SERVETİ FÜNUN' DA ELEŞTİRİ

13.08.2012

 

SERVET-İ FÜNUN'DA ELEŞTİRİ

 

Padişah II. Abdülhamit, Osmanlı İmparatorluğu’nun çok zor yıllarında 1876'da tahta çıktığında İmparatorluk çok büyük bir siyasal - sosyal bir çalkantının içindedir ve imparatorluğu yıkmak için dışta çok yönlü politikalar üretilmektedir. 1877 Osmanlı-Rus harbinin kötü sonuçlanması üzerine,1876’da açılan Meclis-i Mebusan tekrar kapatılır. Devlet Rumeli’de istiklalini kazanmaya çalışan azınlıklar karşısında bile zayıf duruma düşer. Dünyayı kaplayan hürriyet, milliyet ve istiklal cereyanlarının, özellikle batılı büyük devletlerin gayretleriyle hızla gelişmesi, devlet yönetimini de bunaltır. [1]  Bu yüzden alınan tedbirlerin dozu biraz daha artar. İstibdat idaresi başlatılır ve bu idare 1908 yılına kadar sürecektir.

Servet-i Fünûn edebiyatı işte tam olarak bu süreç içerisinde ortaya çıkmıştır. Esasında bu dönem eleştiri türünün gelişimi açısından pek de uygun olmayan bir dönemdir. Buna rağmen Servet-i Fünun dönemi bu şartlar altında da eleştir türünde bazı gelişmeler gösterebilen bir dönem olmuştur.  Bu dönemde Batı tarzında bazı tenkitler kaleme alınmış, Ahmed Şuayb, Hüseyin Cahit, Cenap Sahabettin tenkit türünde bazı yazıları kaleme almışlardır.

Eski edebiyatımızdaki tenkit türlerinden olan Divan edebiyatındaki "hiciv", Halk edebiyatındaki "taşlama”  günümüz edebiyatından farklı bir çizgide objektif verilere dayanamayan sadece övme veya yere amaçlı edebi türlerdi.

Fakat bu yazılar çok beğenme veya tamamen yerden yere vurma, alaya alma şeklinde objektif olmayan, yazarın o anki duygusal yaklaşımıyla alakadar övme veya yerme amaçlı yazılardı. Özellikle kaside türünde genellikle manzume olarak karşımıza çıkan bir türdü. Nesirlerde objektif olarak bir eseri veya sanatçıları değerlendirme türündeki yazılar sadece şuara tezkirelerinde karşımıza çıkıyor ve bu değerlendirmeler genellikle sınırlı oluyor, genellikle de şairi veya şiirleri hakkında bilgi verme ile alakalı tanıtımlar şeklinde oluyordu.

Bu bakımdan divan edebiyatındaki eleştiri günümüzdeki anlamından ve amacından bir hayli uzaktı.

Günümüzdeki anlamıyla edebiyatımızdaki ilk eleştiriler Tanzimat döneminde yazılmaya başlanmıştı.  [2]Tanzimat döneminde Namık Kemal ve Ziya Paşa, Recaizade Mahmut Ekrem, Muallim Naci, İsmail Hakkı, Beşir Fuat, Nâbizade Nâzım, Ali Suavi ve Mizancı Murat, batılı tarzda eleştiri türünde örnekler veren sanatçılar oldular. [3]

Servet-i Fünûncular ise Tanzimat kuşağına göre daha objektif eleştiri örnekleri vermeyi başardılar

Bu dönemde de Doğu-Batı, eski ve yeni edebiyat tartışmaları başlıca eleştiri konusu oluyordu. Servet-i Fununcular almış oldukları eğitim kalitesi sayesinde batı tarzı eleştirinin kural ve kaidelerinden, amaç ve tekniklerinden haberdar bir gruptu.  Fakat Divan edebiyatını tutanların, modern (bilimsel, nesnel) tenkidi bilmemeleri nedeniyle, sürekli polemiğe yol açacak yazılar yazmaları karşısında, Servet-i Fünûncular da yazdıkları eleştirilerde zaman zaman polemiğe kapılmak zorunda kalmışlardır. Bu tür yazıları kaleme alan sanatçıların başında Hüseyin Cahit Yalçın gelmekteydi. Hüseyin Cahit, bu polemiklerinin bir kısmını sonradan "Kavga­larım" (1910) adlı kitabında toplamıştır.

Servet-i Fununcular, eleştiri türünde yapıcı ve objektif örnekler vererek edebiyatımızdaki modern eleştiri anlayışını yerleştirmeye çalıştıkları gibi, eski edebiyat taraftarlarının da  Serveti Funun’u   eleştirmek istemeleri sebebiyle eleştirinin gelişmesine sebep olmuşlardır. Yani bir yandan kendileri eleştiriler yazmış diğer yandan da edebiyat anlayışlarını eleştirmek isteyen rakiplerinin de eleştiriler yazmalarına vesile olmuşlardır.

Servet-i Fünûncular ortaya koymak istedikleri edebiyat anlayışlarını ifade etmek isteyen bir topluluktu. Bu amaçlarına ulaşmak için de bir hayli tenkit yazısı yazmak zorunda kaldılar. Edebiyat anlayışlarını ortaya koymak, temel esaslarını topluma açıklamak amacıyla yazılan pek çok yazı da yazdılar.  Eski edebiyat anlayışlarını eleştirdikleri gibi zaman zaman öz eleştiri de yaptılar. Nitekim Servet-i Fünuncular’ın bir üyesi olmasına rağmen, topluluğun şiir anlayışını da eleştiren eleştiriler de yazdılar. Örneğin Ahmed Şuayb Ali Ekrem'in "Şiirimiz" (1900) adlı otokritiği (öz eleştiri) de bu nitelikte bir eleştiri yazısıdır. Sanatçı bu yazısında Servet-i Fünûn şiirini değerlendirmiş, topluluğun şiir anlayışını bazı yönlerden eleştirmiştir.

Servet-i Fünûncular,  yazdıkları eleştirilerde Tanzimatçılardan farklı olarak, Divan edebiyatını kötülemekten çok,  sanat, dil, konu ve edebiyat anlayışlarını ifade etmeyi tercih etmişlerdir.  Kendi sanat anlayışlarına uygun eserler ortaya koyarlarken de eski edebiyat taraftarlarının saldırılarına da aynı objektif bakış açısı ve eleştiri anlayışı ile cevap vermişlerdi. Servet-i Fununcular, özellikle, çok süslü sanatlı ve yabancı asıllı kelimelerin sözlükteki üçüncü dördüncü derecedeki anlamlarını kullanmakla, edebiyatta yenilik yapalım derken suni olan ve doğal olmayan bir ifade şekline düşmekle suçlanmışlardır.   Aşırı Batı hayranı oldukları,  Batı hayranlığını körüklemek yönündeki ağır eleştirilere karşı objektif ve düzeyli eleştirilerle karşılık vermeye çalışmışlardır. İşte Servet-i Fünun eleştirisi bu iddialara cevap niteliğindedir.

Servet-i Fununculara yapılan bu eleştirilerin boyutu çok da ileri gitmiş Ahmet Mithat Efendi'nin Servet-i Fünunculara “ dekadan “ lakabını “ takmasına kadar aşırıya kaçmıştır. Ahmet Mithat, Servet-i Fünûncuların dil anlayışını eleştiren "Dekadanlar" adlı bir makale yazar. Bu yazısında Servet-i Fünûncuların dillerinin edebiyat ve dille haşır neşir olanlar tarafından bile bile anlaşılmadığını ileri sürerek  “Servet-i Fünûncuların dilinin Veysi, ve Nergisi’ye bile  rahmet okuttuğunu” söyleyerek onları “ Dekadan “ olarak nitelendirir.  Dekadan sözcüğü 19. yüzyıl sonlarında Fransa 'da natüralistlere karşı ortaya çıkan sembolizm akımına öncülük eden sanatçılara, edebiyatı soysuzlaştırdıkları ima edilerek verilen bir  isimdir. Kelime anlamı olarak da düşkünleşmiş'. "On günlük eşek yavrusu" anlamına gelen Fransızca bir kelimedir. [4]  Ahmet Mithat Efendi tarafından başlatılan bu tartışma ve devrin diğer birçok şair ve yazarının da katılmasıyla yaklaşık dört yıl boyunca devam etmiştir. [5]

Servet-i Fununculara karşı ilk saldırılar Ahmet Mithat Efendi’den gelmiş Ahmet Mithat, "İkrâm-ı Aklâm"yazısında “Türk dili ve edebiyatının klâsik oluşturacak duruma gelemediği, bu düzeye gelinceye kadar Batı klâsiklerinin çevrilmesi ve örnek alınmasını” savunur.  Cenap Şehabettin ise Türk edebiyatının klâsiklere ihtiyacı olmadığını ve klâsiklerin örnek alınmasının edebiyatımıza bir yararı olmayacağını ileri sürerek tartışmaya dâhil olur. Tartışma Servet-i Fünûncuların kullandıkları dilin anlaşılmazlığı noktasında başlamış, daha sonra çeviri eserler ve çeviri yapılırken nelere dikkat edilmesi üzerinde odaklanmıştır.

Tartışmalarda tarafsız kalamayan Servet-i Fünûncular yavaş yavaş kendilerini savunmaya başlamış savunmalarını olgun bir üslûpla, usul ve erkân dâhilinde yapmışlardır.

Servet-i Fünûn'dan önceki kuşaklar, Batılı sanatçıların eleştiri görüşlerinden yararlanmakla beraber tenkit türündeki eserleri ile yakından ilgilenmemişlerdi. Servet-i Fünûncular, Batılı yazarların eleştir türündeki eserlerini inceledikleri gibi, batının tanınmış tenkitçilerinden yararlanmaya çalışan bir kuşaktı. Böylece de Türk edebiyatındaki tenkit anlayışını, birçok noktada kusurlu bularak yeni bir tenkit anlayışı geliştirmek istediler.

“Servet-i Fünûncular, edebî tenkitte "tarihçi tenkit" metodunun ilkelerine bağlı kalmaya çalıştılar. Hippolyte Taine (İpolit Ten) tarafından sistemleştirilen bu tenkit metodu, "ırk, çevre, zaman" formülüyle özetlenebilir. Taine'e göre edebiyat, toplumun ifadesidir. Ona göre, toplumu anlamak için önce o toplumun edebiyatı araştırılmalıdır.” [6] Yazarlar, binlerce değişik nedenin bir sonucudur. Bu bağlamda, inceleme yapılınca anlaşılır ki yazar önce "ırk"ının, sonra içinde yaşa­dığı "çevre"nin ve "zaman"ının ürünüdür, işte edebî tenkitte her şeyden önce bunlar ele alınmalıdır. Bun­lar iyice anlaşılmadan herhangi bir yazar anlaşılamaz.

Servet-i Fünûncular edebî eserde estetik bir amaç aramış, “  sanat güzellik içindir “ düşüncesiyle sanatta mükemmele ulaşmak gayesiyle yazmışlardır. Mükemmellik anlayışları, eleştiri türünde de mükemmellik anlayışına götürmüş bu türde de batılı yazarların usul yöntem ve prensipleri ile hareket etmişlerdir.  Edebî eserlerin ve edebî zevkin değişmesini ele almışlar, edebî zevkin zamana ve bağlı olarak değiştiğine inanmışlardır. Edebiyatın yararlılık amacını taşımadığını, ahlaki bir gaye için oluşmadığını savunmuşlardır. Edebiyatın yegane amacı sanata hizmet etmek ve güzelliktir düşüncesiyle hareket etmişlerdir. “Onlara göre tenkidin görevi, edebiyatın ne olduğunu, ne olması gerektiğini araştırmak ve açıklamaktır. “ [7] Onlara göre, her edebî çevre, bir öncekinin tenkidiyle hazırlanır. Servet-i Fünûncular bu görüşten hareket ederek Batı tenkidini bilmek gerektiğini savunmuşlardır. [8]

Servet-i Fünûncular Batı tenkidini tanıtmaya ve batıdaki edebî akımları ve Batılı sanatçıları çözümlemeye gayret eden bir topluluktur.  Servet-i Fünûncular tenkit üzerinde ciddi şekilde durmuşlar,  eşletiri türüne en az diğer türler kadar yer ve değer vermişlerdir. Kendilerinden öncekilerden farklı olarak tenkide edebî bir tür olarak bakmışlar ve bu yönde eleştiriler yazamaya çalışmışlardır. “Onların Batı kaynaklı tenkit anlayışında "tenkit ve teoride kurallardan kaçınmak, sanat için sanat anlayışını esas almak, dönemin koşullarını ve zamanın değiştirici rolünü dikkate almak, diğer bilimlerden yararlanmak" gibi ilkeler söz konusudur. “[9]

“Bu süreçte Halit Ziya, örnek aldığı Paul Bourget (Pol Burje) ve Goncourt (Konkur) Kardeşlerden yazılarında söz etmiştir. Hü­seyin Cahit, Fransız pamas ve sembolistlerini tanıtan yazılar kaleme almıştır. O, Mehmet Rauf ve Ahmet Şuayb ile birlikte, Hipolyte Taine'i tanıtan yazılar da yazmıştır.” [10]

Topluluğun yeni edebiyatı savunan etkili eleştirmenlerinden olan eleştiri yazarlarından Hüseyin Cahit Yalçın, eski edebiyat taraftarlarına karşı yeni edebiyat anlayışını savunan yazılarıyla tanınmış ve topluluğun eleştiri türündeki müdafaa hattı haline gelmişti. [11]

Servet-i Fünûn döneminde Batılı tenkidin ilkelerini tanıtmak amacıyla kaleme alınmış yazılar arasında Ahmet Şuayb'in "Müsâhebe-i Edebiye" (1899), Cenap Şahabettin'in "Biraz Psikoloji" (1898) ve "Wlüntekid-i Hakîkî" (1901), Mehmet Ra­uf'un "Şu Tenkid Meselesine Dair", Tevfik Fikret'in Tarik gaze­tesinde yayımlanan "Münâkaşâtımızda Ne Eksik" (1898) adlı yazıları sayılabilir. Servet-i Fünûncular bu yazılarla bir yandan da Batılı tenkit anlayışına uygun örnekler vermişlerdir. Bunların dışında Halit Ziya, Mehmet Rauf ve Hüseyin Cahit Yalçın'ın "Modern Roman Tekniği"; Mehmet Rauf'un "Türk Romanı ve Hikâyeleri ile Hüseyin Cahit ile Ahmet Hikmetin Hikâyele­ri"; Hüseyin Cahit Yalçın'ın "Halit Ziya'nın Hikâyeleri, Rauf'un Eylülü ve Fikret'in Rübab-ı Şikeste'si" hakkındaki yazılarının objektif ve yapıcı tenkidin ölçülerine göre kaleme alınmış ol­dukça başarılı yazılar oldukları anlaşılmaktadır.

Dolayısı ile  eleştiri tüür Servet-i Funun edebiyatında en az , şiir, roman, öykü kadar değer verilen ve üzerinde durulan bir türdür.  Türk edebiyatını mükemmel hale getirmek, edebiyatımızı batılı yazarlar ve batılı edebiyat seviyesine taşımak idealiyle hareket eden Servet-i Fünun, tenkit türünde de başarılı olmuş, bu türü de batılı edebiyat seviyesine taşıyabilecek düzeye getirmeyi başarmışlardır. Hatta tenkit tütünde gösterdikleri bu başarı onların yıkılmasına da sebep olmuş denilebilir.  Hüseyin Cahit Yalçın siyasi yazıları ve eleştiri türündeki başarısı şimşekleri topluluğun üzerine çekmiş. Hüseyin Cahit Yalçın ‘ın Fransızca’dan çevirmiş olduğu Edebiyat ve Hukuk makalesinin çevirisi Servet-i Fünun dergisinin kapanmasına topluluğun da bitmesine neden olmuştur.     

SERVET-İFÜNUN ŞAİRLERİ YAZARLARI İLGİLİ LİNKLER

İLGİLİ BAŞLIKLARIMIZ VE LİNKLERİ 

 

KAYNAKÇA

          Edebiyat Dil bilim, Kültür, Folklor, Geleneksel ve Güzel Sanatlarla ilgili, Tez, yazı, İnceleme, ve Araştırmalarınız bize başvurarak bu sitede Paylaşabilirsiniz.

 BAŞVURU İÇİN : ESA, İLETİŞİM  veya [email protected] 

 

 

Yorum Yapmak için Kayıt Olun veya Giriş Yapın

Yorumlar