Servet-i Fünun Döneminde Tiyatro

12.08.2012

 

 

II.Abdülhamit. 1876'da tahta çıktıktan sonra 1878 Osmanlı Rus Savaşı ile İmparatorluk büyük bir siyasal, sosyal bir çalkantının içine girmiş imparatorluğun yıkılmaması için çeşitli önlemler alınmış ve istibdat idaresi başlamıştı. Bu idare ile İktidara yöneltilen eleştiriler yasaklanmış, basın, yayın dünyasına sansür uygulanmış, gösteri, nümayiş toplantı ve tiyatro oyunlarının sahnelenmesi vb yasaklanmıştı.  Bu yıllar, Tanzimat edebiyatının ikinci dönemiyle ve Servet-i Funun edebiyatı ile çakışmaktadır. II. Kuşak Tanzimatçılar ve Servet-i Fünun topluluğu oluşturacak sanatçılar,  yönetime karşı her türlü eleştirinin yasaklandığı, toplumsal sorunların söz konusu edilemediği bir ortamın içinde kalmışlardır.

 

İstibdadının getirdiği baskı ve sansür nedeniyle S. Fünun üyeleri tiyatro türüyle fazla ilgilenmemişlerdir. Tiyatroya büyük destek veren AHMET VEFİK PAŞA ,1878 Osmanlı Rus Savaşından sonra sadrazamlıktan ( başvekil) azledilmiş padışah Osmanlı Rus Savaşını da bahane ederek İstanbul’daki tiyatro faaliyetlerine de ciddi yasaklar getirmişti.  1879 ‘da Bursa valisi olan AHMET VEFİK PAŞA  tiyatro faaliyetlerini Bursa’ya taşımış ancak 1882 yılında Bursa Valiliği görevinden de alınınca Bursa’daki tiyatro faaliyetleri de bitmiş oluyordu. [1]

 

Ahmet Mithat Efendi’nin yazdığı “Çerkez Özdenler” adlı piyesin oynanması sonucu oluşan olaylar nedeniyle de Gedik paşa Tiyatrosu yıktırılmıştır. Edebiyat-ı Cedide sanatçıları II. Kuşak Tanzimatçılarının ve Abdülhak Hamit ile Ahmet Mithat'ın oynanmaya değil okunmaya dayalı tiyatro eserlerine de ilgi göstermek istememişlerdi. Bu nedenlerle oynanması yasak bir tür olduğundan S. Funun döneminde tiyatro oldukça sönük kalan bir tür olarak karşımıza çıkmıştı.

 
Devlet ve siyaset konularına dokunmak, vatan, hürriyet, istiklal, inkılap v.b. gibi, sözcük ve kavramları kullanmak yasak olduğu için, açıkça toplumsal yazılar yazmak olanağı bulunamamış, ancak aşk, merhamet v.b. gibi suya, sabuna dokunmayan temalar üzerinde dolaşılmıştır. Her şey şiirin ve nesrin konusu olabilir” görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siyasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir. Edebiyat-ı Cedide sanatçıları bu yüzden, daha sonraki devirlerde, memleketi yansıtmamak ve ulusal olmamakla suçlanmışlardır.[2]

 

Abdülhamit’in tiyatro oyunlarının sahnelenmesine eserlerin oynanmasına izin vermemesi üzerine tuluat kumpanyaları ve melodramlar revaç bulmaya başlamıştır. Bu yıllarda oynanmasına izin verilen oyunlar ise tercüme yahut adapte eserlerden meydana gelen tuluat sahneleridir.  Diros Mınakyan, Abdürrezzak ve Kel Hasan’ adlı sanatçıların oynadıkları bu tip tiyatro eserleri önceden yazılmış olan tercüme veya adapte yabancı kökenli tiyatro oyunlarıdır. Sahnelenen yabancı kökenli oyunların yanı sıra oyuncularda genellikle Rum ve Ermeni asıllıdır.

 

Servet-i Fünûn edebiyatı edebî türler içinde en az tiyatro ile ilgilenmiştir. Dönemin siyasal baskıları, sansür ve diğer şartlar yüzünden dönemin yazarları tiyatrodan uzak durmuş, bu yüzden de Servet-i Fünûn Döneminde tiyatro sönük bir edebiyat türü olarak kalmıştır.  Servet- i Fununcular 1908'den sonra tiyatroyla ilgilenmeye fırsat ve ortam bulabilmiş olsalar da zaten Servet-i Fünûn Dönemi çoktan kapanmıştır.

 

Böylesine bir atmosfer içinde  “okunmak için piyes” tarzını da benimsemeyen Servet-i Fünuncular, tiyatro türünde eser verebilmek için, sanat ortamının değişmesini beklemek zorunda kalmışlar, tiyatro tütüne ağırlık vermemişlerdir. 1908’den sonra tiyatro için uygun koşulların oluşmaya başlaması ile tiyatro ile ilgilenmeye başlamış olsalar da S. Funun topluğunun 1901 yılından sonra dağılmış olmasından dolayı yapılan çalışmalar S. Funun içinde değil sanatçıların ferdi çalışmaları olarak değerlendirebileceğimiz bir çizgide kalmıştır.  Daha doğrusu Serveti Funun Topluğunun dergi etrafında bir topluluk özelliği gösterdiği yıllar arasında 1896- 1901 hemen hemen hiç bir tiyatro eseri yazılmamıştır demek de mümkündür.

 

Servet-i Fununcuların tiyatro ile ilgilenmeleri II. Meşrutiyetten ve topluluk dağıldıktan sonra bireysel olarak başlayabilmiştir. II. Meşrutiyet ile ortaya çıkan serbestlik ortamında bir zamanlar Servet-i Funun topluluğuna dâhil olan Hüseyin Suat Yalçın, Mehmet Rauf, Cenap Şehabettin, Halit Ziya Uşaklıgil, Faik Ali Ozansoy, Ali Ekmer Bolayır ve Safveti Ziya gibi sanatçılar tiyatro türünde denemelere yapmaya başladırlar.[3]  Ancak Servet-i Fünuncuların bu piyesleri diğer türlere göre oldukça zayıf kalmış,  denemelerinde konuşma diline yaklaşmak için çaba göstermiş olmalarına rağmen belli konuların dışına çıkamayıp teknik yönden de çok başarılı sayılabilecek eserler üretememişlerdir.

 

Zaten tiyatro türü Tanzimatçıların aksine halkı eğitmeyi bir gaye olarak görmeyen Servet-i Fünuncular’ın sanat anlayışlarına çok da uygun olmayan bir edebi türdür.  Sanat için sanat anlayışındaki Edebiyat-ı Cedideciler biraz da bu bakımlardan tiyatro türü ile ilgisiz kalmışlardır. Halk için ve halka yönelik olması gereken tiyatro türü ile Edebiyatı Cedidecilerin,  özellikle dil ve sanat anlayışları pek bağdaşmamaktadır. “Sanatkârane üslup” ve yeni bir “vokabüler” (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmış olan S.Fununcuların tiyatro gibi halkın kolaylıkla anlaşılması gereken bir türde başarılı olamayacakları da aşikârdır. Zaten topluluk dağıldıktan sonra eski üyelerinin yazdıkları tiyatro eserlerinde konu bakımından da halka hitap edebildikleri de pek söylenemez.

Teknik bakımından, Tanzimat sanatçılarında görülen bir takım kusurları sürdüren bu eserler yine de, Tanzimat devrinin denemelerine göre, anlayış ve teknik bakımından bir hayli başarılıdır. Edebiyatta mükemmele ulaşmak gayesinde olan Edebiyatı Cedideciler bu örnekleri ile her şeye rağmen Tanzimatçılardan bir kaç adım öne çıkabilmişlerdir.

 

Olumsuz koşullara ve yeterli eğilimim gösterememelerine rağmen Servet-i Fünuncuların Batı’da ve bilhassa Fransa’daki tiyatro çalışmalarına ilgisiz kalmadıklarını ve onları yakından takip ettikleri bilinen bir gerçektir.  Şiir, roman ve öyküdeki anlayışlarının aksine tiyatro denemelerinde, günlük konuşma diline yaklaşmak için çaba göstermişler, süslü ve ağdalı bir dilden kopmaya çalışmışlardır. Şiir roman ve öyküdekilerin aksine tiyatro da böylesine sağlıklı bir dil anlayışına yönelmiş olmaları onların ne denli bilinçli hareket etmeye çalıştıklarını ve tiyatronun halkı için olması gerektiği şuuruna ulaşmış olduklarını gösterir. [4]

 

 Diğer türlerin aksine S. Funun yazarlarının yazdığı tiyatro eserlerindeki dil anlayışlarının Kemal, Hamit ve Ekrem’in piyeslerindeki dile göre, çok daha canlı, tabii ve işlek olduğunu belirtmek gerekir.

Tiyatro dillini halkın diline yaklaştırmayı başarmalarına rağmen, konularını halkın dikkatini cezb edecek ve irdeleyecek meselelere taşıyamadıkları aile çevresi içinde geçen,  “evlenme, boşanma, kadının medeni hakları” gibi temaların etrafından ileriye gidemedikleri de dikkatten kaçmaz. Bunun sebepleri ise ağır siyasi şartlar altında kalmış olmanın devam eden çekingenlikleri, alışkanlıkları, “sosyal meselelere yönelme alışkanlığı kazanamamış olmaları " mizaçları ve yetişme tarzlarıdır.

 

Servet-i Fünuncular arasında tiyatro ile en çok ilgilenen Hüseyin Suat’tır. HÜSEYİN SUAT’ telif ve adaptasyon olarak, sayısı yirmiye yaklaşan piyesler yazmıştır. İşlediği temalar bakımından Servet-i Fünun’un diğer tiyatro yazarlarından izinden yürümüştür. Fakat Hüseyin Suat, ,dil ve üslup bakımından şaşılacak bir şekilde, Servet-i Fünun’un süslü ve ağdalı dil ve ifade özelliklerinden kurtularak canlı ve samimi bir konuşma dili ile piyesler yazmayı başarmıştır. Ali Ekrem ile birlikte  Darülbedayi ’nin kuruluşunda da büyük katkısı olan Hüseyin Suat, II. Meşrutiyetten sonra telif, adapte ve çeviri oyunlar yazmaya başlamış ve bu oyunları kuruluşunda önemli katkılarının olduğu Darülbedayi de oynanmıştı. Emil Fabre’den adapte ettiği “ Çürük Temel” adlı oyunu da Darülbedayi de oynana ilk oyunu olmuştu.  Hüseyin Suat’ın,  "Şehbal Yahut İstibdadın Son Perdesi" (1908), "Deva-yı Aşk", “ Kirli Çamaşırlar” (1910) Çifteli Mikroplar, Hülle, Yamalar gibi eserleri dönemin en güçlü piyesleri olmuşlardır.[5]

 

Nitekim Cenap ve M. Rauf'un [6] yazdığı piyes denemeleri Hüseyin Suat'ın eserlerindeki dil kadar başarılı ve sade olamayacak bu sanatçılar diğer nesir eserlerinde sürdürdükleri dil anlayışlarında olduğu gibi piyeslerinde de kullanmayı sürdürmüşlerdir.  M. Rauf'un Pençe (1909), Cidal (1911), Di­ken (1917) adlı eserleri yazdığı piyeslerden bazılarıdır.[7]

 

Büyük bir romancı olmasına rağmen piyes türünde de bir kaç deneme eser veren Halit Ziya, bu türde roman ve öykülerindeki başarıyı gösteremez. Kâbus (1918) adlı dramı ve Fransızcadan adapte ettiği iki tiyatro Füruzan ve Fare [8] adlı eserleri dil ve teknik olarak zayıftır.

 

Ancak dağılmış olan Edebiyat-ı Cedide üyesi Celal Sahir’in tiyatro eleştirilerinden de söz etmek gerekir. CELÂL SAHİR’in “Temâşâya Dair I” (Servet-i Fünun, S.942, 11 Haziran 1325), “Yine Tezer Hakkında” (S.F., 5 Mart 1325, S.929, s.291- 300) ve “Tarık bin Ziyad” (S.F., S.956, 17 Eylül 1325, s.313-316) adlı yazıları tiyatro eleştirmenliği açısından Servet-i Fünun topluluğu için kayda değer çalışmalar olmuştur.

 

SERVET-İFÜNUN ŞAİRLERİ YAZARLARI İLGİLİ LİNKLER

 

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ 

 

KAYNAKÇA

[1] AHMET VEFİK PAŞA HAYATI ESERLERİ VE TİYATROCULUĞU, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34938

[2] EDEBİYAT-I CEDİDECİLERİN EDEBİYATA KATKILARI VE GENEL ÖZELLİKLERİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34934

[3] Anonim, Servet-i Fünun Devri Tiyatro Anlayışı, belgeler.com/blg/g5p/servet-i-funun-devri-tiyatro-anlayisi

[4] Anonim, Servet-i Fünun Devri Tiyatro Anlayışı, belgeler.com/blg/g5p/servet-i-funun-devri-tiyatro-anlayisi

[5] HÜSEYİN SUAT YALÇIN HAYATI, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34939

[6] MEHMET RAUF HAYATI EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34936

[7] MEHMET RAUF HAYATI EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34936

[8] HALİT ZİYA UŞAKLIGİL HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ, https://edebiyatvesanatakademisi.com/Arama.aspx?id=34940

 

 Üye olarak ESA şairi ve yazarı olabilir, yazılara katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar