÜNUN TOPLULUĞU artık dağılmıştır.

 

SERVET-İ FUNUN DERGİSİ VE FECRİ ATİ TOPLULUĞU

 

Servet-i Funun Dergisi 1908 II meşrutiyetin ilanından sonra edebiyatla olan alakasını devam ettirir. Bu defa da Fecr-i Âti topluluğuna sayfalarını açmıştır.

 

Fecr-i Ati Beyanamesİni, Servet-i Fünün Dergisi'nde 24 Şubat 1909'da yayımlanır. Bu beyannamenin altında Fecr-i Ati Beyanameslne imza atanlar: Ahmet Haşim, Ahmet Samim, Emin Bülent  (Serdaroğlu), Emin Lami, Tahsin Nahit,  Celâl Sahir (Erozan), Doktor Cemil Süleyman, Hamdullah Suphi (Tanrıöver), Refik Halit (Karay), Şahabettin Süleyman, Abdülhak Hayri, İzzet Melih (Devrim), Ali Canip (Yöntem), Ali Süha (Delibaşı), Faik Ali (Ozansoy), Fazıl Ahmet (Aykaç), Mehmet Behçet (Yazar), Mehmet Rüştü, Mehmet Fuat (Köprülü), Müfit Ratib, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu), İbrahim Alaattin gibi şair ve yazarların imzaları vardır.

 

Bu beyanname, derginin 13 Şubat 1910 tarihli 38. Cildinde yayımlanır. Dergi birkaç yıl süreyle bu defa Fecr-i Ati Topluluğu ğunun yayın organı haline gelecektir. Bu topluluk da Milli Edebiyatı’n başlaması ve Hamdullah Suphi, Ali Canip Yöntem ve Celâl Sahir Erozan'ın bu harekete katılmalarıyla 1912'de dağılmıştır.

 

Servet-i Funun dergisi Fecri Ati dağıldıktan sonra da yayımlanmaya devam eder. Birkaç kez açılıp kapatılan dergi kısa sürelerle kapatma cezalarına uğramış olsa da 1928 harf inkılâbına kadar Osmanlıca harflerle basılmaya devam eder. 6 Aralık 1928 yılından sonra 1673. Sayısından sonra Latin Harfleri ile basılmaya başlar. Dergi Latin harfleri ile ilk reklamını 1675. Sayısında almaya başlar. 1942 yılına kadar yayın hayatını sürdüren dergi daha sonra UYANIŞ adını alarak 1942 yılına kadar basın hayatımızda kalamaya devam eder. 1942 yılından sonra da tarihe karışacaktır

 

 

.

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ 

 

KAYNAKÇA

 

[1] SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI ŞAİR VE YAZARLARI, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34830

[2] FAİK ALİ OZANSOY HAYATI, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34838

[3] CELÂL SAHİR EROZAN HAYATI VE SANATÇI KİŞİLİĞİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34839

[4] ZİYAD EBÜZZİYA, https://islamansiklopedisi.org.tr/ahmed-ihsan-tokgoz

[5] ZİYAD EBÜZZİYA, https://islamansiklopedisi.org.tr/ahmed-ihsan-tokgoz

[6] ZİYAD EBÜZZİYA, https://islamansiklopedisi.org.tr/ahmed-ihsan-tokgoz

[7] TEVFİK FİKRET HAYATI VE ESERLERİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34842

[8] RECAİZADE MAHMUT EKREM HAYATI VE ESERLERİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34843

[9] MUALLİM NACİ HAYATI EDEBİ KİŞİLİĞİ ESERLERİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34844

[10] TEVFİK FİKRET HAYATI VE ESERLERİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34842

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar